Beşiktaş hayat biçimidir,duruştur. Lütfen okuyun.

icemen

New member
Katılım
7 Şub 2007
Mesajlar
20,136
Reaction score
0
Puanları
0
Babadan Evlada...BEŞİKTAŞ AB-I HAYATTIR...(Yaşanmıştır)
Henüz çeyrek asrı bulmayan ömrümde asırlık Beşiktaş camiası için söylenmiş binlerce cümle biriktirdim dağarcığımda.Çok güldüren de oldu,yaş döktüren de.Kızdıklarım da oldu bazen,şaşırdıklarım da.Ama her ne duygu yaşatırsa yaşatsın sonunda Beşiktaşlılığım ağır bastı ve kabul ettim Beşiktaş için söylenmiş tüm güzel sözleri kayıtsız şartsız…Birçoğunun gerçek olduğuna da bizzat yaşayarak şahit oldum.Irkçılığa karşı olan Beşiktaş tribününde ‘’Hepimiz Eto’yuz pankartı gördüğümde örneğin.İşte size Beşiktaş üzerinden söylenmiş ve doğruluğu 13.11.2008 akşam saatlerinde ispatlanmış siyah beyaz bir cümle:
‘’Beşiktaşlılık babadan kalan miras değil,evlada olan borçtur’’
Bu güzel sözün ardındaki gerçeği nasıl gördüğüme gelince…Hani bir söz daha vardır bizden:
‘’Taşeron değil neferiz,şeklen değil aslen Beşiktaşlıyız’’
Naçizane kendimi Beşiktaş’ın evladı olarak gördüğümden dolayı olabildiğince,gücüm yettiğince Beşiktaş sevgisini yaşatmaya çalıştım yüreğimde.On senede bir de şampiyon olsak Beşiktaşlılığın farkını yaşamaya ve anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce.Ve evlada olan borç niteliği taşıyan Beşiktaşlılığımın her geçen gün tıbbın çare bulamadığı bir tümör gibi nasıl böyle büyüdüğünü sorguladım içimde.İşin garibi kurtulmak da istemedim başkalarının hastalık olarak gördüğü ama benim adına aşk dediğim duygudan.Peki kimden nereden kalmıştı bana bu miras?
Her sene şampiyonluk gören bir taraftar olmadım ben.Bir Avrupa Kupası olmadı müzemizde.Veya hiçbir zaman skor tabelasında yazan duruma bağlı bir aşk olmadı bizimkisi.O halde neden böyle olduğumu soranlara başka boyutlarını anlattım işin.Hiçbir kupanın ulaşamayacağı derinliklerde gezdim her Beşiktaş sohbetinde.Şampiyonluk kupası tabi ki yakışırdı.Hakkıydı Kartalım’ın zirvede olmak.Ama biz Beşiktaş kadar Beşiktaşlılığı sevmiştik her ne şartta olursa olsun ve bu aşk öyle büyümüştü ki kupalar yanında bir teneke parçası kalmıştı artık.Bizi Beşiktaş’a çeken farklı şeyler vardı.Halkın takımıydı,armasında Türk bayrağı vardı üstelik.Balkan Savaşı’nda şehit verince siyaha dönmüştü rengindeki kırmızı.Ve bir Baba Hakkı’sı vardı Beşiktaş’ın rakip takım oyuncularının taksi paralarını verip stattan evlerine yollayan.Ve görmekle şeref duyduğum bir kare vardı gözümde bu satırları yazarken.O Baba Hakkı Süleyman Seba’yı öpüyordu alnından.İşte o resimde o tertemiz alna kondurulan öpücük Baba’nın evladına bıraktığı mirastı.Biz Beşiktaş’ın en çok bu tarafını sevdik.
Baba Hakkı’nın mirasını alan Süleyman Seba bayrağı daha da yükseğe çıkardı.Şu an itibarı ile 83 yıllık ömrünün 64 senesini Beşiktaş’a adamış bir insan için kelam etmeye destur yoktur ama belki o da bize bırakacaktır o mirası kimbilir.Derken ben çocukluğumdan beri elini öpmeyi hayal ettiğim başkanımın hasta olduğunu duyarım bir gün.İlk defa bu kadar yakın olduğumu bilerek heyecanlanır,ilk defa bu heyecana anıları katarak hüzünlenirim.Ve açarım en sevdiği şarkıyı başkanımın.Sanki beraber söylüyormuşcasına titreyen sesimle girerim parçaya…
‘’Unutulmuş birer birer
Eski dostlar,eski dostlar…’’
Yanında olabilmeyi böylesi isterken sürekli halini soran telefonlar ederim.Her yanında olmak istediğimi söylediğimde yüzüme tokat gibi çarpan bürokrasiye söverek sertçe kapatırım telefonu.Ama asi ruh işlemiş bir kez içimize.Zorlarım bütün kapıları ve bir ışık çıkar karşıma en sonunda.O ışık başkanıma ulaşabilen şanslı insanlardan Dr.Çağrı Hocam’dır.Ondan ışığı alınca heyecanlanırım babayı görecek olmanın verdiği sonsuz hazla.Lakin biz daha evlat kıvamındayız,yanıma bir baba kartal gereklidir.Oğlu olmasa da 7 yaşındaki kızına şanlı formayı giydirdiğinde gözlerinin içi gülen,Beşiktaşlılığı kızına miras bırakmış bizlere de aşk olarak anlatmış yani kısaca Beşiktaş’a aşık bir kartalın numarasını çevirmeye başlarım.Peki onun böyle olduğunu nereden mi biliyorum? Amcamdır kendisi…
Tepkisi beklediğim gibidir.Heyecanla karışık şaşkınlık ve sevinçle doludur sesi.Ertesi gün gitmek için verdiğimiz söz o geceki uykumun katili olmaya yetmiştir.Ertesi gün olur fakat bu kez de yelkovan çok yavaştır sanki.Hareket etmez bir türlü.Saatler akşama doğru vurmaya başlar.Bir sarı taksiyle kapıdadır baba kartal.Yola çıkar,koyuluruz babamızı görmeye…
Hastane koridorundayızdır.Kalabalıklaşırız bir anda.Seba ile olan buluşmamızda bizlere yardım ve yataklık edecek iki abim belirir kapıda.Birine hep takılırım zaten de diğerinin hikayesini de orada öğrenirim.Hasta Fenerbahçeli olup oğlunu Beşiktaş’tan vazgeçiremediğini anlatır.Ben bunun nedenini anlatmaya uğraşırken esas sebebin az sonra yaşayacağımız enstantaneler olduğunu nereden bilebilirim ki…Derken Hocam gelir ve amcamla beraber ilerlemeye başlarız babaya doğru.Uyuyordur.Uyandırırlar.Ben odaya girerim ve gerisi hala rüya gelir.İşte kelimesi kelimesine o rüya.Hani ne derler,gündüz niyetine…

