Baykal keyfi...

Vtnsvr

New member
Bekir COŞKUN



DÜN medyadaki o habere uzun uzun baktım; adeta müjdeler veriyorlardı televizyonlar-gazeteler hepimize:

"Baykal, Cumhurbaşkanı Gül ile samimi hava içinde..."

"Gül-Baykal sıcaklığı..."

"Baykal, Gül’ü, ’Sayın Cumhurbaşkanım’ diye selamladı..."

Tebrik ederiz...

Aferin...

(.........)

Ben size söylemiştim; Baykal’ın öyle iktidar-miktidar olmak gibi bir derdi asla yok, o duruma razı...

Mutlu...

Rahat...

Anamuhalefet Partisi Lideri olarak geziyor, tozuyor, protokolde yerini alıyor, konuşuyor, her gün medya kendisinden söz ediyor...

Bu kadar...

Bu da ona yetiyor.

*

Bakın:

İktidar boğazına kadar yolsuzluğa, vurguna, soyguna battı.

Her gün bir suiistimal, avanta, hırsızlık haberi medyada patlıyor. Ve tümünün içinde iktidarın adamları var.

Laiklik, cumhuriyet, hukuk, demokrasi gibi kamburlarını bir yana bırakıyorum.

Holdingler ve iktidarın aveneleri zenginleşirken; giderek yoksullaşan dar gelirliler, iflas eden esnaf, ağlaşan çiftçi, kredi kartlarının taksitini ödeyemeyen insanlar, hayatı tatsızlaşan aileler, babalar, analar...

Herkes aldatıldığını anladı...

AKP’ye oy verenler dahi pişmanlar, açık açık "elimiz kırılsaydı" diyorlar.

Ancak tek sorun var:

Tayyip Erdoğan iktidarının yerine koyacak bir şey yok...

*

Deniz Baykal’ın yakasına yapışmış büyük günahtır bu:

Bu milleti AKP’ye mahkûm etmek...

Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuş bir iktidarı, TBMM çatısı altında birlikte oturarak meşrulaştırmaktan başlıyor vebal... Orada oturmaması gerektiğini söylediği kişiyi "Sayın Cumhurbaşkanım..." diye selamlamaya kadar uzanıyor.

Görüyorsunuz arkadaşı; rahat, mutlu...

Keyifli...


http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9906096.asp?yazarid=2&gid=61&sz=14482
 

DarkCod3r

Key&RC4 Coder
ozman baykal daha çok rahadına bakar ve buarada Herkes aldatıldığını anladı...
AKP’ye oy verenler dahi pişmanlar, açık açık "elimiz kırılsaydı" diyorlar.
yok böle birşey ya uyduruluor neyse sizin arkadaşınız rahat,mutlu,keyfli olmaya devam etsin
 

TAURUS

unutulur mu??
elimiz kırılsaydı demiyolar keşke biraz anlasalar...
ama şunu diyolarr eminim bu yolsuzlukları nasıl seviyesizce acizce savunsak da geçiştirsek.....
 

Vtnsvr

New member
FIKRA BU YA…
Süleyman Demirel ölmüş. Ahiret kayıt-kabul melekleri karşılayıp günah sevap defterini kontrol etmişler ve ceza çekmek üzere Cehennem zebanilerine teslim etmişler. Zebaniler Demirel'i Cehennem'in dibine göndermişler.
Bir süre sonra zebaniler periyodik kontrole geldiklerinde bir de ne görsünler! Demirel mayosunu giymiş, hamağa uzanmış, gözlerinde güneş gözlüğü, elinde minik şemsiyeli bir meyve suyu; keyif çatıyor.

Bu arada Cehennem'in çeşitli il, ilçe ve bucaklarından gelen kasketli heyetler, sepetlerinde çeşitli sebzeler ve meyveler bulunduğu halde Demirel tarafından kabul edilmeyi bekliyor.

Zebanilerden müteşekkil teftiş kurulu derhal incelemeye gelmiş. Bakmışlar ki Demirel Cehennem'deki sıcak lav rezervlerinin üzerine termik santral kurmuş, lav ırmaklarına da barajlar yapmış, onlardan elde ettiği enerji ile Cehennem'in her yerine klimalar taktırmış. Kurduğu fabrikalardan taşlar üreterek Cehennem'e otoyol ağı yapmış.

Hemen onu Cehennem'den çıkartmışlar. Evvelce vefat etmesine rağmen VIP salonunda beklemekte olan Turgut Özal'ı Cehennem'e atmışlar. Cehennem'i periyodik olarak kontrol eden teftiş kurulu zebanileri Özal'ı Cehennem'in kapısının önünde para sayarken bulmuşlar.
- Hey! Sen neden Cehennem'de değilsin? diye çıkışmışlar Özal'a. Özal:
- Cehennem'i Fransızlar'a sattım, artık hem daha fazla lav üretiyor, daha yüksek ısı sağlıyor, kapasitesini de arttırdık, daha çok yerli zebani istihdam ediyor, artık kainat çapında hizmet veriyor, hem de artık ahiret bütçesine yük olmaktan kurtuldu, demiş

Onu da derhal Cehennem'den çıkartıp yerine Tayyip Erdoğan'ı atmışlar. Bir süre sonra kontrol etmek üzere geldiklerinde Cehennem'e girememişler. Çünkü kapıda tanımadıkları İngilizce, Fransızca ve Flamanca konuşan zebaniler onların girişlerini engelliyor, girmek istiyorlarsa en yakın konsolosluktan Schengen vizesi almaları gerektiğini söyleyip duruyorlarmış. Zavallı zebaniler ne olduğunu araştırırken karşıdan Günter Verheugen ile Karen Fogg'un geldiğini görmüşler. Meğerse Cehennem AB'ye girmiş.

Hemen Erdoğan'ı da oradan çıkartmışlar ve yerine Bülent Ecevit'i atmışlar. Zebaniler "Ecevit'i gönderdik ya, artık Cehennem nihayet Cehennem gibi olacak!" diye sevinirlerken bir de bakmışlar ki, Cehennem'de ateş sönmüş. Hatta insanlar üşümeye, soğuktan kürklere sarılmaya başlamışlar. Kontrolör zebaniler kontrole gelmişler ki ne görsünler? Kömür bitmiş. Kömür ve ateş ithal edecek döviz olmadığından kuyruklar oluşmuş.

Cehennem çalışanları greve gitmiş. Cehennem mensupları birbirlerine anayasa kitapçıkları fırlatmaya başlamışlar. Bu arada Ecevit ve Rahşan Hanım dizlerine renkli birer battaniye örtmüş, huzur içinde el ele, diz dize, göz göze oturuyorlarmış.
Derhal Ecevit'i Cehennemden çıkartıp yerine Deniz Baykal'ı koymuşlar. Cehennem bu sefer daha da yaşanılmaz bir yer olmuş. Önce ikiye, sonra dörde bölünmüş. Yakalayan yakaladığını yumruklar olmuş. Huzur güven kalmamış.
Baykal kızgınlıkla "Cehennem bizlerindir! Beğenmeyen çeker gider. Bakın başka yerler de var! Yakınımızda Cennet bulunuyor! Hadi yallah!" diye nutuklar çekerken Mustafa Sarıgül "Cehennem babanın malı değil. Bizim yerimiz burasıdır!" diye bağırıyormuş!
 

HTML

Üst