HeLLSPoRT
нα¢кнєℓℓ ѕρσя ѕσяυмℓυѕυ
HINCAL ULUÇ (SABAH GAZETESİ)
Pazartesi gününden beri Aragones ve Fenerbahçesi'nin derbide etkili olamayacağını, maçı Mustafa Denizli'nin kazanacağını veya kaybedeceğini söylüyordum. Dediklerim çıktı. Mustafa Denizli, çok rahat kazanabileceği bir maçı Fenerbahçe'ye armağan etti. Sanırım, Türk futboluna hücumu ve cesareti getiren Mustafa Denizli korkunun ecele faydasının olmadığını 90 dakikanın sonunda anlamıştır. Hafta arası beraberliğe razıydı. "Ben kazanmak için oynayacağım" diyen Denizli'nin sahaya çıkardığı tek forvet ve dört stoperli 'Skibbe takımı' korkunun dağları beklediğini gösterdi
RIDVAN DİLMEN (MİLLİYET GAZETESİ)
Mustafa Denizli ise kendisine yakışmayacak şekilde "önce durdur, sonra hücum” dedi. Fenerbahçe'yi hücum oynayarak yenebilirsin. Bugün hangi hoca olursa olsun maça Holosko veya Bobo ile başlardı. Fenerbahçe'nin yediği gollere bakıyorsunuz hepsi savunma arkasına atılan toplardan. Nobre ile savunmanın arkasına sarkamazsınız. Ben Lugano olsam maç öncesi sabaha kadar Holosko'yu nasıl tutarım diye düşünürdüm. Roberto Carlos olsam bu Holosko varken nasıl ileri giderim diye düşünürdüm. Bir de Holosko veya Bobo'ya servis yapacak Delgado gibi elinizde bir isim varken. Denizli bir anda ezberini bozdu, 4-2-3-1'e döndü. Bir hoca iyi giden işleri neden bozar anlayamadım.
MEHMET DEMİRKOL (MİLLİYET GAZETESİ)
Selçuk'un Galatasaray maçında yaptığına benzer vuruşa Rüştü Almanya maçında Mehmet Topal'ın üzerine çıkması benzeri bir hareketle cevap verince sanırım Denizli'nin planları 11. dakikada bozuldu.Yine tüm derbilerde olduğu gibi beklenmedik bir onbirle ve oyun anlayışıyla sahaya takımını süren tecrübeli hoca Fenerbahçe'nin oyunu daha önde kabul edeceği bir oyun planlamıştı. Cisse'nin oyundan atılışına kurallar gereği yanlış demek zor. Ancak oyunun ruhu açısından futbola özgü bir tabiri de kullanmak lazım. Bana biraz "ağır” geldi. Dünya'nın tüm liglerini evimizden rahatlıkla seyrediyoruz, bu kartları sadece Türkiye'de görüyoruz. Beşiktaşlılar'ın bu kartlara itiraz etmesinin yanısıra üstünde durmaları gereken daha önemli bir durum var. Daha önce kalecisiz 10 kişi kaldıklarında ortaya koydukları "ruh”tan dün akşam eser yoktu
ERDOĞAN ŞENAY (MİLLİYET GAZETESİ)
Kadıköy'de Beşiktaş'ı ağırlayan Fenerbahçe belki de bu sezonun en rahat oyununu sergileyerek kazanıyordu bu çok önemli derbi maçını. Selçuk'un sayısı gelene kadar sahada sadece sarı-lacivertli oyuncuların top çevirip, sıfır pas hatasıyla oyunu götürdüğü ortadaydı... Yani Fenerbahçe'nin dünkü yarışma parolası korkunun ecele faydası yoktur sloganıydı. Takımın sahaya yerleşim şablonunu bozmadan yapılan dengeli pas döngüsü futbol oyununun özünde rakibi topsuzluğa mahkum etmektir bir yerde. Evet, "Beşiktaş neden kaybetti?” dersek sanırız Fenerbahçe'den ürkmesi veya iyi bir derbi stratejisi kuramadığı için diyerek cevaplayabiliriz..