-Ben sana gelirim,sen gelme…
Bunu söylerken bana doğru gelmeye başlamıştı başkan.Daha odanın ortasında buluşmadan geldi titreme.Aklımdan geçti bir bir o zaferler,kupalar,Seba’lı günler.Ve nihayet bir dokunuş kadar uzağız artık birbirimize…
-Elinizi öpmek istiyorum sayın başkanım
-Oğlum hayır rahatsız olma
-Başkanım rica ediyorum bir elinizi öpeyim
-Ben mikropluyum evladım.
-Geçecekse sizden geçsin başkanım
-Allah Allah…
O an kendimi soyutlarım dünyadan.Ben benliğimden sıyrılmışımdır.Şu an öptüğüm elin sahibi Baba Hakkı alnından öperken ne hissetmişse aynını hissediyorumdur belki de.İkimiz de Beşiktaşlıyız en nihayetinde.Elini öperim Başkanım’ın.Amcama bir bakış atarım,titremektedir.Kendi halim çok farklıymış gibi ona gülerim.Alır beni karşısına başkanım ve başlar zamanı durdurmak istediğim anlar…
-Adın ne evlat?
-Doruk başkanım saygıyla selamlıyorum.Büyük şeref yanınızda olmak
Bir baba şefkatiyle bakar başkan yüzüme.
-Ee ne yapıyorsun?
-Okuyorum başkanım üniversite ikinci sınıf.
-Hangi bölüm?
-İşletme sayın başkanım.
Odadaki hemşirelerden ses gelir bu arada.
-Canııııııııım titriyor yazık.
Başkan girer araya
-Niye titriyorsun oğlum?
-Başkanım Beşiktaş’ın maçına da gittim,deplasmanına da.Şampiyonluk da gördüm ama hiç bu kadar gururlanmadım,heyecanlanmadım.
-Bırak yahu ne heyecanlanacaksın? İkimiz de Beşiktaşlıyız işte.
Bu arada talimatı verir başkan:
-Bizim çikolatalardan getir.
Koyu renkli bitter tabir edileninden alırım bir tane.Israr ederler al diye ve bu kez sütlüdür tercihim.Ve kendimce güldürmek isterim başkanımı.
,Bakın sayın başkanım,siyah-beyaz.
-Allahım bu nedir der başkan.Ama anlarım içindeki sevinci.Uğruna ömür verdiği Beşiktaş’ı seven birisi görünce yüreğine yerleşen o sıcaklığı anlarım.Aynı hislerle doluyumdur çünkü.Yolda bir kaşkollu görsem çevirip Siyaaaaaaahhhhhhhhh diye bağırırım hani,o derece…
Resim çekinme faslına geçilir.Başkanıma sarılma imkanını da bulmuşumdur şimdi.Diğer yanıma gelen amcam hala titremektedir.Neden sonra ben de fark ederim aynı durumda olduğumuzu.Anlık göz göze gelmelerimizde hayatımın en unutulmayacak anlarında benimle olduğu için teşekkürle bakarım aslında ona.O ise başkanımızla aldığı nefesi gururla çekmektedir ciğerlerine…
Kutsal formam da yanımdadır.Bir ricayla imzalamasını isterim.Baba şefkati yine sarmıştır dört bir yanı.Alır kalemi eline ve ben her gün gözlerimi açtığımda ilk göreceğim el yazısını okumaya çalışırım başkanım imzalarken.
‘’Sevgili Doruk Koç’a en iyi dileklerimle…13.11.2008 S.Seba…’’
Başkanım girer söze:
-Evladım burada mı yatıyorsun neyin var?
-Başkanım sizi ziyarete geldim.
-O zaman ben buradan çıktıktan sonra 1 ay içinde tekrar geleceğim Ankara’ya.Seni de ziyaret etmek isterim.
Gözlerimden süzülen iki damla yaşı diğer gözlerden saklamaya çalışarak ne diyeceğimi bilemez halde tutulup kalırım.Neden sonra baştan beri aynı duyguları hissettiğini bildiğim amcamla aynı anda aynı sözü söyleriz ağız birliği etmişcesine.
-Şereftir sayın başkanım…
Adres ve telefonlar verilir ve istemeyerek de olsa ‘’Biz başkanımızı yormayalım’’diyerek gitmeye niyetleniriz.Kapıya kadar uğurlarken son sözleri:
-Allah sana uzun ömür ve sağlık versin

