1001Design
330i ///M3 Design
Bugün 18 Mart… Unutan varsa hatırlatalım; ‘Türk Ordusunun-Milletinin Çanakkale Zaferi’nin 96. yıldönümü! Çanakkale, Gelibolu’daki şehitliklerdeki mezar taşlarında, ülkenin her yöresinden, bütün etnik gruplarından, şehitlerin adları yazılı… Bu zafer “Millet-Ordunun, Ordu-Milletin” zaferi idi. Şehitler orada yatıyorlar; mezar taşları, sanki bize bir şey; Türk Ordusunun gücünü, milletimizin imanını hatırlatmak istiyor. Hatırlıyor muyuz ve biliyor muyuz ki, Türk Ordusunda, başka milletlerin ordularında bulunmayan bir vasıf; parayla, pulla satın alınamayacak, silah ve teçhizattan güçlü bir ruh, bir güç vardır!
Ancak, son zamanlarda, Ordumuz üzerinde yapılan “işlemlere” , verilen talimatlara bakılınca, galiba “vardı” demek gerekiyor. Bu büyük 18 Mart Zaferini, sureta, beylik sözlerle, güya kutlayacağımız yerde, asıl o gücü ve ruhu yâd etmemiz, canlandırmamız gerekirken, bakın gündemde “bedelli askerlik” var… İktidarın güya “tasarruf ve gelir” uğruna, aslında oy için başlattığı “bedelli askerlik inisiyatifi”, seçim arifesinde, AKP ile CHP arasında açık arttırmaya çıktı. Hepsi “O gençleri nasıl kandırır, oylarını; ana ve babalarının oylarını nasıl alırız” diye “formüller” üretiyorlar. Gülünç olmasa çok acı… Daha da acısı, bir zamanlar vatan görevine davul ve zurnayla. “En büyük ordu Türk Ordusu” diye gidenler, bir sebeple “çürüğe” çıkarıldıkları için kahrolan gençler, şimdi seçimlerde oy yemi!.. “En az bedel” formülünü öneren partiye oy verecekler. Sonuçta, bedeli ödeyenlerle ödemeyenler arasında -aslında vatandaşlar arasında- haksız ve utanç veren bir ayırım! Eskiden gayrimüslimler bedelli askerlik yaparlardı!
Şimdi formül, ne olursa olsun, Türk milletinin, ordusunun geleneksel “ruhu” bir darbe daha yiyecek! Hamaset yapmıyorum. “Gün ve şartlar artık değişti” diyenlere, “Hayır gün değişse de şartlar değişmedi. Türklük hâlâ her taraftan tehditler altında”… Büyük oyun “Türk tehlikesinden” kurtulmak için yapılan planlar var ve uygulamada. Bu sırada, Ordumuzun, milletimizin, başka milletlerde bulunmayan gücüne ve ruhuna, belki her zamankinden fazla bugün ihtiyacımız var.
Ancak, birileri, Ordunun itibar ve güvenini sarsmak için türlü fesat ve tezvirat yapıyorlar. AKP iktidarı, sözde “aydınlar” korosunun eşliğinde “Ordunun vesayetinden kurtulduk” derken Türk Ordusu “onların tahakkümü altına giriyor”. YAŞ toplantısında, ertesinde yapılanlara, yapılacaklara bakın. Ordunun ruhunu körletmek için, sinsice adımlar atılmakta. “Bedelli askerlikten” sonra “profesyonel” askerlik ve hatta Nizamı Cedit, “alternatif” ordu. Ve bunlarla birlikte “Ergenekon-Balyoz vb. kapsamı”!
Genelkurmayın, istihbarat üssü “Bayrak Garnizonun” ordunun elinden alınıp MİT’e verilmesi talimatı. Van’daki Kışla’dan, Kürt eşkıyasına hadlerini bildiren merhum Mustafa Muğlalı’nın adının kaldırılması “direktifi” … Ordu’dan öç almanın pis kokuları var!
Çok daha acı bir gelişmeyi Emin Çölaşan yazdı: Atatürk’ün Kara Harp Okulu’na girişinin yıldönümü için önceki gün düzenlenen törende, bu yıl bir ilk gerçekleşti. Her yıl törenlerde tamamı okunan Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin orta ve son bölümü, ilk kez öğrencilere okutulmamış!.. Bu bölümler şöyle: “İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Cebren (zorla) ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten (koşullardan) daha vahim ve daha acı olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler… Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”
Mustafa Kemal, o engin vizyonuyla sanki bugünleri aynıyla görmüş. Ama şu sırada bu hitabenin bu kısmı acaba neden okunmuyor?.. Genelkurmay’a hükümet tarafından verilen talimatla mı?.. Yoksa “aman Başbakan alınmasın” diye zarifane bir düşünceyle mi?.. Veya en iyimser yorumla arifane; belki bu bölümün atlanmasından iktidar “ince mesajı” alır diye mi? Ancak nerede o “arifanelik” !.. Onlar muhakkak bunu zaaf telakki ederler. Mustafa Kemal’in, Harp Okulu’na girdiği gün, her 13 Mart’ta, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanlarının katıldıkları törende sembolik bir yoklama yapılır. Mustafa Kemal’in numarasından önceki birkaç numara ayrı ayrı okunur. O numaranın öğrencisi ayağa kalkarak “Burada” diye seslenir. Öğrenci Mustafa Kemal’in numarası -1283- okunduğunda Kara Harp Okulu öğrencileri topluca ayağa kalkarak haykırırlar: “İçimizde” diye.
Bu Türk Ordusunun, subayların ruhunun ifadesidir. Ne var ki, o Mustafa Kemaller -Kemal’in askerleri-, içeride ve başka yoklamalara tabiler! Ama eminim, yılmadan Mustafa Kemal’i anıyorlardır… Allah’ıma emanettirler!
