Bütün Yönleriyle Futbol Takımımız

ѕσηυη¢υ

кιℓℓ ƒσя &#
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
3,505
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
KrALeX : Küçük Maçların Adamı..
se2hso.jpg

Futbol takımımızın Türkiye`nin çok üzerinde olduğu söylenen kadrosu ile ligi kolayca kazanacağı kanısı kamuoyuna hakim bir görüştü. Ancak kazın ayağı öyle olmadı ve takımımız ligi ikinci tamamladı. Lige oldukça kötü bir başlangıç yapan, deplasmanlarda çok kötü bir performans gösteren, önemli maçlar haricinde zor kazanan bir takım görüntüsü çizen takımımızın aldığı ikincilik şaşırtıcı değil aslında.

Bazılarınca, takımımızın önemli maçları kazanan bir final takımı olduğu söylenip durdu. Onlara göre takımımız sadece derbileri ve ilk 4`e giren takımları yense yetecekti. Son 5 haftaya girene kadar bu görüşü savunanlar haklı gibi göründü. Çünkü takımımız Galatasaray`ı içerde, Beşiktaş`ı içerde ve dışarda, Trabzon`u içerde, Sivas`ı içerde-dışarıda yenmeyi başarmıştı.

Ancak sıra gerçek finale geldiği zaman işin rengi değişti. Galatasaray`la deplasmanda oynayacağımız maçı kazanırsak veya berabere bitirirsek büyük ihtimalle şampiyon olacaktık. O ana kadar derbilerde harika bir performans ortaya koyan takımımız, bu büyük finalde Galatasaray`a yediği komik bir golle yenildi. Bu komik golü yemek bile gereken konsantrasyonun oluşturulamadığının kanıtıydı aslında.

TATLI BİR RÜYA: AVRUPA
Ligde 73 puanla ikinci olan takımımız şampiyonlar Ligi`nde ise müthişti. Ön elemelerde Anderlecht`i içerde-dışarda yenerek gruplara kaldı. Fenerbahçemizi grubunda tamamı kendi liglerinde şampiyon olmuş rakipler bekliyordu. İtalya şampiyonu Inter, Hollanda şampiyonu PSV ve Rus şampiyonu CSKA`ya karşı Türkiye şampiyonu Fenerbahçe.

Takımımız grup maçlarına müthiş bir başlangıç yaptı. Saracoğılunda İtalyan devi Inter`i rüya gibi bir oyunla, sayısız gol fırsatlarını kaçırarak 1-0 yendi. Saracoğlu`nu rakipler için bir cehenneme çevirdi. PSV ve CSKA`da buradan çıkmayı başaramadı. Takımımız grup maçlarındaki tek mağlubiyetini Inter`e karşı alarak grubundan, bir Türk Takımının toplamayı başardığı en yüksek puanı alarak çıktı.

İkinci turdaki rakibimiz UEFA tarafından en başarılı takım olarak gösterilen İspanya`nın Sevilla takımıydı. Bazıları onları dünyanın en iyi futbol oynayan takımı olarak gösteriyor ve Fenerbahçemizin hiç bir şansının olmadığını yazıyordu. Hatta "bikini giyerim" diyerek iddialarını ortaya koyuyorlardı.

Ancak Fenerbahçemiz bütün bu önyargıları yerle bir ederek gücünü dünyaya gösterdi. Sevilla`yı Saracoğlu`nda 3-2 yenmeyi başardı. Deplasmanda ise kabus gibi başlayan maç içinde bin bir harikayı barındıran bir hayal gibi bitti. Volkan`ın yediği iki manasız golle 2-0 geriye düşen takımımız maçı asla bırakmadı ve büyük bir inatla devam ettirdiği mücadelesinin karşılığını Deivid`in iki golüyle aldı. Normal sürenin 3-2 bitmesiyle uzayan müsabaka, uzatma dakikalarında da gol gelmeyince penaltılara kaldı. Yediği 2 golle tepki çeken Volkan, penaltı atışlarında devleşti ve takımımız tarihimizde ilk defa olmak üzere Şampiyonlar Ligi`nde çeyrek finale kaldı.

