Bilirkişi İncelemesi ve Raporların Düzenlenmesi

fells2

Banned
Katılım
3 Şub 2008
Mesajlar
8,906
Reaction score
0
Puanları
36
Konum
Turkey
I)BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ
Yargıç ve hazırlık soruşturmasında CMUY.`nın 66`ıncı maddesi gereğince, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinde, bir önceki yazımızda belirtildiği şekilde bilirkişi seçilecek ve davetiye ile çağrılacaktır. Geldiğinde kimliği saptanıp bilirkişiliğe engel bir hali olup olmadığı, çekinme hakkının bulunup bulunmadığı araştırılacaktır. Bilirkişinin, bilirkişilik yapmaya engel bir hali yoksa yapacağı iş anlatılıp kendisinden istenen bilgiler belirtilerek yemin ettirilecektir. CMUY`nın 72`nci maddesi uyarınca "mütalaasını söylemezden veya raporunu vermezden evvel (bitarafane ve tamamen ilim ve fenne muvafık olarak reyini beyan edeceğine vicdanı üzerine) yemin edecektir. Daha önce genel olarak yemin ettirilmişse, yeniden yemin verilmeyerek önceki yemini ahdinde beyanı saptanacaktır.
Maddede belirtildiği üzere bilirkişiye, görüşünü bildirmeden önce yemin ettirilecektir. Önce yemin ihtaratının yapılması sonra yemin ettirilmesi ya da, görüşü alındıktan sonra yemin verilmesi yasaya aykırıdır. Bilirkişi incelemesi, dava açılmadan önce hazırlık soruşturmasında yapılıyorsa, C.Savcısı tarafından yemin verilmelidir. Bilirkişinin yeminsiz olarak dinlenmesi olanaksızdır. Yeminsiz olarak dinlenen bilirkişinin mütalaası, hükme esas alınamaz. Bu görüşe dayanılarak hüküm kurulamaz. Yemin teklif edilen bilirkişinin yemin etmekten çekinmesi ve yemin etmemesi halinde ise, bilirkişi olarak dinlenmeyip bir başka bilirkişinin yeminli olarak dinlenmesi zorunludur.
Birden çok bilirkişi seçildiği takdirde her birine ayrı ayrı yemin ettirilmelidir. Ara kararında, bilirkişinin yetki ve görevleri, hangi konuda görüşüne başvurulduğu belirtilmelidir. Yargıç gerekli görürse incelemeyi kendisi sevk ve idare edecektir. (CMUY. md. 71) Yani ne yapılması gerektiğini söyleyecek, konuyla ilgili sorular soracak, araştırılması gereken hususları belirtecek, yanıt isteyecektir. Bilirkişi kurulu, konuyu birlikte tartışacak ve ortak bir rapor düzenleyeceklerdir. Ayrı ayrı rapor düzenlenemez. Ancak varılan sonuçta oybirliği sağlanamamışsa, çoğunluk görüşüne katılmayan bilirkişi, karşı oyunu gerekçeleriyle birlikte ayrı bir rapor halinde düzenleyebilecektir. Raporun, bilirkişilerden biri tarafından yazılması, aralarında bir görüşme ve mutabakat sağlanmadan kaleme alınması ve diğer bilirkişiler tarafından da sonradan imzalanması ise vicdani ve hukuki sorumluluğu gerektirmektedir.
