ALIEN_07
Türk Genci

Milliyetçi Hareketi’nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş ölümünün 10. yıldönümünde düzenlenecek etkinliklerle anılacak
Başbuğ etkinliklerle anılacak
MHP Genel Merkezi’nce programlanan anma etkinliklerin ilki bugün saat 10.00’da Anıtmezar’da yapılacak. Genel Başkan Devlet Bahçeli ve parti yöneticilerinin de iştirakıyla yapılacak törene Türkiye’nin her ilinden ve yurt dışından çok sayıda ülkücünün katılması bekleniyor. Alparslan Türkeş’in anıtmezarındaki törenin ardından anma etkinlikleri MHP Genel Merkezi’nde akşam saat 19.00’da yapılacak panel ile sürecek. MHP Genel Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek panele MHP MYK Üyesi ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Yalçın, MHP MYK Üyesi ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Ergün, MHP MYK Üyeleri Meral Akşener ve Hamit Homriş konuşmacı olarak iştirak edecek.
Siyasete damga vurdu
1917 yılında Lefkoşa’da dünyaya gelen Alparslan Türkeş, 1933 yılında girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nden subay olarak mezun oldu. Ordunun çeşitli komuta ve kademelerinde görev yapan MHP’nin merhum Genel Başkanı, 31 Mart 1965 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne katılarak Türk siyasetinin en önemli isimlerin biri oldu. Bir çok defa milletvekili olarak TBMM’ye giren Alparslan Türkeş, ömrü boyunca Türk milliyetçiliğinin bayraktarlığını yapmıştı. Hakkında yerli ve yabancı akademisyenler tarafından araştırmalar yapılan ve kitaplar yazılan Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 tarihinde, bir yemekten dönerken makam aracının içinde geçirdiği kalp krizi sonrası hayata gözlerini yummuştu.
MHP’nin merhum Genel Başkanı için ilk tören bugün saat 10.00’da Anıtmezar’da gerçekleştirilecek.
RASİM EKŞİ, SON KİTABI “Amerİkan, İngİlİz ve FransIz Belgelerİnde Alparslan TürkeŞ” İLE YAKIN TARİHİMİZE IŞIK TUTUYOR
Son asır Türk tarihinde imzası bulunan üç büyük devlet adamımız; Sultan II. Abdülhamit, Atatürk ve Alparslan Türkeş’in Türk milleti tarafından yeterince tanınmadığını düşünüyorum. Atatürk’ten sonra kesintiye uğratılan Türk milliyetçiliğini yeniden devlet felsefesi haline getirmek isteyen merhum Türkeş’e yönelik saldırılar, devletimizi zaafa uğratmıştır.
Merhum Alparslan Türkeş’i yeterince tanıyabilseydik, fikirlerini ve projelerini uygulamaya koyma imkanı verseydik, bugün, geri kalmışlıktan, bölücü akımların faaliyetlerinden, iç ve dış düşmanlarımızın saldırılarından uzak kalırdık. Alparslan Türkeş’in ideali, Türkiye’yi çağlar üzerinden sıçratıp 21. yüz yılı “Türk Asrı” yapmaktı.
Milletimiz Türkeş’i tanısaydı,bugünkü sıkıntıları yaşamazdık
Sayın Ekşi, geçen yıl çıkan Yassıada Çığlığı- Hasan Polatkan’ın Savunması’ndan sonra bugünlerde de yine belgelere dayalı bir kitabınız daha yayınlandı: Amerikan, İngiliz ve Fransız Belgelerinde Alparslan Türkeş... Konuşmamıza son eserinizle başlayalım.
- Aslında bu çalışmaların birbiriyle doğrudan bağlantısı var. Birkaç yıldır rahmetli Alparslan Türkeş’in hayatı ile ilgili bir kitap hazırlıyorum. Mensup olduğu Oğuzların Afşar boyundan alıp bugüne getirmeyi planladım. Biliyorsunuz merhum Türkeş’in hayatının üç önemli safhası vardır. 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayı, 27 Mayıs 1960 İhtilâli ve 1965 yılında başlayan siyasi hayatı. Adını verdiğiniz çalışmamda bu üç dönem etraflıca incelenmiştir. Bugüne kadar hiç kullanılmayan belgeler, kaynaklar kullanılmıştır.
Merhumun 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayındaki yeri nedir?
