"Ben Atatürkçü Değilim", "Mustafa Kemal'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği"

Afsinbey

New member
"Ben Atatürkçü Değilim", "Mustafa Kemal'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği"

Başucu yazım olarak gördüğüm iki eski köşe yazısı...

Gündemin içinde, laf anlamaz şeriatçılara bir şeyler anlatmaya çalışmaktan yorulanlara ilaç olsun...

1.) BEN ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM! - Nadir NADİ

Gazi (ATATÜRK) gözlerini açtı,doğruldu,çevresine baktı,birtakım adamlar toplanmış.
Sordu:
-Ne yapıyorsunuz?
-Her yıl bugün yas tutuyoruz,eğlence yerlerini kapatıyoruz,içkiyi yasak ediyoruz Atam.
-İyi halt ediyorsunuz,başka ne yapıyorsunuz?
-Senin kurduğun "CHP" yi kapattık Atam.
Gazi kaşlarını çattı:
-Neden?
-.....
-Peki başka ne yaptınız?
-Öğretim birliği devrimini yıktık Atam!Artık iki başlı eğitim yapıyoruz,imam liseleri açıyoruz.İmamlar öylesine çoğaldı ki hepsini önemli devlet görevlerine getiriyoruz.
-Madem ki böyle işler yapıyorsunuz,neden mezarımın başında toplanıyorsunuz?
-Seni seviyoruz Atam!
-Susun maskaralar!Anlatın başka neler yaptınız?
-Senin vasiyetini yırtıp,çöp kutusuna attık Atam.
-Yaaa!Nasıl yaptınız o işi?
-Hukuk devleti ilkelerini,medeni kanunu,miras hukukunu çiğnedik;özel vasiyetnameni değistirdik;Türk Dil ve
Tarih Kurumlarının özerkliğini yok ettik;kişiliklerini sildik.
-Nasıl oldu bu?
-Oldu bir kere Atam.
-Sonra?
-Laik Cumhuriyeti korumak çok zor Atam!Şimdi Türk-İslam sentezini devletin resmi ideolojisi yapmaya çalışıyoruz.
-Yapabildiniz mi?
-Direniş var,daha tam başarı kazanamadık Atam.
-Sonra?
-Atam!Sen kalk,ben yatam.
-Susun,saçmalamayın!Nereden çıktı bu münasebetsiz laf?
-Seni sevenler çıkarmış Atam.
-Hay sevmez olaymışlar.
-Hayat zorlaştı Atam!Artık sensiz yaşıyoruz,ama Amerikasız yaşayamıyoruz.
-O ne biçim laf öyle?
-Biçimsiz bir laf Atam.
-Peki,neden söylüyorsunuz?
-Söyleyene değil,söyletene bak Atam!Amerika artık bizim herşeyimiz Atam.
-Ben böyle mi öğretmiştim?
-Borçlandık Atam,36 milyar dolar dış borcumuz var Atam,ABD'ye teslim olduk Atam.
-Teslim mi oldunuz?
-Halkevlerinin canına okuduk Atam,eski yazıyı canlandırmak istiyoruz Atam,siyaset namazı kılıp,seçim orucu tutarak iktidar olabiliyoruz Atam,Washington'un desteklemediği,CIA'in tavsiye etmediği adam tasfiye ediliyor Atam,Amerika'dan icazet almadan iktidar olunamıyor Atam.
-Söylediklerinizi kulağınız duyuyormu?
-İşler bildiğin gibi değil Atam,biz Amerikasız yaşayamayız Atam,köşeyi dönmek için başka çare yok Atam.
-Ne demek köşeyi dönmek?
-Artık ülkede iki temel siyaset var Atam;birincisi köşeyi dönelim,ikincisi dön baba dönelim,hacılara gidelim Atam.
-Peki,Cumhuriyeti emanet ettiğim gençlik ne yapıyor?
-Gençliği ezdik Atam!Çeyrek yüzyıldan beri başkaldıran gençleri öldürüyoruz,asıyoruz,işkenceden geçiriyoruz,ceza evlerine kapatıyoruz;geriye kalanları da ya imam okullarına ya YÖK'e bağlıyoruz,ama seni çok seviyoruz Atam,sen kalk,biz yatalım Atam.Gazi,kalabalığa mavi mavi bakti:
-Siz kimsiniz yahu?
-Biz Atatürkçüyüz Atam!
Gazi:
-Yaaa!..dedi,öyleyse "Ben ATATÜRKÇÜ değilim!.."

====> Aynı adla kitabı da var...


MUSTAFA KEMAL'E SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ - Ahmet Taner KIŞLALI

”Aziz nesin, yıllar önceki bir konuşmamız sırasında şöyle demişti: “

- Geçmişte Atatürk’ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde küçüleceğine, tersine daha da büyüyor.”