Olayın araştırılması bilirkişiden istenemez. Yargıç, bu konudaki yetkisini bilirkişiye devredemez. Bilirkişi de olayı araştırıp, gerçek olup olmadığı, sanık tarafından işlenip işlenmediği konularında rapor düzenleyemez. Sadece istenilen teknik ve özel bilgiyi gerektiren hallerde görüş bildirecektir. Örneğin bir cinayet olayında, ele geçen tabanca ile cesetten çıkartılan çekirdeği inceleyen bilirkişi, tabancanın olayda kullanılıp kullanılmadığını tespit edecektir. Buna karşılık, cinayetin yargılanan sanık tarafından işlenip işlenmediği hususunda bir beyanda bulunamayacaktır. Bu silahın sanık tarafından kullanıldığının ve suçun işlendiğinin tespiti yargıca aittir. Diğer bir anlatımla bilirkişi, olayın maddi yönden değerlendirmesini yapacak, hukuki mütalaada bulunamayacaktır. Mahkeme tarafından da, sanığın olaya katılıp katılmadığının tespiti bilirkişiden istenemeyecektir.
Bilirkişi, raporunu düzenleyebilmek için dava dosyasını inceleyebilecektir. CMUY.`nın 73`üncü maddesi gereğince, "Bilirkişi lüzum görürse raporunu düzenlemek için tanıkları dinlemek ve sanığı sorguya çekmek suretiyle muhtaç olduğu ek bilgiyi temin edebilir. Aynı amaçla dosyayı incelemesine, tanıkların dinlenmesinde veya sanığın sorguya çekilmesinde hazır bulunmasına ve bunlara soru sormasına da müsade olunabilecektir. Kesin kanaata varması için bazı belgeler gerektiği takdirde, bu belgelerin getirtilmesini mahkemeden isteyebilecek ve belgeler geldiğinde inceleyecektir. Bir takım belgelerin, kayıtların getirtilmesi mümkün değilse, incelemenin mahallinde yapılması için bilirkişiye yetki verilmesi olanaklıdır.
Bilirkişinin hemen görüş bildirmesi mümkün ise, sözlü mütalaası hazırlık soruşturmasında tutanağa geçirilecek ve imzası alınacaktır. Son soruşturma aşamasında ise kural olarak görüşünü, duruşmada açıklayacaktır. (CMUY. md. 238) Hastalık, sakatlık veya başka bir nedenle duruşmaya gelemiyorsa, naip hakim veya talimat yoluyla bulunduğu yerde dinlenebilecektir. Bilirkişinin dinlenmesi için tayin olunan günden, Cumhuriyet Savcısına, sanığa ve müdafiine haber verilecektir. Bunların hazır bulunmaları şart değildir. Yokluklarında yapılan işlemler sonradan kendilerine gösterilecektir. (CMUY. md. 216, 217).
Bilirkişinin incelemesini tamamlaması, görüşünü bildirmesi hemen mümkün değilse, raporunu sunması için kendisine uygun bir süre verilecektir. Bu süre iki ayı geçemeyecektir. Belirlenen süre içersinde raporunu vermeyen bilirkişi hakkında CMUY.`nın 63`üncü maddesi uygulanarak, neden olduğu masraflarla birlikte hafif para cezası ile zorlama hapsine hükmolunacaktır.
Duruşma dışında dinlenen ve görüşünü yazılı olarak sunan bilirkişinin, tekrara duruşmaya çağrılarak dinlenmesine gerek yoktur. Ancak, raporunda bir eksiklik varsa veya içeriğinde çelişki bulunuyorsa, açıklanması gereken bir husus mevcutsa duruşmaya çağrılarak kendisinden bilgi alınacaktır. Hazırlık soruşturmasında yeminli olarak dinlenen ve raporunda bir eksiklik olmayan bilirkişinin, son soruşturma evresinde tekrar dinlenmesine gerek yoktur. Hazırlık soruşturmasında yemin ettirilmesi unutulmuş ise, duruşmada bu eksiklik giderilmeli, yemini yaptırıldıktan sonra önceki raporu tekrar ettirilip ekleyeceği bir husus olup olmadığı sorulmalıdır. Yeminsiz olarak dinlenen bilirkişinin ölmesi veya temin olunamaması halinde bu rapor hükme esas alınamayacağından yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır.