Çeyrek Final rakibimiz dünyanın en pahalı kadrosuna sahip İngiliz Chelsea takımı oldu. Kamuoyu yine favori olarak İngilizleri görüyor ve Fenerbahçemize hiç şans tanımıyordu. Ancak bizimkiler Avrupa`da bir başka top oynuyorlardı. Ve Rus sermayesi desteğiyle büyüyen Chelsea`yi ilk yarıdaki tutuk oyunumuza rağmen Saracoğlu`nun çimlerine gömmeyi başarmıştık. Fenerbahçe`nin gücünü bilmeden ahkam kesenlerin dizleri titremeye başlamıştı yine. Yoksa Fenerbahçe Chelsea`yi de aşacak mıydı?

Stanford Bridge`deki maç da klasik olarak yediğimiiz golle başladı. Maçın başında yediğimiz bir golle 1-0 geriye düşmüştük. Ancak ilk yarının ortalarına doğru sazı eline alan futbolcularımız sahanın hakimi olmuştu. İlk yarının sonlarına doğru 1-0 mağlup olmamıza rağmen, tırnaklarını kemiren İngilizleri görmek büyük keyifti doğrusu. İkinci yarı boyunca baskılı oyunumuzu sürdürdük. Biz bastırıyorduk tribündeki Chelsea`liler titriyor. Avram Grant kulübede tepiniyordu. Ancak bu sefer başaramadık. Maçın son dakikalarında top yekun gol için bastırınca gelen İngiliz golü bütün ümitlerimizi çökertti ve yarı Finale kalan takım Chelsea oldu.

Fenerbahçemizin bu yıl ki Avrupa macerası rüya gibi geçti. Muhteşemdi, doyurucuydu. Bu anları bize yaşatanlara sonsuz teşekkürler.

BÜYÜK İKİLEM
Takımımızın ligdeki başarısızlığına karşılık Avrupa`da gösterdiği müthiş performans kafaları karıştırdı. Şu anda bile bir çok kişi bu takımın başarılı mı, başarısız mı olduğuna karar veremiyor. Kimileri sezonu kupa almadan kapayan takımımızı başarısız sayarken, kimileri de "her sene çeyrek final oynayalım, her sene ikinci olalım" diyor.

Genel olarak baktığımızda takımımız tarihinde ilk kez Avrupa`da Nisan ayının ortalarını görmüş, ligde şampiyonluğu son ana kadar kovalamış, Fortis Türkiye Kupası`nda da yarı final oynamış. Yani yarıştığı her kulvarda iddiasını ortaya koymuş. Böyle bir takıma normalde başarısız demek hayli zor. Ancak söz konusu Fenerbahçe olunca Şampiyonluklardan başka hiç bir şey taraftarı tatmin etmiyor.

HER MAÇA KONSANTRE OLAMAMA SORUNU
Sezon boyunca baktığımızda Fenerbahçemizin Avrupa kupası maçları ve derbilerde çok iyi bir performans gösterdiğini görüyoruz. Ancak bu durum Anadolu takımlarıyla yaptığımız maçlarda özellikle deplasmandaysak tersine dönüveriyor. Futbolcularımız bu maçlarda gerektiği şekilde mücadele etmiyor, kazanma azmini bir türlü göremiyoruz.

Totalde bakıldığında biz şampiyonluğu Galatasaray`a kaybetmiyoruz aslında. İkili averaja baktığımızda onlardan öndeyiz yani aynı puanda olsak bile şampiyon biz oluruz. Derbilerde bir sorun yok, bu sene büyük patlama yapan ve her türlü övgüyü hakeden Sivasspor`u da iki maçta da yenmişiz. Yani bu şu demek biz şampiyonluğu iddiasız takımlara kaptırmışız.

Bu maçlarda kazanma azmini gösterememizin sebebini bulduğumuzda, çözümünü de buluruz. Neden bazı maçlarda konsantre olamıyoruz?

1- Futbolcular yeterli motive edilmiyor olabilirler: Böyle bir problemin olduğunu doğru kabul edebiliriz. Çünkü istisnalardan bahsetmiyoruz, genel bir durumu konuşuyoruz. Bu maçları kaybetmemizin sebebi motivasyon eksikliği. Futbolcuları motive etme sorumluluğu teknik direktörde. Teknik direktör bu motivasyonu yeterince sağlayamıyorsa ne olacak? Gönderilmeli mi? Asla... Çünkü görev yapıtğı 2 sene boyuncu takımı bir kez şampiyon ve bir kez de 2.yapan, Şampiyonlar Ligi`nde çeyrek final oynatan bir hocayı kovarsanız görev verecek yeni bir hoca bulamayabilirsiniz. Ayrıca Zico`nun her maçta gerekli motivasyonu sağlayamaması kötü hoca olduğu anlamına gelmez.

