türk ocağı
serdengeçti
BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu: Misyonerlere tanınan haklar, Müslümanlara tanınan haklardan fazla;
BBP, gündemden düşmeyen "misyonerlik faaliyetleri" konusuna, hazırladığı bir raporla ışık tuttu. İşte BBP raporuna göre, Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri:
MİSYONERLERİN ZEMİNİNİ SAĞLAMLAŞTIRAN SEBEPLER
- Dinlerarası diyalog
- Müslümanlara yönelik kısıtlamalar ve yasaklar
- İşsizlik sıkıntısı
- AB baskısı
- 57, 58, 59 ve 60. Hükümetlerin hataları
- Diyanet'in yetersizliği ve İmamlara yönelik baskılar
- Medya desteği
- İslami değerlerin "irtica" olarak değerlendirilmesi
- Devletin din ile olan kavgası
MİSYONERLERİN YENİ METODLARI
- Artık misyonerler özel eğitimlere tabi tutuluyor
- Fakir fukaraya yakınlaşmak için İslami terimler kullanılıyor
- İslam'ı asla kötülemeyip vattiz töreninin yerine abdestin olabileceğini belirtiyorlar
- Yoksullara ayetle, maşallahla, inşallah ve besmeleyi sık sık kullanarak yaklaşıyorlar
- Devletin idari zaafiyetlerinden faydalanılıyor
- Düğünlere gidip, bayramlaş ma törenlerine mutlaka katılıyorlar
MİSYONERLİK İLE MÜCADELE İÇİN
- Dini serbestinin artırılması
- Din eğitiminin doğru kaynak ve doğru kişilerce verilmesi
- Misyonerlik faaliyetlerinin önlenmesine yönelik etkin, ivedi kanuni tedbirler alınması
- Din eğitiminin isteğe bağlı olarak anaokullarından itibaren verilmesi gerekir.
Yakın zamanda yetkili mercilere ve kamuoyuna açıklanacak olan rapor hakkında ilk defa Vakit'e bilgi veren BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu, aylarca araştırma yaptıklarını söyledi. Topçu, Ülkemizde 1980 yılından bu tarafa artarak devam eden misyonerlik faaliyetlerinin AB süreciyle ivme kazandığını ve bugün pervasız bir hal aldığını belirtti.
İŞTE RAPOR
BBP'nin raporunda "Dinler arası diyalog safsatasını ilke edinen hükümetler, bu pervasızlığa adeta yumuşak zemin oluşturmaktadır" deniliyor. Raporda, "Ayet mealini, dinler arası diyaloga aykırı bulan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, ilgili cami imamına anında soruşturma açması, her mahallede açılan ev kiliselerini görmezden gelmesi, bir sistematiğin takibinden başka ne olabilir?" sorusu gündeme getiriliyor.
YASAKLAR TOPLUMU HEDEF HALİNE GETİRDİ
Hükümetlerin ve devletin işgüzarlıkları yüzünden dinin adeta "emekli dini" haline getirildiğinin belirtildiği BBP raporunda, şu tesbitlere yer veriliyor:
"Dini, vatandaşa doğru kaynak ve doğru kişilerin öğretmesi için ne bir zemin ne de bir tedbir almadıkları gibi, din serbestisinde seküler bir anlayışla kısıtlama üstüne kısıtlama getirmişlerdir.
Hakları olan başörtüsü mevzuunda bile en tabii özgürlük ve insan tavrı ortadadır. Böyle bir ortamla karşı karşıya kalan toplum, misyonerliğin faaliyet alanına açık hale gelmiş, misyonerler, adeta ülkemizi münbit alan bellemişlerdir."
"KARTEL, MİSYONERLERİN EKMEĞİNE YAĞ ÇALIYOR"
Kartel medyasının misyonerlerin çalışma alanını bilinçli bir şekilde genişlettiği belirtilen raporda, "Misyonerlerin yumağını büyüten önemli bir unsur da bazı yazılı ve görsel medyadır. Bazı medyanın açık durumlarla oluşturduğu 'açık büfe din anlayışı' misyonerlerin ekmeğine yağ çalmaktadır" deniliyor.