Cumhuriyet Savcısı veya sanık tarafından getirilen bilirkişiler dinlenirken Cumhuriyet Savcısı veya müdafi, kendi gösterdiği bilirkişiye sorular soracak, daha sonra mahkeme başkanı ve üyeler açıklanmasını istedikleri hususları açıklattıracaklardır. CMUY.`nın 232`nci maddesinde yer alan bu hükmün uygulanabilmesi için, Cumhuriyet Savcısı ile müdafiinin bu hususta anlaşmaları ve anlaştıklarını mahkemeye bildirmeleri gerekmektedir. Maddede sadece müdafiden söz edilmiş, sanıktan bahsedilmemiştir. Hükmün kötüye kullanılması halinde ise verilen izin geri alınacaktır. (Md. 234) Mahkeme başkanı, icapsız veya olayla ilgisi olmayan soruların bilirkişiye sorulmasını yasaklayabilecektir. Bilirkişi dinlendikten sonra, tarafların bir sorusu olmadığı takdirde mahkemeden çıkmasına izin verilmelidir.
Duruşma dışında yapılan incelemelere ilişkin raporlar duruşmada okunup, taraflardan diyecekleri sorulmalıdır. Açıklanması gereken bir husus varsa, raporu düzenleyen bilirkişilerden yazılı veya sözlü görüş alınacaktır. Rapor, bir kurul tarafından verilmişse, kuruldan bir üyenin kurul adına hazır bulunabileceği de kurula önerilebilecektir. (Md. 249).
Bazı davalarda ise suça konu yeri göstermesi hususunda yerel bilirkişinin dinlenmesi gerekmektedir. Örneğin taşınmaza, ormana, köy merasına tecavüz davalarında, suç konusu yeri göstermesi, bu yer hakkında bilgi vermesi için o bölgeyi iyi bilen, yaşlı ve yansız kişiler yerel bilirkişi olarak seçileceklerdir. Yerel bilirkişi teknik konularda görüş bildirmeyip suç yerinin tespitinde veya bölgenin özellikleri ile adetleri, gelenekleri, yerel davranış ve deyimler hakkında bilgi vereceklerdir.
Bilirkişi raporunun her sayfası bilirkişiler tarafından imzalanmalıdır. Rapor, olayı aydınlatıcı, doyurucu ve inandırıcı bir gerekçeye dayanmalıdır. Raporda; tarafların adı soyadı, mahkemenin dosya numarası, bilirkişilerin görevlendirildiği husus, yapılan araştırmaların neler olduğu, araştırma sonunda elde edilen bilgilerin listesi, mevcut bilgi ve belgelerin ne şekilde değerlendirildiği, inceleme konusu yapılan maddi olayın ne olduğu, gerekçe ve sonuç gösterilmelidir. Bilirkişi raporu açık, yalın bir dille yazılmalı, gereksiz tekrarlardan kaçınılmalıdır. Bazı raporlarda, olay anlatılırken dosyadaki tanık beyanlarının aynen yazıldığı, gerekçe bölümünde bu beyanların tekrar edildiği ve sonuç kısmında ise tanık beyanlarının tekrar özetlenerek varılan sonucun açıklandığı görülmektedir. Bu şekilde kaleme alınan raporlarda, işin özünün gözden kaçırılması olasıdır. Rapor, açık, anlaşılır, duraksamalara neden olmayacak biçimde kaleme alınmalıdır. Rapor, değişik konulara ilişkin ise ve birden fazla soruna yanıt veriyorsa, ayrı ayrı başlıklara ve paragraflara ayrılmalıdır. Her bir paragraf bir görüşü açıklamalı ve kendi içinde uyumlu olmalıdır. Raporda, giriş, gelişme ve sonuç bölümleri yer almalı, yazım kurallarına uyulmalıdır. Noktalama işaretlerine dikkat edilmelidir. Virgülün yanlış yerde kullanılması, raporun değişik şekilde anlaşılmasına neden olacaktır.