Böyle bir problem varsa ve aşılamıyorsa futbolculara psikolojik destek sağlanması düşünülmelidir. Hocanın yapamadığını bir mentör pekala yapabilir. Futbol bir ekip işi olduğuna göre. Teknik direktöre yardımcı olan, yardımcı antrenörler, kaleci antrenörleri, kondüsyonerler, sağlık ekibi olduğuna göre bir mentörle çalışmakta garip bir şey olmaz.

2- Her maça tek forvetle çıkmamız hücum gücümüzü azaltıyor: Bütün sezona hakim olan bu eleştiriyi yapanlar, "Avrupa maçları ile derbi maçlara tek forvetle çıkılsın ama Anadolu takımları ile oynarken tek forvet oynamak büyük takıma yakışmıyor" diyorlardı. Bu eleştiriyi en yüksek sesle eski futbolcumuz Rıdvan Dilmen dile getirdi. Teknik direktörümüz Zico ise, Hücum oyuncusu olarak sadece santroforun düşünülmemesi gerektiğini, Fenerbahçe`nin hücuma yardım eden orta saha elemanları ile 5 forvetle hücum ettiğini söylüyordu.

Geçtiğimiz sezonu ve alınan sonuçları ve bazı maçlarda oyun içinde sistem değişikliğine gidilerek çift forvete dönüldüğünde yakalanan galibiyetler eleştirinin pek de boş olmadığını kanıtlıyor. Teknik heyetin bu eleştirilere kulağını kapamak yerine, önerilen sistemi denemesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Çünkü, Belediye, Bursa ve Ankaraspor gibi takımlara kaybettiğimiz puanları bir türlü unutamıyoruz.

3- Disiplin Sorunu: Geçtiğimiz sezon yapılan eleştirilerin biri de Zico`nun takımda disiplini sağlayamadığıydı. Bunun pek geçerli bir argüman olmadığını yaşadığımız tecrübelerle gördük. Zico`nun babacanca davranışının pek çok olası krizi başlamadan bitirdiğini hep beraber yaşadık. bu kadar yıldızın top koşturduğu bu takımda başarıyı sadece katı bir Prusya disiplini uygulayarak yakalayamayacağımızı biliyoruz. Başarıya ulaşmak için uzlaşmacı, esnek ama hiç bir zaman iplerin kendi olmadığını hissettirmeyerek haraket etmek şart. Tek bir istisna dışında Zico`nun bunu hakkıyla yaptığını söyleyebiliriz. Ankaraspor maçında son dakikalarda kazandığımız penaltıyı, penaltıcımız Alex iken, Kezman`ın büyük ısrarıyla penaltıyı atması ve kaçırması da şampiyonluk yolunda takımımıza büyük yara verdi.

Sonuç olarak şampiyonluğu kendi ellerimizle ezeli rakibimize verdik. Bu büyük acıyı son 3 yılda iki kere yaşadık. Denizli faciasından sonra bir daha asla böyle bir durumla karşı karşıya kalmayacağımızı. Çünkü yaşadığımız o büyük ızdıraptan gerekli dersleri çıkarıp, gerekli önlemleri alacağımızı sanmıştık ama maalesef olmadı. Yine koca bir sezonu tek bir maça bağladık, yine kolay görünen bir çok maçta puan kaybettik. Gerekli önlemlerin ne olduğunu Denizli`de kaybedilen şampiyonluğun acısı ve bir sonraki sezon olan 100. yılımızda şampiyonluğu yakalayabilmenin hırsı ile yeterince tartıştığımız söylenemez.

NELER YAPMALI
Bir takımda değişiklik yapmanın temel yolu transferlerdir. Eksiklerinizi gediklerinizi tesbit eder, sestem ve bünyenize uyum sağlayacak futbolcuları alır ve gediklerinizi kapatırsınız. Fenerbahçemiz genelde yabancı transferlerini gayet başarılı yapıyor. 100. yılımızda başkanımızın istifasının ardından meydana gelen boşluk sebebiyle yapılan acele transferlerin bir kısmından tam verim alamamamız dışında bu konuda yabancı futbolcularından en çok yararlanan kulüp olmamız yabancı transfer politikamızın doğruluğunu gösteriyor.

