ben senden sonra düş oldum... biraz uzun

deadman

New member
Katılım
26 Şub 2006
Mesajlar
613
Reaction score
0
Puanları
0
sen bana git demedin... ben sana tutunamadım... en tuhaf uzakta kalışım oldun.."hoşçakal" bile değildi son sözüm.. mesafeler büyüdü.. dönüş yolunu kaybettim... sen gücendin, ben sustum.. o onu dedi... bu bunun dedi... şuydu.. buydu... ve de...
ve de bitti..
bitti..
bitti işte...
vedasız, acısız, ağrısız, üryan bir ayrılık oldu...
sen orada kaldın, ben burada...
şimdi de oturmuş yazıyorum... sadece sana değil...
ona buna şuna herkese...
en güzeli de bu...
yazmak...
kimbilir hangi eve girdim şu an?
hangi otobüs yolcluğunun cam kenarındayım?
tut ki, ekmek kırıntıları yere dökülmesin diye açılmış bir sayfayım... ve zerre ilgilendirmiyorum elinde gıdasını tutanı... çok çok ekmek arasına sıkışan domatesin "damla damla" isyanını savuşturup, emmek için açılmışım...

bir bakkal tezgahında "küçük kutu birayı" sarmak için hazır tutuluyor da olabilirim...
bir yatağın baş ucunda da...
peki sen?
belki hayali sevgilisin okur için...
ama olsun...
düşlerken sınırsız olmanın mahkumiyeti var mı ki?...
belki "yazar çocuğun aşk acısı var dur etkilmeyelim de yazsın bakalım" denilecek kadar gerçeksin...
kime ne?...
kara tahtaya tebeşirle yazılmış kelimeleri silmenin güçlüğünü hatırlıyormusun?...
evet silinirdi, ama mutlak kalırdı izi...
dikkat edilirse pekala okunabilirdi geride kalan gölge harfler...
bu silintilerin üzerine yeni tebeşir darbeleri...
bir daha silmeler...
ve yine illaki tebeşir izleri...
silik... harf harf... belli belirsiz...
ben seni siliyorum yar...
hem de iz kalmamacasına...
bastıra bastıra silgiyi...
ama ne gam... kara tahta iz tutuyor...
silgi elimden düşüyor zaman zaman...
eğilip alıyorum üşenmeden...
ve ben silmeye devam ediyorum...

....

senden sonra evi badana yaptım...
duvara tüm dokunuşların gitti...
hiçbir sararmış bant artığı yok artık bu soğuk kütlelerde...
tek bir çivi izi kalmadı...
en ufak sıkıntımda gözlerimi mıhladığım tavan daha beyaz...
senden sonra yerde yemek yemedim...
senden sonra pantolonu, tişörtü umursamadan öylece yatamadım...rahatsız oldum... denedim, ama olmadı... daraldım...
senden sonra dışarı çıkarken hep şemsiyemi aldım...
ilk defa saçlarım ıslanırsa başımın ağrıyabileceği ihtimalini hesaba kattım...
senden sonra daha sıkı giyindim...
hiç üşümedim senden sonra...
halbukii bilirsin, severim üşümeyi...
senden sonra ilk defa trafik kazası yaptım...
bir şey yok, endişelenme... arabanın sağ aynası zayi oldu, hepsi bu... ve bildik salık vermeler türedi yine etrafımda; "kaskodan alsana parasını"..
senden sonra hiç yemek yapmadım...
"size bir telefon kadar yakınız ..evlere sparişimiz vardır" kıyağını çeken restoranlardan medet umdum...
üzeri sahtekarca "afiyet olsunlarla" dolu nemli ambalaj kağıtlarını burşturup "mukavemeti" düşük kül tablaları yaptım senden sonra...
senden sonra dört kez elektrik, telefon, su faturası yatırmak için kuyruğa girdim...
yoruldum...
geberesiye müşterisiyim devlet dairelerinin...
ben senden sonra vergi kimlik numaramı öğrendim... artık başlıbaşına bir müessese gibi hareket ediyorum mütemadiyen...
senden sonra saatimin alarm taciziyle uyandım sabahlara...
oysa hep aynı saatte, hep aynı dokunuşla, aynı dürtüklemeyle, belli belirsiz temaslarınla uyanışım ve illaki “bir on dakika daha uyumak” isteyişim vardı...
ben senden sonra bir defada çıkıyorum yataktan...
senden sonra çamaşır makinesinden gelen tıkırtının “yok olması “ için servis çağırdım..”sıkma anında daha fazla gürültü alıyorum” detayının ardından, iki adet tel tokanı çıkardılar makineden...
ikisi de siyahtı...
senden sonra televizyon kumandasının altı aydır ihtiyaç duyduğu kalem pilleri aldım...
kahvaltıda gazete okumuyorum artık senden sonra... ev yapımı vişne reçelinin içine dalan ekonomi sayfaları artık şerbetsiz ve pür u pak...
senden sonra kokulu mum aydınlığını satın almadım mağazadan...
ayıraç yoksunluğundan “okunan yer kolay bulunsun” diye yüzüstü yatırılmış, yarım kalmış kitaplarımın hepsini bitirdim senden sonra...
senden sonra moda’ya, çay bahçesine gitmedim... o lanet edilerek demlenmiş, küfrederek içtiğim demli çayı küskün bırakmadım bardağında senden sonra...
hiç kar yağmadı senden sonra bu gri kente...
ben hiç başımı alıp gitmek istemedim neresi olursa...
hep burada kaldım...
senden sonra ben sarıyer’i sevdim... istinye’yi, tarabya’yı, yeniköy’ü...
emek kafede Pazar kahvaltılarında bulundum defalarca...istiklal caddesi.. taksim... yavvv bu kadar kalabalık mıydı buralar ?
alkazar sineması bu kadar berbat...
bambi büfenin kaşarlı döneri bu kadar lezzetliyken...
babazula’nın ortamı nefis, çalışanlar bu kadar kibar mıydı?...
ben senden sonra yatarken anahtarı kapının üzerinden almadım...
sıkı sıkı kilitledim... senin kapıyı açmak için geceyarısı beliren anahtar “tıkırtıların” artık yoktu...
ve anahtarı kapının üzerinde her unutuşumda çalan ve beni uyandıran kapı zili de yoktu...
senden sonra...
senden sonra...
senden sonra...

bende yoktum aslında...
ben senden sonra düş oldum...
hoşça kal...

zeki kayahan coşkun – ben senden sonra düş oldum
 
senden sonra televizyon kumandasının altı aydır ihtiyaç duyduğu kalem pilleri aldım...
kahvaltıda gazete okumuyorum artık senden sonra... :)

yuregıne saglık trskler
 
Geri
Üst