Barda!

1001Design

330i ///M3 Design
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
25,561
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Shut up and train!
barda.jpg

:)

“Şu kız sana bakıyor” dedi. Elime 4 aydır kız eli değmediği için “Hangisi hangisi?” diye heyecanlandım. “Şu işte. sarı saçlı.” dedi. Evet… Gerçekten bana bakıyordu. Hedefe kilitlenmiştim. Füze rampadan çıkmıştı. Şimdi “hedefi” 12’den vurma zamanıydı.

Merhaba arkadaşlar nasılsınız? Ben gayet iyiyim. Yengeniz annesinin yanına gitti. Bir kaç gündür bekâr hayatı yaşıyorum. Eski arkadaşlardan “evli olmayanlarla” biraz vakit geçirmenin tam sırası. Evliyken onlarla takılmak çok zor oluyor. Yengeniz hep onların aklımı çeleceğinden korktuğu için pek görüştürmüyor. Kılıbıklık değil yanlış anlamayın. Benim de onu engellemek için boyun eğdiğim bir durum.

Bekârken sıkça ava çıktığımız mekâna gidelim diye bütün eski dostları aradım. Çok şaşırdılar ama durumu anlatınca hemen kabul edip geldiler sağ olsunlar. Yengenizle tanışmadan önce yaşadığım bir olayı tekrar aklıma getiren de bu dışarı çıkma durumuydu.

Ben evlenmeden önce yine müstakbel yengenizi bulmak için çabalıyor ve bu çabalarım başarısızlıkla sonuçlandıkça üzülürken her zamanki gibi kankalarım Sünger Necmi ve Çiko Fehmi beni alıp dışarı çıkarmıştı. Böyle durumlarda kankalar size birini ayarlamak için çok hevesli olurlar. Çünkü kankanın mutluluğu senin mutluluğundur. Her zamanki av mekânımız olan bara gittik. Ben mutsuz mutsuz içkimi içerken kankalar da beni cesaretlendirmeye çalışıyordu. Bana kız mı yoktu, elimi sallasam ellisiydi, onlar kaybediyordu da farkında değillerdi falan filan.

Bu bilindik muhabbetler sürerken içmeye de devam ediyorduk. Hafif çakır keyif olmuştuk ve artık ben de derdi kederi bırakmış gülüyordum. Birden en kral kanka Sünger Necmi beni dirseklemeye başladı. “Şu kız sana bakıyor” dedi. Elime 4 aydır kız eli değmediği için “Hangisi hangisi?” diye heyecanlandım. “Şu işte. Sarı saçlı.” dedi. Ben başta fazla ciddiye almadım ama bir süre daha hayvan gibi kızı kesince anladım ki gerçekten de bana bakıyordu. Evet… Gerçekten bana bakıyordu. Hedefe kilitlenmiştim. Sünger Necmi ve Çiko Fehmi’nin de gazlamalarıyla ben iyiden iyiye gidip kızla konuşmaya ikna olmuştum. Füze rampadan çıkmıştı. Şimdi “hedefi” 12’den vurma zamanıydı. Filmlerde gördüğüm yıldırım aşkı muhabbetine hep inanmıştım ve o kafayla düşününce bu muhabbet bana daha da inandırıcı gelmişti. Gidip kıza karizmatik 1-2 cümle söyleyecektim ve o da “İstersen geceye senin evinde devam edelim” diyecekti. Evet, aynen böyle diyecekti.

Kendime o kadar güveniyordum ki başka bir şey derse American History X filminde Edward Norton’un zenci adamın kafasını kaldırıma dayayıp kafasına tekmeyi geçirerek pekmezini akıttığı gibi o kızın kafayı bara dayayıp pekmezini akıtacaktım. O kim ki beni reddedecek be? Elimi sallasam ellisi! Heeeyyyttt.

“Telefonunu versene” diye öküz gibi lafa girdim. Kız “ne yapıyorsun?” der gibi baktı. Allahım ben ne kadar içtim de böyle salakça bir cümle kurdum. “Naber? Ben Aşkadamı, Kamil Aşkadamı” diye ikinci öküzlüğü de etmiştim. Kız belki James Bond serisinin hastasıdır oradan kurtarırım derken omzumda bir el hissettim. Kafam güzeldi ama omzuma gelen elin kankalarımdan birinin olmadığını ve bir sonraki durağının muhtemelen yumruk halinde suratımın olacağından emindim.

Gözümü hastanede açtım. Aslında tam açamadım. Özellikle sol gözüm öyle şişmişti ki açmak imkansızdı. Bir yanımda Sünger Necmi diğer yanımda Çiko Fehmi vardı. Biri de elimi tutuyordu. Evet… Gül yüzlü, onun için dayak yediğime dayanamadı ve kendime gelene kadar başımda bekledi. İşte özendiğim o filmlerde olan olay gerçek olmuştu. Kafamı gülümseyerek yana doğru çevirdim.

“Anne?” diyerek yattığım yerde doğruldum. “Anne ne arıyorsunuz burada?” diye şaşkınlıkla sordum. Annem lafa girmeden “Seni buraya bar köşelerinde dayak yiyip hastanelere düş diye mi gönderdik eşşeoğlusu” diyerek babamın üstüme yürüdüğünü gördüm. Allah’tan annem ve kankalarım babamı sakinleştirip odadan çıkardı. Annem “Perişan olduk 1 haftadır. Oğlum sen neden içip içip milletin karısına kızına laf atıyorsun? Biz seni böyle mi yetiştirdik? Bir de şu minik ellerinle koskocaman adama kafa tutuyorsun. Sen salak mısın evladım?” diye bana olayı resmen özetlemişti.

Nasıl bir dayak yediysem 1 haftadır kendimde değilmişim. Kızın tam omuz hizamda arkada canlı performans sergileyen batarist sevgilisi beni dövdükçe ayağa kalkıp vurmaya çalışmışım. Adamın beni bir tek American History X filminde Edward Norton’un zenci adamın kafasını kaldırıma dayayıp kafasına tekmeyi geçirerek pekmezini akıttığı gibi pekmezimi akıtmadığı kalmış ki elinden zor almışlar beni. Daha doğrusu ayaklarından. Ben bilinci yitirince paketleyip hastaneye getirmişler.

Ben hastaneden çıkarken “O hıyara dava açacağım. Mahpuslarda çürüteceğim ama önce evinden aldırıp ağzını burnunu dağıtacağım. Sen kime sataştığını bilmiyorsun oğlum” diye dayakçı bataristin gıyabında atıp tutarken enseme yediğim tokat ve “Hala konuşuyor eşşoğlusu. O adamdan bir şikâyetçi ol ben sana sorarım. Ona maaş bağlayıp seni adam edene kadar dövdürmüyorsam anana dua et sen.” sözleriyle gerçek anlamda hayata döndüm.

Arabaya binip eve doğru yol aldık. Arabada uyumuşum. Bir ara gözümü açmaya çalıştım, tam açamadım. Elimde bir el hissettim. Gülümseyerek kafamı çevirdim. Annemdi… Adile Naşit gibi gözlerini “belertip” dudaklarını ısırarak kafasını sağa sola sallıyordu. Hoş geldin gerçek hayat, hoş geldin…


Kamil Aşkadamı​
 
Geri
Üst