Aydınlardan Ermeni tehcirine özür kampanyası

Fyonb

предате&
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
11,840
Reaction score
0
Puanları
36
Yaş
39
Konum
"..parpaLiaçkimi.."
Bir grup aydın, 1915 Ermeni tehciriyle ilgili bir kamyanya başlattı. “1915’te Osmanlı Ermenilerinin uğradığı ‘büyük felaket’in inkar edilmesini vicdanım kaldırmıyor” diye başlayan imza metni, “Özür diliyorum” başlığını taşıyor.

Akademisyen ve gazetecilerin de içinde bulunduğu bir grup aydının başlattığı ve internet ortamında da sürdürülmesi kararlaştırılan kampanyaya ilişkin olarak görüşlerini dile getiren Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Cengiz Aktar, kampanyanın şahsi bir nitelik taşıdığını ve kimseyi bağlayan bir girişim olmadığını vurguladı. Aktar şöyle dedi:
Haberin devamı


“İşte özür diliyorum. Tüm bunların konuşulmamış olmasından dolayı özür diliyorum. Tüm bunların yeterince paylaşılmamış olmasından özür diliyorum. Bu meselenin üzerinin bir şekilde kapatılmış olmasından özür diliyorum ama bu şahsi bir özür tabii ki... Kimseyi bağlayan bir girişim değil...”

Kampanya metninde, “1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı büyük felakete duyarsız kalınmasını reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” yazıyor.

İmza metnini hazırlayanlar kampanyayı, tarihi sorumluluk karşısında bireysel bir tavır olarak tanımlanıyor. Girişimcilerden Baskın Oran ise şu görüşü savunuyor:

“Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak özür diliyorum. İsteyen diler, isteyen böyle bir şey yoktur deyip yoluna devam eder.”

Bir yıl boyunca devam etmesi planlanan kampanya yılbaşında başlayacak ve internet üzerinden sürdürülecek.


 
bu kampanyayı başlatan vatandaşşş!!!!!
bizden kim özrü diliyecek...vatan askeri düşmanla savaşırken ...ermeniler barındığın ülkeyi arkadan hançerle...sonra türk askeri gelsin bunları kovmasın...arkadaşım hain millete herşey mübahtır...türkleri resmen sıradan geçirmiştir ermeniler...bu kampanyayı başlatanda da kesin ermeni kanı vardır...

işte bu bizde neden bu tür kampanya yok ...çünkü ülkesini seven milletine sahip çıkan yok...bu ermeni sözde kıyım bi kabul edilsin ...işte o zaman yoktan yere hemde biz kıyıma upradığımız halde b.k yedik demektir.....
 
kesinlikle katılıyorum. ben de imzamı atacağım. ermenilere yapılan zulmü yok saymak hiç bir işe yaramaz. türkiye artık inkar politikalarını bırakıp tarihiyle yüzleşmelidir. bu sayede ermenistanın ve diğer devletlerin eline verdiğimiz "soykırım" kozu da birşey ifade etmeyecektir.

teşekkürler bir grup aydın..
 
Ermeni tehcirini inkar edenmi var bir soykırım yapıldıysa ermeniler tarafından
yapılmıştır. Yıllardır ermenilerin sözde Ermeni iddaları için devletimiz arşivleri
açıktır Ruslarda bu konuda olumlu yaklaşıyor Ama malasef iddaa sahibi
ermenilerden olumlu bir yaklaşım yok...Aslına bakarsanız bugünkü PKK nın
yaptıklarıyla o günkü yani osmanlının son dönemlerinde Rusya ve İngilterenin
desteğiyle Ermeni terör örgütünün yaptıkları aynı...Daha çok şey yazılabilir
fakat sözde ermeni saykırımı yazılamazz.Vebali büyüktür...

* * * *
Önyargılı diplomatlar mahçup oldular...

Sözde Ermeni soykırımı iddialarının yeniden gündeme getirilmesi üzerine Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ,tüm dünyaya,'Osmanlı arşivleri başta olmak üzere bu konudaki bütün belge ve bilgileri paylaşmaya hazırız'çağrısı yaptı. Bu çağrı üzerine birçok ülkenin büyükelçiliklerinden ve konsolosluklarından görevli diplomatlar arşivlere akın etti.
Diplomatlar sadece Osmanlı değil,Amerikan, ingiliz, Fransız ve Ruslar'a ait belgeleri de inceledi. TTK'nin elinde, Osmanlı arşivlerinin yanı sıra 100 bin sayfa yabancı ülkelere ait belge bulunuyor.

Özür dilenmeli

Belgeleri gören diplomatların neredeyse tamamı, çok şaşırdı ve ne yapacağını bilemedi. Türkiye'ye karşı önyargıyla hareket ettiklerini kabul eden diplomatlardan bazıları TTK'daki belgelerin kopyalarını alırken, bazıları da raporlar hazırlayarak ülkelerine gönderdi.
Danimarka Büyükelçiliği'nden bir diplomat, İngiliz ve Fransızlara ait belgeleri görünce önyargılı olduğunu kabul etti. Diplomat, 'Türkiye'den özür dilenmesi gerekir' dedi. Türkiye'nin soykırımı iddiaları konusunda bazı adımlar atmaması halinde AB sürecinde zarar göreceği uyarısını yapan İsveçli bir diplomat, önüne konulan bir belgeyi okuyunca donakaldı. Belgede, sözde soykırımı iddialarının ortaya atılmasından sonra Osmanlı devletinin 1919'da 'dört tarafsız ülkeye'resmi bir yazı göndererek, 'iddiaları siz araştırın' diye teklifte bulunduğu yer alıyor. Teklifin yapıldığı ülkeler ise ispanya, Danimarka, Hollanda ve İsveç. Kendi ülkesinin bu çağrıya olumlu yanıt vermediğini öğrenen diplomat, mahcup bir halde TTK'dan ayrıldı.

