Ben Bir Ronaldo Değilim

admiral

New member
Katılım
30 Haz 2006
Mesajlar
12,510
Reaction score
0
Puanları
0


Maçı kazanmak için her şeyi yapmayı kendisine ilke edindiğini söyleyen Hollandalı yıldız, “Çok çalışır ve kendimi oyuna veririm. Evet, ben bir Ronaldo değilim ama görevimi iyi yaparım” dedi.


Fenerbahçe’nin yıldızı Dirk Kuyt’tan anlamlı sözler. Hollandalı yıldız, Four Four Two Dergisi’nin eylül ayı dergisinde yer alan röportajında futbol felsefesiyle ilgili çarpıcı ifadeler kullandı. Gol atmanın çok önemli bir an olduğunu ifade eden Kuyt, “Gol attığım anlar benim için çok değerlidir. Golden sonra nasıl sevineceğimi bilemiyorum (gülüyor)! Böyle olunca çıldırmış gibi görünüyorum. Futbolu gol atmak ve maç kazanmak için oynuyoruz. Bir golcü için gol atmak sadece maçtaki değil, hayattaki en güzel anlardandır. Maçı kazanmak için her şeyi yapmak ilkemdir. Mümkün olduğu kadar çok çalışırım ve kendimi oyuna veririm. Aslında doğuştan bir golcüyüm, forvetim. Onun dışında iyi bir takım oyuncusuyum. Takımıma nasıl katkı sağladığımın önemi yok. Bu golcü olmanın da ötesinde bir durum. Kariyerim boyunca zaman zaman ilk 11’de golcü olarak oynamadığım oldu. O zamanlar sağ açık mevkiindeydim. Yıllar geçtikçe sahanın ön tarafında her pozisyonda oynadım. Belki tam olarak tipik bir sağ kanat oyuncusu değilim, afili hareketlerle iki üç kişiyi çalımlayarak geçen bir adam olmayabilirim ama her zaman asistlerimi yaptım, gollerimi attım. Evet, bir Ronaldo olmadığımı biliyorum ama görevimi iyi yaparım. Böyle oynadığım takımların içinde her zaman önemli bir yer edindim. Ben, bir futbolcuyum ve maç sadece 90 dakika. Ne yapabilirsen o dakikalar içinde yapabiliyorsun ve sonrasında elinden gelen hiçbir şey yok. Fırsatın ne zaman nereden geleceği belli olmayacağı için oyun içinde dinlenmek gibi bir lüksünüz olmuyor” dedi. Her şeye olumlu bakan bir insan olduğunu vurgulayan Kuyt, “Bunu sadece söylemek için söylemiyorum. Hayatın bana getirdiklerine olumsuz bakacak olsaydım mutlu bir adam olamazdım. Belki futbolcu bile olamazdım” diyerek hayat felsefesini ortaya koydu.

Fenerbahçe'yi niye seçtim

“Liverpool’da dünyanın en iyi futbolcularıyla birlikte oynadım, dünyanın en iyi teknik direktörleri bizim başımızda oldu. Altı yılın sonunda artık yeni bir deneyime ihtiyacım olduğunu hissettim. Bunu yapmam için de çok fazla imkânım vardı. Çok farklı ülkeden ve kulüpten transfer teklifleri aldım. Fenerbahçe bunların arasından bana en iyi duyguyu hissettiren kulüp oldu. Sonunda Fenerbahçe’ye geldim.”

Engelli çocuklar için vakıf

“Utrecht’te oynarken hastanelere gider, kimsesiz çocukları ziyaret eder, takım olarak hayır işleri yapardık. Çok duygulanırdım. Biz futbol oyuncularıyız ve kazandıklarımızın karşılığı olarak insanlara bir şeyleri geri vermek zorundayız. İnsanların bazı konulara dikkatlerini çekebilmek için futbolcuların çok önemli bir noktada olduklarını düşünüyorum. Bunun için ben de birkaç arkadaşımla birlikte engelli çocuklar için bir vakıf kurdum. O vakıf sayesinde yaptıklarımız, engelli çocukların hayata tutunduklarını görmek beni çok mutlu ediyor.”