SELÇUK YULA (FOTOMAÇ GAZETESİ)
Aragones ilk defa beni şaşırtan şekilde oyuna başladı. Bu takımın çift ön liberoyla bir şey yapamadığını aylardan beri yazıyoruz. İlk defa dün Selçuk'la tek ön libero olarak sahaya çıkıldı, Deivid öne çekildi. Her ne kadar istemesem de Güiza yine ileride yalnızdı. Eğer Alex bildiğimiz Alex olsaydı Güiza da bayram ederdi, Beşiktaş da çok daha fazla yiyeceği golle Kadıköy'den uğurlanırdı. Biliyorsunuz Güiza'yı hep savunuyorum. Belki goller kaçırıyor ama attığı golü gördünüz. Bu adam, yalnız adam. Biraz destek görürse büyük işler yapacaktır. Ve ona sahip çıkmamız gerekir. Son haftalarda gündemdeki herkesin beğendiği 'Issız Adam' diye bir film var ya, işte ben Güiza'yı ona benzetiyorum.
ZİYA ŞENGÜL (STAR GAZETESİ)
Yazıma Güiza'nın kaçırdığı bir gol ile başlayalım. Bu pozisyon sonrasında kornerden gelen topta Selçuk kafa golü ile Galatasaray maçında olduğu gibi takımını öne geçirdi. Zapotocny'nin direkten dönen topu ve pozisyonların karşılıklı olması oyuna tempo getirdi. Volkan'ın hatasını Zan iyi değerlendiremeyip, topu dışarı attı. Nobre'nin beraberlik golünde savunmanın biçare kalışını izledik. Beşiktaş savunmasının da Fener'den farkı yoktu. Teknik patronları bu maçta anlamış değilim. Holosko, Bobo, Tello yok. Eğer sakatsa yedek kulübesinde neden var? Beşiktaş böyle risklere neden mahkum bırakılır?
AHMET ÇAKAR (SABAH GAZETESİ)
Mustafa Denizli yıllar önce A Milli Takım'ın hocasıydı. Bazı basın mensuplarını " İçimizdeki İrlandalılar " diye hedef tahtası haline getirmişti. Aynı Mustafa Denizli dün gece ' Beşiktaş'ın içindeki Fenerbahçeli' oldu. " Takımı sabote et, maçı Fenerbahçe'ye hediye et " deseler Denizli ancak bu kadar yapabilirdi.Düşünebiliyor musunuz, Bobo, Holosko ve Tello kulübede hocanın yanında oturuyorlar. Bu ne anlama geliyor; "Ben önce yenilmemeyi düşünüyorum." Yenilmemeyi düşünmek demek. Maçta çok önemli hakem kararları vardı. Cisse iki sarı karttan atıldı. İkinci sarı kart doğru ama ilk sarı kartın yanlış olduğunu düşünüyorum.
TAMER BAĞLAN (FANATİK GAZETESİ)
Cisse, iki basit ve tecrübesine yakışmayan kartla dışarıda kalmış olsa bile, fark etmez. Yedi kişi bile kalsa herhangi biri, bir ara top, bir sıradan orta veya ıska vurabilir maça damgasını. Henüz ilk yarıda, sadece üçü gol olan böylesine bir sürü pozisyon vardı. Bu da futbolumuzun en acı gerçeği ne yazık ki. Gol yememeyi ya da iyi ve gerçek savunma yapmayı becerebilen, ligi götürecek belli ki. Var mı öyle bir takım peki! Yok tabii ki! Eh, hayırlısı o zaman...İkinci yarı Gökhan Zan’ın kafa ıskasıyla başladı yine. Sonra Güiza gösterisi devam etti. Ayakla, kafayla; nasıl gol atılmaz! Tekmili birden 32 kısım...