Peki ya yerli transferler? 2003-2004 sezonu başlarken büyük bir starateji değişikliğine gidilerek o zamanın Ümit Milli takım oyuncularının neredeyse tamamı transfer edilmişti. Bu operasyonun meyvelerini aldık. O futbolcuların iskeletini oluşturduğu takım 3 sene içinde Daum önderliğinde 2 kez şampiyon ve 1 kez de ikinci oldu. Ancak Fenerbahçe`nin geniş kapsamlı yeni bir yerli oyuncu operasyonuna ihtiyacı olduğu açık. Bu ihtiyacın asıl sebebi yabancı sınırlaması. Sınırlama olduğu müddetçe yerli oyunculara büyük önem vermek zorundayız. Geçen sene olduğu gibi yeni Gökhan Gönül`leri sürekli bulmalıyız. Ancak ülkemizin yetenekli futbolcu konusunda verimli bir ülke olmadığı da açık... Liglerde oynayan binlerce futbolcudan transfer edilmesinde ittifak edeceğimiz oyuncu sayısı 3-5`i ne yazık ki geçemiyor. Onların fiyatları da rekabetin olmadığı bu alanda Mehmet Topuz örneğinde olduğu gibi 11 milyon dolar gibi uçuk seviyelere yükseliyor.

Yeterli sayıda İyi futbolcu yetişmediğine göre, takımımızda oynayacak kapasitede oynayabilecek futbolcuların çoğu da rakiplerimizde olduğuna göre yeni stratejimizin bu takımlardan oyuncu transfer edip etmemek olması yeniden düşünülmelidir. Büyük takımdan transfer zordur ama Kayseri`den Mehmet Topuz`u almak çok mu kolay? Ayrıca yapacağınız transferin hem kendi kadronuzu güçlendireceğini hem de rakibi zayıflatacağını düşünürsek verdiğimiz paranın karşılığını katlamalı olarak alacağımız da bir gerçek.

KALECİ SORUNU
İkinci kalecimiz Serdar takımımızdan ayrıldı. Volkan tek başına kaldı. Bu durum karşısında şöyle bir ikilemi yaşıyoruz. Kadromuzda oluşan kaleci boşluğu yıllardır uyguladığımız gibi, yerli bir kaleciyle mi doldurulmalı? Yerli kaleci kullanmanın en büyük avantajı yabancı sınırlamasının olduğunu düşünürsek, kontenjanımızdan birinini kaleciye kullanmamamız. "Kaleci bir takımın yarısıdır" belki abartılı bir söz ama bu abartı kalecinin önemini asla azaltmaz. Volkan`ın iyi bir kaleci olduğunu biliyoruz. Ancak son 2 sezondur yediği hatalı goller kendisinde bir konsantrasyon eksikliği olduğunu gösteriyor. Hem Avrupa kupalarında hem ligde defalarca tekrarlanan hatalı gol yeme serileri yabancı kaleci transfer etme seçeneğini ciddi biçimde düşünmemizi bizce gerektirmektedir.

BİR TARAF YAPILIRKEN DİĞER TARAF BOZULUYOR
Fenerbahçemiz yıllardır yaptığı flaş transferle tüm dünya kamuoyunu sarsıyor. Hepimiz bundan büyük bir mutluluk ve gurur duyuyoruz. Rakiplerimizin aklının alamayacağı transferler bir bir gerçekleştiriliyor. Hiç birimiz artık "yok artık bu da olmaz, bu adam Fener`e gelmez" diyemiyoruz.

Ancak genel transfer politikamıza baktığımızda yapılan flaş transferlere rağmen hatlarımızdan biri güçlendirilirken diğer hatlar giden futbolcular yüzünden zaafa uğruyor. Örneğin; yıllardır sağ ve sol beklerin yetersizliği konuşulur ve orta saha forvet övgüler alırken. Bu sene beklerimizi övüp forvetimizin yetersizliğini konuşuyoruz. Her sene bir yıldız transferine hiç bir itirazımız yok. Ancak sadece yıldız transferine odaklanıp büyük resmi gözden kaçırmamalı ve takımımızın eksikleri elden geldiğince giderilmeli.

