Bahçeli ve Başbuğ'un trajikomik hesapları_____

LOOPUSED

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
12,048
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
€z€Ld€n €b€d€
Bahçeli ve Başbuğ'un trajikomik hesapları


Matematik için "doğanın dili" denir. Modern toplumlarda rakamların, hesaplamaların, istatistiğin çok önemli bir yeri vardır.
Ancak rakamları fetişleştirmek çağdaş bireye yakışmaz. Doğum tarihini çarpıp bölerek sonuca varmaya çalışmak abesle iştigaldir.
Türkiye henüz modern bir toplum olamadığı için bireylerin zihni bulanıktır. Gerçek ile hayal arasında git gel halindedir.
Bireyi böyle olan ülkenin, siyasetçisi de farklı değil elbette.
MHP Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı komik ötesi hesabı hatırlayın:
Yerel seçimler öncesi Antalya'da halka nutuk atarken aynen şu hesabı yapmıştı:
"Sene 2009... 2'yi alın, yanındaki sıfırı atın. 9'u da alın, onun da yanındaki sıfırı atın... 2 ile 9'u toplayın, etti mi 11... Şimdi 2 ile 9'u tekrar yan yana koyun... Etti mi sana 29... Şimdi 11 ile 29'u toplayın; 40 yapar... Ve MHP'nin 40'ıncı yıldönümü!"
Yani Bahçeli'ye göre MHP, 40'ıncı yaşında büyük başarı kazanacak, iktidara yürüyecekti.
Halk desteklediği, parti üyeleri çok çalıştığı ve de konjonktür elverdiği için mi? Hayır!
Sadece ve sadece 2009 sayısının içinden abrakadabra yöntemiyle MHP'nin yaşı çıktığı için. (Not: Bahçeli'nin hesap videosu yasaklı YouTube'da var. İmkânı olan izlesin.)
Böyle hesaplar yapan bir kişiye iktisatçı denir mi? Denmez. Ama unutmayın ki Bahçeli o sırada halka hitap ediyordu.
Malum, fala, büyüye meraklı insan çoktur bu toplumda. Herhalde onları kazanmak istemişti.
***

Peki ya Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un hesabına ne diyeceksiniz?
Geçen akşam TV'de şöyle dedi:
"1984'ten 2010'a, 26 yıl geçti. 40 bine yakın teröristi etkisiz hale getirdik. 30 bini etkisiz hale getirildi. 10 bin de yaralı ve teslim olan var. Toplam 40 bin..."
"Örgütün dağ kadrosu yıllara göre değişiyor, ortalama 6 bin diyoruz. Şu anda 4 binler civarında. Ortalama 6 bin dersek, 30 bini 6'ya bölerseniz, 5 bin çıkıyor."
Ve lafını şöyle bağladı Başbuğ:
"Matematiksel olarak baktığımızda 26 yılda, güvenlik kuvvetleri 5 defa bu PKK terör örgütünü bitirmiş. Bu bir tespittir."
(Acaba niye 40'a bölmüyor; küsurat yüzünden mi? "Örgüt 6.6 kere bitirilmiştir!" Kaç dediniz?)
***

Evet, gerçekten şahane bir tespit... Ama küçük bir kusuru var: 5 kere bitirilen örgüt hâlâ ayakta!
Bahçeli'nin hesabı sadece komikti. Dinlersin, gülüp geçersin.
Başbuğ'un hesabı ise trajikomik... Gülüp geçmek mümkün değil...
Çünkü yönettiği ordu, 5 binden fazla şehit verdi o arada. Sivillerle birlikte "devletin" kaybı 10 bin civarında (Yaralıları saymıyorum).
Ama kabahat Başbuğ'da değil, örgütte... Adamlar 5 kere bitirildiklerinin farkında değil; hâlâ vuruşup duruyorlar.
***