30.11.2008
Kaynak : Sporx.com
Pazartesi gününden beri Aragones ve Fenerbahçesi'nin derbide etkili olamayacağını, maçı Mustafa Denizli'nin kazanacağını veya kaybedeceğini söylüyordum. Dediklerim çıktı. Mustafa Denizli, çok rahat kazanabileceği bir maçı Fenerbahçe'ye armağan etti. Sanırım, Türk futboluna hücumu ve cesareti getiren Mustafa Denizli korkunun ecele faydasının olmadığını 90 dakikanın sonunda anlamıştır. Hafta arası beraberliğe razıydı. "Ben kazanmak için oynayacağım" diyen Denizli'nin sahaya çıkardığı tek forvet ve dört stoperli 'Skibbe takımı' korkunun dağları beklediğini gösterdi
RIDVAN DİLMEN (MİLLİYET GAZETESİ)
Mustafa Denizli ise kendisine yakışmayacak şekilde "önce durdur, sonra hücum” dedi. Fenerbahçe'yi hücum oynayarak yenebilirsin. Bugün hangi hoca olursa olsun maça Holosko veya Bobo ile başlardı. Fenerbahçe'nin yediği gollere bakıyorsunuz hepsi savunma arkasına atılan toplardan. Nobre ile savunmanın arkasına sarkamazsınız. Ben Lugano olsam maç öncesi sabaha kadar Holosko'yu nasıl tutarım diye düşünürdüm. Roberto Carlos olsam bu Holosko varken nasıl ileri giderim diye düşünürdüm. Bir de Holosko veya Bobo'ya servis yapacak Delgado gibi elinizde bir isim varken. Denizli bir anda ezberini bozdu, 4-2-3-1'e döndü. Bir hoca iyi giden işleri neden bozar anlayamadım.
MEHMET DEMİRKOL (MİLLİYET GAZETESİ)
Selçuk'un Galatasaray maçında yaptığına benzer vuruşa Rüştü Almanya maçında Mehmet Topal'ın üzerine çıkması benzeri bir hareketle cevap verince sanırım Denizli'nin planları 11. dakikada bozuldu.Yine tüm derbilerde olduğu gibi beklenmedik bir onbirle ve oyun anlayışıyla sahaya takımını süren tecrübeli hoca Fenerbahçe'nin oyunu daha önde kabul edeceği bir oyun planlamıştı. Cisse'nin oyundan atılışına kurallar gereği yanlış demek zor. Ancak oyunun ruhu açısından futbola özgü bir tabiri de kullanmak lazım. Bana biraz "ağır” geldi. Dünya'nın tüm liglerini evimizden rahatlıkla seyrediyoruz, bu kartları sadece Türkiye'de görüyoruz. Beşiktaşlılar'ın bu kartlara itiraz etmesinin yanısıra üstünde durmaları gereken daha önemli bir durum var. Daha önce kalecisiz 10 kişi kaldıklarında ortaya koydukları "ruh”tan dün akşam eser yoktu
ERDOĞAN ŞENAY (MİLLİYET GAZETESİ)
Kadıköy'de Beşiktaş'ı ağırlayan Fenerbahçe belki de bu sezonun en rahat oyununu sergileyerek kazanıyordu bu çok önemli derbi maçını. Selçuk'un sayısı gelene kadar sahada sadece sarı-lacivertli oyuncuların top çevirip, sıfır pas hatasıyla oyunu götürdüğü ortadaydı... Yani Fenerbahçe'nin dünkü yarışma parolası korkunun ecele faydası yoktur sloganıydı. Takımın sahaya yerleşim şablonunu bozmadan yapılan dengeli pas döngüsü futbol oyununun özünde rakibi topsuzluğa mahkum etmektir bir yerde. Evet, "Beşiktaş neden kaybetti?” dersek sanırız Fenerbahçe'den ürkmesi veya iyi bir derbi stratejisi kuramadığı için diyerek cevaplayabiliriz..
