icemen
New member
- Katılım
- 7 Şub 2007
- Mesajlar
- 20,136
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
8 Mart dünya kadınlar günüydü.
Meclisinde kadın vekillerin parmakla sayılacak kadar az olduğu,
Kulübümüzün basın sözcüsü Gulnaz Arselin ofsaydı bilmediği gerekçesiyle! (sadece kadın olduğu için) eleştirildiği,
Kadınların başarılarının göz ardı edilerek, ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi gördüğü,
Kadın haklarının sadece erkeklerin kendi annelerine mal edildiği,
Örf, adet, töre uğruna kadınlarımızın ve kızlarımızın canına kıyıldığı güzel memleketim de;
Sadece bir gün için Kadınlar günümüzü kutladık!
Nedendir, niçindir bilmiyorum. Kimse bilemez. Sipariş üzerine doğmuyor insan! Bir kadınım. Bir kadın. Ama Beşiktaşlıyım. Bende bir taraftarım, dişi kartalım.
Dünyaya gözlerimi açtığım anda yaşadıklarımı annemden duydum sonraları. Sevgili babam Fenerbahçeli olarak, bir taraftar daha kazandırmanın gururuyla sevinçten yerinde duramıyormuş! Üzgünüm babacığım, senin duyguların adına özür dilerim, ilk çığlığımı Beşiktaş diye attığım için.
Ardı arkası kesilmeyen etki altında bırakma çabaları ve rüşvet teklifleri de sonuç vermedi ilerleyen günlerde. Emindim, gururluydum ve sabit adımlarla ilerliyordum Beşiktaşlılık yolunda.
İlkokula yazıldığım günü hatırlıyorum. Okulun müdürü Emin bey. Babamın arkadaşıydı. Malum meslektaş. Az mı uğraşmamıştı beni Fenerli yapabilmek için.
İşin ilginci, anlatamıyordum.
Ben Beşiktaşı aramamıştım, Beşiktaş sevgisi gelip beni bulmuştu. Sanki yanı başımda biten bir melek gibi. Koruyan, seven, himaye eden.
Aklım ermeğe başladığında düşündüm. Çok düşündüm. Neydi beni bu sevginin kucağına sürükleyen? Bu anlatılması güç ve imkansız aşk neydi? Niçin seviyordum Beşiktaşı, ölesiye? Niçin siyahla, beyazın tutsağı oluvermiştim?
Bilmiyordum.Anlamıyordum.
Babadan değil, atadan değil. İrsi desen hiç değil. Ben doğuştan Beşiktaşlıydım. Peki ama niçin?
Sevene sorulmaz ki. Sevginin gerçek bir tarifi olmaz ki. Sevgi kelimesi zaten başlı başına çok şeyi açıklamıyor mu? Seviyordum işte. Hem de hiçbir karşılık beklemeden.
Beşiktaşım benim. Biricik sevgilim. Adım gibi. Adım kadar ben. Tarifi imkansız olan. Sevgi, aşk, tutku, o her şeyim.
Sonra hayata birlikte göğüs gerdik onunla. Ortaokul ve lise yıllarıma, üniversite sınavlarıma. Hep o vardı yanımda. Aklımda. Siyah, beyaz.
Renklerine kurban olduğum.
Sevgi bu. Aşk bu. Anlatılmaz. Yaşanır. Hissedilir. Sevenler bilir. Gariptir, tuhaftır ama gerçektir.
Ben büyüdüm, o yüreğimde büyüdü.
Düğünümde beyazı, ak duvağıma yaren oldu. Siyahı yanı başımda bir damat. Sevgiyi öylesine güzel yansıtıyordu ki. Birbirini tamamlayan bir ahenk. Bir rüya. Bir düş. Bir var oluş. Bir gerçekti o.
Beşiktaşım benim. Biricik sevdiğim.
Sonra onunla çoğaldım. Ben vardım, o vardı, bir de çocuklarım. Onlara da aşılamıştık bu sevdayı birlikte. Babadan oğla değil. Anadan kıza.
Yirmi küsur yıl benimle çalıştı masa başımda. Birlikte hizmet verdik gurbet ellerde. Ben eş durumundan dolandım durdum. O benimle birlikte el mecbur yüreğimde.
Hiç ama hiç yalnız bırakmadı beni. Uzak diyarlarda yakınımdı. Doğuda da o vardı, batıda da içerimde. Beşiktaş vardı. Zor günüm de, hasretim de, özlemim de.
Yalnızlığımda arkadaşım oldu. Gecelerimde sırdaşım. Evimin orta direği. Kader yoldaşım. Ben vardım ya o da hep vardı. O varsa, ben varım. Beşiktaşım.
Bronz yıllarımızı tamamladık onunla. Gümüş yıllarımızı geride bıraktık. Halk tabirinle. Şimdi altın çağımızı yaşıyoruz, yaşayacağız. Birlikte emekli olduk bu yollardan. Birlikte var olduk. Birlikte varız hala.
Ben biliyorum. O, Beşiktaşım beni son nefesimde de terk etmeyecek. Çünkü son yolculuğumun giysisini dahi, onun zarif beyazı, masumiyeti süsleyecek.
İşte bu yüzden;
Aramızda kalsın ama, bir gün herkes Beşiktaşlıyım diyecek.
Ve şimdi itiraf ediyorum sevgili eşim;
Ben Beşiktaşı senden çok sevmişim..