Raporlarda soyut ve teknik kavramlardan kaçınılmalıdır. Herkesin anlayabileceği şekilde yazılmalıdır. Çeşitli anlamlara gelen sözcüklerden kaçınılmalıdır. Rapor, tartışmalara yol açacak nitelikte olmayıp ilk okumada anlaşılabilecek ve tüm sorulara yanıt verecek biçimde yazılmalıdır. Sorulan sorulara, açıklanması istenen hususlara cevap vermeli, olayı aydınlatmalı ve yeni bir bilirkişi raporuna gerek duyulmasını önlemelidir.
Bilirkişi raporunun yetersiz olması veya olaya uygun düşmemesi ya da çelişkili olması halinde yeniden inceleme yaptırılacaktır. (CMUY. md. 76) Bu kez iki rapor arasında çelişki doğmuşsa, bu çelişki giderilmeden karar verilemeyeceği için üçüncü bir bilirkişi incelemesine gerek duyulacaktır. Bilhassa taksirle işlenen suçlarda ve trafik kazalarında olayın oluş biçimi aynen kabul edildiği halde kusur oranları farklı olduğunda bu çelişkinin giderilmesi zorunludur. Bazı raporlarda da, olayın işleniş biçimi, olay yeri tam olarak değerlendirilmediğinden farklı sonuçlara ulaşılmaktadır. Örneğin yayaya çarpma şeklinde oluşan bir trafik kazasında yolun durumu, olay yerinin trafik işaretlerine olan mesafesi, çarpma noktasının kaldırıma olan uzaklığı, vasıtanın mağdur veya maktüle çarptığı bölgesi, firen mesafesi, görüş alanı gibi hususlar dikkate alınmalıdır. Bazı raporlarda bu hususların bir kısmının dikkate alınmadan kusur oranlarının saptandığı, itiraz üzerine yapılan incelemede ise bu hususlar değerlendirilerek farklı kusur oranının bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle bilirkişi raporunda, olayla ilgili tüm bilgi ve kanıtların nasıl değerlendirildiği açıklanmalı, rapor oluşa uygun bulunmalıdır.
II)BELGELER ÜZERİNDE BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ
CMUY.`nın 85`inci maddesi uyarınca, bir belgenin doğruluğunun veya sahteliğinin incelenmesi yahut failin bulunması için bilirkişi marifetiyle yazı ve mühür incelemesi yaptırılması mümkündür. El yazıları, şahsa özgü bir takım özellikler taşımaktadır. Bu özellikler, yazmayı öğrenmekle başlamakta ve zamanla oturmaktadır. Kişiden kişiye değişen ve farklı karakter taşıyan bu özellikler saptanarak yazı sahibinin bulunması olanaklıdır.
Adli Tıp Kurumu Grafoloji İhtisas Dairesinde veya Polis Kriminal Laboratuarlarında inceleme yaptırılabileceği gibi bu konuda uzman olanlar kanalıyla da inceleme yatırılabilir. Sanık tarafından, suç konusu olan veya suçla ilgisi bulunan bir belgedeki yazı veya imza kabul edilmediği takdirde, sanığın yazı ve imza örnekleri alınabilirse de, yazı yazmaya zorlanamaz. Suç tarihinden önce ve sonra yazılmış, incelemeye esas olabilecek eski tarihli imza ve yazı örnekleri getirtilmelidir. Getirtilen yazı ve imza örneklerinin inceleme yapılacak belgenin tarihine yakın zamanlarda yazılmış, imzalanmış olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü çok uzun zaman geçince yazı veya imzalarda değişiklik olması mümkündür.
İnkâr edilen yazı ve imza hangi cins kalemle yazılmış ise, örnek imza ve yazı alınırken aynı cins kalem kullanılmalıdır. Örneğin inkâr edilen yazı tükenmez veya keçeli kalemle yazılmışsa örnek de tükenmez veya keçeli kalemle yazdırılmalıdır. Kurşun kalem kullanılmışsa, istiktap için yazı yazdırılırken kalemin ucu, inkâr edilen yazıdaki kalem ucunun sivriliğinde olmalıdır.