Her şeye açığız

Bir Fransız diplomat da 'Near East Relief' isimli Halep'teki bir yardım kuruluşunun belgelerini inceledi. Soykırımında öldürüldükleri iddia edilen 485 bin Ermeni'nin Suriye'ye göç etti?ine, Halep'te başgösteren sağlık sorununa müdahale eden tek uluslararası sağlık kuruluşu olan Near East Relief'in, bu Ermenileri tedavi ederek kayıtlarını tuttuğuna ilişkin belge, Fransız diplomatı şaşırttı.


Diplomat, soykırımında öldüğü bildirilen bazı Ermenilerin isimlerini bu belgede görünce ne diyeceğini bilemedi. TTK' ya gelen bir İngiliz diplomata da dönemin İngiliz ordusuna ait bir kripto verildi. Kriptoda Anadolu'daki nüfus yapısı yer alıyor. Belgede 1914-1919 arasında, Ankara'daki Ermeni nüfusun 26 bin arttığı, Kayseri sancağında ise 2 bin azaldığı belirtilerek, Ermenilerin, daha güvenli bölgelere kendi isteği ile göç ettiği ifade ediliyor.

Ercan YAVUZ / ANKARA
Akşam Gazetesi - 21.03.2005
 
kesinlikle katılıyorum. ben de imzamı atacağım. ermenilere yapılan zulmü yok saymak hiç bir işe yaramaz. türkiye artık inkar politikalarını bırakıp tarihiyle yüzleşmelidir. bu sayede ermenistanın ve diğer devletlerin eline verdiğimiz "soykırım" kozu da birşey ifade etmeyecektir.

teşekkürler bir grup aydın..


Dostum rahatsızmısın nesin oku bak ramo46 arkadaşımız sana senin gibilere güzel bir açıklama yazmış ikna ol ve sus...oyuna gelme.....

Ermeni tehcirini inkar edenmi var bir soykırım yapıldıysa ermeniler tarafından
yapılmıştır. Yıllardır ermenilerin sözde Ermeni iddaları için devletimiz arşivleri
açıktır Ruslarda bu konuda olumlu yaklaşıyor Ama malasef iddaa sahibi
ermenilerden olumlu bir yaklaşım yok...Aslına bakarsanız bugünkü PKK nın
yaptıklarıyla o günkü yani osmanlının son dönemlerinde Rusya ve İngilterenin
desteğiyle Ermeni terör örgütünün yaptıkları aynı...Daha çok şey yazılabilir
fakat sözde ermeni saykırımı yazılamazz.Vebali büyüktür...

* * * *
Önyargılı diplomatlar mahçup oldular...

Sözde Ermeni soykırımı iddialarının yeniden gündeme getirilmesi üzerine Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ,tüm dünyaya,'Osmanlı arşivleri başta olmak üzere bu konudaki bütün belge ve bilgileri paylaşmaya hazırız'çağrısı yaptı. Bu çağrı üzerine birçok ülkenin büyükelçiliklerinden ve konsolosluklarından görevli diplomatlar arşivlere akın etti.
Diplomatlar sadece Osmanlı değil,Amerikan, ingiliz, Fransız ve Ruslar'a ait belgeleri de inceledi. TTK'nin elinde, Osmanlı arşivlerinin yanı sıra 100 bin sayfa yabancı ülkelere ait belge bulunuyor.

Özür dilenmeli

Belgeleri gören diplomatların neredeyse tamamı, çok şaşırdı ve ne yapacağını bilemedi. Türkiye'ye karşı önyargıyla hareket ettiklerini kabul eden diplomatlardan bazıları TTK'daki belgelerin kopyalarını alırken, bazıları da raporlar hazırlayarak ülkelerine gönderdi.
Danimarka Büyükelçiliği'nden bir diplomat, İngiliz ve Fransızlara ait belgeleri görünce önyargılı olduğunu kabul etti. Diplomat, 'Türkiye'den özür dilenmesi gerekir' dedi. Türkiye'nin soykırımı iddiaları konusunda bazı adımlar atmaması halinde AB sürecinde zarar göreceği uyarısını yapan İsveçli bir diplomat, önüne konulan bir belgeyi okuyunca donakaldı. Belgede, sözde soykırımı iddialarının ortaya atılmasından sonra Osmanlı devletinin 1919'da 'dört tarafsız ülkeye'resmi bir yazı göndererek, 'iddiaları siz araştırın' diye teklifte bulunduğu yer alıyor. Teklifin yapıldığı ülkeler ise ispanya, Danimarka, Hollanda ve İsveç. Kendi ülkesinin bu çağrıya olumlu yanıt vermediğini öğrenen diplomat, mahcup bir halde TTK'dan ayrıldı.

Her şeye açığız

Bir Fransız diplomat da 'Near East Relief' isimli Halep'teki bir yardım kuruluşunun belgelerini inceledi. Soykırımında öldürüldükleri iddia edilen 485 bin Ermeni'nin Suriye'ye göç etti?ine, Halep'te başgösteren sağlık sorununa müdahale eden tek uluslararası sağlık kuruluşu olan Near East Relief'in, bu Ermenileri tedavi ederek kayıtlarını tuttuğuna ilişkin belge, Fransız diplomatı şaşırttı.


Diplomat, soykırımında öldüğü bildirilen bazı Ermenilerin isimlerini bu belgede görünce ne diyeceğini bilemedi. TTK' ya gelen bir İngiliz diplomata da dönemin İngiliz ordusuna ait bir kripto verildi. Kriptoda Anadolu'daki nüfus yapısı yer alıyor. Belgede 1914-1919 arasında, Ankara'daki Ermeni nüfusun 26 bin arttığı, Kayseri sancağında ise 2 bin azaldığı belirtilerek, Ermenilerin, daha güvenli bölgelere kendi isteği ile göç ettiği ifade ediliyor.

Ercan YAVUZ / ANKARA
Akşam Gazetesi - 21.03.2005


Teşekkürler ramo...
 
