icemen
New member
- Katılım
- 7 Şub 2007
- Mesajlar
- 20,136
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Vedat Abimizi kaybettik... Artık hayatlarımız onunla beraber giden üslubundan, gülüşünden, Beşiktaş aşkını okuduğumuz gözlerinden yoksun, eksik...
Ağlıyoruz şimdi gidişinin arkasından... Ama o güzel gözlerinle gördüğün son mutluluğu, çifte şampiyonluğu sana yaşattığımız için biraz da rahat içimiz... Ve içimizden dualarla birlikte geçiriyoruz şu cümleleri; iyi ki doğdun, iyi ki yaşadın, iyi ki Beşiktaşlı oldun ve biz iyi ki tanıdık seni Vedat Abi...
Futbola az ya da çok bulaşmış, taraflı tarafsız herkes severdi Vedat Abiyi. Hani tersi mümkün olmayan adamlardandı. İster televizyonda izlerken, ister yazılarını okurken, isterse de birebir konuşma fırsatı bulunduğunda insanın içinde sabahlara kadar sohbet isteği uyandırır, yüzünde gülücükler açtırırdı. Hem sevilen hem de sayılan, sadece bu iki özelliğiyle bile ona dair birçok şeyi açıklayan bir karakteri vardı.
Ve tabii ki o kocaman; bitmek, tükenmek, yorulmak bilmeyen Beşiktaş aşkı... Her fırsatta söylerdi; hayattaki en büyük önceliğinin Beşiktaşlılık olduğunu, onu her sıfatının önüne koyduğunu... Futbolculuğunda da, yorumculuğunda da; çizgisini, sıcacık kelimelerini, üslubunu hiç değiştirmedi... Ve tüm bu özellikleriyle ona yakın ya da uzak her futbol sevdalısının hayatında önemli bir timsal yeri edindi... Ve tabii ki aramızdan ayrılışının boşluğu da bir o kadar büyük oldu...
Beşiktaş Beni, Ben Beşiktaşı İstiyordum
1945 yılında Bursada doğan ve doğuştan özel bir yeteneğe sahip olan Vedat Okyar, Beşiktaş Dergisinin 2001 yılının Kasım sayısı için kendisiyle yapılan röportajda futbola başlama hikayesini şöyle anlatıyordu: Bakırköy İlkokulunda seçmelere katıldım ve kazandım. Öyle başladı. Çok da sevdiğim bir işti. Bakırköyde, Yücesporda oynadım. Oradan, Selahattin Tortul ağabeyimizin girişimleri ile Erdoğan Şenay ile birlikte Adalet Takımına transfer oldum. Rahmetli babacığım (Rahmi Okyar) Bursasporun kurucularından. Bursasporu kurunca, Bakırköyün dört oyuncusu ben, kaleci Turan, Ersel, Tamer Bursaya gittik. Bursada iken Beşiktaş beni, ben Beşiktaşı istiyordum.
Tek Kuruş Almadan
Vedat Okyar, ilk profesyonel deneyimini yaşadığı Bursasporda, kısa zamanda takımın önemli oyuncularından birisi oldu. Teknik kapasitesi, driplingleri ve oyun kuruculuktaki zekasıyla yeşil-beyazlı takımın maestrosuydu. Bursada yetişmesine rağmen, kendisinin de dile getirdiği gibi küçük yaştan beri gönül verdiği Beşiktaşta oynamak istiyordu. Siyah-Beyaz formayı 1968 yılında sırtına geçiren Vedat Okyarın Beşiktaşa gelişinin de enteresan bir hikayesi vardı: Çok büyük hamleler yapan bir Eskişehir takımı vardı. Amatör Milli Takım maçı için havaalanına indim, bavullarımı bulamadım. Bavullarımı Eskişehirliler kaçırmış. Sonra da beni kaçırdılar. İki gün Eskişehirde kaldım. Rahmetli babacığımın Baba Hakkıya bir sözü vardı. Bu nedenle hiçbir pazarlık yapılmadan Beşiktaşa geldim. Babam Beşiktaşın iki dönem Asbaşkanlığını yaptı. Allah rahmet eylesin, yattığı yerde rahat etsin. Beşiktaşta parasız oynadım ama babamdan belki daha fazlasını aldım. En azından Beşiktaşa verdiğim hizmetin karşılığını para olarak almadım, babacığımdan aldım.
Öyle bir sevgisi, saygısı vardı ki Beşiktaş formasına, onu giydiği her anında yakıştı Siyah-Beyaza. Yine böyle maçlardan birinde hakemin tartışmalı bir pozisyon sonrasında yanına gidip Tekme attın mı? diye sorması üzerine, Evet diye cevap vererek sahayı terk etmek zorunda kalmasının açıklamasını şöyle yapardı Vedat Abi: Hakeme Beşiktaş formasıyla yalan mı söyleyecektim utanmadan?...