"ARTIK 'MAŞALLAH, İNŞALLAH' İLE YAKLAŞIYORLAR"
Raporda dikkat çeken bir diğer husus ise misyonerlerin yeni metodları hakkında verilen bilgiler. Misyonerlerin kesinlikle eğitimli kadrolardan oluştuğuna vurgu yapılan raporda, şöyle deniliyor: "Misyonerliğin amacı, insan kazanmaktan öte, bütün insanlara kendi çarpık anlayışlarındaki İsa'yı tanıtmak, herkesi vaftiz etmektir.
Halbuki İslam'daki tebliğ ise, bütün insanlığa Hakk'ı anlatmaktır. Hıristiyanlar, misyonerliği 'Tanrının eylem planı' olarak görür. Bunlara göre, Tanrı insanların Hıristiyan olması için gerekli şartları sağlamıştır. Misyonerlere düşen görev de gidip herkesi Hıristiyan yapmaktır ve yine bu anlayışa göre, her Hıristiyan dolaylı bir misyonerdir.
Doğrudan misyoner olması için de belli bir eğitim alırlar. Misyonerlerin faaliyet alanlarından fakir fukara kesimler üzerindeki pratikleri ilginçleşmiştir.
Örneğin, bu kesimlere ayetle, maşallahla, inşallah ve besmeleyi sık sık kullanarak yaklaşmaya başlamışlardır. Fatiha ile konuşmaya başlıyorlar, orucu tasvip eder görünüyor ve İslami anlayışla, dua ediyorlar. Hatta vaftiz yerine abdestin bile olabileceğini söylüyorlar."
DÜĞÜN VE CENAZELERİ İHMAL ETMİYORLAR
Misyonerlerin kendi yaşam tarzlarını, faaliyette bulundukları yörenin kültürüne göre düzenlediği vurgulanan raporda, "Kilise müziklerinde Itri'yi seçer, düğün, bayram ve cenaze ziyaretlerine mutlaka giderler. Joseph ise kendini Yusuf diye, Jakop ise kendini Yakup diye takdim eder. Bunlar afet ve kaos ortamlarından azami faydalanırlar.
En basit taktikleri; Hıristiyan olduklarını söyleyip sohbet oluşturuyorlar, tartışarak 'değer sistemini' yıkmaya çalışıp, sonra Hıristiyanlığı anlatıp, Hıristiyanlaştırmaya çalışıyor ya da ihtiyaçlarını giderme yoluna gidip, dostluk kurarak empoze yöntemini seçiyorlar" deniliyor.
"DARBELER, MİSYONERLERİN İŞİNE YARADI"
Vatikanlı yetkililerin söylediği dehşet verici sözlerin de yer aldığı raporda, "Ülkemizi idare eden hükümetler, 12 Eylül darbesinden bu tarafa bu faaliyetlere uygun bir zemin oluşturmaktadır.
Diğer taraftan darbelerin de bir bakıma misyonerlerin işine yaradığı bilinmektedir. Vatikan'da dinler arası diyalog fikrini ortaya atan kişi, konuşmasında şu ifadelere yer vermiş ve bu da basına yansımıştır: 'Müslümanların her şeylerini mahvettik.
Onları Batı potasında erittik, namazı, Kur'an'ı, bütün ahlaki değerleri suç ve gericilik olarak gösterdik. Onların 14 asırlık itikatlarını tartışılır hale getirdik. Neye inandıklarını, inanacaklarını bilmiyorlar. Artık hiçbir şeyden emin değiller. Şimdi sizler (misyonerler), gidin ve onları Hıristiyan yapın" sözlerine yer veriliyor.
Raporun sonuç bölümünde ise misyonerlik faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler şu şekilde sıralanıyor:
Ülkemizde dini serbestinin artırılması,
Din eğitiminin doğru kaynak ve doğru kişilerce verilmesi,
Devletin milletin değerleri ile kavga etmekten vazgeçmesi,
Misyonerlik faaliyetlerinin önlenmesine yönelik etkin, ivedi kanuni tedbirler alınması,
Din eğitiminin isteğe bağlı olarak anaokullarından itibaren verilmesi gerekir.
TOPÇU: "İDARİ ZAAFİYETLERDEN FAYDALANIYORLAR"
Hazırladığı rapor konusunda Vakit'e değerlendirmelerde bulunan BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu, "Ülkemizin geldiği noktada Batı ve AB dayatmalı kanunlarla, basınla; milli, manevi ve dahi maddi imkân ve reflekslerimiz adeta dumura uğratılmış, zayıf düşürtülmüştür. Hastalıklar, nasıl ki zayıf düşen vücutta nemalanırsa, bu tür faaliyetler de ülkemizin siyasi, iktisadi, idari zaafiyetlerinden faydalanarak, artmaktadır" dedi.