Meclisinde kadın vekillerin parmakla sayılacak kadar az olduğu,
Kulübümüzün basın sözcüsü Gulnaz Arselin ofsaydı bilmediği gerekçesiyle! (sadece kadın olduğu için) eleştirildiği,
Kadınların başarılarının göz ardı edilerek, ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi gördüğü,
Kadın haklarının sadece erkeklerin kendi annelerine mal edildiği,
Örf, adet, töre uğruna kadınlarımızın ve kızlarımızın canına kıyıldığı güzel memleketim de;
Sadece bir gün için Kadınlar günümüzü kutladık!
Nedendir, niçindir bilmiyorum. Kimse bilemez. Sipariş üzerine doğmuyor insan! Bir kadınım. Bir kadın. Ama Beşiktaşlıyım. Bende bir taraftarım, dişi kartalım.
Dünyaya gözlerimi açtığım anda yaşadıklarımı annemden duydum sonraları. Sevgili babam Fenerbahçeli olarak, bir taraftar daha kazandırmanın gururuyla sevinçten yerinde duramıyormuş! Üzgünüm babacığım, senin duyguların adına özür dilerim, ilk çığlığımı Beşiktaş diye attığım için.
Ardı arkası kesilmeyen etki altında bırakma çabaları ve rüşvet teklifleri de sonuç vermedi ilerleyen günlerde. Emindim, gururluydum ve sabit adımlarla ilerliyordum Beşiktaşlılık yolunda.
İlkokula yazıldığım günü hatırlıyorum. Okulun müdürü Emin bey. Babamın arkadaşıydı. Malum meslektaş. Az mı uğraşmamıştı beni Fenerli yapabilmek için.
İşin ilginci, anlatamıyordum.
Ben Beşiktaşı aramamıştım, Beşiktaş sevgisi gelip beni bulmuştu. Sanki yanı başımda biten bir melek gibi. Koruyan, seven, himaye eden.
Aklım ermeğe başladığında düşündüm. Çok düşündüm. Neydi beni bu sevginin kucağına sürükleyen? Bu anlatılması güç ve imkansız aşk neydi? Niçin seviyordum Beşiktaşı, ölesiye? Niçin siyahla, beyazın tutsağı oluvermiştim?
Bilmiyordum.Anlamıyordum.
Babadan değil, atadan değil. İrsi desen hiç değil. Ben doğuştan Beşiktaşlıydım. Peki ama niçin?
Sevene sorulmaz ki. Sevginin gerçek bir tarifi olmaz ki. Sevgi kelimesi zaten başlı başına çok şeyi açıklamıyor mu? Seviyordum işte. Hem de hiçbir karşılık beklemeden.
Beşiktaşım benim. Biricik sevgilim. Adım gibi. Adım kadar ben. Tarifi imkansız olan. Sevgi, aşk, tutku, o her şeyim.
Sonra hayata birlikte göğüs gerdik onunla. Ortaokul ve lise yıllarıma, üniversite sınavlarıma. Hep o vardı yanımda. Aklımda. Siyah, beyaz.
Renklerine kurban olduğum.
Sevgi bu. Aşk bu. Anlatılmaz. Yaşanır. Hissedilir. Sevenler bilir. Gariptir, tuhaftır ama gerçektir.
Ben büyüdüm, o yüreğimde büyüdü.
Düğünümde beyazı, ak duvağıma yaren oldu. Siyahı yanı başımda bir damat. Sevgiyi öylesine güzel yansıtıyordu ki. Birbirini tamamlayan bir ahenk. Bir rüya. Bir düş. Bir var oluş. Bir gerçekti o.
Beşiktaşım benim. Biricik sevdiğim.
Sonra onunla çoğaldım. Ben vardım, o vardı, bir de çocuklarım. Onlara da aşılamıştık bu sevdayı birlikte. Babadan oğla değil. Anadan kıza.
Yirmi küsur yıl benimle çalıştı masa başımda. Birlikte hizmet verdik gurbet ellerde. Ben eş durumundan dolandım durdum. O benimle birlikte el mecbur yüreğimde.
Hiç ama hiç yalnız bırakmadı beni. Uzak diyarlarda yakınımdı. Doğuda da o vardı, batıda da içerimde. Beşiktaş vardı. Zor günüm de, hasretim de, özlemim de.
Yalnızlığımda arkadaşım oldu. Gecelerimde sırdaşım. Evimin orta direği. Kader yoldaşım. Ben vardım ya o da hep vardı. O varsa, ben varım. Beşiktaşım.
Bronz yıllarımızı tamamladık onunla. Gümüş yıllarımızı geride bıraktık. Halk tabirinle. Şimdi altın çağımızı yaşıyoruz, yaşayacağız. Birlikte emekli olduk bu yollardan. Birlikte var olduk. Birlikte varız hala.
Ben biliyorum. O, Beşiktaşım beni son nefesimde de terk etmeyecek. Çünkü son yolculuğumun giysisini dahi, onun zarif beyazı, masumiyeti süsleyecek.
İşte bu yüzden;
Aramızda kalsın ama, bir gün herkes Beşiktaşlıyım diyecek.
Ve şimdi itiraf ediyorum sevgili eşim;
Ben Beşiktaşı senden çok sevmişim..
Alıntıdır: Mine Soyer.