-Olayın başlangıcında olmasa bile sonuçları itibariyle çok önemli bir yeri vardır. Bir kere bu olayla Alparslan Türkeş adı Türk ve dünya kamuoyunda duyulmuştur. İkincisi, gerek sorguda ve gerekse duruşmalarda verdiği ifadelerdeki konuşmalarıyla dikkati çekmiştir. O günlerde yaptığı milliyetçilik tarifi ve gelecekle ilgili tahminleri, zamanla haklılığını ortaya koymuştur ama yeterince anlaşılmamıştır. Biliyorsunuz,
Türk Milliyetçileri kurban verildi
3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayı’nın resmi kaynaklardaki adı Irkçılık-Turancılık Davasıdır. Mesele kamuoyuna, bir grup ırkçı ve Turancının yabancılarla işbirliği içinde ülke yönetimine el koymaya çalıştıkları şeklinde duyurulmuştur. Bu duyuruyu bizzat zamanın Cumhurbaşkanı 18 Mayıs 1944 günü yaptığı konuşma ile yapmıştır. Hâlbuki Türk, Alman ve Sovyet Rus belgeleri incelendiğinde görülmektedir ki, Hitler Almanya’sı ile Türk milliyetçileri değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yakın bir ilişki içindedir. Batılı devletlerin ısrarlarına rağmen Almanya’ya, silah yapımında kullanılan krom madeni satışı durdurulmamıştır. Türk milliyetçilerinin tek suçu (!) Sovyet Rusya’nın yenilmesini arzu etmeleridir. Türk milliyetçilerine karşı düzenlenen haçlı seferleriyle Sovyet Rusya’nın şerrinden korunacağımız düşünülmüş, milliyetçiler, bir bakıma kurban verilmiştir. Bu eylem bizim açımızdan, ilk demokratik direniş olması bakımından anlam taşımaktadır. Dernek salonlarındaki hareketimiz ilk defa sokağa inmiş, siyasi arenada yerini almıştır. Türkeş adının bu hareketle duyulmuş olması da anlamlıdır.
Türkeş Bey bugün yeterince anlaşılmış mıdır?
- Maalesef... Sadece Türkeş Bey değil son asır Türk tarihinde bir çok devlet adamımızın değeri anlaşılamamıştır. Bunlar arasında Sultan II. Abdülhamit, Atatürk ve Alparslan Türkeş’i sayabiliriz. Zaten merhum Türkeş yeterince ve doğru bir şekilde anlaşılmış olsaydı, bugünkü sıkıntıları yaşamazdık. Fikirlerini ve projelerini uygulama imkanı verseydik, fakirliği yenmiş, dünya milletler ailesi içindeki saygın yerimizi almış olurduk. Ne bölücülük tehlikesi kalırdı ve ne de iç ve dış düşmanların saldırısı söz konusu olabilirdi. Ben bugün de Türkiye’nin kurtuluş yolu olarak Alparslan Türkeş’i işaret ettiği milliyetçilik yolundan başka yol görmüyorum. Önce bağımsızlık. Atatürk boşu boşuna bağımsızlığın üzerinde o kadar durmamış. Bağımsızlık gittikten sonra zengin olsan ne olur, olmasan ne olur. Atatürk ne diyor? Babalarımızın oğulları olarak şereflice vuruşarak ölmesini bilmeliyiz.
Kitaptaki belgelere dönersek...
Belgeleri iki kategoride değerlendirmek mümkün. Birincisi ilk defa bu kitapta açıklananlar. Bunların tamamı İngiliz belgeleridir. İkinci grubu ise, daha önce çeşitli yerlerde ve değişik zamanlarda yayınlanmış olmasına rağmen unutulmuş veya unutturulmuş olanlardır. Unutturulmuşlar; çünkü bu belgeler Alparslan Türkeş’in dolayısıyla Türk milliyetçiliğinin doğruluğunu, haklılığını ortaya koymaktadır. Bu belgeler aynı zamanda belirli bir mücadeleyi hatırlatmaktadır. O mücadele, Türkeş’in ortaya koyduğu doğru tavrı gözler önüne sermektedir. Mesela Kıbrıs’la ilgili belgeleri, Fransızlara karşı bağımsızlık mücadelesi veren Cezayir ile ilgili belgeler, Amerikanın Türk siyasi hayatını yönlendirmesine yönelik belgeleri hemen sayabiliriz. Şunu da unutmayalım ki, Türkiye söz konusu olduğunda Batı müşterek tavır içinde olmaktadır. Hele Amerikalılarla İngilizleri ayrı tutmak mümkün değildir. Baba-oğul gibidirler. Birinin
menfaati mutlaka ötekinin de işine gelmektedir.
