- Katılım
- 17 Tem 2006
- Mesajlar
- 1,866
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Beşiktaş nereye?
Beşiktaş'ın geleceği ne olacak peki? Artık zaman kalmadı. Beşiktaş camiası şu soruyu sormaya başladı bile: Nereye gidiyoruz?
NTVSPOR.net
1970'li yıllar... Beşiktaş, İzmir'de Altay ile oynuyor. Yedek kulübesinden bir fotograf karesi hala gözümün önünde. Bir oyuncu avucunda sakladığı sigarası ile maçı seyrediyor. Sonra 85'inci dakikada atılan golle kazanılıp ligde kalınan Zonguldakspor maçı... 12 Eylül 1980 Öncesi... Edip Akbayram'ın 'Başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma' şarkısının sözleri 'Aldırma Kartal aldırma' diye tribünlerde söz değiştiriyor...
Yine transfer enflasyonu var... Gelen hep gideni aratıyor. Sık sık yapılan kongeler ve değişen başkanlar. Şeref Stadı'nın beton zeminine mahkum ve birer birer futbol hayatı toprak arasında kaybolan yıldızlar. Bu kaybolan yıllar arasında değişmeyen tek bir şey var. Takımını hiç yanlız bırakmayan Beşiktaş taraftarı. 1903'te kurulan bu camianın gitgide bir çıkmaza girdiğini taraftar da görüyor ama elden bir şey gelmiyor ne yazık ki. Para yok, takım deplasmanlara bile borç para ile gidiyor. İstanbulspor ile antrenmanlarda ortak kullanılan Şeref Stadı'nda siyah tozluk veya beyaz şort değiştirildiği bile söyleniyor... Çünkü çorap alacak bütçe yok. 'Beşiktaş için bir kibrit yak' adı altında yardım kampanyası bile düzenleniyor. Ama yine olmuyor işte, kulüp kendine gelemiyor...
2. Üstünkaya döneminde doğrulara dönülmek için hamle girişimi ve yıllar sonra gelen şampiyonluk. Fakat işler yine iyi gitmiyor. Ayakkabısının arkasına basarak ceketi omuzunda, elinde tesbihi ile yürüyen futbolcular hala vizyonda...
Ve Baba Hakkı ile ömrünü Beşiktaş'a adayan bir portre kulübün başına geliyor. Süleyman Seba... Akaretler'de küçücük bir binadan plazalar ve tesisler imparatorluğuna yolculuk böylece başlıyor. Ama en önemli operasyon 1 gecede genç takımdan A takıma alınan oyuncularla başlayan şampiyonluklar ve Gordon Milne dönemi. Yalnız bizim insanımızın en kötü huyu yine ortaya çıkar... Seba'nın dönemi bitmeliymiş, çağdışı kalmış zihniyeti varmış, falan filan... Beyefendiyi küstürdüler. Artık Seba yok... 100. yılda gelen şampiyonluk, Bilgili döneminin kaçan skandallarla dolu şampiyonlukla sona erişi...Ve Demirören dönemi... Şu örnekler bile bu dönemi anlatmaya yetiyor herhalde.
Vicente Del Bosque: 8 Milyon 900 bin Euro'sunu afiyetle yemeye başladı bile...
Rıza Çalımbay: 'Atom karınca'ydı, seninle uzun zaman çalışacağız dendi. Bir anda çalılıklar arasında kayboldu.
Mehmet Ekşi: Bir kaç maç emanetçi olarak takımın başında kaldı...
Jean Tigana: Kupa aldı ama daha çok kürdanı ile hatırlanacak.
Ertuğrul Sağlam: 'Beşiktaş iyi futbol oynayacak' dedi, lig bitti iyi futbolu bırakın, bir maçta 5 pozisyon bile yok.
Ve arada danışman olarak gelen Gordon Milne'i mecburen anımsıyorum. Transfer edilen 45 oyuncu ve sonuç yine kocaman bir hiç.
Ya borçlar, ya 8-0’lık Liverpool faciası. Bunlar kağıt üzerindeki gerçekler. Beşiktaş'ın geleceği ne olacak peki? Artık zaman kalmadı. Beşiktaş camiası şu soruyu sormaya başladı bile: Nereye gidiyoruz?
