vidocxx
New member
- Katılım
- 25 Şub 2006
- Mesajlar
- 375
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Atilla İlhan
Ben Sana Mecburum
Ben Sana Mecburum
ben sana mecburum bilemezsin
adini mih gibi aklimda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle isitiyorum
agaçlar sonbahara hazirlaniyor
bu şehir o eski istanbul mudur
karanlikta bulutlar parçalaniyor
sokak lambalari birden yaniyor
kaldirimlarda yagmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansizin yorulur
tutsak ustura agzinda yaşamaktan
kimi zaman ellerini kirar tutkusu
birkaç hayat çikarir yaşamasindan
hangi kapiyi çalsa kimi zaman
arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu
fatih'te yoksul bir gramofon çaliyor
eski zamanlardan bir cuma çaliyor
durup köşe başinda deliksiz dinlesem
sana kullanilmamiş bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalaniyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki haziran'da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep siziyor issiz gözlerinden
belki yeşilköy'de uçaga biniyorsun
bütün islanmişsin tüylerin ürperiyor
belki körsün kirilmişsin telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarini götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adinla başliyorum
içimsira kimildiyor gizli denizlerin
hayir başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin
'Askida yaşamak' bölümünden...
İstanbul Agrisi
kanatlari parça parça bu agustos geceleri
yildizlar kaynarken
şangir şungur ayaklarimin dibine dökülen
sen
eger yine istanbul'san
yine kan köpüklü cehennem sarmaşiklari büyütecegim
pançak pançak şiirler tükürecegim
demek yine ben
limandaki direkler ormaninda bütün bandiralar ayaklaniyor
kapi önlerinde boyunlarini bükmüş tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarini aydinlatan telaviv şarkilari
mavi asfaltlara çökmüş
diz bagliyoreger sen yine istanbul'san
kirli dudaklarini bulut bulut dudaklarima uzatan
sirkeci gari'nda tren çigliklariyle biçaklanip
intihar dumanlari içindeki haydarpaşa'dan
anadolu üstlerine bakip bakip
aglayan
sen eger yine istanbul'san
aldanmiyorsam
yakalari karanfilli ibneler eger beni aldatmiyorsa
kulaklarimdan kan fişkirincaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani şu bildigin attila ilhan'i
zehirleyebilirim
sonbahar karanliklari tuttu tutacak
tarlabaşi pansiyonlarinda bekarlar bugulaniyor
imtihan çiglgklari yükseliyor üniversite'den
tophane iskelesi'nde diesel kamyonlari sarhoş
direksiyonlarinin koynuna girmiş biçkin şoförler
uykusuz dalgalaniyor
ulan istanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasinda
liman liman götüren
ulan bu mazut tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
akşamlar yassildikça neden böyle devleşiyorlar
neden durmaksizin imdat kivilcimlari fişkiriyor
antenlerinden
neden
peki istanbul ya ben
ya misralarini dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
gümrük duvarlarina yapiştiran yolcu abbas
ya benim kahrim
ya senin agrin
agir kabalarinla uykularimi ezerek deliksiz yaşattigin
çaresiz zehirler kusan çilgin bir yilan gibi
burgu burgu içime boşalttigin
o senin agrin
o senin
eger sen yine istanbul'san
yanilmiyorsam
koltugunun altinda eski bir kitap diye götürmek istedigim
sicilyali balikçilara marsilyali dok işçilerine
satir satir okumak istedigim
sen
eger yine istanbul'san
eger senin agrinsa igneli beşik gibi her tarafimda hissettigim
ulan yine sen kazandin istanbul
sen kazandin ben yenildim
kulaklarimdan kan fişkirincaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnizkalsam cüzdanim kaybolsa
parasiz kalsam tenhalarda kalsam çarpilsam
hiç bir gün hiç bir postaci kapimi çalmasa
yanilmiyorsam
sen eger yine istanbul'san
senin isliklarinsa saplanan bu isliklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnizligimdan
bir tekmede kapilarini kirip çiktim demektir
ulan bunu sen de bilirsin istanbul
kaç kere yazdim kimbilir
kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 eylül'ünde birader mirç ve ben
sokaklarinda mohikanlar gibi ateşler yaktik
sana taptik ulan
unuttun mu
sana taptik
'Cehennem dairesi' bölümünden...
Waldorf Astoria
kadinsa kadin doktor spiedell
dudaklari kalin
bugulu
üstüne yoktur linda'nin doktor spiedell
benim linda'nin
(bir içim su)
karanlikta cigara içiyor doktor spiedell
şehvetli
tembel
uykulu
ah doktor spiedell siz yok musunuz
neden durumu anlamiyorsunuz
orta dogu'dan vazgeçin diyorum size
zaten alişverişi nedir orta dogu'nun
güney dogu asya'yi alsaniz elinize
ah doktor spiedell ne işler çevrilir
haksizlik neresinde bunun
müzikse müzik doktor spiedell
işte bakin
bunlar orlean cazcilari tek tek
işte doc smithy
crazzy pat işte
işte dikenli trompetler kavgaci kontrbaslar
öyle mi wagner'i seversiniz demek
(ah doktor spiedell siz avrupalilar)
demek çelik migferli profili bismarc'in
gözlerinizi doldurur her dinleyişte
birakin doktor spiedell
birakin
birakin eski prusya'nin köhne ugultusunu
işte king barnett
georgia blues işte
yanlişiniz var doktor spiedell
yanlişiniz
canim sir cunnungham'i tanimaz misiniz
- ...londra'da nasil konuşmuştuk diyecek
londra'da diyecek
i.g. farben için
(yani sizin için doktor spiedell)
orta dogu diyecek hesapta var miydi
siz de bilirsiniz ki doktor spiedell
imperial chemical industries demek
beş aşagi beş yukari
sir cunningham demek
orta dogu zaten bir ingiliz pazariydi
sizin için hesapta var miydi doktor spiedell
ama dogru söyleyin
hesapta var miydi
viskiyse viski doktor spiedell
hem de sevdiginiz
black and white
gönüller şen olsun doktor spiedell
nasilsa içebiliriz
henüz saat
o kadar geç degil ki
prosit doktor spiedell
prosit
yari geceden sonra başlar
newyork'ta hayat
Atilla İlhan