sherif
HACKHELL İN SHERİFİ
- Katılım
- 8 Kas 2005
- Mesajlar
- 1,033
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Allah, kudretiyle yarattığı Güneşte, yeniden kuvvet ve enerji yaratıyor. Bu başlı başına bir mucize... Bunun bir benzeri de deryada... Güneşteki lavlara bedel onda balıklar yüzüyorlar... Allah, kudretiyle gezdirdiği deryada, yüzen varlıklar yaratıyor. Bu da bir başka mucize...
İnsan ne Güneşe benziyor, ne denize... Ondaki sanatın parlaklığı Güneşi gölgede bırakıyor... Ondaki duyguların hareketi dünyayı fersah fersah geçiyor..
Allah, kudretiyle yarattığı insana bir de kuvvet bahşetmiş... Ama, bu kuvvet Güneşinkine hiç benzemiyor... Kullanılması ve farklı seviyelerde sarf edilmesi insanın eline verilmiş.. İrade denilen bir başka mucize ile... Demek ki Allah, iradesiyle yarattığı insana bir de irade takmış...
İş bununla da kalmamış... Ona ilim vermiş, görme vermiş, işitme vermiş... Bu da ayrı bir mucize.
Ve insanın en önemli bir cihetini gözlerimiz önüne seren bir hakikat dersi: "İnsan, şuun-u İlâhiyyenin bir mikyası..." (Sözler)
İnsanda da merhamet var, şefkat var, gazap var... Bu da bir başka mucize... Allah rahmetiyle, merhametiyle yarattığı insana, şefkat ve merhamet takmış... O da muhtaçlara, çocuklara, kuzulara, kuşlara merhamet edebiliyor...
Allah'ın bir de gazabı var... Emrini dinlemeyen, varlığını kabul etmeyen kullarını azaba uğratıyor... Bunun da bir misali insanda... Sözünü dinlemeyen çocuğunu dövüyor, emrini tutmayan memuruna ceza veriyor... Bu da yine apayrı bir mu'cize...
Misaller çoğaldığında, şu ayetin hakikati güneş gibi ortaya çıkar...
"Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım."
İbadete "marifet" manası da verildiğini dikkate alırsak sözünü ettiğimiz meseleleri şöyle özetleyebiliriz.
Biz, Allah'ı tanımak, O'na iman etmek ve O'nun emrine ram olmak için yaratılmışız...
Önce var edilmişiz, sonra bizden bizi var edenin varlığına iman etmemiz istenmiş.. Demek ki varlığımızın birinci gayesi O'nun varlığını bilmek...
Bize kuvvet verilmiş ve sonra teklif gelmiş: "Allah'ın her şeye kadir olduğuna iman et", diye...
Demek ki insana kuvvet verilmesinin birinci gayesi Allah'ın Kadir olduğunu bilmesi... O aciz kuvvetiyle kendi dünyevî işlerini görmesi ise ikinci bir gaye...
İnsana merhamet verilmiş.. Sonra Allah'ın "Rahman, Rahim" olduğuna inanması istenmiş. Bu merhametten birinci gaye o isimlere imandır.. Diğer canlılara merhamet etmesi ikinci gaye..
İnsana gazap verilmiş, Allah'a asî olduğu takdirde ceza göreceğine inansın diye... Emrini dinlemeyenlere gazap etmesi ikinci gaye...
Bütün sıfatlar ve şuunat bunlara kıyas edildiğinde, insanın varlığından, tut, kuvvetine, iradesine, sevgisine, gazabına kadar her şeyiyle bir marifet hazinesi, bir iman menbaı olduğu görülür...
İnsan hayatı "kudretin gizli definelerini açacak bir anahtar külçesi" (Sözler) şeklinde tarif edilmiş.
Demek ki insan, kendini yaratılış gayesinde kullanmadığı takdirde, hazine anahtarlarını denize atmış olur. Artık aciz mahlukata dilencilik etmek bu gafil insana vacip olmuştur...
Geliniz anahtarlarımıza sahip olalım..
Düşmanımız çok ve en birincisi de kendi içimizde...
İnsan ne Güneşe benziyor, ne denize... Ondaki sanatın parlaklığı Güneşi gölgede bırakıyor... Ondaki duyguların hareketi dünyayı fersah fersah geçiyor..
Allah, kudretiyle yarattığı insana bir de kuvvet bahşetmiş... Ama, bu kuvvet Güneşinkine hiç benzemiyor... Kullanılması ve farklı seviyelerde sarf edilmesi insanın eline verilmiş.. İrade denilen bir başka mucize ile... Demek ki Allah, iradesiyle yarattığı insana bir de irade takmış...
İş bununla da kalmamış... Ona ilim vermiş, görme vermiş, işitme vermiş... Bu da ayrı bir mucize.
Ve insanın en önemli bir cihetini gözlerimiz önüne seren bir hakikat dersi: "İnsan, şuun-u İlâhiyyenin bir mikyası..." (Sözler)
İnsanda da merhamet var, şefkat var, gazap var... Bu da bir başka mucize... Allah rahmetiyle, merhametiyle yarattığı insana, şefkat ve merhamet takmış... O da muhtaçlara, çocuklara, kuzulara, kuşlara merhamet edebiliyor...
Allah'ın bir de gazabı var... Emrini dinlemeyen, varlığını kabul etmeyen kullarını azaba uğratıyor... Bunun da bir misali insanda... Sözünü dinlemeyen çocuğunu dövüyor, emrini tutmayan memuruna ceza veriyor... Bu da yine apayrı bir mu'cize...
Misaller çoğaldığında, şu ayetin hakikati güneş gibi ortaya çıkar...
"Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım."
İbadete "marifet" manası da verildiğini dikkate alırsak sözünü ettiğimiz meseleleri şöyle özetleyebiliriz.
Biz, Allah'ı tanımak, O'na iman etmek ve O'nun emrine ram olmak için yaratılmışız...
Önce var edilmişiz, sonra bizden bizi var edenin varlığına iman etmemiz istenmiş.. Demek ki varlığımızın birinci gayesi O'nun varlığını bilmek...
Bize kuvvet verilmiş ve sonra teklif gelmiş: "Allah'ın her şeye kadir olduğuna iman et", diye...
Demek ki insana kuvvet verilmesinin birinci gayesi Allah'ın Kadir olduğunu bilmesi... O aciz kuvvetiyle kendi dünyevî işlerini görmesi ise ikinci bir gaye...
İnsana merhamet verilmiş.. Sonra Allah'ın "Rahman, Rahim" olduğuna inanması istenmiş. Bu merhametten birinci gaye o isimlere imandır.. Diğer canlılara merhamet etmesi ikinci gaye..
İnsana gazap verilmiş, Allah'a asî olduğu takdirde ceza göreceğine inansın diye... Emrini dinlemeyenlere gazap etmesi ikinci gaye...
Bütün sıfatlar ve şuunat bunlara kıyas edildiğinde, insanın varlığından, tut, kuvvetine, iradesine, sevgisine, gazabına kadar her şeyiyle bir marifet hazinesi, bir iman menbaı olduğu görülür...
İnsan hayatı "kudretin gizli definelerini açacak bir anahtar külçesi" (Sözler) şeklinde tarif edilmiş.
Demek ki insan, kendini yaratılış gayesinde kullanmadığı takdirde, hazine anahtarlarını denize atmış olur. Artık aciz mahlukata dilencilik etmek bu gafil insana vacip olmuştur...
Geliniz anahtarlarımıza sahip olalım..
Düşmanımız çok ve en birincisi de kendi içimizde...