SELÇUK YULA (FOTOMAÇ GAZETESİ)
Aragones ilk defa beni şaşırtan şekilde oyuna başladı. Bu takımın çift ön liberoyla bir şey yapamadığını aylardan beri yazıyoruz. İlk defa dün Selçuk'la tek ön libero olarak sahaya çıkıldı, Deivid öne çekildi. Her ne kadar istemesem de Güiza yine ileride yalnızdı. Eğer Alex bildiğimiz Alex olsaydı Güiza da bayram ederdi, Beşiktaş da çok daha fazla yiyeceği golle Kadıköy'den uğurlanırdı. Biliyorsunuz Güiza'yı hep savunuyorum. Belki goller kaçırıyor ama attığı golü gördünüz. Bu adam, yalnız adam. Biraz destek görürse büyük işler yapacaktır. Ve ona sahip çıkmamız gerekir. Son haftalarda gündemdeki herkesin beğendiği 'Issız Adam' diye bir film var ya, işte ben Güiza'yı ona benzetiyorum.
ZİYA ŞENGÜL (STAR GAZETESİ)
Yazıma Güiza'nın kaçırdığı bir gol ile başlayalım. Bu pozisyon sonrasında kornerden gelen topta Selçuk kafa golü ile Galatasaray maçında olduğu gibi takımını öne geçirdi. Zapotocny'nin direkten dönen topu ve pozisyonların karşılıklı olması oyuna tempo getirdi. Volkan'ın hatasını Zan iyi değerlendiremeyip, topu dışarı attı. Nobre'nin beraberlik golünde savunmanın biçare kalışını izledik. Beşiktaş savunmasının da Fener'den farkı yoktu. Teknik patronları bu maçta anlamış değilim. Holosko, Bobo, Tello yok. Eğer sakatsa yedek kulübesinde neden var? Beşiktaş böyle risklere neden mahkum bırakılır?
AHMET ÇAKAR (SABAH GAZETESİ)
Mustafa Denizli yıllar önce A Milli Takım'ın hocasıydı. Bazı basın mensuplarını " İçimizdeki İrlandalılar " diye hedef tahtası haline getirmişti. Aynı Mustafa Denizli dün gece ' Beşiktaş'ın içindeki Fenerbahçeli' oldu. " Takımı sabote et, maçı Fenerbahçe'ye hediye et " deseler Denizli ancak bu kadar yapabilirdi.Düşünebiliyor musunuz, Bobo, Holosko ve Tello kulübede hocanın yanında oturuyorlar. Bu ne anlama geliyor; "Ben önce yenilmemeyi düşünüyorum." Yenilmemeyi düşünmek demek. Maçta çok önemli hakem kararları vardı. Cisse iki sarı karttan atıldı. İkinci sarı kart doğru ama ilk sarı kartın yanlış olduğunu düşünüyorum.
TAMER BAĞLAN (FANATİK GAZETESİ)
Cisse, iki basit ve tecrübesine yakışmayan kartla dışarıda kalmış olsa bile, fark etmez. Yedi kişi bile kalsa herhangi biri, bir ara top, bir sıradan orta veya ıska vurabilir maça damgasını. Henüz ilk yarıda, sadece üçü gol olan böylesine bir sürü pozisyon vardı. Bu da futbolumuzun en acı gerçeği ne yazık ki. Gol yememeyi ya da iyi ve gerçek savunma yapmayı becerebilen, ligi götürecek belli ki. Var mı öyle bir takım peki! Yok tabii ki! Eh, hayırlısı o zaman...İkinci yarı Gökhan Zan’ın kafa ıskasıyla başladı yine. Sonra Güiza gösterisi devam etti. Ayakla, kafayla; nasıl gol atılmaz! Tekmili birden 32 kısım...
30.11.2008
Kaynak : Sporx.com