Örnek yazı veya imza, inkâr edilen yazı veya imzanın bulunduğu aynı cins kâğıda yazdırılmalı veya imzalatılmalıdır. İnceleme konusu bir mektup ise, zarf üzeri ve mektup şekli aynen yazdırılmalı yani tarih, başlık, adres, imza içermelidir. İmza, mümkün olduğu kadar inkâr edilen imza büyüklüğünde attırılmalıdır.
İnkâr edilen yazı veya imza hangi koşullarda ve hangi şekilde atılmışsa örnekler de aynı koşullarda alınmalıdır. Mesela inkâr edilen yazı, sümen üzerinde yazılmışsa örnek de sümen üzerinde yazdırılmalıdır.
Yazı ve imza örnekleri bol miktarda ayakta, oturarak, sert zemin ve pürüzlü zemin üzerinde alınmalıdır.
Örnek yazılar, inkâr edilen yazı cinsinden olmalıdır. Yani inkâr edilen yazı el yazısı ise örnek alınırken de el yazısı ile yazdırılmalıdır.
Yazı normal şekilde yazdırılmalı, acela ettirilmemeli ve çok yavaş da yazdırılmamalıdır. İnkâr edilen yazıda rakam varsa, örnek alınırken rakam da yazdırılmalıdır. Kabul edilmeyen yazı yerine, bu yazıdaki sözcüklerin kullanıldığı değişik cümleler yazdırılmalıdır. Uygulamada hatalı olarak, aynı yazının değiştirilmeden yazdırıldığı görülmektedir.
İmza inkârında da, kısa bir metin yazdırılarak altı imzalatılmalıdır. Sonra çeşitli ebadlarda bol sayıda imza attırılmalıdır. Sanığın yazı yazarken veya imza atarken yazısını değiştirmeye çalıştığı farkedildiğinde ses çıkarılmamalı, ikinci kez aynı işlem tekrarlatılmalı ve hızlı okunarak yazdırılmalı, bilahare ikâz edilmelidir. Gerekirse 10-15 dakika ara verilip tekrar yazdırılmalıdır. Yazı yazdırılırken hecelemeden yazdırılmalı, sanığa yardım edilmemelidir.
Getirtilen imza ve yazı örnekleri ile yazdırılan örnek yazılarla imzalar, inkãr edilen belgeyle birlikte bilirkişiye tevdi edilerek karşılaştırma yapılmak suretiyle suç konusu belgenin, sanığın eli mahsülü olup olmadığının saptanması istenmelidir.
Mühürlerle ilgili incelemeler ise, darphane tarafından yapılacağından suç konusu mühür darphaneye gönderilerek sahte olup olmadığının tespiti istenmelidir.
Değişik tip ve markadaki daktilo makinalarının yazıları da, kendilerine özgü bir takım özellikler taşımaktadır. Aynı marka, aynı tip, aynı seri nolu makina olsa bile, kullanma sonucu yazısında değişiklik olması mümkündür. Harflerin vuruş yer ve biçimi değişikliğe uğramaktadır. İnkâr edilen yazı ile ele geçen daktilo yazısı karşılaştırılarak hangi makinadan yazıldığı saptanabilecektir. Bunun için öncelikle şüpheli makinanın markası, tipi, modeli, seri numarası kime ait olduğu tutanağa yazılmalı ve tetkik konusu belgedeki, harf, rakam ve kelime grupları karşılaştırmaya olanak verecek şekilde iki defa yazdırılmalıdır. İlaveten de klavye iki kez yazılmalıdır. Makinanın özellikle kullanmayla değişeceğinden, suç konusu belge ile aynı tarihlerde yazılmış mukayeseye konu olabilecek metinler araştırılmalıdır. İncelenecek yazıdaki tuşlara sert veya yumuşak vurma durumları da örnek yazı yazılırken dikkate alınmalıdır. Şeritin koyuluğu ve açıklığı da gözden uzak tutulmamalı gerekirse şerit değiştirilmek suretiyle yeniden örnek yazı yazdırılmalıdır. Yazı makinasında plastik bir şerit kullanılmışsa, değiştirilmediği takdirde, dokuma şeritte ise üzerinden bir defadan fazla gidilmediğinde baskı okunabileceğinden, bu hususlara dikkat edilmek suretiyle ele geçen daktilodaki şeritlerde inceleme yapılmak üzere bilirkişiye gönderilmelidir.