Yüreğine sağlık ramo, lafı ağzımdan almışsın. Peki ya ermenilerin Türk' lere yaptığı soykırımlara ne demeli.

Asıl ben, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak; aydın geçinip de ermenilerden özür diyen (sözde) aydınlardan utanç duyuyorum. Böylesi (sözde) aydınların ülkemin bağrından bir utanç abidesi olarak çıktığı için ülkemden kendi adıma özür diliyorum. İşte özür diliyorum, bu konu kimseyi bağlayan bir girişim değil. Sadece kişisel bir utanç.

Olayın dramatik yanı; kendi ülkemizin insanlarını aşağılamaya yönelik bir sözde soykırım hadisesine, aydın geçinen tiplerin, salaklık derecesinde, alet ediliyor olabilmeleri. Belki de salaklığın ötesinde, bir hainlik söz konusu...
 
türkiyedeki yetkililer yılalrdır arşatıralım gelin bakalım zırvaları savuruyorlar ama biri çıkıpta yahu akrdeşim bu topraklarda 1915 te bişeyler oldu dendiğinde söylenen sözler şunlar
1 yok öyle bişey bu sadece bizi a.b. de istemeyen hristiyanların uydurması
2 yahu kardeşim ölen kişiler ermeni çetecilerdir
3 savaş zamanı olur böyle ufak şeyler

peki siz kendinizi karşı tarafın yerine koyarak bir düşünün. bu ve bunun gibi saçma sapan sebepleri öne sürenlerle bir masa etrafınfa opturupta tarihe ışık tutabilirmisiniz.
masaya tutsanız tutsanız karanlık tutarsınız.
 
kesinlikle katılıyorum. ben de imzamı atacağım. ermenilere yapılan zulmü yok saymak hiç bir işe yaramaz. türkiye artık inkar politikalarını bırakıp tarihiyle yüzleşmelidir. bu sayede ermenistanın ve diğer devletlerin eline verdiğimiz "soykırım" kozu da birşey ifade etmeyecektir.

teşekkürler bir grup aydın..

kafan mı iyi senin... okumadan mı yazıyosun... ne demek bende imza atıcam... türk değil misin...?
 
BENDE ERMENİLERİN KATLETTİĞİ TÜM TÜRK VATANDAŞLARINDAN VE AİLELERİNDEN
o günlerin bedbaht şartlarını onlara yaşatanlar adına ÖZÜR DİLİYORUM
ve merakla bekliyorum bu sütunlara osmanlı torunları olduğunu iddia edenleri
hani en son Mustafa Kemalin idam fetvasını çıkaranların torunlarını
hani en son ingilizlerin kucağına koşa koşa kaçanların torunlarını
hani bu gün orduya ve askere dil uzatma densizliğini gösterenlerin tarafgillerin torunlarını
hani laik cumhuriyetin temel taşlarını yerlerinden oynatma cüretini gösterenleri ve diğerlerini
...
papaz öldürüldü hepiniz papaz oldunuz
ermeni öldürüldü hepiniz ermeni oldunuz
sizler için dua ediyorum f.ürek eceliyle ölsün diye

Saygılarımla...
 
bana ve benim gibi düşünenlere karşı olanlara:
bana yazıyı okumamı tavsiye edenler bir daha okusunlar. soykırımla alakalı birşey geçmiyor. tehcir için özür dileniyor. aç, susuz, korumasız yollara çıkarılan insanlar için bir özürdür bu. bunun türklükle değil insanlıkla alakası vardır. bu pkk yüzünden bütün kürtleri suriyeye sürmeye benzer. bu bir hatadır! bu hatayı yok saymak bizi küçültür sadece.

benim annanem ermeni. ne soykırıma, ne tehcire maruz kaldılar. ama varlık vergisi ve sosyal baskılarla ezildiler. ben kendimi türk olarak görüyorum. türkiyede yaşıyorum. türkiyeyi ileriye taşımak hedefim. bu inkarlar bizi yüceltmez. geçmişimizi kabullenmek bizi küçültmez.

şu anda bile bir gazeteci cinayetine gösterilen tepkiyi "amaaan bir ermeni öldü amma abarttınız" seviyesine indirgeyenler var. lanet olsun bu mantığa! insan soyunu seçebilir mi? ama insan ülkesini seçer. hrant dink zoru seçti ve sevdiği ülkeyi ileri taşımak için çabalarken öldürüldü. hrantın katilleri devlet tarafından korunuyor. devlet 83 yıl önce yaptığı hataları tekrarlıyor. bu inkar politikalarının sonucudur.

soykırım olmaması demek o bölgede o zaman aralığında hiçbirşey olmadı demek değildir. ermeni çetelerinin yaptığıyla tehcir bir tutulamaz.

ermenilerin azerbaycanda yaptığı katliamsa bambaşka bir konu..

yani evet konuyu okudum idrak ettim, üniversite mezunuyum ve bu taz yazıları anlayabilecek seviyedeyim, ülkesini seven bir türk genciyim ve bu metnin altına imzamı koyarım!
 
bana ve benim gibi düşünenlere karşı olanlara:
bana yazıyı okumamı tavsiye edenler bir daha okusunlar. soykırımla alakalı birşey geçmiyor. tehcir için özür dileniyor. aç, susuz, korumasız yollara çıkarılan insanlar için bir özürdür bu. bunun türklükle değil insanlıkla alakası vardır. bu pkk yüzünden bütün kürtleri suriyeye sürmeye benzer. bu bir hatadır! bu hatayı yok saymak bizi küçültür sadece.

benim annanem ermeni. ne soykırıma, ne tehcire maruz kaldılar. ama varlık vergisi ve sosyal baskılarla ezildiler. ben kendimi türk olarak görüyorum. türkiyede yaşıyorum. türkiyeyi ileriye taşımak hedefim. bu inkarlar bizi yüceltmez. geçmişimizi kabullenmek bizi küçültmez.

