bereketim
New member
Geçtiğimiz hafta başlayan Erdoğan-Bahçeli gerginliği, MHP'deki son grup toplantısına da damga vurdu. Erdoğan'ın "şimdi muhatap olmam, arkadaşlar cevap veriyor" sözlerine Bahçeli'nin, yanıtı ağır oldu.
Partisinin Kızılcıhamam toplantısının yorgunluğunu henüz atamadığı her halinden belli olan Bahçeli'nin grupta sesi kısıktı; ancak söylemleri sertti! Cumhurbaşkanı Gül'ü eleştiren Erdoğan'a çok ağır ithamlarda bulunan Bahçeli, hükümetin Öcalan'ın affı için kapı araladığını iddia etti.
MHP liderinin, zaman zaman dilinin sürçtüğü, bazı kelimelerin karıştığı; ancak sertliğinden hiçbirşey kaybetmeyen o grup toplantısından bazı satır başları;
İmralı'daki Öcalan'a af kapısı: PKK, Başbakan'ın söylemiyle "adi bir suçlu" olmadığı gibi masum bir sivil toplum örgütü de değildir.
Hedefinde Türkiye'yi alan kanlı bir terör örgütüdür. Başbakan'ın ABD ile görüşmesinde ortaya konulan, "ortak düşman" anlamı budur. Bugüne kadar defalarca, "ortak düşman tanımının" dile getirilmesine rağmen, "PKK düşman değil" açıklaması tam bir kafa karışıklığını ve irade eksikliğini ortaya koymuştur.
Erdoğan ve hükümeti, bu kanlı sürecin sorumluluğunu tek başına yüklenmesi gerekmektedir.
Kaygılarımız ve beklentilerimiz şunlardır;
1- Irak'ın Kuzey'inde oluşan fedaral yapının, bu zorlama yapının yöneticileri ile görüşmeleri bunların güçlerini artıratacaktır
2- Irak'a yapılan kürsel müdahale önce Türkiye'nin üzerinde durduğu kırmızı çizgiler konusundaki kararlılık gevşeyecektir
3- Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması ve üçe bölünmesi için belirlenen strateji, Türkiye yeni bir türbülansa itecektir.
4- Bu süreç İmralı'daki Öcalan'ın affına kadar gidecek, gelişmeler Türkiye'nin üniter yapısı sorgulanmasına neden olacaktır.
5- Aşiret reisinin Türkmenlere karşı olan niyetlerinin gerçekleşkmesine zemin hazırlayacaktır.
6- Iraklı peşmerge temsilcisi, istediğini alana kadar PKK'yı kandilde tutacak ve masaya oturana kadar örgüte olan desteğini sürdürecektir.
Başbakan'ın sicili lekelidir: Erdoğan'ın yapacağı şey milliyetçilere saldırmayı bırakıp, terör konusunda namuslu bir vicdan muhasebesi yapmaktır.
Başbakan'ın lekeli sicilini buradan sıralamak gerekmektedir: Alt-üst kimliği oluşturan, PKK'nın siyasi taleplerini demokrasi kılıfı içinde şirin gösteren, etnik bölücülere vadeli çözüm önerisi önü süren ve Türkiye'nin bölünme senaryolarını takip eden bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı olmuştur.
Hükümetin, Irak'ın Kuzey'inden kaynaklanan terör konusundaki acziyeti de işte bu lekeli geçmişine aittir.
AKP yaşanılanlardan ders almamıştır: Son iki hafta içinde yaşanılan gelişmeler, AKP'nin bugüne kadar yaşanılanlardan ders almadığını ortaya koymuştur. Baştan beri girdiği karanlık yolda; "ezber bozuyorum, tabuları yıkıyorum, dostluk çemberi" oluşturuyorum adı altında sürdürdüğü yanlış politikalar bugün hezimet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Stratejik derinliği gireceğiz diye çıkılan yolda, bizi meçhul bir yola sürüklemektedir.
Hükümet, terörle mücadelede imtina etmektedir.
Cumhurbaşkan'ı Gül'e terör eleştirisi: Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı tarafından, yabancı bir dergiye verilen mülakat, "Kürtlere geçmişte ayrımcılık yaptığını söylemesi" asla kabul edilen bir yaklaşım değildir.
Biz Cumhurbaşkanı'nından geçmişten şikayet etmek yerine alt katta sergilenen bölücü propagandanın yapıldığı haritaya müdahale etmesini beklerdik.
Erdoğan'a milliyetçilik dersi: Başbakan'ın bir taraftan MHP'ye yaptığı saldırılarla öfke tazelerken diğer taraftan milliyetçi gibi davranması bu konudaki açmazını göstermektedir.
Sizin tabela diye bahsettiğiniz "üç hilal", Türk'ün şanlı geçmişini göstermektedir.
Aziz hatıralarında Adriyatik'ten Çin'e yaşanmış muhteşem destanların göstergesidir. Bugün ise kutlu bir sancaktır. Ancak hak edenin elinde değer kazanır. Bunlardan Başbakan'ın anlam çıkarmasını beklemek nafile bir çaba olacaktır.