Suçta kullanılan daktilo makinasının saptanmasından sonra, yazıyı yazan kişinin tespiti de mümkündür. Lehçe, noktalama işaretlerinin yanlış kullanılması, bazı sözcüklerin hep aynı şekilde yanlış yazılması, hecelerin yanlış bölünmesi, gramer hataları dikkate alınarak yazıyı yazanın belirlenmesi yoluna gidilecektir. Bu suretle suç konusu tehdit, fidye, hakaret, iftira, ihbar içeren mektubun kime ait olduğu, failin tespiti olanaklıdır.
Fotokopiler üzerinde de inceleme yapılarak, çekim sistemi, kullanılan tonerin, fiziki kâğıdın yapısı, tonerin kâğıda tespit şekli, modele bağlı özel izler saptanarak fotokopinin çekildiği makinanın belirlenmesi yoluna gidilebilir.
Sahtecilik suçları, gerçekte olmayan bir belgenin düzenlenmesi veya gerçek bir belge üzerinde değişiklik yapılması suretiyle işlenmektedir. Olmayan bir belgenin düzenlenmesinde, orjinal taklit edilmek suretiyle matbaalarda özel olarak bastırılmış belgeler, istenilen şekilde doldurulmakta ve sahte mühür, kaşe basılıp imzalanmaktadır. Taklit edilmeye çalışılan belgelerdeki baskı kalitesi, kãğıt yapısı, boyutları, yazı ile rakam ve desenlerdeki özellikleri tıpatıp sağlanamamakta, farklılıklar olmaktadır. Soğuk damga ve mühürlerde de, tıpatıplık temin edilememekte, harflerin biçimi, aralarındaki mesafe, boyutları ve dizilişleri arasında farklılılar bulunmaktadır. Mevcut imzaların da mukayese edilerek sahte olduğu tespit edilebilmektedir.
Mevcut belge üzerinde yazı, rakam ve tarihlerin değiştirilmesi, isim değişikliği yapılması halinde ise daha çok sürşarj (harf ve rakamlar üzerinde oynama ve ekleme yapılarak şeklinin değiştirilmesi), ilave (mevcut harf ve rakamlara ekleme yapılması), lekeleme ve karalama (yapılan tahrifatın gizlenmesi için karalama yapılması ve mürekkep dökülmesi), silme (kimyasal ve fiziksel yollarla yazıları yoketme), yakma ve yırtma yöntemleri uygulanmaktadır.
Bu hallerde laboratuarlarda infrared image converter, komperatör, makraskop yöntemleri ile inceleme yapılmakta, kızıl ve mor ötesi ışınlardan yararlanılmakta eski izler saptanmakta yazılar üst üste çakıştırılmakta gözün göremediği özellikler büyütülerek görünür hale getirilmekte, silinti ve kazıntılar tespit edilmektedir.