Benzer aşamadan geçmiş bir kişi olarak, bu değerlendirmeyi gönülden paylaşmam zor değildi. Zaman bizleri değil, Mustafa Kemal’i haklı çıkarmıştı. Lenin’in, Mao’nun, Enver hoca’nın, Dimitrof’un heykellerinin yerlerde sürüklendiği, resimlerinin duvarlardan kaldırıldığı, Leningrad isminin St. Petersburg’a dönüştürüldüğü günümüzde, bunu görebilmek kuşkusuz daha kolay.

Eğer Türkiye’de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal’e saldırmanız elbette ki tutarlıdır. Eğer Türkiye’nin bir bölgesini ayırıp ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz, Mustafa Kemal’e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır.

Ama “çağı yakalama” arayışında görünürken aynı şeyi yapmaya kalkarsanız; belki - her garip şeyi yapanlara olduğu gibi - bazı dikkatleri üzerinize çekersiniz, ama inandırıcı olamazsınız.


Bir bakıyorsunuz; Kültür Bakanı’nı temsilen açık oturuma katılan bir sayın konuşmacı, Kemalizmin Batı Avrupa’daki totaliter ideolojilerin etkisi altında kaldığını söylüyor. ( çekinmese, faşistlikle suçlayacak. )

Bir bakıyorsunuz; marksist soldan ciddi bir düşünür, “halka sorulsaydı dil devrimini kabul eder miydi?” diye soruyor. ( sanki referandumla devrim yapılabilirmiş gibi… )

Bir bakıyorsunuz; 60′lı yıllarda Atatürk’ün sosyalistliğini kanıtlamak için ter döken bir köşe yazarı, şimdi onu küçültmek için tüm kalem kıvraklığını kullanma telaşı içinde.
Bir bakıyorsunuz; “orijinal” olabilme uğruna, Atatürk’ü demokrasi karşıtı gösterebilmek için, kendi eğilimlerine bilim kılıfı giydirme çabasına girenler var.

Mustafa Kemal’i bilimsel olarak değerlendirebilmenin yöntemi açık:

Hangi koşullardaydı? Ne yapmak istiyordu? Ne yaptı? Sonuç ne oldu?

Hangi koşullarda yola çıktığını biliyoruz. Ne yapmak istediğini ise - en kıt zekâlıların bile yanlış anlayamayacağı kadar - açık söylemiş:

“Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, on yaşını doldururken, demokrasinin bütün geleneklerini sırası geldikçe yerine koymalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur. Demokrasi maddi refah meselesi değildir. Böyle bir nazariyat, vatandaşların siyasi hürriyet ihtiyacını unutmayı amaçlar. Bir ulusu oluşturan bireylerin her çeşit özgürlüğü güven altında bulunmalıdır.”

Ne yapmış?
Hiçbir şeyin devletin dışında olamadığı faşizmin yükselme döneminde bile, Türk dil ve tarih kurumları, siyasal iktidarların etkisinden uzak, bağımsız bir yapıda oluşturulmuş. Totaliter bir kültürden demokratrik bir kültüre geçiş için büyük çaba sarfetmiş dışarıda varolmayan çoğulculuğu, tek partinin içinde adeta özendirmiş. “Devletçilik” resmi ideoloji iken, özel sektör ve liberalizm savunucuları partinin ve devletin en üst düzeylerine kadar yükselebilmişler; parti içinde ayrı bir kanat oluşturmuşlar. CHP’ye faşist bir model getirmek isteyenleri terslemiş. Bir muhalefet partisi kurulması deneyini, - çok olumsuz koşullarda bile - kendi eliyle başlatmış.

Peki açtığı yol - tüm ihanetlere karşın - nereye varmış?
Eksikleri, yanlışları olsa da hiçbir müslüman ülkede var olmayan bir demokrasiye!..

Bir cümle hâlâ kulaklarımda: “cesaretim olsa, tıpkı İnce Mehmed’in destanını yazdığım gibi, Mustafa Kemal’in de destanını yazmak isterdim…”
Ölümünden yarım yüzyıl sonra - ve tüm ideolojik değerlerin altüst olduğu bir dünyada - eğer bir kişi hâlâ Yaşar Kemal’de ve milyonlarca insanda bu duyguları yaratabiliyorsa, hâlâ güncelse, bunun anlamı açıktır.

Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarına inanıyorum.”

Ahmet Taner Kışlalı - Cumhuriyet, 8 mart 1992

O çok ses getirmiş olan mükemmel yazı, bu yazının "Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği" adında kitabı da var

_______________________
 

memcos

New member
gercekten cok guzel ellerine saglık...
''Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarına inanıyorum.'' cok guzel bir soz.. Atam'a hakaret edenler O'nun resımlerının arkasına sıgınıpta mılletın gozunu boyayanlar Ataturk devrimlerine travma diyenler ve onların destekci yalakaları gun gelecek hepiniz hesap vereceksiniz.. hepiniz!!!
 

pusat87

New member
usta atatürkçü olup olmamak kişisel özgürlüktür şüphesizki bü ülkeyi kuran bu günlere getiren atatürktür ama artık bu meseleri geçip küresel sorunlarla ilgilenmeliyiz büyük atatürk bile beni met etmeyi bırakın yarın için ne yaptınız demiştir
 

HTML

Üst