Milliyetçi Hareket, kimsenin etnik kökeniyle dini ve mezhebiyle ilgilenmeyen, bunları sorgulamayan; millet olgusuna birlikte vücut veren herkesi kuçaklayan bir milliyetçilik anlayışının sahibidir.
Erdoğan'ın Güneydoğu raporu: 1991 yılındaki Güneydoğu raporunun altında bir isim vardır o da Refah partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Başbakan'a şimdi soruyorum bu raporun size ait olmadığını söyleyebiliyor musunuz.
Silahlı ve bombalı bir güce karşı devletinde bu yöntemlerle cevap vermesi doğaldır. Silahlı kuvvetlerini, emniyet güçlerini teröristin üstüne sürmektir.
Başbuğ'un Aktütün açıklaması: Geçtiğimiz hafta içinde kamu adına en önemli sorumluluğu üstlenmiş olan Genelkurmay Başkan'ın bu açıklamalarını bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Kendilerine ulaşan askeri bilgilerle şantaj yapan medyanın tavrını, önceki konuşmalarımızda değinmiştir. Bu anlamda Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını bizim için malumun yüksek sesle ve yerinde bir ilanıdır.
Erdoğan'ın aile fotoğrafı: Sayın Başbakan'a aile fotoğrafında mehmetçik olmadığını mecburen söylemek zorundayız. Onlarla birlikte olmayı siz tercih ettiniz. Sağınızda kardeşim dediğiniz Barzani ve Talabani, solunuzda konutlarda ağırladığınız bölücüler ve pazarlık yaptığınız Kandilciler; arkanızda ise boyun eğdiğiniz çuvalcılar yer almaktır. Bulunduğunuz yer burası, oturduğunuz gizli masaların katrajıının anlamı budur.
Ne zaman kanlı bir eylemle, şehitlerimiz vatan toprağına emanet edilse hükümet, sinsi bir savunma mekanizmasını işletmiş öte yandan sabrımız taştı sözün bittiği yerdeyiz gibi boş laflarla milletimiz avutulmaya çalışılmıştır.
Mehmetçik kerhen harekete geçirilmeye çalışılırken bazen el altında bazen açıkça diplomatik dillerle Kuzey Irak'taki aşiret reisleriyle pazarlık yapılmaktadır.
Türkiye'nin gidemedeği Barzani'nin haberim yok dediği, Talabani'nin temizlendi dediği ABD'nin ise izlediği gazetecilerin açıkça gittiği bir yerden yönetilmektedir.
Başbakan, "silahı bırakır, gelir masada konuşursun" denilerek bu alçaklığa çanak tutulmuştur.
Hükümet ile Kandil temsilcileriyle aynı masada oturuncaya kadar devam edeceğini göstermektedir.
Kaynak:http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=161951
Partisinin Kızılcıhamam toplantısının yorgunluğunu henüz atamadığı her halinden belli olan Bahçeli'nin grupta sesi kısıktı; ancak söylemleri sertti! Cumhurbaşkanı Gül'ü eleştiren Erdoğan'a çok ağır ithamlarda bulunan Bahçeli, hükümetin Öcalan'ın affı için kapı araladığını iddia etti.
MHP liderinin, zaman zaman dilinin sürçtüğü, bazı kelimelerin karıştığı; ancak sertliğinden hiçbirşey kaybetmeyen o grup toplantısından bazı satır başları;
İmralı'daki Öcalan'a af kapısı: PKK, Başbakan'ın söylemiyle "adi bir suçlu" olmadığı gibi masum bir sivil toplum örgütü de değildir.
Hedefinde Türkiye'yi alan kanlı bir terör örgütüdür. Başbakan'ın ABD ile görüşmesinde ortaya konulan, "ortak düşman" anlamı budur. Bugüne kadar defalarca, "ortak düşman tanımının" dile getirilmesine rağmen, "PKK düşman değil" açıklaması tam bir kafa karışıklığını ve irade eksikliğini ortaya koymuştur.
Erdoğan ve hükümeti, bu kanlı sürecin sorumluluğunu tek başına yüklenmesi gerekmektedir.
Kaygılarımız ve beklentilerimiz şunlardır;
1- Irak'ın Kuzey'inde oluşan fedaral yapının, bu zorlama yapının yöneticileri ile görüşmeleri bunların güçlerini artıratacaktır
2- Irak'a yapılan kürsel müdahale önce Türkiye'nin üzerinde durduğu kırmızı çizgiler konusundaki kararlılık gevşeyecektir
3- Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması ve üçe bölünmesi için belirlenen strateji, Türkiye yeni bir türbülansa itecektir.
4- Bu süreç İmralı'daki Öcalan'ın affına kadar gidecek, gelişmeler Türkiye'nin üniter yapısı sorgulanmasına neden olacaktır.
5- Aşiret reisinin Türkmenlere karşı olan niyetlerinin gerçekleşkmesine zemin hazırlayacaktır.
6- Iraklı peşmerge temsilcisi, istediğini alana kadar PKK'yı kandilde tutacak ve masaya oturana kadar örgüte olan desteğini sürdürecektir.