III)KALPAZANLIK SUÇLARINDA
BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ
Kalpazanlık ve para sahtekãrlıklarında bilirkişi incelemesinin bunları tedavüle çıkaran makamlar tarafından yapılacağı Usül Yasasının 84`üncü maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu suretle yemin etmesi ve bilirkişi olması olanaksız olan tüzel kişilerin istisnaen bilirkişi olabileceği kabul edilmiştir. Yabancı paralarda da aynı hüküm uygulanacaktır. Yani memlekette tedavülde bulunan milli paralarla yabancı memleketlerde tedavülde bulunan paralar üzerinde TCY.`nın 316`ıncı maddesinde yazılı suçların işlenmesi halinde bu paraların:
a) Taklit veya tağyir edilmiş olup olmadığı,
b) Yapılan taklit ve tağyirde iğfal (sürüm) yeteneği olup olmadığı,
c) Sürüm yeteneği varsa, kalplığın (yapılışındaki ustalık derecesi ve özen gözönünde tutularak) kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağı hususlarında,
T. C. Merkez Bankası ilgili birimlerinden kesin görüş alınmalıdır.

IV)BİLİRKİŞİ RAPORLARINDAN ÖRNEKLER
Ormanda dikiliden ağaç kesmek suçundan yapılan yargılama sırasında, verilen ara kararı gereğince, serbest orman mühendisi refakata alınarak mahallinde keşif yapılmış ve bilirkişiye raporunu sunması için süre verilmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor, yazım hatalarıyla birlikte aynen aşağıya alınmıştır:

..............Sulh Ceza Mahkemesi Hakimliğine,

Teknik Bilirkişi Raporu
Dosya No:
......... tarihinde mahkeme heyeti ile birlikte keşif mahalline gidilerek dava konusu yer görülüp incelendi.
Söz konusu yer, ..........mevkiinde olup 6831 sayılı Yasanın 1`inci maddesine göre "orman sayılan yerler" kapsamına girmektedir.
Kesimin yapıldığı yerde yaptığım incelemede kendiliğinden gelmiş gürgen fidanlarından 100-150 adet kesilmiştir. Bu fidanlar 10-15 yaşlarındadır. Kesilen fidanlardan boşalan yere birkaç adet fındık fidanı dikilmiştir. Bu durum bende, sahada açmacılığın başladığı kanaatini uyandırmıştır.
Şahıs kesilen fidanları fasülye çangalı olarak kullandığını ve geri kalan dikili fidanları da aynı iş için kullanacağını söylemiştir.
Bu fidanlar Devlet ormanından izinsiz kesildiği için şahıs suçludur. Türkiye`de mevcut Orman Yasasına göre şahıslara ait tapulu orman yoktur. Zaten mevcut fidanı dahi kesip çangal yapacak zihniyetin elinde de orman mevcudiyetinden söz etmek olanaksızdır.
(Raporun bu bölümünde 144 adet gürgen fidanının raiç değerine göre tazminat miktarı ve ağaçlandırma bedeli bulunmuştur.)
İşbu rapor tarafımdan tanzim edilerek mahkemenize sunulmuştur.
Bilirkişi
Yukarıya alınan bu rapor, raporun nasıl olmaması gerektiğini gösteren bir bilirkişi raporudur. Çünkü rapor yetersiz olduğu gibi bilirkişinin şahsi görüşlerini yansıtmaktadır. Öncelikle raporun giriş bölümünde kesim yapılan yerin "orman sayılan yerlerden olduğu" belirtilmiştir. Sanık bu yerin, kendisine ait olduğunu, orman olmadığını savunmuş, bilirkişi buranın orman olduğuna dair bir gerekçe göstermemiştir. Ağaçların kesildiği yerin orman olduğunu gösteren kayıtlardan, amenajman planından, memleket haritalarından, toprağın yapısı ve eğiminden, kültür arazisi olup olmadığından söz edilmemiştir. Bu nedenle bu yerin "orman sayılan yerlerden" olduğuna ilişkin beyanı yetersiz olup yeniden araştırma yapılması gerekmektedir.
