Babam Ve Oğlum, Gülse BİRSEL

pasaklı

New member
Katılım
12 Eki 2005
Mesajlar
6,543
Reaction score
0
Puanları
0
bu konun yeri neresi bilemedim en uygun burasi sanirim..


Ne yaptın bize Çağan Irmak?!

Evde hazırlanıyorum. Çağan Irmak'ın filmi 'Babam ve
Oğlum'un galasına
gitmek üzere. Zarif eşim Ankara'dan arıyor:
"Gülse, gazetecilere
gösterim yapılmış, filmde çok ağlamışlar,
haberin olsun!" Ben?
Filmde ağlamak? Pöh! "Eee zannetmiyorum
ağlayacağımı, hehe. Murat,
nasıl söylesem, ben artık filmlere daha
profesyonelce bakıyorum. Bir
nevi mesleki deformasyon. Oyunculuğa,senaryoya,
yönetmenliğe kayıyor
dikkatim. Hikayenin içine giremiyorum! Ben de
senarist ve oyuncu
olduğum için, normal seyirci tepkileri veremiyorum!
Anlatabiliyor
muyum?" gibi uzun ukalalıklar yapıyorum. "Ben
söylemiş olayım
da..." diyor zarif eşim. Özenip profesyonel makyaj
yaptırmışım. Böyle
zehir yeşilleri gözümün üstünde ton sür ton, kül
renginden siyaha giden
bir gölge kirpik diplerinde, sedefli bejler iç
kısımlarda! Sanat
yapılmış gözüme resmen! Galaya gidiyorum.
Resimler çekiliyor,
sohbetler ediliyor.

Kadınların hepsi en az benim kadar süslü. Işıl
ışıl yanıyorlar. Ah ben
nereden bileyim böyle olacağını! Salona girip
oturuyoruz. Sol yanımda
Hale Caneroğlu, sağ yanımda Levent Üzümcü, onun
yanında eşi Ebru.
'Avrupa Yakası' ekibi olarak,
bize yakışır bir neşe ve hayhuy içinde filmi
seyretmeye başlıyoruz.
Baammmm! Dakika bir! Levent ve Ebru burunlarını
çekmeye başlıyorlar!
Dakika bir mecazi değil, gerçekten jenerikten
itibaren bir dakika
geçmiş! Dakika üç, Hale gözlerini silmeye
başlıyor! 'Babam ve Oğlum'
tokat gibi başlıyor, buz kesiyoruz! Yarım saat
sonra aynı ekip,
birbirine vura vura, kahkahalarla gülüyor! Bir
yarım saat sonra, bütün
salonla birlikte Gülse Birsel ağlıyor!

Bir yarım saat daha sonra, Levent, Ebru, Hale ve
bendeniz hıçkırıklar
içinde birbirimize kağıt mendil soruyoruz.
Salonda artık hıçkırma
değil, 'böğürerek' ağlayanlar var! Benim sanatsal
göz makyajı, topak
topak çamura dönüşmüş ve yanak nahiyesinde
birikmiş! Ağla ağla ağla,
bitmişiz! Bu esnada tam ağlarken Çağan Irmak öyle
bir durum kuruveriyor
ki, aniden gülmeye başlıyoruz. Daha doğrusu tam
olarak ne yaptığımıza
karar vermiş değiliz. Şu kesin, sinirlerimiz
laçka! 'Babam ve Oğlum',
şimdiye kadar seyrettiğiniz filmlerin arasında,
en çok
etkilendiklerinizden biri olacak. Bizden
karakterler, her ailenin yaşadığı hikayeler ve en
önemlisi aynı gerçek
hayat gibi dev üzüntülerle, dev kahkahaların iç
içe olduğu durumlar!

Ege'liyseniz film sizinle konuşacak... Kayıplar
yaşadıysanız, film
sizinle konuşacak... Aileniz varsa, film sizinle
konuşacak...
İnsansanız, film sizinle konuşacak! Çağan
Irmak, tek kelimeyle
'sinema' yapmış! Oyuncuların hepsi zaten ayrı
ayrı bir köşe yazısı
konusu. Eğer yeteri kadar dayanıklı hissedersem
kendimi, sadece
oyunculukları izleyip bir şeyler kapmak için filmi
tekrar tekrar
seyretmeyi planlıyorum. Ama Hümeyra ve Çetin
Tekindor'un önünde
saygıyla eğilmek, Fikret Kuşkan, Yetkin Dikiciler
ve Binnur Kaya'nın
ellerini hararetle sıkmak isterim yaş itibariyle!
Film bitmiş, fuayede
bekliyoruz. O çiçek gibi kadınların hepsi
ağlamaktan birer kurbağa
olmuş; ben başta! Öteki salondan kırmızı gözlerle
çıkan Şenay Gürler'i
ve arabada bile alkışladığımız Hümeyra'yı da alıp
bir şeyler içmeye
gidiyoruz.
Muhabbet, haha-hihi, dedikodu. "Ne filmdi yahu"dan,
"Hani babanın size
hastalığı açıkladığı sahnede...", "Resim
çektirdiğiniz anda hani bir
baktınız ya..." derken... Yine ağlamalar başlıyor
Smyrna Cafe'nin
ortasında!


Ne yaptın bize Çağan Irmak?!

Gülse BİRSEL

alinti..
 
gerçenten güzel bir filmdi
 
filmle ilgili bir anıda benden;
Şehirlerarası bir seyahat.Yanımda pala bıyık,siyah çizgili takımelbise,pembe gömlek,beyaz çorap,altın zincir,2 cm kalınlığında yüzük,oltu taşından tesbih sahibi amca.Hostesin ezberlenmiş kısa anonsundan hemen sonra filmi seyreyelemeye koyuluyoruz.
Filmin henüz başları. Yanımdaki amcam göğsündeki kılları göstermek istermişcesine kabartmış tesbihini sallamakta.film biraz ilerleyince yanımdaki palabıyık amcam koltuğun içine doğru giriyor.bişeyler saklıyor gibiydi.öyle utangaç öyle çekimser.Biraz önceki "bu tobüsün sahibi benim" diyen bakışlar gitmiş,"size baba diyebilirmiyim amca" diyen bir çocuk gelmişti sanki. film devam ediyor ve beyaz çoraplı amca kendini iyice saklıyordu.ve birkaç dakika sonra; altın zincirli amca başlıyor hıçkıra hıçkıra,ne hıçkırması bağıra bağıra ağlamaya.bir yandan ağlıyor bir yandan burnunu siliyor.
Biz mi? izlediğimiz duygu yüklü filme mi ağlayalım, pembe gömlekli amcaya mı gülelim bilemedik.neyse güle ağlaya devam ettik.
 
Geri
Üst