şu anda bile bir gazeteci cinayetine gösterilen tepkiyi "amaaan bir ermeni öldü amma abarttınız" seviyesine indirgeyenler var. lanet olsun bu mantığa! insan soyunu seçebilir mi? ama insan ülkesini seçer. hrant dink zoru seçti ve sevdiği ülkeyi ileri taşımak için çabalarken öldürüldü. hrantın katilleri devlet tarafından korunuyor. devlet 83 yıl önce yaptığı hataları tekrarlıyor. bu inkar politikalarının sonucudur.

soykırım olmaması demek o bölgede o zaman aralığında hiçbirşey olmadı demek değildir. ermeni çetelerinin yaptığıyla tehcir bir tutulamaz.

ermenilerin azerbaycanda yaptığı katliamsa bambaşka bir konu..

yani evet konuyu okudum idrak ettim, üniversite mezunuyum ve bu taz yazıları anlayabilecek seviyedeyim, ülkesini seven bir türk genciyim ve bu metnin altına imzamı koyarım!


Bak kardeş...Bu ülkedeki ermenilerle bizim hiçbir sorunumuz yoktur...Ama neden ermenilerde kendi ellerini taşın altına sokmuyorlar...Bir tehcir var...Soykırım değil tehcir var...Hatta karşılıklı gırtlaklaşma..Evet...Ama neden tehcir edildiler...Bunun nedenlerini niye ortaya koymuyorsunuz...Neden bu konuya girmek istemiyorsunuz...Hemen söyleyelim...Osmanlılar işgal altındaydı...Ermeni taşnak cemiyeti kadın çoluk çocuk demeden tecevüz edip katletti...Doğu Anadoluda yaşayan Ermeni halkı onları besleyip kolladı...Sakın inkar etmeyin...Fransızlar ülkemize girdiğinde ermeniler fransa bayraklarıyla işgalcileri karşıladılar...Bu benim uydurmam değil tarihin en acı gerçekleridir...İşgalcilere ve tecavüzcü taşnakçılara kucak açan bir ermeni halkı söz konusuydu...Kısacası birlikte kardeşçe iç içe yaşadığı insanlara, hemen yan komşularına ihanet eden bir Ermeni halkı söz konusuydu....İşgalciler geldi coşkuyla karşıladılar..Terör örgütünü beslediler...Bunun da dönemin Türk halkı tarafından büyük bir öfkeyle karşılanması doğal değilmi....Ben, tehcir doğrudur demiyorum...Ama bu tehcire neden olan, tüm kardeşlerini sırtından vuran ermenileri, Osmanlıların uyguladığı tehcirden daha suçlu buluyorum...Ha birde unutmadan nedense Azeri olaylarına da girmek istememişsin....90'lı yılların başında ermenilerin Azeri katliamlarını da unutmadık...Hala Azeri toprakları Ermenistan tarafından işgal altındadır...Üstüne üslük Asala terör örgütü onlarca diplomatımızı katletti...Neden kimse bizden çıkıpta özür dilemedi...Neden kimse tecavüze uğramış Azeri soydaşlarımızdan özür dileme şerefini göstermedi...Ermeniler önce kendilerine baksınlar...Önce kendi ellerini taşın altına soksunlar...Soykırım yoktur....Karşılıklı gırtlaklaşma vardır...

Ama ilk önce özür dilemesi gereken, tarihiyle yüzleşmesi gerekenler Ermenilerdir...Tehcire neden olan faktörleri unutmadık...Fransız işgalcileri coşkuyla karşılayan, tecavüzcü örgüt taşnağa sahip çıkan, Azeri kardeşlerimize tecavüz edip el kadar bebeleri öldüren, halende Azeri topraklarını işgal eden, onlarca diplomatımızı katleden asalayı, kısacası bizi sırtımızdan hançerleyen ve sözde ermeni soykımını savunanları unutmadık...Unutmayacağız...İlk önce bizden özür dilenmelidir....
 
Bak kardeş...Bu ülkedeki ermenilerle bizim hiçbir sorunumuz yoktur...Ama neden ermenilerde kendi ellerini taşın altına sokmuyorlar...Bir tehcir var...Soykırım değil tehcir var...Hatta karşılıklı gırtlaklaşma..Evet...Ama neden tehcir edildiler...Bunun nedenlerini niye ortaya koymuyorsunuz...Neden bu konuya girmek istemiyorsunuz...Hemen söyleyelim...Osmanlılar işgal altındaydı...Ermeni taşnak cemiyeti kadın çoluk çocuk demeden tecevüz edip katletti...Doğu Anadoluda yaşayan Ermeni halkı onları besleyip kolladı...Sakın inkar etmeyin...Fransızlar ülkemize girdiğinde ermeniler fransa bayraklarıyla işgalcileri karşıladılar...Bu benim uydurmam değil tarihin en acı gerçekleridir...İşgalcilere ve tecavüzcü taşnakçılara kucak açan bir ermeni halkı söz konusuydu...Kısacası birlikte kardeşçe iç içe yaşadığı insanlara, hemen yan komşularına ihanet eden bir Ermeni halkı söz konusuydu....İşgalciler geldi coşkuyla karşıladılar..Terör örgütünü beslediler...Bunun da dönemin Türk halkı tarafından büyük bir öfkeyle karşılanması doğal değilmi....Ben, tehcir doğrudur demiyorum...Ama bu tehcire neden olan, tüm kardeşlerini sırtından vuran ermenileri, Osmanlıların uyguladığı tehcirden daha suçlu buluyorum...Ha birde unutmadan nedense Azeri olaylarına da girmek istememişsin....90'lı yılların başında ermenilerin Azeri katliamlarını da unutmadık...Hala Azeri toprakları Ermenistan tarafından işgal altındadır...Üstüne üslük Asala terör örgütü onlarca diplomatımızı katletti...Neden kimse bizden çıkıpta özür dilemedi...Neden kimse tecavüze uğramış Azeri soydaşlarımızdan özür dileme şerefini göstermedi...Ermeniler önce kendilerine baksınlar...Önce kendi ellerini taşın altına soksunlar...Soykırım yoktur....Karşılıklı gırtlaklaşma vardır...