Sürekli okurlarımız hatırlar...
Karakol baskınları... Topraktan fışkıran silahların TSK'ye ait olduğunun ortaya çıkması... Savaş gemisinden yargıya müdahale... Islak İmza gibi olaylardan sonra, bazı demokratlar "Bu generali görevden alın" çağrısında bulundu.
Ben bu talebe hep karşı çıktım.
Çünkü en azından Ergenekon soruşturması ve davası Başbuğ'un döneminde sürdü gitti...
Ancak iki gündür, "acaba hata mı ettim" diye düşünüyorum. Böyle "abidik gubidik" hesaplar yapabilen bir kişinin hemen görevden alınması gerekir.
Efendim? Sizi duyamadım?
"Bahçeli'den esirgemediğin hoşgörüyü, ondan da esirgeme; nihayetinde o da bir "siyasetçi" mi diyorsunuz?
Matematikçi Ali Nesin'den ders almayı kabul ederse, neden olmasın!

SABAH -emreAKÖZ
Bahçeli ve Başbuğ'un trajikomik hesapları
 
bütün devlet erkanın yeniden matematık ve geometri görmesi ve ögrenmesi gerekiyor
 
Ne kadar basit bir yazı. Bahçelinin hesabına birşey dememde. Başbuğun hesabındaki iğnelemeyi göremiycek kadar belki taraflı, belki saf, belkide ... bi yazar. Başbuğ biz dağa çıkanı indiriyoruz. Siz niye dağa çıkmalarına engel olmuyorsunuz diye soruyor. Cevap vericeği halde kısıtlı bilgisiyle birde dalga geçiyor yazar. Şu yazıyı tarafsız biri okusa bunu yazar diye buraya koyanın diyee başlar hoş olmayan yerlere kadar gider...

Ayrıca ben olsam daha yapıcı yazılar koymaya çalışırım. Sürekli polemik yazılar. Bence siz orta yol değil tartışmaya yer arıyorsunuz..

Tsk ya ait silahlar falan, kendi koymuş gibi nasıl bu kadar emin konuşuyor tartışılır artık..
 
devlet bahceli süper saçmalamış gitsin kumda oynasın, bagbugya tam destek çok haklı asker bi şeyler yaparken siviller de boş durmasın ama şuda varki düne kadar asker darbede yapıyordu sivil yönetime bunuda unutmamak lazım.
 
Ne kadar basit bir yazı. Bahçelinin hesabına birşey dememde. Başbuğun hesabındaki iğnelemeyi göremiycek kadar belki taraflı, belki saf, belkide ... bi yazar. Başbuğ biz dağa çıkanı indiriyoruz. Siz niye dağa çıkmalarına engel olmuyorsunuz diye soruyor. Cevap vericeği halde kısıtlı bilgisiyle birde dalga geçiyor yazar. Şu yazıyı tarafsız biri okusa bunu yazar diye buraya koyanın diyee başlar hoş olmayan yerlere kadar gider...

Ayrıca ben olsam daha yapıcı yazılar koymaya çalışırım. Sürekli polemik yazılar. Bence siz orta yol değil tartışmaya yer arıyorsunuz..

Tsk ya ait silahlar falan, kendi koymuş gibi nasıl bu kadar emin konuşuyor tartışılır artık..

E adamcağız ne yapsın ? Emir geliyor o da " Padişahım çok yaşa " deyip yazıyor. Ekmek parası ne yapsın...
 
Sabahın kime çalıştıgını bu millet çok iyi biliyor... Kimin Türk bankalarını kullanarak damadına peşkeş çektiginide iyi biliyor... Ha sabah ha vakit farkımı var..
 
:) yazılanları okuyunca matematikten ne kadar anladığımızı daha iyi anladım.

başbuğ şöyle demek istiyor: biz askeriye olarak elimizden gelenin kat be kat fazlasını yaptık. siyasiler yapması gerekeni yapmalıdır. bu sorunun askeri bir çözümü yoktur. çözüm siyasidir.

ama biz ne anlıyoruz: pazardan bir sepet yumurta aldım. altı çıktı kaç kaldı
cevap: hiç. çünkü sepetin altı düşerse bütün yumurtalar kırılır.


herkese anlağı geniş, bol matematikli günler.

