Bana sorun oldu mu?

innuendo

HANZALA
Moderatör
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
9,878
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
FİLİSTANBUL
Bana sorun oldu mu?
el3434.jpg


"Dünya bir imtihan salonudur. İnsan ise sınanmaktadır, diyorsunuz. ALLAH bana sormadan karar vermiş ve beni yaratmış. Belki de ben , var olmak istemeyecektim... Buna ne dersin ?"

"Önce bir soru sormak istiyorum. ALLAH'a inanıyor musun?"

"İnanmıyorum!"

"Öyle ise bu soruyu sormaya hakkın yok."

"Neden?"

" Çünkü iman etmeyen bir kimse inanmadığı birinin kendisini dünyaya getirdiğine ve imtihan ettiğine de inanmaz, inanmamalı. Mantık bunu gerektirir. Aksi halde çelişkiye düşmüş olur. Sana doğrudan sual konusunu anlatmaya çalışmak abesle iştigaldir. Önce ALLAH'a iman meselesini konuşmamız gerekir. Kabul edersin veya etmezsin, bu sana kalmış."

" Ya, ALLAH'a ve onun beni imtihan için yarattığına inanıyor, ama yine de bu soruyu soruyorsam?"

" O zaman bu sorudan yaratıcının hükmüne razı olmamak gibi bir isyan manası çıkar."

" Evet, diyelim ki ben inananlardanım, ama yine de soruyorum. Bana niçin var olmak istiyor musun diye sorulmadı?"


" Sana bu soru sorulamazdı, çünkü henüz sen yoktun. Olmayan birine soru sorulamaz. Yok olan var olamaz ki soru sorulabilsin. Yokluktakinin ne aklı vardır anlayacak, ne duyguları vardır hissedecek, ne de dili vardır söyleyecek."


" Soru sormak için yaratabilirdi..."


" Evet, yaratabilirdi ve sen var olurdun. O zaman, yaratmış olduğu bir varlığa, "Seni yaratmamı ister misin" diye sormanın hiçbir anlamı olmazdı. Zaten yaratmış ve sen de var olmuşsun, niçin sorsun, bu aşamadan sonra sormanın ne anlamı olur."

"Benim fikrimi almadan var etmesi haksızlık değil mi?"

"Sen yoktun ki hakkın var olabilsin. Olmayan birinin hakkı da olamaz. Düşünsene sen ancak var olduktan sonra "sen" oldun da "benim hakkım diyebiliyorsun. Kaldı ki var olmak en büyük nimetlerdendir. Bunu niçin anlamak istemiyorsun' Bütün iyilikler ve güzellikler varlıktan gelir. Bütün çirkinlikler ve kötülükler yokluktandır. Zenginlik varlıktır, fakirlik yokluk; malı olmayana fakir denir, olana değil. Sıhhat varlıktır, hastalık yokluk, yani sıhhatin yokluğu. Afiyet varlıktandır, musibet yokluktan, yani afiyetin yokluğundan. Bu örnekleri uzatmak mümkün..."


" Bana imtihan sonunda cehenneme gideceğim söylenseydi, ben hemen o anda yok olmak isterdim..."


" Sana cehenneme gideceğin söylenemezdi, çünkü bu durumda imtihanın anlamı kalmazdı. Sınıfta kalacağını kesin bilen bir öğrenci sınava bile girmek istemez. Nitekim şimdi de hiç kimse cennete mi, cehenneme mi gideceğini bilmiyor.

Seni dünyaya gelişine pişman eden ne. Sahip oldukların mı? Başına gelen belalar, musibetler ve hastalıklar mı? Bunların hepsi gelip geçicidir. Böyle olmasa bile dünya hayatı sayılı günlerden ibaret olduğu için, ondaki kötü haller de geçip gidecektir. Hem de bu dünyada iyilikler asıl, kötülükler ve çirkinlikler ayrıntıdır. Niçin hep yok olanlara, sana gelen kötülüklere ve çirkinliklere bakıp duruyorsun, bir de sahip olduğun güzelliklere bak. Varlık, hayat, insanlık gibi büyük nimetleri tattın. Gerçi sahip olmadığın güzellikler de var, bir de senin olanlara baksana!