Ama ilk önce özür dilemesi gereken, tarihiyle yüzleşmesi gerekenler Ermenilerdir...Tehcire neden olan faktörleri unutmadık...Fransız işgalcileri coşkuyla karşılayan, tecavüzcü örgüt taşnağa sahip çıkan, Azeri kardeşlerimize tecavüz edip el kadar bebeleri öldüren, halende Azeri topraklarını işgal eden, onlarca diplomatımızı katleden asalayı, kısacası bizi sırtımızdan hançerleyen ve sözde ermeni soykımını savunanları unutmadık...Unutmayacağız...İlk önce bizden özür dilenmelidir....

yazdıklarının çoğuna katılıyorum. o döneme ilişkin de bilgim var. o dönemki türk halkının ermenilere öfke duymasını da anlıyorum. fakat niye biz yaptığımız yanlışa yanlış demeyip inkar ediyoruz. hiçbirşey yokmuş gibi davranıyoruz? tehciri kabul edip özür dilesek üzerimizdeki "soykırım" baskısı hafifliyecek. bakın bir futbol maçı bile ortamı ne kadar yumuşattı. bizim istediğimiz karşılıklı özür dilemek mi yoksa ilk onlar dilesin diye beklemek mi? türkiye 85 yıllık büyük bir ülke fakat ermenistan küçük ve daha genç bir ülke. bence türkün büyüklüğünü bu konuyu olgunlukla karşılayarak göstersek çok şık olur. ve inanın gerisi gelir. onlar da mutlaka kendi yaptıkları yanlışları kabul edip özür dileyeceklerdir. demek istediğim bu. ama bunu söyleyince ne cahilliğimiz kalıyor ne vatan hainliğimiz.

karabağ olayında ise bambaşka ve affedilemez olaylar mevcut. tehcir ile karabağ olayı arasında hiç bi fark yoksa 75 sene var. dünya düzeni politikalar sosyal yaşam herşey farklı. bunları forum ortamında tartışmak biraz zor onun için hiç girmeyeceğim.

son olarak demek istediğim; kendi yanlışını kabullendiğin zaman karşıdakinin yanlışını anlamasını sağlaman daha kolaydır..
 
kesinlikle katılıyorum. ben de imzamı atacağım. ermenilere yapılan zulmü yok saymak hiç bir işe yaramaz. türkiye artık inkar politikalarını bırakıp tarihiyle yüzleşmelidir. bu sayede ermenistanın ve diğer devletlerin eline verdiğimiz "soykırım" kozu da birşey ifade etmeyecektir.

teşekkürler bir grup aydın..

HOLLYWOOD BAK ATADEDELERİNİN KENDİ AĞZINDAN İTİRAFLARINI YOLLUYORUM SANA İYİ OKU
http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=content&task=view&id=318&Itemid=2

KAÇAZNUNİ'NIN 1923 TE TAŞNAK KONGRESİNE SUNDUĞU ÇARPICI RAPOR
Ermenistan'ın ilk başbakanının itirafları

Kaçaznuni' nin raporunun Rusça baskısını Rus arşivlerinden bulduk ve çevirdik. Raporda, gönüllü birliklerin oluşturulmasının bir hata olduğundan, kayıtsız şartsız Çarlık Rusyası' na bağlılıklarına, denizden denize Ermenistan projesinin emperyalist bir talep olduğuna kadar Ermeni Meselesi'ne dair gerçekler gözler önüne seriliyor.

Her geçen gün sözde soy­kırım iddialarıyla Türki­ye üzerinde daha fazla baskı kurulurken, tarihsel gerçekler bu iddiaların uluslararası bir yalan olduğunu tekrar tekrar gözler önüne seriyor, Türkiye'yi paylaşma planları çerçevesinde Batı emperyalizmi ve Çarlık Rusya’sının Ermeni Meselesi'ni nasıl kullandığı, bu temelde Ermeni çetelerine Kafkas Cephesinde koçbaşı rolünün verildiği, Türkiye Ermenilerine ise cephe gerisinde karışıklık çıkararak iş­gali kolaylaştırma görevi biçildi­ği ve bunun karşısında da Türki­ye'nin haklı bir savaş verdiği bu sefer bizzat Taşnak hükümetinin ilk başbakanı olan O. Kaçaznuni tarafından dile getiriliyor.

Sovyet Ermenistan'ın ku­rulmasının ardından yıkılan Taş­nak hükümetinin ilk başbakanı ve Taşnaksutyun Partisi'nin ku­rucularından ve önemli liderle­rinden biri olan Kaçaznuni, 1923 Nisanında partisinin yurtdışı örgütünün kongresine sunduğu raporda, geçmiş dönemin ağır bir özeleştirisini verirken çarpıcı itiraflarda bulunuyor ve çekilen acıların sorumluluğunu partisine yüklüyor. Kaçaznuni, raporunun sonunda Taşnaksutyun'un ken­disini feshetmesi ve siyasi arena­dan çekilmesi gerektiğini savunu­yor.



Kaçaznuni, sunduğu bu rapo­ru daha sonra partinin iç işleyi­şiyle ilgili bazı somut önerilerinin bulunduğu 3-4 sayfasını çıkara­rak "Taşnaksutyun'un Artık Ya­pacağı hiçbir şey kalmamıştır" adıyla kitap haline getiriyor. Kitapta ek olarak raporuna eleştiri­ler içeren partili bir arkadaşın­dan gelen mektuba cevabi mek­tubu da bulunuyor. Bu kitap, 4 yıl sonra 1927 yılında SSCB'de (Tiflis) "ibreti alem" olması amacıyla Rusçaya çevrilerek tek­rar basılıyor. Tirajı ise 2000 adet. Daha sonra 1955 yılında İngilizceye ve diğer dillere de çevrilen bu kitabın, şuan Ermenistan'da yasak olduğu ve Avrupa'daki kü­tüphanelerden Taşnaklar tarafın­dan toplatıldığı biliniyor.