GEREKLİ TRANSFERLER
Fenerbahçemizde atılan gollerin çok önemli bir kısmını orta saha oyuncularımız atıyor. Ancak onların asli görevi gol atmak değil gol hazırlamak. Elimizdeki Alex gibi bir yıldızdan yüksek verimi almak için önüne çok iyi forvet oyuncuları koymak zorundayız. Böylece Alex de rahatlar ve verimi yükselir asli işine daha çok yoğunlaşabilir. Yani takımımızın çok iyi forvet oyuncularıyla takviye edilmesi gerekir.

Serdar`ın gidişiyle kaleci eksikliği oluştu. Kaleci transferini en kısa zamanda yerli, yabancı tercihini de düşünerek yapmak lazım.

Maldonado transfer edileli kısa bir süre oldu. Bir futbocu hakkında karar vermek için kısa bir süre geçti ancak taraftarımızda bu transferden genel bir hoşnutsuzluk duygusu oluştu. İnsanın Appiah`ın ilk sene oynadığı oyunu, Aurelio`nın yıllardır istikrarını bozmadan sürdürdüğü muhteşem futbolunu seyrettikten sonra Maldonado`nun oyunundan hoşnut kalması biraz zor. Appiah`ın durumuna, Deniz`in sakatlığının geçip geçmemesine bağlı olarak ön libero diye tabir edilen bu bölge için karar verilmelidir. Bu kadar kısa sürede Maldonado ile yolları ayırmak şık görünmeyebilir ama genel bir değerlendirme yapılarak bu konu karara bağlanmalıdır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi yerli futbolcu konusunda sağlam adımlar atılmalıdır. Yıllardır başka takımlardan tek bir yerli yıldız transfer edilememiştir. Trabzon`dan Gökdeniz ve Fatih Tekke transfer edilmek istendi başarılamadı. Inter`den Emre Belözoğlu alınıyordu olmadı. Bu kadar başarısız transfer girişiminden sonra yıldız Türk futbolcu transferi istiyor ve bekliyoruz.

TEKNİK DİREKTÖR PROBLEMİ
100. yılımızda bir çok ünlü teknik adamla anlaşacağımız yollu haberler medyada dolaşırken, yönetimimiz fazla tecrübesi olmayan Zico`yu takımımızın başına getirdi. Beklentilerin yüksek olduğu 100. yıl öncesi bu tercih yönetimimiz açısından büyük bir risk taşıyordu. Ancak risk alındı ama başarı da geldi. Zico takımımızı 100. yılımızda şampiyon yaptı ayrıca takımımızı yıllarıdır süren negatif sonuçları tersine çevirerek Avrupa`da bambaşka bir kimliğe büründürdü. Avrupa`da geldiğinden beri çok başarılı bir garifik yakalandı. Bu sezon ise şampiyon olamadık. Yabancı bir ülkede yoldan geçen insanlara bu tabloyu ortaya koyarak "Zico başarılı mı?" diye sorsanız, hiç kuşkusuz herkes Zico`nun başarılı olduğunu söyleyecektir.

Aslında taraftarımızın büyük bir kısmı da Zico ile devam edilmesinden yana. Antu ana sayfada yaptığımız ankette taraftarlarımızın yüzde 65`i Zico`yla yola devam edilmesini istiyor. Her zaman eleştirilerin odağında olan teknik direktörlük kurumu çin oldukça yüksek bir oran bu.

Mayıs ayının 31`inde Zico`nun sözleşmesi doluyor. Ancak yönetimimiz sebebini anlayamadığımız bir şekilde hala Zico`yla anlaşmış değil. Zico anlaşma konusunda niyetini belli ettiği ve artık basın aracılığıyla "neden hala ağırdan alıyorlar anlam veremiyorum" yollu sitemlerde bulunmaya başladığı halde bu konuda yönetimimizden şu ana kadar bir ses çıkmış değil. Bu işin bu kadar uzatılması, sonunda anlaşsak bile önümüzdeki zamanlarda kesinlikle göreceğimiz gibi büyük zararlar verecektir. Şu aşamadan sonra anlaşsak, "Yerine adam aradılar ama bulamayınca Zico`yla sözleşme yenilediler" diyeceklerdir. Anlaşma yapmazsak yeni teknik direktörün bu zamandan sonra sağayacağı katkı tartışılır. Yönetimimiz elini çabuk tutarak taraftarlarımızın yüreğini ferahlatacak bir açıklamayı en kısa zamanda yapmalıdır.