"TAŞLAR, SOPALAR BAĞLI, KÖPEKLER SERBEST"
Misyonerlere tanınan hakların Müslümanlara tanınan haklardan fazla olduğuna dikkat çeken Topçu, "Ülkemizdeki durum tabiri caizse, her mevzuda olduğu gibi, bu konuda da adeta taşlar ve sopalar bağlı, köpekler serbest.
Aklı; bilimden, kanun ve hukuktan; vicdanı da kaynağı tek ve ekmel din olan İslam'dan beslenen kadrolar bu gidişata dur diyebilir. Kapısında bekletildiğimiz AB ülkelerindeki hükümetlerin din hususunda kendileri açısından ne kadar titiz ve yaptırımcı olduğu bilinmektedir.
Bu tavrı ve davranışı büyük Türk Milleti de kendi hükümetlerinden beklemektedir. Cihanşümûl, en son, en ekmel din İslam raftan, duvardan, ölü başından kaldırılmalı.
Hayatımızın her alanında mihenk taşı olmalıdır. Ülkemizin ve insanımızın, barışa, huzura, kalkınmaya ve adalete ulaşması böylece daha çabuk ve kolay olacaktır. Batılı zail dinlerin ülkemizde, insanımızda zemin bulmasının da önüne geçilmiş olunacaktır" diye konuştu.
"DEVLET, DEĞERLER İLE KAVGA ETMESİN"
Topçu, şöyle devam etti: "Devlet, milletinin diniyle kavgalı olmamalıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir durum yoktur. 5-10 yaşındaki çocukların kendi dinleriyle ilgili faaliyetlerini 'irtica geliyor' çığlığına döndürenlerin, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili sessiz kalmalarını büyük Türk milletinin takdirine bırakıyoruz. Bu çevreleri uyarıyoruz.
Eğer, irtica tehlikesi varsa, bu misyonerlikle geliyor, geriye dönüşü yaymak ve harekete geçirmek isteyen onlar. Bu cevvalliklerini o çevrelere göstermelidirler."
BBP, gündemden düşmeyen "misyonerlik faaliyetleri" konusuna, hazırladığı bir raporla ışık tuttu. İşte BBP raporuna göre, Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri:
MİSYONERLERİN ZEMİNİNİ SAĞLAMLAŞTIRAN SEBEPLER
- Dinlerarası diyalog
- Müslümanlara yönelik kısıtlamalar ve yasaklar
- İşsizlik sıkıntısı
- AB baskısı
- 57, 58, 59 ve 60. Hükümetlerin hataları
- Diyanet'in yetersizliği ve İmamlara yönelik baskılar
- Medya desteği
- İslami değerlerin "irtica" olarak değerlendirilmesi
- Devletin din ile olan kavgası
MİSYONERLERİN YENİ METODLARI
- Artık misyonerler özel eğitimlere tabi tutuluyor
- Fakir fukaraya yakınlaşmak için İslami terimler kullanılıyor
- İslam'ı asla kötülemeyip vattiz töreninin yerine abdestin olabileceğini belirtiyorlar
- Yoksullara ayetle, maşallahla, inşallah ve besmeleyi sık sık kullanarak yaklaşıyorlar
- Devletin idari zaafiyetlerinden faydalanılıyor
- Düğünlere gidip, bayramlaş ma törenlerine mutlaka katılıyorlar
MİSYONERLİK İLE MÜCADELE İÇİN
- Dini serbestinin artırılması
- Din eğitiminin doğru kaynak ve doğru kişilerce verilmesi
- Misyonerlik faaliyetlerinin önlenmesine yönelik etkin, ivedi kanuni tedbirler alınması
- Din eğitiminin isteğe bağlı olarak anaokullarından itibaren verilmesi gerekir.
Yakın zamanda yetkili mercilere ve kamuoyuna açıklanacak olan rapor hakkında ilk defa Vakit'e bilgi veren BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu, aylarca araştırma yaptıklarını söyledi. Topçu, Ülkemizde 1980 yılından bu tarafa artarak devam eden misyonerlik faaliyetlerinin AB süreciyle ivme kazandığını ve bugün pervasız bir hal aldığını belirtti.