Kaçaznuni, raporuna, sun­makta olduğu fikirlerine uzun ve ağır bir düşünce süreci sonunda vardığını, ulaştığı sonucun yü­zeyselliğin ve iradesizliğin bir so­nucu olmadığım ve birçok kişiyi kızdıracağını bildiğini belirterek başlıyor. Delegelerden önyargıla­rından arınarak sabırla kendisini dinlemelerini rica eden Taşnak hükümetinin ilk başbakanı, ra­porunda İkinci Dünya Savaşı'ndan Lozan Konferansı'na ka­dar olan süreci Ermeni Meselesi açısından belirli devrelere ayıra­rak inceleyeceğini ve Taşnaksut­yun'un bu süreçteki rolünü ele alacağını açıklıyor.


"GÖNÜLLÜ BİRLİKLERİN OLUŞTURULMASI HATAYDI"



Kaçaznuni, sürecin birinci devresini şu şekilde anlatmaya başlıyor:



“Daha Türkiye’nin savaşan ülkeler ailesine katılmadığı ve katılmaya hazırlanmadığı 1914 sonbaharı boyunca Transkafkasya’da büyük bir gürültü ve büyük bir enerji ile Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı.



“Ermeni Devrimci Partisi Taşnaksutyun (ARPD), birkaç hafta önce Erzurum2da gönüllü birliklere karşı olumsuz bir tavır alma kararı almış olmasına rağmen , birliklerin oluşturulmasında ve Türkiye’ye karşı askeri harekatlarda aktif rol aldı. Oldukça kötü ve ciddi sonuçlar doğurabilecek böylesine ağır ve sorumluluk gerektiren bir meselede, ARPD 'nin Transkafkasya organları ve çeşitli yöneticileri, partinin en üst organı olan kongrenin iradesini ihlal ettiler."



Kitlelerin eğilimlerinin kendi-ine de hastalık bulaştırdığının ını çizen Kaçaznuni, bu örne-ı Taşnaksutyun'un daha önce-kuyrukçu tavırlarını hatırlattı-[\ vurguluyor. Partinin önceki yrukçu tavırlarına örnekler ve-ken, bunlar arasında "1905-yıllarındaki kanlı Ermeni-Lİslüman çatışmasını" da sayı-r. Partinin bilinç zayıflığından layı bu akıma karşı gelemedi-li, gönüllü birliklerin örgütlen­işini istemiş olsa bile karşı dur-ısı gerektiğini belirtiyor.



Kitlelerin eğilimlerinin kendi­lerine de hastalık bulaştırdığının altını çizen Kaçaznuni, bu örne­ğin Taşnaksutyun' un daha önce­ki kuyrukçu tavırlarını hatırlattı­ğını vurguluyor. Partinin önceki kuyrukçu tavırlarına örnekler ve­rirken, bunlar arasında "1905-06 yıllarındaki kanlı Ermeni-Müslüman çatışmasını" da sayıyor. Partinin bilinç zayıflığından dolayı bu akıma karşı gelemediğini, gönüllü birliklerin örgütlenmesi istemiş olsa bile karşı durması gerektiğini belirtiyor.



“KAYITSIZ ŞARTSIZ RUSYA’YA BAĞLANDIK”



Taşnak Lideri, sürecin ikinci etabı olarak ise 1914 kışına ve 1915’in ilk aylarına işaret ediyor. Bu dönemde Taşnaksutyun ‘un da dahil olduğu Rusya Ermenilerinin büyük umutlar beslediği ne dikkat çeken Kaçaznuni , savaşın itilaf devletleri zaferi ile sonuçlanacağına ve Türkiye’nin dağılmasıyla Türkiye Ermenilerinin özgürlüğe kavuşacaklarına şüphe duymadıklarının altını çiziyor:



"Kayıtsız şartsız Rusya'ya bağlandık. Temelsiz bir şekilde Çarlık hükümetinin çabalarımız ve yardımlarımız karşılığında bi­ze Türkiye'deki özgürleşmiş Er­meni vilayetlerinden ve Trans-kafkasya'daki Ermenistan'dan oluşan özerk Ermenistan'ı bahşe­deceğinden emindik.



"Kafamızda kavak yelleri esi­yordu. Kendi dileklerimizi baş­kalarına dayattık, içi boş laflara, yetkisiz kişilere çok önem verdik, girdiğimiz hipnozun etkisiyle gerçekleri görmemeye başladık ve hayal alemine daldık."



Kendilerini dev aynasında gördüklerini düşünen Kaçaznu­ni, Ermeni halkının gücünü, siya­si ve askeri niteliğini ve Rusların yardımını abarttıklarını belirtip üçüncü devreye geçiyor.



"TEHCÎR AMACA UYGUNDU"



1915 yazında ve sonbaharın­da uygulanan tehcirin Avrupalı diplomatlar tarafından kendileri­ne söz verilen bağımsız Ermenis­tan hayalini suya düşürdüğünü yazan Kaçaznuni, Türkiye'nin ne yaptığım çok iyi bildiğini ve bu­gün pişmanlık duyması için hiç­bir neden olmadığının altını çizi­yor. Kazaçnuni'ye göre tehcir ge­leceğin gösterdiği gibi kesin ve





amaca uygun bir adımdı. Ardın­dan "Türklere karşı düşmanlık göstermesek durum yine böyle mi olurdu" sorusunu soran Kaçaznuni buna net bir cevap veri­lemeyeceğini belirtip meselenin esasını şöyle açıklıyor:



"Olgu, olgu olarak kalır, ama daha da önemlisi, onlarca yıl ön­ce başlayan Türk hâkimiyetine karşı savaş, Türk Ermenilerinin kovulmasına ve yok edilmesine, ayrıca Türkiye -Ermenistanı'nın boşalmasına yol açmıştır. Kor­kunç gerçek budur."