41 Yaşına Kadar Futbol Oynadı
1968 ile 1978 yılları arasında yer aldığı Beşiktaş Futbol Takımında 253 maçta oynadı. Tekniğe dayalı futbol kariyeri boyunca hiç sakatlık yaşamadı. Zaman zaman Milli Takımda da yer aldı. Elbette yüzlerce maçın hepsinin onun için ayrı bir önemi vardı. Ama biri vardı ki, yıllarca unutamadığı gibi, defalarca da rüyalarına girdi: Trabzonsporla oynadığımız bir kupa maçıydı. İlk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0 kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. Sonra Lütfü golü attı ve turu geçtik. Golü atınca Lütfünün sevinçten kulağını ısırdım. Maçtan sonra da hastaneye götürdüm.
Çok iyi bir penaltıcı olan Vedat Okyar, Bursaspor ve Beşiktaşta kullandığı 43 penaltıdan 42sini gole çevirerek, bu konudaki ustalığını gösterdi. Zaten Trabzonspor maçında kaçırdığı penaltıdan sonra, bir daha penaltı kullanmaya tövbe etti.
Kısa fasıllarla Diyarbakırspor ve Karagümrük takımlarında da top koşturduktan sonra 42 yaşında futbolu bırakıp, babasının mesleğini yapmaya başladı. 1980li yılların sonuna doğru futbol yazarlığına başladı ve yaptığı muhteşem yorumlarla, kendine has üslubuyla spor basınının vazgeçilmez bir parçası oldu.
Yolculuğuna Mutlu Çıktı
Vedat Abi, geçtiğimiz sezon boyunca takımımıza en çok güvenenlerdendi. Ne zamanki yazısında Ben bu güveni hissettim diye yazdı, biz de rahat bir nefes aldık. Nitekim futbolcularımız da bunu boşa çıkarmadı, hepimiz gibi Vedat Abiyi de sevince boğdu. Biz de bir hevesle gitmiştik onun yanına. Hem bu mutluluğu paylaşmak hem de kendisini ziyaret etmek için... Çünkü bir kulağımız, bir gözümüz hep onun üzerindeydi...
O da şöyle anlatmıştı şampiyonluk sevincini; Tedavi sürecime inanılmaz bir etkisi oldu. Beni moral olarak ayakta tutan en büyük şeylerden biri. Şampiyonluk görüntülerini televizyondan izledim. İlaç gibi geldi. Beşiktaş; Fenerbahçeyi yenip Türkiye Kupasını, Galatasarayı yenip Süper Ligi kazandı. Daha ne olsun. Lig tarihinde kazanılan birçok eğri büğrü şampiyonluk var. Ama ikinci yarıdan itibaren bunu haketti. Çok yakıştı Beşiktaşa...
Ardından bu sezonla ilgili umutlarını da sormuştuk kendisine; Mustafa Denizliyle işbirliği yapmaya devam ettikçe önümüzdeki sezon Avrupa kupalarından bir tanesini mutlaka alacaklarına inanıyorum. Devre arasında da sıkıntıya girmeyecektir Beşiktaş. Zaten bana göre Beşiktaşın kadrosu diğer takımlardan daha iyi. Artık 3-5 ayda bozulacak bir yapıya da sahip değil. Her şey rayına girdi, profeyonelleştiler. Dediğim gibi, Mustafa cin gibidir. Önümüzdeki sezondan da alnının akıyla çıkacaktır.
İşte öyle bir Beşiktaşlıydı o... Taraftarlarımızın Bugün dost yaralanmış, yine gönlüm hoş değil pankartıyla gösterdiği vefayı da gözleri dolarak karşılamıştı; Pankartı görünce çok duygulandım. Zaten oğlum da hemen aradı beni bunu söylemek için. Beşiktaşta forma giyen futbolcuların hepsinin bu vefayı anlamaları lazım. Her zaman söylerim; benim en yakın akrabalarım Beşiktaş taraftarlarıdır, öz akrabalarım değil...
Ayrılırken içimizden de, yazımızın sonunda da Geçmiş olacak dedik, olmadı Vedat Abi... Kaybettik seni... Futbolculuğunda babalarımızın, dedelerimizin; ucundan Beşiktaş aşkı dökülen kaleminle bizim, çocuklarımızın kalbine değip geçtin... Gittin ya; yaşadığın sürece senin gibi Beşiktaşlılığın, adamlığın, mütevazılığın öğretisi olmuşlar ve şimdi senin gibi bu dünyadan göçüp gitmişler için inandığımız, gökyüzünde pırıl pırıl ışıldayanlardan oldun... Biz yine geceleri başımıza göğe kaldırıp buradan sana bakacağız... Ama gittin ya; bil ki artık dünya daha çekilmez oldu...