(sabah kpss ye giricem. bana da bol matematikli günler :) )
 
Ya hikmet söyle ya da sus!

Başbuğun son medya konuşması ve mesajları üzerine Dilipak'ın güzel yazısını buraya almak istedim..


Ya hikmet söyle ya da sus!


Başbuğ’a söylemek gerek: Söz gümüşse sükût altındır senin için.
Gideceksin. Giderayak söyleyeceğin her söz aleyhine delil olarak kullanılabilir..
Ya hikmet söyle ya da sus bari..
Sözleri kişiliklerinin aynası aslında.
Herkes konuşsun konuşmasına. Konuşsun ki, doğru şeyler söylüyorlarsa faydalanalım.. Yanlış şeyler söylüyorlarsa düzeltelim. Hani konuşsunlar ki, kim olduklarını, derinliklerini öğrenelim.
Sonuçta, çok can sıkıcı da olsalar sabretmemiz gerekiyor..
Sonuçta durum ortada.. Konuşarak kendilerini ve savundukları değerleri tüketiyorlar.. Laf ile aleme binlerce nizam veren adamların, lafa gelince mangalda kül bırakmayanların sığlıklarını, düzeylerini görünce, insan üzülüyor.. “Kendileri himmete muhtaç bir dede” bunlar, “nerede ki gayrıya himmet ede”.
Kurtarıcılığına bunların soyunduğu bir ülkenin vay haline..
Gürsel’i de gördük, Korutürk’ü de, Evren’i ve konsey üyesi arkadaşlarını da.. Çevik Bir’ini de tanıyoruz, Koman’ını da.. Karadayı’yı da tanıyoruz, Erkaya’yı da.. Ergenekon sanıklarını da..
Büyükanıt’ı da gördük.. Şimdi de Başbuğ geldi, gidiyor.. “Boru”, “kağıt parçası”, Çankaya, TBMM boykotu ile hatırlayacağız zat-ı âlilerini ve bir de “Allah Allah diyen ordu” çıkışı ile.. Sahi o son internete düşen ses kaydında konuşan generaller hangi orduya mensup! Hem o Balyoz planında adı geçenler kim öyle! O belgeler de mi “kağıt parçası”? İsrail muhibbi paşaların yakınları yurt dışında hangi lobilere hizmet ediyorlar? Bir zamanlar manşetlere yükselen “irtica” ile yaftaladıkları İslam’a ve Müslümanlara karşı “topyekun savaş” açanların kippaları nasıl başlarına geçirildi öyle!
Hani giderken sussa bari. Konuşuyor.. O konuşuyor, PKK vuruyor..
“Köylüleri terörist sanan subaylar, teröristi çoban” sanıyor.. Kamyon dolusu el bombaları patates taşır gibi taşınıyor, ne eskort var, ne bir düzen.. Ülke güvenliği bunlara emanet.
Kur’an kursu talebelerine, Vakit okuru kokoreççiye kadar herkesi fişliyorlar, ama hemen yanıbaşındaki darbe planından habersizler..
Alıştık artık. MHP, CHP konuşuyor, BDP’liler sokağa dökülüyor. BDP’liler konuşuyor, CHP ve MHP’liler sokağa dökülüyor.. Varlıkları, birbirlerinin varlığını meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Peki ne olacak bu işler böyle? Nereye kadar gidecek! Ayıp denen bir şey var!
Başbuğ çok talihsiz bir adam.. İki yıldır, hep kaş yapayım derken göz çıkarttı. Ve artık veda zamanı geldi, ama hâlâ konuşuyor.
Fransa’da emekliliğine 3 hafta kalmış bir general, Le Monde’a siyasi bir açıklama yaptı diye, görevden alınması için hakkında işlem başlatıldı.. Beyefendi, televizyona çıkıp ahkam kesiyor, gazetelere demeç veriyor, basın toplantısı yapıp üstüne vazife olmayan konularda konuşuyor.
Yetti artık..