Ardından Taşnak hükümeti­nin ilk başbakanı, bu olanlardan sonra Batı parlamentolarında, kamusal toplantılarda devlet adamlarının Türkleri tehdit et­melerinin, "sarı", "mavi" ve di­ğer renklerde kitap çıkarmanın, kiliselerde bütün dinlerin papala­rının dua etmesinin, dünya bası­nının sayfalarında bu duruma yer verilmesinin hiçbir anlam ta­şımadığını özellikle alaycı bir şe­kilde vurguluyor.



"KENDÎ DIŞIMIZDA SUÇLU ARAMAYALIM"



Bundan sonraki süreç, Kazaç-nuni'ye göre bir kâbusa dönecek­tir. Taşnaksutyun'a ise kendi dı­şında bir suçlu aramak kalmıştır. Suçlu hemen bulunur. O da Rus hükümetinin sinsi politikalarıdır. Ruslar, Ermenileri aldatmış ve onlara ihanet etmiştir. Sadece halk değil, bilinçli yoldaşları bile öyle düşünüyorlardır o dönem. Tabii ki Rusların Türk Ermenilerini korumak gibi bir niyeti yok­tur. Ancak ondan da önemlisi kendi isteklerini onlar Ruslara yamamışlardır. İstekleri gerçek­leşmeyince de ihanetle suçlamış­lardır. Bir siyasi parti olarak şunu unutmuşlardır ki, onların mese­lesi Ruslar için bir çıkar teşkil et­miyordur. Savaşsa onların dü­şündüğü gibi Ermeni Mesele-si'nden çıkmamıştır:



"Acı acı kötü talihimize sız­lanmak, kendi mutsuzluğumuza kendi dışımızda bir sebep ara­mak, Taşnaksutyun Partisi'nin de kaçınamadığı milli psikolojimi­zin tipik bir özelliği.

"Rusların bize alçakça dav­randığına emindik, sanki özel bir teselli verecekmiş gibi. (Sonra sı­rada Fransızlar, Amerikalılar, İn­gilizler, Gürcüler, Bolşevikler, ya­ni bütün dünya vardı.)



"Tembelliğimiz ve uzak gö­rüşlü olmamamız sanki kahra­manlıktı. Sonuçta bu, şöyle bir durum ortaya çıkardı. Her iste­yen bizi aldatabilir, bize ihanet edebilir, kesebilir veya başkasını kestirtebilirdi."



İNGİLİZLERİN KIŞKIRTTIĞI KARŞILIKLI KIRIM



Şubat Devrimi'nin ardından Gürcülerin kuyruğuna takıldıkla­rını belirten Kaçaznuni, Ekim Devrimi'nin ardından da gerek ülke içindeki eğilimden gerekse de dış şartların baskısından bolşevik karşıtı kampta yer aldıkla­rını belirtiyor, İngiliz kuklası Gürcü Menşevik hükümetinin kontrolü elde tutmak için Türk-Ermeni düşmanlığını kışkırttığını aktarıyor. Transkafkasya'ya İran'dan İngiliz ordularını nasıl çağırdıklarını söyleyen Kaçaznu­ni, bir süre sonra ingiliz orduları­nın iran'a geri dönmesiyle yeni­den yalnız kaldıklarını ifade edi­yor, İngilizlerin İran'a sıvışmasını izlemekten başka yapacakları bir şeyleri kalmadığının özellikle vurguluyor. Çünkü Mart ayında Müslümanlara yönelik gerçekle­şen kırımın yerini Ermeni kırımı alıyor.



"GÜÇ DENGESi TÜRKLERİN LEHİNEYDİ"



Taşnak Partisi'nin kurucula­rından ve önemli liderlerinden biri olan Kaçaznuni, Rusya’nın savaştan çekilmesinden sonra Transkafkasya Federasyonu olarak (Taşnak Ermeni hükümeti, Menşevik Gürcü hükümeti, Musavvat Azeri hükümeti) Türkiye'yle 1918 Martında başlayan barış görüşmelerine de değiniyor. Taşnak fraksiyonu olarak imzalanacak antlaşmaya Türkiye Ermenilerinin kendi kaderlerini tayin hakkını koydurmak istediklerini belirterek, raporuna şöyle devam ediyor:



"Bu talebe Türkler anında net bir cevap verdiler. Türkiye Ermenilerinin kendi kaderini tayin hakkı meselesinin, Türkiye'ni meselesi olduğunu, kimse Türkiye'nin içişlerine karışamayacağını belirttiler. Anlaşıldı ki, eğer Türkiye Ermenileri meselesini tekrardan gündeme getirilse görüşmeler kesilecekti. TransKafkasyalılar bir daha bu meseleyi gündeme getirmediler. (...) Ancak adaletli olmak gerekirse, şunu söylemek gerekir ki, müttefiklerimiz (Gürcüler ve Tatarlar tamamen samimi ve ciddi olarak Ermenilerin taleplerini savunmak amacında olsalardı bile, başarı kazanamazdık. Güç dengesi Türklerin lehineydi."

"SAVAŞA DEVAM KARARI DURUMA HÂKÎM OLMAYIŞIMI BİR KANITI"

Kaçaznuni, raporunda Türkiye ile Sovyet Rusya arasında Brest-Litovsk Antlaşması'nın imzalanmasının ardından Gürcü, Azeri ve ermeni hükümeti temsilcilerinden oluşan Transkafkasya Meclisi’ndeki tartışmalara da yer veriyor:



“Ermeniler (Meclis’te Taşnak fraksiyonu) herkesten çok Türk Harekatının silahla durdurulmasından yanaydı. Biliyorduk ki, herkesten çok biz askeri başarıya can atıyorduk ve bunu bekliyorduk.