Futbola az ya da çok bulaşmış, taraflı tarafsız herkes severdi Vedat Abiyi. Hani tersi mümkün olmayan adamlardandı. İster televizyonda izlerken, ister yazılarını okurken, isterse de birebir konuşma fırsatı bulunduğunda insanın içinde sabahlara kadar sohbet isteği uyandırır, yüzünde gülücükler açtırırdı. Hem sevilen hem de sayılan, sadece bu iki özelliğiyle bile ona dair birçok şeyi açıklayan bir karakteri vardı.
Ve tabii ki o kocaman; bitmek, tükenmek, yorulmak bilmeyen Beşiktaş aşkı... Her fırsatta söylerdi; hayattaki en büyük önceliğinin Beşiktaşlılık olduğunu, onu her sıfatının önüne koyduğunu... Futbolculuğunda da, yorumculuğunda da; çizgisini, sıcacık kelimelerini, üslubunu hiç değiştirmedi... Ve tüm bu özellikleriyle ona yakın ya da uzak her futbol sevdalısının hayatında önemli bir timsal yeri edindi... Ve tabii ki aramızdan ayrılışının boşluğu da bir o kadar büyük oldu...
Beşiktaş Beni, Ben Beşiktaşı İstiyordum
1945 yılında Bursada doğan ve doğuştan özel bir yeteneğe sahip olan Vedat Okyar, Beşiktaş Dergisinin 2001 yılının Kasım sayısı için kendisiyle yapılan röportajda futbola başlama hikayesini şöyle anlatıyordu: Bakırköy İlkokulunda seçmelere katıldım ve kazandım. Öyle başladı. Çok da sevdiğim bir işti. Bakırköyde, Yücesporda oynadım. Oradan, Selahattin Tortul ağabeyimizin girişimleri ile Erdoğan Şenay ile birlikte Adalet Takımına transfer oldum. Rahmetli babacığım (Rahmi Okyar) Bursasporun kurucularından. Bursasporu kurunca, Bakırköyün dört oyuncusu ben, kaleci Turan, Ersel, Tamer Bursaya gittik. Bursada iken Beşiktaş beni, ben Beşiktaşı istiyordum.
Tek Kuruş Almadan
Vedat Okyar, ilk profesyonel deneyimini yaşadığı Bursasporda, kısa zamanda takımın önemli oyuncularından birisi oldu. Teknik kapasitesi, driplingleri ve oyun kuruculuktaki zekasıyla yeşil-beyazlı takımın maestrosuydu. Bursada yetişmesine rağmen, kendisinin de dile getirdiği gibi küçük yaştan beri gönül verdiği Beşiktaşta oynamak istiyordu. Siyah-Beyaz formayı 1968 yılında sırtına geçiren Vedat Okyarın Beşiktaşa gelişinin de enteresan bir hikayesi vardı: Çok büyük hamleler yapan bir Eskişehir takımı vardı. Amatör Milli Takım maçı için havaalanına indim, bavullarımı bulamadım. Bavullarımı Eskişehirliler kaçırmış. Sonra da beni kaçırdılar. İki gün Eskişehirde kaldım. Rahmetli babacığımın Baba Hakkıya bir sözü vardı. Bu nedenle hiçbir pazarlık yapılmadan Beşiktaşa geldim. Babam Beşiktaşın iki dönem Asbaşkanlığını yaptı. Allah rahmet eylesin, yattığı yerde rahat etsin. Beşiktaşta parasız oynadım ama babamdan belki daha fazlasını aldım. En azından Beşiktaşa verdiğim hizmetin karşılığını para olarak almadım, babacığımdan aldım.
Öyle bir sevgisi, saygısı vardı ki Beşiktaş formasına, onu giydiği her anında yakıştı Siyah-Beyaza. Yine böyle maçlardan birinde hakemin tartışmalı bir pozisyon sonrasında yanına gidip Tekme attın mı? diye sorması üzerine, Evet diye cevap vererek sahayı terk etmek zorunda kalmasının açıklamasını şöyle yapardı Vedat Abi: Hakeme Beşiktaş formasıyla yalan mı söyleyecektim utanmadan?...