Ayrılırız yanından.Dışarıda bekleyen ağabeylerim nasıl geçtiğini sorarlar.Anlatırken amcamla hangi kelimeleri seçtik inanın bilmiyorum ama olanı biteni duyduklarında Selim ağabeymin ağzından şu sözler dökülür:
-İşte Seba bu,helal olsun…
Beşiktaş da budur işte.Geminin kaptanından denizdeki damlasına kadar herkesin çatısıdır,buluşma noktasıdır.Halkın takımıdır.Başkanı hem de onursal başkanı taraftarına evladım der örneğin.Bu başka hangi sebepten meydana gelebilir ki?
Ve az önce oğlunu Fenerbahçeli yapamadığından yakınan ağabey girer devreye.
-Bugünden sonra diyorum ki,Mete iyi ki Beşiktaşlı olmuş.
Şimdi bize düşen başlarda söylediğimiz cümleyi tekrarlamaktır.
‘’Beşiktaşlılık babadan kalan miras değil,evlada olan borçtur ve dün itibariyle Beşiktaşlılık başka renklere gönül veren bir babanın evladıyla gurur duyma vesilesidir.İşte bu yüzden skor tabelaları sadece istatistiki veri,şampiyonluk kupaları ise birer aksesuardır belki bizim için.Sefasından çok cefasını,beyazından çok siyahını sevenler için,sevdası da gözü gibi kara olanlar için…BEŞİKTAŞ BİR YAŞAM BİÇİMİDİR,BEŞİKTAŞ DURUŞTUR,BEŞİKTAŞ VEFADIR,BEŞİKTAŞ AŞKTIR,BEŞİKTAŞ HALKTIR…BEŞİKTAŞ KARŞISINDA ZANGIR ZANGIR TİTREYEN BİR GENCİ KAPIYA KADAR UĞURLAYAN EFSANENİN ADIDIR…

Alıntıdır....
 
Geri
Üst