Başbakan'ın sicili lekelidir: Erdoğan'ın yapacağı şey milliyetçilere saldırmayı bırakıp, terör konusunda namuslu bir vicdan muhasebesi yapmaktır.
Başbakan'ın lekeli sicilini buradan sıralamak gerekmektedir: Alt-üst kimliği oluşturan, PKK'nın siyasi taleplerini demokrasi kılıfı içinde şirin gösteren, etnik bölücülere vadeli çözüm önerisi önü süren ve Türkiye'nin bölünme senaryolarını takip eden bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı olmuştur.
Hükümetin, Irak'ın Kuzey'inden kaynaklanan terör konusundaki acziyeti de işte bu lekeli geçmişine aittir.
AKP yaşanılanlardan ders almamıştır: Son iki hafta içinde yaşanılan gelişmeler, AKP'nin bugüne kadar yaşanılanlardan ders almadığını ortaya koymuştur. Baştan beri girdiği karanlık yolda; "ezber bozuyorum, tabuları yıkıyorum, dostluk çemberi" oluşturuyorum adı altında sürdürdüğü yanlış politikalar bugün hezimet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Stratejik derinliği gireceğiz diye çıkılan yolda, bizi meçhul bir yola sürüklemektedir.
Hükümet, terörle mücadelede imtina etmektedir.
Cumhurbaşkan'ı Gül'e terör eleştirisi: Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı tarafından, yabancı bir dergiye verilen mülakat, "Kürtlere geçmişte ayrımcılık yaptığını söylemesi" asla kabul edilen bir yaklaşım değildir.
Biz Cumhurbaşkanı'nından geçmişten şikayet etmek yerine alt katta sergilenen bölücü propagandanın yapıldığı haritaya müdahale etmesini beklerdik.
Erdoğan'a milliyetçilik dersi: Başbakan'ın bir taraftan MHP'ye yaptığı saldırılarla öfke tazelerken diğer taraftan milliyetçi gibi davranması bu konudaki açmazını göstermektedir.
Sizin tabela diye bahsettiğiniz "üç hilal", Türk'ün şanlı geçmişini göstermektedir.
Aziz hatıralarında Adriyatik'ten Çin'e yaşanmış muhteşem destanların göstergesidir. Bugün ise kutlu bir sancaktır. Ancak hak edenin elinde değer kazanır. Bunlardan Başbakan'ın anlam çıkarmasını beklemek nafile bir çaba olacaktır.
Milliyetçi Hareket, kimsenin etnik kökeniyle dini ve mezhebiyle ilgilenmeyen, bunları sorgulamayan; millet olgusuna birlikte vücut veren herkesi kuçaklayan bir milliyetçilik anlayışının sahibidir.
Erdoğan'ın Güneydoğu raporu: 1991 yılındaki Güneydoğu raporunun altında bir isim vardır o da Refah partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Başbakan'a şimdi soruyorum bu raporun size ait olmadığını söyleyebiliyor musunuz.
Silahlı ve bombalı bir güce karşı devletinde bu yöntemlerle cevap vermesi doğaldır. Silahlı kuvvetlerini, emniyet güçlerini teröristin üstüne sürmektir.
Başbuğ'un Aktütün açıklaması: Geçtiğimiz hafta içinde kamu adına en önemli sorumluluğu üstlenmiş olan Genelkurmay Başkan'ın bu açıklamalarını bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Kendilerine ulaşan askeri bilgilerle şantaj yapan medyanın tavrını, önceki konuşmalarımızda değinmiştir. Bu anlamda Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını bizim için malumun yüksek sesle ve yerinde bir ilanıdır.
Erdoğan'ın aile fotoğrafı: Sayın Başbakan'a aile fotoğrafında mehmetçik olmadığını mecburen söylemek zorundayız. Onlarla birlikte olmayı siz tercih ettiniz. Sağınızda kardeşim dediğiniz Barzani ve Talabani, solunuzda konutlarda ağırladığınız bölücüler ve pazarlık yaptığınız Kandilciler; arkanızda ise boyun eğdiğiniz çuvalcılar yer almaktır. Bulunduğunuz yer burası, oturduğunuz gizli masaların katrajıının anlamı budur.
Ne zaman kanlı bir eylemle, şehitlerimiz vatan toprağına emanet edilse hükümet, sinsi bir savunma mekanizmasını işletmiş öte yandan sabrımız taştı sözün bittiği yerdeyiz gibi boş laflarla milletimiz avutulmaya çalışılmıştır.
Mehmetçik kerhen harekete geçirilmeye çalışılırken bazen el altında bazen açıkça diplomatik dillerle Kuzey Irak'taki aşiret reisleriyle pazarlık yapılmaktadır.
Türkiye'nin gidemedeği Barzani'nin haberim yok dediği, Talabani'nin temizlendi dediği ABD'nin ise izlediği gazetecilerin açıkça gittiği bir yerden yönetilmektedir.
Başbakan, "silahı bırakır, gelir masada konuşursun" denilerek bu alçaklığa çanak tutulmuştur.
Hükümet ile Kandil temsilcileriyle aynı masada oturuncaya kadar devam edeceğini göstermektedir.
Kaynak:http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=161951