Bilirkişi raporunda 100-150 adet gürgen fidanının kesildiğinden sözedilmiştir. Araziye gidildiğine göre, kökleri saptanarak kaç adet ağaç kesildiğinin bulunması olanaklıdır. Tazminat, kesilen ağaca göre hesaplanacağına göre bu tespitin sağlıklı yapılması zorunludur. Öte yandan raporda belirtilen 100-150 rakamı oldukça birbirinden uzak rakamlardır. Arada %50 oranında bir fark bulunmaktadır. Bu şekilde tahmine dayalı rapor düzenlenemez. Bu husus da incelemenin yeterli olmadığını göstermektedir.
Tazminat hesabında ise 144 adet ağacın kesildiğini kabul ederek hesaplama yapılmıştır. 144 rakamını kendi bulmamış, suç tutanağındaki sayıyı esas almıştır. Bu rakam esas alınacak ve mahallinde bir tespit yapılmayacaksa keşif yapılmasına gerek yoktur. Dosya üzerinde de tazminatın hesaplanması mümkündür.
Raporda, "Kesilen fidanlardan boşalan yere birkaç adet fındık fidanı dikilmiştir. Bu durum bende sahada açmacılığın başladığı kanaatini uyandırdı" denilmektedir. Bilirkişiye hemen sormak gerekir: Fındık fidanı dikilmeseydi, açma yok muydu? 100-150 kadar kesildiği söylenen ağacın kapladığı alan ne kadardır? Çevresi orman mı, yoksa şahıs arazisi mi, köy merası mı belli değildir.
Ayrıca raporda "Bu fidanlar Devlet Ormanından kesildiği için şahıs suçludur" denilmesi de hatalıdır. Çünkü bir kimsenin suçlu olup olmadığına karar vermek, böyle bir görüşte bulunmak bilirkişinin görevi ve yetkisinde olmayıp mahkemeye aittir. Mahkeme kararı kesinleşmedikçe o kişinin suçlu olduğundan sözedilemez.
Bilirkişi raporunda "şahıslara ait tapulu orman yoktur" denmesi yanlıştır. Çünkü Orman Yasası, özel ormanları kabul etmiş ve tabi olacağı kuralları açıklamıştır.
"Mevcut fidanı dahi kesip çangal yapacak zihniyetin elinde de orman mevcudiyetinden söz etmek olanaksızdır" denmesi de yersiz bir yakınmadır. Bilirkişi raporunda yer almaması gereken, gereksiz olan sözlerdir.
Bir bilirkişi raporunda aşağıdaki bölümler yer almalıdır:
BİLİRKİŞİ RAPORU
MAHKEMESİ :
DOSYA NO :
DAVACI : K.H.
ŞİKÂYETÇİ :
KATILAN :
SANIKLAR :
SUÇ :
SUÇ TARİHİ :
İNCELEMEYE VERİLENLER : 1- Dava dosyası,
2- Yevmiye-kasa defteri,
3- Kooperatif üye kayıt defteri,
4- Banka dekontları,
5- Tahsilat makbuzları,
6- Harcama belgeleri,
SORUŞTURMANIN KONUSU: Kooperatif yönetim kurulu başkan ve üyelerinin, kooperatife üye olmayanlardan üye kaydedileceği iddiasıyla para aldıkları, harcamaları fazla gösterdikleri, kooperatifle ilgisi olmayan fatura temin ederek harcama yapmış gibi kendilerine çıkar sağladıkları iddia olunmuştur.
BİLİRKİŞİ KURULUNA
VERİLEN GÖREV : Dava dosyası ile ekindeki mevcut defter ve belgeler incelenerek sanıkların zimmetlerinde para bulunup bulunmadığı, zimmet suçu işlenmişse suç tarihi ve miktarı, mahiyeti, belgelerde herhangi bir
İNCELEME :
SONUÇ :

BİLİRKİŞİ BİLİRKİŞİ BİLİRKİŞİ
 
Geri
Üst