İŞTE RAPOR
BBP'nin raporunda "Dinler arası diyalog safsatasını ilke edinen hükümetler, bu pervasızlığa adeta yumuşak zemin oluşturmaktadır" deniliyor. Raporda, "Ayet mealini, dinler arası diyaloga aykırı bulan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, ilgili cami imamına anında soruşturma açması, her mahallede açılan ev kiliselerini görmezden gelmesi, bir sistematiğin takibinden başka ne olabilir?" sorusu gündeme getiriliyor.
YASAKLAR TOPLUMU HEDEF HALİNE GETİRDİ
Hükümetlerin ve devletin işgüzarlıkları yüzünden dinin adeta "emekli dini" haline getirildiğinin belirtildiği BBP raporunda, şu tesbitlere yer veriliyor:
"Dini, vatandaşa doğru kaynak ve doğru kişilerin öğretmesi için ne bir zemin ne de bir tedbir almadıkları gibi, din serbestisinde seküler bir anlayışla kısıtlama üstüne kısıtlama getirmişlerdir.
Hakları olan başörtüsü mevzuunda bile en tabii özgürlük ve insan tavrı ortadadır. Böyle bir ortamla karşı karşıya kalan toplum, misyonerliğin faaliyet alanına açık hale gelmiş, misyonerler, adeta ülkemizi münbit alan bellemişlerdir."
"KARTEL, MİSYONERLERİN EKMEĞİNE YAĞ ÇALIYOR"
Kartel medyasının misyonerlerin çalışma alanını bilinçli bir şekilde genişlettiği belirtilen raporda, "Misyonerlerin yumağını büyüten önemli bir unsur da bazı yazılı ve görsel medyadır. Bazı medyanın açık durumlarla oluşturduğu 'açık büfe din anlayışı' misyonerlerin ekmeğine yağ çalmaktadır" deniliyor.
"ARTIK 'MAŞALLAH, İNŞALLAH' İLE YAKLAŞIYORLAR"
Raporda dikkat çeken bir diğer husus ise misyonerlerin yeni metodları hakkında verilen bilgiler. Misyonerlerin kesinlikle eğitimli kadrolardan oluştuğuna vurgu yapılan raporda, şöyle deniliyor: "Misyonerliğin amacı, insan kazanmaktan öte, bütün insanlara kendi çarpık anlayışlarındaki İsa'yı tanıtmak, herkesi vaftiz etmektir.
Halbuki İslam'daki tebliğ ise, bütün insanlığa Hakk'ı anlatmaktır. Hıristiyanlar, misyonerliği 'Tanrının eylem planı' olarak görür. Bunlara göre, Tanrı insanların Hıristiyan olması için gerekli şartları sağlamıştır. Misyonerlere düşen görev de gidip herkesi Hıristiyan yapmaktır ve yine bu anlayışa göre, her Hıristiyan dolaylı bir misyonerdir.
Doğrudan misyoner olması için de belli bir eğitim alırlar. Misyonerlerin faaliyet alanlarından fakir fukara kesimler üzerindeki pratikleri ilginçleşmiştir.
Örneğin, bu kesimlere ayetle, maşallahla, inşallah ve besmeleyi sık sık kullanarak yaklaşmaya başlamışlardır. Fatiha ile konuşmaya başlıyorlar, orucu tasvip eder görünüyor ve İslami anlayışla, dua ediyorlar. Hatta vaftiz yerine abdestin bile olabileceğini söylüyorlar."
DÜĞÜN VE CENAZELERİ İHMAL ETMİYORLAR
Misyonerlerin kendi yaşam tarzlarını, faaliyette bulundukları yörenin kültürüne göre düzenlediği vurgulanan raporda, "Kilise müziklerinde Itri'yi seçer, düğün, bayram ve cenaze ziyaretlerine mutlaka giderler. Joseph ise kendini Yusuf diye, Jakop ise kendini Yakup diye takdim eder. Bunlar afet ve kaos ortamlarından azami faydalanırlar.
En basit taktikleri; Hıristiyan olduklarını söyleyip sohbet oluşturuyorlar, tartışarak 'değer sistemini' yıkmaya çalışıp, sonra Hıristiyanlığı anlatıp, Hıristiyanlaştırmaya çalışıyor ya da ihtiyaçlarını giderme yoluna gidip, dostluk kurarak empoze yöntemini seçiyorlar" deniliyor.