Ercan Taner
Beşiktaş'ın geleceği ne olacak peki? Artık zaman kalmadı. Beşiktaş camiası şu soruyu sormaya başladı bile: Nereye gidiyoruz?
NTVSPOR.net
1970'li yıllar... Beşiktaş, İzmir'de Altay ile oynuyor. Yedek kulübesinden bir fotograf karesi hala gözümün önünde. Bir oyuncu avucunda sakladığı sigarası ile maçı seyrediyor. Sonra 85'inci dakikada atılan golle kazanılıp ligde kalınan Zonguldakspor maçı... 12 Eylül 1980 Öncesi... Edip Akbayram'ın 'Başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma' şarkısının sözleri 'Aldırma Kartal aldırma' diye tribünlerde söz değiştiriyor...
Yine transfer enflasyonu var... Gelen hep gideni aratıyor. Sık sık yapılan kongeler ve değişen başkanlar. Şeref Stadı'nın beton zeminine mahkum ve birer birer futbol hayatı toprak arasında kaybolan yıldızlar. Bu kaybolan yıllar arasında değişmeyen tek bir şey var. Takımını hiç yanlız bırakmayan Beşiktaş taraftarı. 1903'te kurulan bu camianın gitgide bir çıkmaza girdiğini taraftar da görüyor ama elden bir şey gelmiyor ne yazık ki. Para yok, takım deplasmanlara bile borç para ile gidiyor. İstanbulspor ile antrenmanlarda ortak kullanılan Şeref Stadı'nda siyah tozluk veya beyaz şort değiştirildiği bile söyleniyor... Çünkü çorap alacak bütçe yok. 'Beşiktaş için bir kibrit yak' adı altında yardım kampanyası bile düzenleniyor. Ama yine olmuyor işte, kulüp kendine gelemiyor...
2. Üstünkaya döneminde doğrulara dönülmek için hamle girişimi ve yıllar sonra gelen şampiyonluk. Fakat işler yine iyi gitmiyor. Ayakkabısının arkasına basarak ceketi omuzunda, elinde tesbihi ile yürüyen futbolcular hala vizyonda...
Ve Baba Hakkı ile ömrünü Beşiktaş'a adayan bir portre kulübün başına geliyor. Süleyman Seba... Akaretler'de küçücük bir binadan plazalar ve tesisler imparatorluğuna yolculuk böylece başlıyor. Ama en önemli operasyon 1 gecede genç takımdan A takıma alınan oyuncularla başlayan şampiyonluklar ve Gordon Milne dönemi. Yalnız bizim insanımızın en kötü huyu yine ortaya çıkar... Seba'nın dönemi bitmeliymiş, çağdışı kalmış zihniyeti varmış, falan filan... Beyefendiyi küstürdüler. Artık Seba yok... 100. yılda gelen şampiyonluk, Bilgili döneminin kaçan skandallarla dolu şampiyonlukla sona erişi...Ve Demirören dönemi... Şu örnekler bile bu dönemi anlatmaya yetiyor herhalde.
Vicente Del Bosque: 8 Milyon 900 bin Euro'sunu afiyetle yemeye başladı bile...
Rıza Çalımbay: 'Atom karınca'ydı, seninle uzun zaman çalışacağız dendi. Bir anda çalılıklar arasında kayboldu.
Mehmet Ekşi: Bir kaç maç emanetçi olarak takımın başında kaldı...
Jean Tigana: Kupa aldı ama daha çok kürdanı ile hatırlanacak.
Ertuğrul Sağlam: 'Beşiktaş iyi futbol oynayacak' dedi, lig bitti iyi futbolu bırakın, bir maçta 5 pozisyon bile yok.
Ve arada danışman olarak gelen Gordon Milne'i mecburen anımsıyorum. Transfer edilen 45 oyuncu ve sonuç yine kocaman bir hiç.
Ya borçlar, ya 8-0’lık Liverpool faciası. Bunlar kağıt üzerindeki gerçekler. Beşiktaş'ın geleceği ne olacak peki? Artık zaman kalmadı. Beşiktaş camiası şu soruyu sormaya başladı bile: Nereye gidiyoruz?
Ercan Taner