Emekli olduğun gün, git ya yeni bir parti kur ya da ister CHP’ye, ister MHP’ye katıl.. İstediğin kadar konuş o zaman.. Doğan’a git sana gazetesinde köşe, ya da kanallarından birinde bir program versin. 28 Şubat emeklileri gibi git sermayeye, Koç mu olur, Kıraç mı, İş Bankası mı olur, birine danışman ol! Cumhuriyet Vakfı’nın ya da ADD’nin başına geç istersen.. Fazla kalmadı, 50 gün sonra “şafak”..
Yokluğunuzu arayacağımızı, eksikliğinizi hissedeceğimizi hiç sanmıyoruz.. Gelenin gideni aratması da çok mümkün değil.. Çünkü bu gelinen noktadan sonra daha kötüsü zor!
Hani düşünüyorum da, Başbuğ bugünkü tavrını emekli olduktan sonra da sürdürecek olursa, kendisi ile tanık ya da sanık olarak mahkeme koridorlarında karşılaşmamız mümkün..
Başbuğ’un başına gelenlerin, yeni komuta kademesinde görev alacaklar için de ibret dersi olması gerek.. Tarihin tekerrür etmemesi için bu ibret dersine ihtiyaç var..
Öfkeleri akıllarını zail etmiş sanki.. Başlarına gelenler kendi işlerinin ve sözlerinin sonucu.. Böyle dostları olanların düşmana ihtiyaçları da yoktur.. “Ol mahiler ki, derya içredir de deryayı bilmezler” diye bir söz var. Bunlar sanki birilerinin dolduruşuna geliyorlar.. Çevrelerinde olup bitenin farkında değiller. Sadece ne dedikleri ile ilgililer. Bu sözlerin toplumda nasıl anlaşıldığının farkında da değiller.. Müessese körlüğü denilen bir hastalıkla maluldürler. Herkesin gördüğü şeyi bunlar görmüyorlar ve görenlere de düşman kesiliyorlar.. Cesaretleri cahilliklerinden kaynaklanıyor.. Kararlılık gösterileri, biraz da yokuşaşağı koşanların haline benziyor..
Sahi bütün bunlar niçin ve kim adına? Dünyaları da berbat oluyor, ahretleri de. Arkalarında bir onuru miras bırakarak gitmiyor çoğu kimse..
“Dost acı söyler” derler ya, bunlara en fazla iyilik edenler aslında bunları eleştirenlerdir.. Yarın sırtlarını sıvazlayanlar ayakları tökezlediğinde çevresinden dağılıp gidecek olanlardır.
Bu işler böyle. Ayakta iken elinizi öpenler, oturdunuz mu saldırırlar. Düşerseniz vururlar.. Politikacı ve bürokratların o kendilerine mülk sandıkları koltukları ellerinden gidince çevresinde kimse kalmaz ve etraflarını avları çevresinde toplanan akbabalar gibi Brütüsler sarar..
Bana kalırsa Başbuğ, son 30 Ağustos mesajına kadar sussun ve sonra ya özür dilesin ya da hikmet olan bir şey söylesin, sonra da ne yaparsa yapsın.. Ama şimdi sadece sussun..
Sahi komutanım, emekli olduktan sonra tekrar Kudüs’e gidip ağlama duvarını ziyaret etmeyi düşünür müsünüz? Bir de 312 General davasındaki davanızı sürdürmeye kararlı mısınız? Hani sadece aklıma takıldı da..
Selam ve dua ile..



Abdurrahman Dilipak / Ya hikmet söyle ya da sus! - En Doğru ve Güncel Haber
 


Hani giderken sussa bari. Konuşuyor.. O konuşuyor, PKK vuruyor..
“Köylüleri terörist sanan subaylar, teröristi çoban” sanıyor.. Kamyon dolusu el bombaları patates taşır gibi taşınıyor, ne eskort var, ne bir düzen.. Ülke güvenliği bunlara emanet.

Katılamamak elede değil.
 
Bu kafaynan devlet yonetmeye adaylar.
iki keci gudemez bunlar.
 
Geri
Üst