"DARBELER, MİSYONERLERİN İŞİNE YARADI"
Vatikanlı yetkililerin söylediği dehşet verici sözlerin de yer aldığı raporda, "Ülkemizi idare eden hükümetler, 12 Eylül darbesinden bu tarafa bu faaliyetlere uygun bir zemin oluşturmaktadır.
Diğer taraftan darbelerin de bir bakıma misyonerlerin işine yaradığı bilinmektedir. Vatikan'da dinler arası diyalog fikrini ortaya atan kişi, konuşmasında şu ifadelere yer vermiş ve bu da basına yansımıştır: 'Müslümanların her şeylerini mahvettik.
Onları Batı potasında erittik, namazı, Kur'an'ı, bütün ahlaki değerleri suç ve gericilik olarak gösterdik. Onların 14 asırlık itikatlarını tartışılır hale getirdik. Neye inandıklarını, inanacaklarını bilmiyorlar. Artık hiçbir şeyden emin değiller. Şimdi sizler (misyonerler), gidin ve onları Hıristiyan yapın" sözlerine yer veriliyor.
Raporun sonuç bölümünde ise misyonerlik faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler şu şekilde sıralanıyor:
Ülkemizde dini serbestinin artırılması,
Din eğitiminin doğru kaynak ve doğru kişilerce verilmesi,
Devletin milletin değerleri ile kavga etmekten vazgeçmesi,
Misyonerlik faaliyetlerinin önlenmesine yönelik etkin, ivedi kanuni tedbirler alınması,
Din eğitiminin isteğe bağlı olarak anaokullarından itibaren verilmesi gerekir.
TOPÇU: "İDARİ ZAAFİYETLERDEN FAYDALANIYORLAR"
Hazırladığı rapor konusunda Vakit'e değerlendirmelerde bulunan BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu, "Ülkemizin geldiği noktada Batı ve AB dayatmalı kanunlarla, basınla; milli, manevi ve dahi maddi imkân ve reflekslerimiz adeta dumura uğratılmış, zayıf düşürtülmüştür. Hastalıklar, nasıl ki zayıf düşen vücutta nemalanırsa, bu tür faaliyetler de ülkemizin siyasi, iktisadi, idari zaafiyetlerinden faydalanarak, artmaktadır" dedi.
"TAŞLAR, SOPALAR BAĞLI, KÖPEKLER SERBEST"
Misyonerlere tanınan hakların Müslümanlara tanınan haklardan fazla olduğuna dikkat çeken Topçu, "Ülkemizdeki durum tabiri caizse, her mevzuda olduğu gibi, bu konuda da adeta taşlar ve sopalar bağlı, köpekler serbest.
Aklı; bilimden, kanun ve hukuktan; vicdanı da kaynağı tek ve ekmel din olan İslam'dan beslenen kadrolar bu gidişata dur diyebilir. Kapısında bekletildiğimiz AB ülkelerindeki hükümetlerin din hususunda kendileri açısından ne kadar titiz ve yaptırımcı olduğu bilinmektedir.
Bu tavrı ve davranışı büyük Türk Milleti de kendi hükümetlerinden beklemektedir. Cihanşümûl, en son, en ekmel din İslam raftan, duvardan, ölü başından kaldırılmalı.
Hayatımızın her alanında mihenk taşı olmalıdır. Ülkemizin ve insanımızın, barışa, huzura, kalkınmaya ve adalete ulaşması böylece daha çabuk ve kolay olacaktır. Batılı zail dinlerin ülkemizde, insanımızda zemin bulmasının da önüne geçilmiş olunacaktır" diye konuştu.
"DEVLET, DEĞERLER İLE KAVGA ETMESİN"
Topçu, şöyle devam etti: "Devlet, milletinin diniyle kavgalı olmamalıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir durum yoktur. 5-10 yaşındaki çocukların kendi dinleriyle ilgili faaliyetlerini 'irtica geliyor' çığlığına döndürenlerin, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili sessiz kalmalarını büyük Türk milletinin takdirine bırakıyoruz. Bu çevreleri uyarıyoruz.
Eğer, irtica tehlikesi varsa, bu misyonerlikle geliyor, geriye dönüşü yaymak ve harekete geçirmek isteyen onlar. Bu cevvalliklerini o çevrelere göstermelidirler."