Ayna ayna güzel ayna, söyle benden büyük var mı?

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
AYNA AYNA GÜZEL AYNA

SÖYLE BENDEN BÜYÜK VAR MI?



Güç insanı bu hâle getiriyor demek ki.. Bir süre sonra güç sâhibi kendi gücüne esir oluyor. Kendi gücünün emrine, güdümüne, kontrolüne giriyor ve otokontrol sistemi iptal oluyor..

Güç aklî melekeleri dumûra uğratıyor, ihtirasa boğuyor bünyeyi.

Geçmiş kinleri, geçmiş hesapları, geçmiş ezilmişlikleri, geçmiş bütün kompleksleri, ertelediği geçmiş kavgaları, ertelediği geçmiş hesapları, ertelediği geçmiş kinleri güçle birlikte insanı ele geçiriyor, damarlarında dolaşmaya başlıyor ve beyin hücrelerini tarassut ediyor, tahakküm ediyor.

Ve bütün söyledikleri, bütün yapıp ettikleri artık gücünün kontrolüne giriyor.

Şuur altına hizmet ediyor insan, gücünün sonsuzluğuna inanmağa başladığında.

Her sabah aynaya bakıyor belki, süzüyor kendini baştan ayağa..

“Ayna ayna, güzel ayna! Söyle benden büyük var mı?”.

Ayna onun istediği cevabı veriyor; “Yok”.

“Bugün hangi tuğlayı çeksem acaba duvardan?” diye soruyor kendine.

Sonra sözün ve gücün olanca şehvetiyle geçiyor kameraların karşısına..

Gençlik yıllarının okumalarından şablonlar vardır kafasında. Yalan Söyleyen Tarih Utansın, Son Devrin Din Mazlumları, Bize Nasıl Kıydınız ve benzeri. Siyâsetin sekerât drajelerinden oluşmuş pek çok retorik servise sunmağa hazırdır hafızasında.

Fütursuzca sarf eder bunları meydanlarda, kameralar önünde.

“On bin, yirmi bin, otuz bin, kırk bin, elli bin insanı acımasızca öldürmüşler” der seçim meydanlarında.

Aradan bir zaman geçer bu kez net, küsûratlı rakam verir, “13.806 kişi öldürülmüştür” der.

Gücüne o kadar inanmaktadır ki, daha evvel verdiği “elli bin” rakamını kendisine kimsenin hatırlatmağa cesaret edemediğinden emindir. Gücüne o kadar inanmaktadır ki, “özür dilemek gerekiyorsa, ben devletim adına özür diliyorum” der.

Devlet onun babasının çiftliğidir.

“Verdimse ben verdim n’olmuş yani” diyenle benzeşir o ân. Aynı güce râm olmak böyle bir şeydir.

Çevresindekiler harekete geçer hemen.

“Ne kadar da isâbetli buyurdunuz, biz seksen yıldır nasıl da fark etmedik bu cinayetleri, katliamı, yazıklar olsun bize” diyerek bir koro oluştururlar.

Bir zamanların radikal islâmcısı, sonra HADEP’li Kürtçü olan bir milletvekili, içindeki kemiksiz liberali keşfetmiş ve onun partisinden vekil seçilmiştir. Âdeta kameraların karşısında devam ettirir hayatını. Kin kusar, ağzından salyalar akar. Koronun baş solistidir. Arkasındaki gücün o da farkındadır. Mareşal Fevzi Çakmak’a kadar uzar çatal dili. Saldırır. Hakaretler eder.

O ise sessizce olan biteni izler.. Tepkilere bakar. Kayda değer bir tepki gelmiyorsa krizi tırmandırır, siyâseten nemalanmağa devam eder. Kayda değer bir tepki de gelmez. Çünkü “bir kısım medya”nın yerini hemen hemen tamamı satın alınmış “yandaş medya” almıştır. Devamlı surette alkışlarlar ve alkışlanmaktan büyük haz alır. Gücünün en önemli kaynağı da o bitip tükenmek bilmeyen alkışlardır.

“Ananı da al git” der..

Zerre kadar endişesi yoktur bunu söylerken.. Gücüne inanır. Devletin, ülkenin harcıyla oynar.. Endişesi yoktur, gücüne inanır.. İnsanlık tarihinin en kanlı savaşlarının sebebi olan mezheb ayrımcılığını tahrik eder.. Endişesi yoktur, gücüne inanır. Mahkeme kararı verilmemiş, cezası kesilmemiş insanları cezaevinde tutar. Bir genel başkan, mahrem bir kaset yayınıyla yerinden olur, benzer kasetlerden çok çekmiştir aslında geçmişte, ama bundan rahatsız olmaz, siyaseten nemalanmaya devam eder. Gücüne inanmaktadır çünkü.

Gücüne o kadar inanmaktadır ki, demokrasi ihracına başlar. Daha düne kadar “kardeşim” dediği bir devlet başkanına, odacısını çağırır gibi ismiyle hitap eder. Oysa o devlet başkanı “kardeşim” dediği zaman da “diktatör”dür, çünkü diktatörlük o devlet başkanına babasının mirasıdır. Bölge liderlerinin tamamı diktatördür aslında. Birini Nato harekâtına kurban eder, sokaklarda linç edilmesi “demokrasinin bir icabıdır” ona göre, bundan rahatsızlık duymaz.

Siyâsî tarih bunları hep not eder, bunu unutur, çünkü gücüne çok inanmaktadır.

Güç, kontrolsüz, denetimsiz güç insanı bu hâle getirir.

“Hele bir kışı atlatın” der, deprem sonrası insanlar sokaklarda, çadırlarda zemheri ayazında donarlarken. Bir Bakanı “donuyoruz, yardım” diyenleri azarlar. Bir çocuk soğuktan donarak ölür. “Hele bir kışı atlatın” der.. Gücüne inanmaktadır.

Güç böyle bir şeydir ve insanı bu hâle getirir.

Her gücün bir sonu vardır, nereden besleniyorsa beslensin bir sonu, nereden destekleniyorsa desteklensin bir son kullanılma tarihi vardır.

Ama siyasetçi bundan ders almaz.. Gücüne inanır. Gücünün kontrolüne girer. Onu artık hakikat değil, güç yönetmektedir.

Ve her gücün bir sonu vardır, öyle ya da böyle!...

Adnan İSLAMOĞULLARI
40ambar


K:AYNA AYNA GÜZEL AYNA SÖYLE BENDEN BÜYÜK VAR MI?
 
Geri
Üst