Şunu da düşün ki, sana gelen ve hoşuna gitmeyen haller senin itirazınla yok olacak değiller. Bu isyanınla yok olacak bir tek şey var, o da senin imanındır. Yani sana ebedi saadet kapısını açacak olan anahtarın.

Seni isyana ve itiraza sevk eden sebeplerden biri de şu; Günahlara dalmışsın, bu dünyada ilahi emirlere tabi olmak istemiyorsun, nefsinin arzuları peşinde koşmak istiyorsun, ama cehennem azabından da korkuyor, onu her fırsatta hatırlıyor, acı çekiyorsun.

ALLAH ile savaşacağına nefsinle savaş, onu ıslah etmeye çalış. Tövbe kapısı her zaman açık, oradan girmeye ne mani var? Tövbe suyuyla yıkan da temizlerden ol, günahlarla zaten kirlenmişsin, bir de isyana bulaşıp iyice kararma! Evet bu dünyaya isteyerek gelmedin, isteyerek de gitmeyeceksin. Getiren getirmiş; götüren götürüyor. Gitmek istemeyince burada kalacak değilsin. Şu halde seni yaratanın iradesine tabi ol. İman et ve rahatla. Başka çıkış yolun yok, tek gerçek bu anlıyor musun?! "


 
cidden farklı bir dialogtu.isyan eşiğindeki biri gibi geldi bana soruları soran.
aslında bazen çok imanlı kişilerin aklınada istemedeb gelebiliyor bu sorular.mesela çok sevdiğimiz birini kaybedince feryatlar edebiliyoruz..ama yazının sonundaki söz gibi ***İman et ve rahatla. Başka çıkış yolun yok, tek gerçek bu.

valla süperdi.eline sağlık
 
teşekkürler üstad süper paylasım
 
tşkrlr... çok güzel bi yazı olmuş. bu yazıyı okuyup 2 damla gözyaşı akıtmamak elde değil. RABBİM cümlemize hidayet nasip eylesin..
 
cidden farklı bir dialogtu.isyan eşiğindeki biri gibi geldi bana soruları soran.
aslında bazen çok imanlı kişilerin aklınada istemedeb gelebiliyor bu sorular.mesela çok sevdiğimiz birini kaybedince feryatlar edebiliyoruz..ama yazının sonundaki söz gibi ***İman et ve rahatla. Başka çıkış yolun yok, tek gerçek bu.

valla süperdi.eline sağlık

haklısın sahra güzel yorumlamışsın
tşkler dayıcım
 
eline sağlık dostum güzel paylaşım
 
tşkler etkileyıcı bi yazı.. cok begendim =)
 
Allah razı olsun üstat...Güzel paylaşım ve gerçekten farklı olmuş...Sağolasın...

Testere filmine bir çok insan bakmıştır...Bütün bölümlerine baktım...Filim vahşet ve kan içerikli ama gerçekten süper bir mesaj veriyor...Filime bakanlar bilir içeriğini; bir kaç işe yaramaz insanı, (yani eroyinmanı, çocuk satıcısı, sokak serserisi, tetikçisi kısacası insan hayatına ve kendi hayatına önem vermeyen ve hayatı önemsiz bulan ve bunu bir fiil ortaya koyan kişileri) bir eve toplayan kahramanımız onları bazı tuzaklarla test eder...Testleri geçemeyenler öleceklerdir...Tesrler ise yenir yutulur cinsten değildir...Ama herpsi ne pahasına olursa olsun orda canlarını kurtarmak için birşeyler yaparlar...Sonuçta bir filim deyip geçmek mümkün ancak şu bir gerçek ki insana eğer 300 yıl yaşayabilirsin denilse "Daha fazla yaşayamaz mıyım?" diye sorar.. : )...Kısacası insan ve canlı hayat istemeyerek de olsa yaşamaya çalışır...içinde buna yönelik bir istek vardır...İntahar edenlerin bir çoğu ölümden sonra yaşama inanır..Bu ister ilahi bir din ile olsun ister başka bir şekilde olsun...tekrar yaşayacağını düşündüğü ve bu dünyada gördüğü ağır durumdan kurtulacağını sandığı için intahar ederler...HAlbuki onlar da ilk dünyaya geldiklerinde yaşamak için çok çabalamışlardır..Bir yerde ölümü seçerler ancak içlerinde yeni bir diriliş umudu ile buna razı olurlar..Değilse buna razı olamazlar..Hiçkimse ölünce yok olup gideceğini bilse hayatının bitmesini istemez...