41 Yaşına Kadar Futbol Oynadı
1968 ile 1978 yılları arasında yer aldığı Beşiktaş Futbol Takımında 253 maçta oynadı. Tekniğe dayalı futbol kariyeri boyunca hiç sakatlık yaşamadı. Zaman zaman Milli Takımda da yer aldı. Elbette yüzlerce maçın hepsinin onun için ayrı bir önemi vardı. Ama biri vardı ki, yıllarca unutamadığı gibi, defalarca da rüyalarına girdi: Trabzonsporla oynadığımız bir kupa maçıydı. İlk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0 kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. Sonra Lütfü golü attı ve turu geçtik. Golü atınca Lütfünün sevinçten kulağını ısırdım. Maçtan sonra da hastaneye götürdüm.
Çok iyi bir penaltıcı olan Vedat Okyar, Bursaspor ve Beşiktaşta kullandığı 43 penaltıdan 42sini gole çevirerek, bu konudaki ustalığını gösterdi. Zaten Trabzonspor maçında kaçırdığı penaltıdan sonra, bir daha penaltı kullanmaya tövbe etti.
Kısa fasıllarla Diyarbakırspor ve Karagümrük takımlarında da top koşturduktan sonra 42 yaşında futbolu bırakıp, babasının mesleğini yapmaya başladı. 1980li yılların sonuna doğru futbol yazarlığına başladı ve yaptığı muhteşem yorumlarla, kendine has üslubuyla spor basınının vazgeçilmez bir parçası oldu.
Yolculuğuna Mutlu Çıktı
Vedat Abi, geçtiğimiz sezon boyunca takımımıza en çok güvenenlerdendi. Ne zamanki yazısında Ben bu güveni hissettim diye yazdı, biz de rahat bir nefes aldık. Nitekim futbolcularımız da bunu boşa çıkarmadı, hepimiz gibi Vedat Abiyi de sevince boğdu. Biz de bir hevesle gitmiştik onun yanına. Hem bu mutluluğu paylaşmak hem de kendisini ziyaret etmek için... Çünkü bir kulağımız, bir gözümüz hep onun üzerindeydi...
O da şöyle anlatmıştı şampiyonluk sevincini; Tedavi sürecime inanılmaz bir etkisi oldu. Beni moral olarak ayakta tutan en büyük şeylerden biri. Şampiyonluk görüntülerini televizyondan izledim. İlaç gibi geldi. Beşiktaş; Fenerbahçeyi yenip Türkiye Kupasını, Galatasarayı yenip Süper Ligi kazandı. Daha ne olsun. Lig tarihinde kazanılan birçok eğri büğrü şampiyonluk var. Ama ikinci yarıdan itibaren bunu haketti. Çok yakıştı Beşiktaşa...
Ardından bu sezonla ilgili umutlarını da sormuştuk kendisine; Mustafa Denizliyle işbirliği yapmaya devam ettikçe önümüzdeki sezon Avrupa kupalarından bir tanesini mutlaka alacaklarına inanıyorum. Devre arasında da sıkıntıya girmeyecektir Beşiktaş. Zaten bana göre Beşiktaşın kadrosu diğer takımlardan daha iyi. Artık 3-5 ayda bozulacak bir yapıya da sahip değil. Her şey rayına girdi, profeyonelleştiler. Dediğim gibi, Mustafa cin gibidir. Önümüzdeki sezondan da alnının akıyla çıkacaktır.
İşte öyle bir Beşiktaşlıydı o... Taraftarlarımızın Bugün dost yaralanmış, yine gönlüm hoş değil pankartıyla gösterdiği vefayı da gözleri dolarak karşılamıştı; Pankartı görünce çok duygulandım. Zaten oğlum da hemen aradı beni bunu söylemek için. Beşiktaşta forma giyen futbolcuların hepsinin bu vefayı anlamaları lazım. Her zaman söylerim; benim en yakın akrabalarım Beşiktaş taraftarlarıdır, öz akrabalarım değil...
Ayrılırken içimizden de, yazımızın sonunda da Geçmiş olacak dedik, olmadı Vedat Abi... Kaybettik seni... Futbolculuğunda babalarımızın, dedelerimizin; ucundan Beşiktaş aşkı dökülen kaleminle bizim, çocuklarımızın kalbine değip geçtin... Gittin ya; yaşadığın sürece senin gibi Beşiktaşlılığın, adamlığın, mütevazılığın öğretisi olmuşlar ve şimdi senin gibi bu dünyadan göçüp gitmişler için inandığımız, gökyüzünde pırıl pırıl ışıldayanlardan oldun... Biz yine geceleri başımıza göğe kaldırıp buradan sana bakacağız... Ama gittin ya; bil ki artık dünya daha çekilmez oldu...
Yakışmıyor ölüm hiç bazılarına... Hele sana... Bugün, biraz daha öldü dünya...