SAĞLIK EKİBİ
Pierre Arzuman`ın kulüp doktoru olmasından sonra sakat futbolcularımızın iyileşme süreçlerinin uzaması taraftarlarımızın yoğun eleştirilerine sebep olmaktadır. Deniz`in aylardır süren sakatlığı, yanlış tedavi sonucu Appiah`ın futbol hayatının bitme noktasına geldiği iddialarına, son olarak "Bir hafta sonra sahalarda" diye açıklanan Roberto Carlos`un sezonu kapaması eklenince bu konuda sağlıklı bir açıklama yapılmasını beklemek hakkımız haline gelmiştir. Sakatlanan futbolcularımızın durumu saklanmadan, gizlenmeden kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu konudaki soru işaretleri, şüpheler ortadan kaldırılmalıdır. Eleştiri oklarının hedefindeki sağlık ekibi, geniş kapsamlı bir basın toplantısı düzenlemeli ve merak edilen konulara ayrıntılı açıklamalar getirilmelidir. Eğer ortada bir başarısızlık varsa takımımızın en önemli unsurlarından biri olan sağlık ekibinde yeniden yapılanmaya gidilmelidir.

Bu görüşler ve eleştiriler tabi ki Antu üyelerini ve tüm taraftarımızı bağlamamaktadır. Bunları bitmiş bir sezonun ardından takımımızın iyiye, güzele ulaxşmasını istediğimiz için tartışmaya açıyoruz. Forumlarımızda gerekli tartışmaları yaptıktan sonra bir dosya haline getirip yönetimimize sunmayı düşünüyoruz. Bu konulardaki değerli görüşlerinizden alınacak derslerle çok daha iyi yerlere gelineceğinin inancını taşıyoruz.

Bu kısımda sadece futbol takımımızla ilgili konuları tartışacağız. Ancak bu tartışmalar bununla sınırlı kalmayacak, Fenerbahçemizin her unsuru mercek altına yatırılarak tartışmaya açılacak sizlerden değerli görüş ve eleştirileriniz istenecektir.


Antu-Fenerbahçe Taraftarının Resmi Sitesi
 
FutboL varsayımLar üzerine işLemiyor işte...
Kim daha çok inandıysa şu an şampiyondur.kişiseL görüşüm GS FB den çokda iyi oynamadı ama fenerbahçeden çok daha fazLa inandıLar ve kendiLerine güvendiLer...
Seneyi bekleyecez bakalım...inşallah böle hatalarımız dewam etmez...
 
bütün bu yazılanlar doğru ama şuda var gs nin avrupadaki halini herkes gördü rezil oldu döndü ama lig de nasıl oldu da şampiyon oldu hakemlerle kazandıkları haksız puanlar buna büyük ölçüde neden oldu lig başından beri ama gs yönetimi kendilerinin kazandıgı bu puanları kapatmak için bizim lehimizie ilk defa hata olan kayseri maçını gösterdi ama daha sonra gençler maçını hakemle kazanınca sustu bu gs medya sı da bu konuları hiç konuşmadı Galatasaray`a yediği komik bir golle yenildi Fenerbahçe ve orda şampiyonluk gitti bizim açımızdan ki bölümü ise belli ankaragücüne hakemle kaybettimiz puan bursa ya yedek kadro ile çıkmamız ve ankaraspor maçında son dakika da yenilen gol ibb maçlarında kaçan puanlar yani konsantrasyon ve kadro da ki gereksz çok rotasyondan giden puanlar gelecek sezon için zico nun mutlaka kalması serdar ayrıldıgı için kaleci alınması ve kezmanın yanına transfer edilecek kanoute gibi bi oyuncu ile ve defansa yedege alınacak bi oyuncu ile ve alternatif için başka mevikilere alınacak oyuncularla birlikte gereken transferler yapılmış olacak
 
FutboL varsayımLar üzerine işLemiyor işte...
Kim daha çok inandıysa şu an şampiyondur.kişiseL görüşüm GS FB den çokda iyi oynamadı ama fenerbahçeden çok daha fazLa inandıLar ve kendiLerine güvendiLer...
Seneyi bekleyecez bakalım...inşallah böle hatalarımız dewam etmez...

Aynen katılıyorum oldness_07 bencede bizde tam olark bi inanç yoktu bu sezon sonlarına doğru ama inş seneye daha iyi olcak...
 
AntuSucuk.com Resmi Siteye Baq Peh Peh Peh Fenerın Resmi Sitesi Fenerbahce.orgdur AntuSucuk Değil =)
 
Geri
Üst