Deniz Feneri sanıklarının “uzun tutukluluk” gerekçe gösterilerek tahliye edilmesi, gözleri Ergenekon ve Balyoz gibi davalara çevirdi. Öyle ya, o davalardan iddianameler çıkalı, sanıkların sorguları yapılalı yıllar geçti.
Henüz beklenen tahliyeler gelmedi.
Ama...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ilginç bir açıklama yaptı. Deniz Feneri tahliyelerinin diğer davalara örnek olmasını dileyen Arınç, özetle şöyle konuştu:
“Kalben inanıyorum ki yakın zamanda diğer mahkemeler, heyetler veya hakimler tahliye kararlarını vermeye herhalde başlayacaklar. Başlamaları gerekir, diye söylemek istiyorum. Yoksa bunun izahı olmaz.”
Bülent Arınç’ın açıklaması çok önemli ve alkışlanmalı.
Ama...
Gelin görün ki; gazeteciyiz ve şüphe içimize işlemiş. Soru sormadan, analiz etmeden duramıyoruz.
Ergenekon ve Balyoz gibi davaların siyasi davalar olduğu konusunda, yandaş medya da dahil artık herkes mutabık. Bu davaların yürütülüş biçimine yapılan en büyük eleştiri ise; özel yetkili mahkemelerin tarafsız/bağımsız olmadığı yönünde. HSYK’nın başındaki simin hükümetin Adalet Bakanı olması da bu eleştirilerin gerçekliğinin kanıtlarından sadece biri.
Hal böyleyken, Bülent Arınç’ın yaptığı açıklama ilginç bir noktaya temas ediyor. Umarız Arınç’ın dediği olur ve tutuksuz yargılamalar yapılır, insanlar özgürlüklerine kavuşur.
Ama...
Olur da, mahkemeler tutukluluklarda ısrar eder ve tahliyeler başlamazsa ne olur? Dahası, Bülent Arınç bu duruma ne der?
Tahmin etmek zor değil; “bakın mahkemeler bağımsız, bizim sözümüzü dinlemiyorlar!”
Yani...
Yanisi şu; Başbakan Yardımcısı Arınç’ın açıklamasına rağmen tahliyelerin gerçekleşmemesi, tutuklulukların devam etmesi hem hükümetin hem de yargının “aklanması” olarak propaganda malzemesi yapılabilir.
Bununla birlikte, Deniz Feneri tahliyelerinin arkasında da siyasi iktidarın parmağının olduğu yönündeki eleştirilerin önünün kesilmesi için alan yaratılmış olunur.
Bir taşla birkaç kuş, anlayacağız...
Bülent Arınç, defalarca gazetecilerin tutuklu olmasını da eleştirdi ama değişen bir şey olmadı.
Yargıdaki atamaları “Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor” diye yorumlayan Bülent Arınç’ın samimiyetine inanmalı mıyız acaba?
Henüz beklenen tahliyeler gelmedi.
Ama...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ilginç bir açıklama yaptı. Deniz Feneri tahliyelerinin diğer davalara örnek olmasını dileyen Arınç, özetle şöyle konuştu:
“Kalben inanıyorum ki yakın zamanda diğer mahkemeler, heyetler veya hakimler tahliye kararlarını vermeye herhalde başlayacaklar. Başlamaları gerekir, diye söylemek istiyorum. Yoksa bunun izahı olmaz.”
Bülent Arınç’ın açıklaması çok önemli ve alkışlanmalı.
Ama...
Gelin görün ki; gazeteciyiz ve şüphe içimize işlemiş. Soru sormadan, analiz etmeden duramıyoruz.
Ergenekon ve Balyoz gibi davaların siyasi davalar olduğu konusunda, yandaş medya da dahil artık herkes mutabık. Bu davaların yürütülüş biçimine yapılan en büyük eleştiri ise; özel yetkili mahkemelerin tarafsız/bağımsız olmadığı yönünde. HSYK’nın başındaki simin hükümetin Adalet Bakanı olması da bu eleştirilerin gerçekliğinin kanıtlarından sadece biri.
Hal böyleyken, Bülent Arınç’ın yaptığı açıklama ilginç bir noktaya temas ediyor. Umarız Arınç’ın dediği olur ve tutuksuz yargılamalar yapılır, insanlar özgürlüklerine kavuşur.
Ama...
Olur da, mahkemeler tutukluluklarda ısrar eder ve tahliyeler başlamazsa ne olur? Dahası, Bülent Arınç bu duruma ne der?
Tahmin etmek zor değil; “bakın mahkemeler bağımsız, bizim sözümüzü dinlemiyorlar!”
Yani...
Yanisi şu; Başbakan Yardımcısı Arınç’ın açıklamasına rağmen tahliyelerin gerçekleşmemesi, tutuklulukların devam etmesi hem hükümetin hem de yargının “aklanması” olarak propaganda malzemesi yapılabilir.
Bununla birlikte, Deniz Feneri tahliyelerinin arkasında da siyasi iktidarın parmağının olduğu yönündeki eleştirilerin önünün kesilmesi için alan yaratılmış olunur.
Bir taşla birkaç kuş, anlayacağız...
Bülent Arınç, defalarca gazetecilerin tutuklu olmasını da eleştirdi ama değişen bir şey olmadı.
Yargıdaki atamaları “Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor” diye yorumlayan Bülent Arınç’ın samimiyetine inanmalı mıyız acaba?