Uyum süreci yaşamadım

“Yeni bir kulübe geldiğiniz zaman ilk günleriniz hatta ilk aylarınız hep çok zor geçer. Sezon öncesi çalışmalar ağır olur, kendinize yeni bir hayat kurmaya çalışırsınız. Dört çocuklu bir ailemin olması İstanbul’da yeni bir hayata başlamak için beni biraz korkutuyordu. Korktuğum gibi olmadığını ilk gün anladım. Kulüp çalışanları, yöneticileri, takım arkadaşlarım ve Aykut Kocaman bana çok yardımcı oldu. Birkaç gün içinde çocuklarıma okul buldum, ailemle yaşayacağımız evi hazırlamadan önce bizi çok güzel ağırladılar. Yani benim için Fenerbahçe’de uyum süreci diye bir şey olmadı. Şanslıyım eşim ve çocuklarım da İstanbul’u çok sevdi.”

Hayatımın en önemli gecesi

“Hollanda’da ikinci kez ‘Yılın Futbolcusu Ödülü’nü alıyordum. Babam kanser hastasıydı. Hastalığının ağırlaştığı bir dönemde onun bana olan inancını boşa çıkarmamak benim için çok önemliydi. Çok önemli bir operasyon geçirmesine birkaç hafta kalmıştı ve sahneye serumlarla çıktı. Seyircilerin önünde o ödülü babamın elinden aldım. Seyircilerin arasında Johan Cruyff, Frank De Boer ve Guus Hiddink gibi Hollanda için çok önemli isimler vardı. Ödül töreni canlı yayınlanmıştı; ben Liverpool’la olan sözleşmemi daha yeni imzalamıştım. Tüm bunları bir araya getirdiğimde o gecenin hayatımdaki en önemli an olduğunu söyleyebilirim.”

Onun şanssızlığı benim şansımdı
“Hollanda’da en geç 11 yaşına geldiğinde büyük takımların birinin altyapısında oynarsın. Ben ise hep amatör takımlarda oynadım. Utrecht’te oynamamı istediklerinde 18 yaşındaydım. Yani çok geç kalmıştım. B takımında oynamaya başladım. Orada 2 gün geçirmeden A takımı santrforu sakatlandı. Onun yerine beni oynattılar. İkinci yarıda oyuna girip ilk golümü attım. İkinci maçta 6 gol birden atınca iyi bir başlangıç yapmış oldum. Yani A takımdaki oyuncunun şanssızlığı benim şansım oldu.”

Mr. Duracell

Benitez sana “Mr.Duracell” diyormuş. Liverpool ve Feyenoord taraftarlarının sana taktığı daha birçok lakabın var. En çok hoşuna giden hangisi?

“Bu tip lakaplar almak her zaman çok hoştur ve futbolcuları olumlu etkiler. Benitez çok önemli bir teknik direktör olmasının yanında hayatımdaki en önemli insanlardan biri. Beni Liverpool’a getiren oydu, Avrupa’da çok yüksek seviyelere taşıyan, bana futbolda en çok şeyi öğretenlerden biri oydu. Benim için ne söylüyorsa kabulümdür. Hakkımda kötü bir şey söylese bile söylediklerini hiç eleştirmeden kabul ederim. Taraftarların taktığı lakaplar da benim için çok değerli. Aralarında bir ayrım yapamıyorum.”

En güzelini değil golü atmak önemli

“Futbolda sahip olmanız gereken en önemli his, topun nereden geleceğini bilme hissidir. Topu takip edebilmek çok önemlidir. Bende 5 yaşımdan beri bu his var. Topa karşı her zaman iyi pozisyon alırım. İnsanlar benim attığım gollere her zaman kolay goller derler ama bir golcü olarak bu golleri diğer golcülerden daha çok kaydedebiliyorsam bu tamamen doğru zamanda, doğru yerde olmamla ilgili bir şey. En güzel golü atmak ya da en kolay golü atmak değil, her zaman gol atabilmek önemlidir.”

Hooijdonk geldi çünkü...

“Feyenoord’un oynadığı Fenerbahçe maçını unutamıyorum. Takım ve taraftarların ahengi beni çok etkilemişti. Pierre’in Fenerbahçe’ye gelmesini sağlayan da o maçta gördükleriydi. Maçtan sonra konuştuğumuzda bana “Benim ileride oynamak istediğim kulüp burası” demişti. Taraftarıyla her zaman dayanışma içinde olan bir kulüpte her futbolcu oynamak ister. Pierre’in maçlarını da hiçbir zaman kaçırmadığım için Fenerbahçe’yi daha yakından tanıdım. Fenerbahçe’yi Pierre’den sonra da takip ettim. Bu kulübün Türkiye’deki gücünü çok iyi biliyorum.”​
 

Ekli dosyalar

  • fft104mm1900906.jpg
    fft104mm1900906.jpg
    31.8 KB · Görüntüleme: 110
Geri
Üst