kubikubiii
New member
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 75
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
ÖNCEKİ akşam saat 20.00 sıralarında, Hürriyet'in barında, Fatih Çekirge ve internet sitemizin iki yöneticisiyle sohbet ediyorum.
Yan masada, yazı işleri müdürlerimiz ve editörlerimiz hararetli bir tartışma yapıyor.
Tartışmanın ne olduğunu biraz sonra anlıyorum.
Yazı İşleri Müdürümüz Necdet Doğan, elinde gazetenin birinci sayfasının kopyasıyla yanıma geliyor ve "Ertuğrul Bey, yaptık ama hepimizin bu manşete itirazı var" diyor.
Türk Hava Yolları uçağıyla ilgili manşetimiz şu:
"Nazar değdi."
Necdet Doğan, "Çok tepki alırız" diyor.
O an aklıma, bir ay önce, yabancı bir gazeteci dostumun sözleri geliyor.
Sık sık Türkiye'ye gelen dostum, son defasında THY ile seyahat etmiş.
O akşam bana şunu söylemişti:
"Bundan böyle hep THY ile geleceğim. Çünkü olağanüstü bir hizmet aldım."
Bu sözleri düşündüm ve Necdet Doğan'a, "Haklısın" dedim.
Hemen arkasından ekledim:
"Haklısın, ama bu manşet kalsın."
Yazı işleri masasında bir manşete iki, üç arkadaşımız itiraz ederse, durur ve bir kere daha düşünürüm.
Çoğu defa da "Eğer bu kadar itiraz varsa, ısrar etmemek gerekir" derim.
Bu defa içimden çok güçlü bir ses, "Bırak kalsın" dedi.
* * *
"Nazar değdi" cümlesi, hepimiz için aynı şeyi ifade eder.
Evet, bunda biraz kadercilik vardır, ama iyi giden bir iş bozulmuşsa, güzel olanın başına kötü bir şey gelmişse, içimizden gelen ilk ses bu olur.
En az inanmışımızda bile bu duygu güçlüdür.
Şuna inanıyorum.
Türk Hava Yolları'na ait bir uçak kaza yapmışsa ve ortada çok belirgin bir hata yoksa, söylenecek ilk söz budur.
Çünkü Türk Hava Yolları, son 20 yıllık performansıyla bunu gerçekten hak etmiş bir şirkettir.
Son 2 yıldaki performansı da birçok yabancıya parmak ısırtacak düzeydeydi.
Bu kriz ortamında, Avrupa'nın büyüyen 3 havacılık şirketinden biriydi.
O nedenle, bir defa daha aynı şeyi söylüyorum.
"Nazar değdi..."
* * *
Dün satış rakamlarını alırken, Pazarlama Müdürümüz'den bir not geldi:
"Türk Hava Yolları bugün uçaklara Hürriyet yüklemedi."
Tabii hemen aklıma, Başbakan'ın miting meydanlarındaki boykot çağrısı geldi.
Son zamanlarda bazı bürokratlar, Başbakan'ın sözlerini emir telakki ettiği için "Bunu da mı yaptılar" dedim.
Hemen anlaşıldı ki uçaklara hiç gazete yüklenmemiş.
Dün bütün gazetelerin manşetleri uçak kazasıydı.
Böyle bir günde uçakla seyahat eden insanların eline bu gazeteleri vermek, elbette ki doğru bir davranış olmazdı.
Uçak yolculuğundan korkan arkadaşlarıma hep şu espriyi yaparım:
"Merak etme, benim bindiğim uçak düşmez..."
Her söylediğim kişi şaşırır, çoğu elini tahtaya vurur.
Oysa bu cümle, insanın içindeki "hayatla ölüm arasındaki savaşta", hayat tarafında yer almaktan başka bir şey değildir.
Biliyorum, inanç, insana bunun tam tersini telkin eder.
Yani, tevekkül dediğimiz şey; her uçak yolculuğunda, hatta hayatın her anında "aniden gelebilecek bir ölüme hazır olmayı" telkin eder.
Benim içimdeki "öteki" ise bana hep tam tersini söyler.
"Ben yaşarken ölüm yoktur" duygusu, beni hayat karşısında daha cesur kılar.
Böylece hayatın hazlarına dair riskleri daha kolay alırım.
* * *
Son yıllarda, Türk Hava Yolları'nın yemek mönüleri, benim için yolculuğu özel bir keyif haline getirmişti.
Her seyahatte, Do&Co'nun, hoş bir estetik içinde sunduğu yemekleri yerken hep şu sözleri hatırladım:
"Bazen yolculuk, gidilecek yerden daha keyiflidir."
Bir genel yayın yönetmeni, hayatla, yemekle, yolculukla ilgili böyle duygulara sahipse, bu elim kaza karşısında atacağı manşet de bu olur:
"Nazar değdi..."
KAYNAK