Ve bugün “18 Mart” . Ben “dünkü 18 Martları ve zaferleri” hatırlatmak istedim. O “ruh” nerede?.. Çölaşan gibi soruyorum: Güvendiğimiz dağların zirvelerine karlar mı yağıyor?..
Bedel: Teslimiyetin bedeli! - İlk Kurşun Gazetesi

Ancak, son zamanlarda, Ordumuz üzerinde yapılan “işlemlere” , verilen talimatlara bakılınca, galiba “vardı” demek gerekiyor. Bu büyük 18 Mart Zaferini, sureta, beylik sözlerle, güya kutlayacağımız yerde, asıl o gücü ve ruhu yâd etmemiz, canlandırmamız gerekirken, bakın gündemde “bedelli askerlik” var… İktidarın güya “tasarruf ve gelir” uğruna, aslında oy için başlattığı “bedelli askerlik inisiyatifi”, seçim arifesinde, AKP ile CHP arasında açık arttırmaya çıktı. Hepsi “O gençleri nasıl kandırır, oylarını; ana ve babalarının oylarını nasıl alırız” diye “formüller” üretiyorlar. Gülünç olmasa çok acı… Daha da acısı, bir zamanlar vatan görevine davul ve zurnayla. “En büyük ordu Türk Ordusu” diye gidenler, bir sebeple “çürüğe” çıkarıldıkları için kahrolan gençler, şimdi seçimlerde oy yemi!.. “En az bedel” formülünü öneren partiye oy verecekler. Sonuçta, bedeli ödeyenlerle ödemeyenler arasında -aslında vatandaşlar arasında- haksız ve utanç veren bir ayırım! Eskiden gayrimüslimler bedelli askerlik yaparlardı!
Şimdi formül, ne olursa olsun, Türk milletinin, ordusunun geleneksel “ruhu” bir darbe daha yiyecek! Hamaset yapmıyorum. “Gün ve şartlar artık değişti” diyenlere, “Hayır gün değişse de şartlar değişmedi. Türklük hâlâ her taraftan tehditler altında”… Büyük oyun “Türk tehlikesinden” kurtulmak için yapılan planlar var ve uygulamada. Bu sırada, Ordumuzun, milletimizin, başka milletlerde bulunmayan gücüne ve ruhuna, belki her zamankinden fazla bugün ihtiyacımız var.
Ancak, birileri, Ordunun itibar ve güvenini sarsmak için türlü fesat ve tezvirat yapıyorlar. AKP iktidarı, sözde “aydınlar” korosunun eşliğinde “Ordunun vesayetinden kurtulduk” derken Türk Ordusu “onların tahakkümü altına giriyor”. YAŞ toplantısında, ertesinde yapılanlara, yapılacaklara bakın. Ordunun ruhunu körletmek için, sinsice adımlar atılmakta. “Bedelli askerlikten” sonra “profesyonel” askerlik ve hatta Nizamı Cedit, “alternatif” ordu. Ve bunlarla birlikte “Ergenekon-Balyoz vb. kapsamı”!
Genelkurmayın, istihbarat üssü “Bayrak Garnizonun” ordunun elinden alınıp MİT’e verilmesi talimatı. Van’daki Kışla’dan, Kürt eşkıyasına hadlerini bildiren merhum Mustafa Muğlalı’nın adının kaldırılması “direktifi” … Ordu’dan öç almanın pis kokuları var!
Çok daha acı bir gelişmeyi Emin Çölaşan yazdı: Atatürk’ün Kara Harp Okulu’na girişinin yıldönümü için önceki gün düzenlenen törende, bu yıl bir ilk gerçekleşti. Her yıl törenlerde tamamı okunan Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin orta ve son bölümü, ilk kez öğrencilere okutulmamış!.. Bu bölümler şöyle: “İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Cebren (zorla) ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten (koşullardan) daha vahim ve daha acı olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler… Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”
Mustafa Kemal, o engin vizyonuyla sanki bugünleri aynıyla görmüş. Ama şu sırada bu hitabenin bu kısmı acaba neden okunmuyor?.. Genelkurmay’a hükümet tarafından verilen talimatla mı?.. Yoksa “aman Başbakan alınmasın” diye zarifane bir düşünceyle mi?.. Veya en iyimser yorumla arifane; belki bu bölümün atlanmasından iktidar “ince mesajı” alır diye mi? Ancak nerede o “arifanelik” !.. Onlar muhakkak bunu zaaf telakki ederler. Mustafa Kemal’in, Harp Okulu’na girdiği gün, her 13 Mart’ta, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanlarının katıldıkları törende sembolik bir yoklama yapılır. Mustafa Kemal’in numarasından önceki birkaç numara ayrı ayrı okunur. O numaranın öğrencisi ayağa kalkarak “Burada” diye seslenir. Öğrenci Mustafa Kemal’in numarası -1283- okunduğunda Kara Harp Okulu öğrencileri topluca ayağa kalkarak haykırırlar: “İçimizde” diye.
Bu Türk Ordusunun, subayların ruhunun ifadesidir. Ne var ki, o Mustafa Kemaller -Kemal’in askerleri-, içeride ve başka yoklamalara tabiler! Ama eminim, yılmadan Mustafa Kemal’i anıyorlardır… Allah’ıma emanettirler!
Ve bugün “18 Mart” . Ben “dünkü 18 Martları ve zaferleri” hatırlatmak istedim. O “ruh” nerede?.. Çölaşan gibi soruyorum: Güvendiğimiz dağların zirvelerine karlar mı yağıyor?..
Bedel: Teslimiyetin bedeli! - İlk Kurşun Gazetesi