Sizce 27 Mayıs’ta yabancı parmağı var mıdır? Belgeler bu konuda bir ipucu veriyor mu?
- Kesin olarak yabancı parmağı olduğuna inanıyorum. Zaten işbirlikçi olmayanlar 13 Kasım darbesiyle saf dışı edilmiştir. Belgeler incelendiğinde görülecektir ki, içerde kalanların hiçbir sıkıntısı olmamış, ölünceye kadar senatörlük hakkı elde etmiş, basın ve diğer güç odaklarınca el üstünde tutulmuşlardır. Türkeş ve arkadaşları ise, hem Türk devleti tarafından ve hem de yabancı devletlerin diplomat ve ajanları vasıtasıyla devamlı takipte tutulmuşlardır. O zamanlar da ünlü bir gazeteci olan Cüneyt Arcayürek, 27 Mayıs’ın hemen akabinde ABD ve Sovyet gizli servislerinin Türkeş’in peşine düştüğünü, neler düşündüğünü, neler yapmak istediğini anlamaya çalıştıklarını yazmaktadır. 27 Mayıs’la Amerika’dan çok İngiltere’nin ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Fakat bu durum belki de bir görev dağılımıdır. ABD’nin Menderes ve ekibini çoktan gözden çıkardığı anlaşılmaktadır. Bilhassa çok taraflı dış politika gereği Sovyetlerle yakın ilişkiye girmek istemesi ABD’yi ürkütmüştür.
Amerika’nın Türkeş karşıtlığı, sadece İçişleri Bakanlığındaki CİA bürosunu kapatmasından mı kaynaklanmaktadır?
Bu az bir sebep değildir ama tek sebep de bu değildir. Amerika’nın gelecekle ilgili endişeleri vardır. Biz devamlı Sovyetlerden tehdit aldığımız için NATO’ya girmek zorunda kaldık. Halbuki ABD, 1945’e kadar Sovyetler Birliği ile müttefikti. İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’e karşı birlikte savaştıklarını unutmayalım.
Türk Birliği fikri ABD’yi korkuttu
ABD, komünist ideolojinin yayılmasını maddi menfaatleri için engellemeye çalışıyordu. Bizim için milletimizin ve devletimizin bekası söz konusu idi. İkinci ve en önemli sebep ise, Sovyetler Birliği yıkılıp Türk cumhuriyetleri ortaya çıktıktan sonra anlaşılmıştır. ABD, Türk Birliğinin gelecekte kendisi için zararlar doğuracağını hesap etmektedir. Türkeş’in Turancı olduğu biliniyor. Orhan Duru’nun Amerikan Belgelerinde Kurtuluş Savaşı adlı eseri, ABD’nin niyetleri hakkında herkesin gözünü açacak bilgiler vermektedir.
Bu gün Türkiye dört bir yandan kuşatılmışsa, ki kuşatılmıştır, bunun başlangıç tarihi 12 Eylül’e kadar, hatta daha ileriye götürülebilir. Zamanın ABD Ankara Büyükelçisinin, Cumhuriyet gazetesine verdiği beyanatta, “ülkenizi Türkeş’e teslim etmediniz ya, bu yeter” demesi her şeyi açıklamaktadır; başka söze ne gerek. 12 Eylül’ün Başbakanı Turgut Özal’ın başlattığı, “köşeyi dönme politikası”, “federasyon tartışmaları” bu gün Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir. Kenan Evren, 12 Eylül’ün gerçek hedefini açıklamıştır.
Alparslan Türkeş’in hayatının üç önemli safhası vardır: 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayı, 27 Mayıs 1960 dönemi ve Milliyetçi Hareket’in
lideri olarak geçen 30 yılı aşan siyasi hayatı...
Bu eserde bu üç dönem ayrıntılı olarak incelenmeye çalışıldı. Özellikle yabancıların Türkeş’e bakışını gözler önüne sermeye çalıştık. Yerli kaynaklardan çok yabancı belgelere önem verdik. Ve istedik ki, milletimiz, Türk düşmanlarının çizdiği karikatürlere değil,
gerçekleri görerek karar versin.
Haber Tarihi : 04.04.2007
MeKaNıN CeNNeT OLSuN SoN BaŞBuĞuM...
GüNCeL LiNK YeNiÇaĞ