Kısacası insan yaşama meyillidir..Bütün canlılar gibi...Bu tür bir soruyu soran etrafına bakmıyor demektir..Gözünü kapatarak geziyor ve yaptıklarını sırf başkalarına karşı farklı görünmek veya başkalarını rencide ederek kendini üst göstermek maksatlı bir düşünceyle hareket ediyor demektir...

Tarih gösteriyor ki en büyük uygarlıklar, en büyük insanlar bir şekilde bir inanca tabi olmuşlardır...Bunlar çok tanrılı olsun, ben merkezci olsun, ilahi olsun hep olmuşlardır...İnsan içinde inanmayı barındırır...Bunu inkar etmek bünyende var olan bir organı zorla sökmek gibidir...Eksikliğinde vücut aksıyacak ve sık sık sorunlara sebep olacaktır...İnanan insanlar güçlü olmuşlardır..Azimli olmuşlar ve işlerinde sadık ve başarılı olmuşlardır...İnançsızlık büyük bir umutsuzluğun başıdır ki devamında en büyük umutlar bile o karanlığın içinde sönük kalır...

Bir zaatın dediği gibi..

"Ne kadar garip, ne kadar yoksun düşersen düş.
O isyan ki; yoktur onun gibi ümitsiz bir düş."


İnanmaya korkuyor olabiliriz...Hatta inanç yönünden insanların tavır ve cümlelerini eksik buluyor olabiliriz...Samimiyetine inanmayabiliriz...Müslümanların gerçek bir yolda gitmediğini, hristiyanların ise sapıtmış olduğunu düşünebiliriz...Ancak bir yaratıcının varlığını kabullenmeliyiz...Ve onu sıkça düşünmeli ve bunda samimi olduğumuzu kendimize ve ona ıspatlamalıyız...Ondan sonra inanmak istediklerin senin düşüncelerinde olanlarla paralellik gösterecektir...Her şeyi bir anda anlayamaz veya kavrayamayız...En basitinden bir öğretmen olmak için yıllarca okuyoruz...Evreni de anlamak bir kaç yılda mümkün olamaz...Yaratanı düşünürken bunu bilmeli ve her işe isyan ve muhalif olarak yaklaşmamalı onun yerine akılcı bir pencereden tekrar süzüp kendince doğru veya yanlış diyebilmeliyiz...Vicdanımızı kullanarak bu durum çocuğumun başına gelsin istermiydim diye düşünmeli ve eğer vizdanınız elvermiyorsa bundan vazgeçmeliyiz...Unutulmamalı ki bu ancak ve ancak samimi bir inancın sayesinde güzel bir sonuç verir...Kim bilir belkide gerçek din çok yakınınızda dır...Belkide çok çalışmanız gereken bir uzaklıktadır...

İnanarak birşey kaybedeceğimi düşünmüyorum...Belki müslümanlığımdan dolayı 24 saatin 1 saatini namaza ayırmış oluyor ve 1 saatlik bir kayıp yaşıyorum(inanmayana göre)....Ancak inanmazsam çok şey kaybederim...Hayallaerimi, ümidimi, bu dünyadan beklentilerimi, uykularımı, azmimi, samimiyetimi, sadakatimi, vicdanımı ve daha bir çok şeyimi kaybetmem an meselesi...Her neyse gene uzun uzun yazdım hakkınızı helal ediverin artık..=)

Selam ve dua ile.. : )
 
Geri
Üst