Nisan ayında Gümrü’de bu meseleyle ilgili Ermeni milli meclisi toplandı. Meclis, bu satırların yazarının raporuna rağmen Bretst-Litovsk Barışı’nı reddetme ve savaşa devam kararı aldı. Bu kararın alınması, duruma hakim olamayışımızın bir kanıtıydı.”
İNGİLİZ İŞGALİYLE YEŞEREN UMUTLAR



Birinci Dünya Savaşı’nın İttifak Devletleri’nin kesin yenilgisiyle sonuçlanmasının ardından gelişen olaylara Kaçaznuni, şu şekilde değiniyor:



“Ay sonunda (Kasım-MP) İngiliz orduları, yani müttefiklerimizin orduları Batum’a yerleşti. Yeniden yeni umutlar beslemeye başladık. Transkafkasya ‘daki durumumuz iyiye doğru kökten değişecekti. Tabii ki zafer kazanan ve Tiflis’teki Alman ordularının yerine geçen bizim müttefikimiz olacaktı. Ne de olsa yan yana ortak düşmana karşı savaşıyorduk. Kesinlikle İngilizlerin dostluğundan ayrıcalıklı olarak yararlanmalıydık. Öyle ki Gürcüler Almanlarla dostluk kurmuş, Azeriler ise açık olarak Türk tarafını tutmuştu.



TAŞNAK-GÜRCÜ SAVAŞI



Daha sonra Kaçaznuni, İngilizlerin Trans-Kafkasya ‘ya yerleşmesinin ardından çıkan Gürcü-Ermeni savaşının muhasebesini yapıyor:



“Savaş hepi topu üç hafta sürdü. 31 Aralık’ta İngilizler müdahale etti ve barış sağlandı. Lori, tarafsız bölge ilan edildi. Lori’de Gürcü iktidarının yerini, İngiliz komiserliğinin kontrolü altındaki Ermeni-Gürcü ortak hü­kümeti aldı.



"Savaşın çıkması bir bakıma bizim için iyi olmuştu. Kısmen amaçlarımıza ulaşmıştık. Ancak savaş birçok şeyi düşünmeyi ge­rektirdi. Daha 4-5 aydır devlet yönetiyorduk, şimdiden savaşa girişmiştik, ki o dönemde ülke yokluktan kıvranıyordu. En sıkı ilişki kurmamız gereken komşu­muzla savaşmıştık. Ne de olsa dış dünyaya ancak Gürcistan üzerin­den açılabilirdik.



"Bunun bilincindeydik ve sa­mimi olarak Gürcülerle dostça yaşamak istedik. Ama başarama­dık. Bunda bağımsız Gürcis­tan'ın bize karşı tutumu, ayrıca bizim kendi güçsüzlüğümüz, si­yasi yetersizliğimiz ve devlet ay­gıtını nasıl yöneteceğimizi bilme­memiz rol oynadı."
"MÜSLÜMAN KATLİAMI YAPTIK"



Taşnakların savaştığı komşu­ları sadece Türkiye ve Gürcis­tan'la sınırlı değildi. Azerbay­can'la ve Ermenistan'da yaşayan Müslümanlarla da kanlı çatışma­lar içinde bulunmuşlardı:



"Resmi olarak Azerbaycan'la savaş durumunda değildik, an­cak fiilen Karabağ'da ve kısmen de Kazah'ta çatışmalar yaşadık. Ardından ülke içinde sırasıyla Arbab, Zod, Zangribazar, Vedi-Bazar, Şarur-Nahcivan, Zangezur’de yerli Müslüman halkla kanlı savaşlar yaşandı.



"Azerbaycan'ın bize karşı olumsuz tutumunu çürütmemeli. Yine yerli Müslüman halkın Tür­kiye ve Azerbaycan'a dayanarak devlet karşıtı bir çizgi izlemiş ol­malarını da çürütmemeli. Ancak önemli ki, içerden ve dışarıdan durumumuzun düzelmesini sağ­layacak uygun önlemler bulama­dık. Azerbaycan'la az ya da çok kabul edilebilir bir modus vivendi bulamadık, Müslüman bölge­lerinde düzeni sağlayacak idari önlemler alamadık, silaha sarıl­mak zorunda kaldık, ordular gönderdik, yıktık ve katliamlar gerçekleştirdik ve bu başarısızlı­ğın sonunda şüphesiz iktidar ola­rak itibarımızı yitirdik. Vedi-Bazar, Nahcivan gibi önemli nokta­larda silah gücüyle bile iktidarı­mızı kuramadık, dağıldık ve geri çekildik."
TÜRKİYE ERMENİLERİNİN TEPKİSİ



29 Mayıs 1919'da yayımla­dıkları bir bildirgeyle bağımsız ve "birleşik" Ermenistanı ilan ettik­lerini ve Türkiye Ermenistanı'nı Türk hükümranlığından kurtar­ma kararı aldıklarını belirten Kaçaznuni, bu karar sonrasında bir çok Türkiye Ermenisinin tepkisi­ni çektiklerinin ve bu durumu haklarının gaspı olarak yorumla­dıklarının altını çiziyor. Bu bil­dirgenin Taşnaksutyun'un keyfi hareketi olarak algılandığını ya­zan Kaçaznuni, Türkiye'den ise hiçbir tepki ve nota almadıkları­nı, hatta Türkiye'nin bu bildirge­yi fark etmediğini belirtiyor:



"Olgu şudur ki, bu bildirge hiçbir olumlu sonuç doğurmadı; tam tersine olumsuz sonuçlara yol açtı. (içimizde tartışmalar başladı.)"



ÜLKE ÎÇÎNDE TAŞNAK DİKTATÖRLÜĞÜ



Ardından 1919 yazında bü­yük bir zaferle çıktıkları parla­mento seçimlerinin gözlerini kör ettiğini vurgulayan Kaçaznuni, özellikle bu durumun bir süre sonra ülkeyi diktatörlükle yönet­meye götürdüğünü ifade ediyor:



"Devlet meseleleri kapalı ka­pılar ardında, Taşnak fraksiyo­nunun odasında tartışılmaya ve karara bağlanmaya, ardından parlamento kürsüsünden ilan edilmeye başlandı. Fiiliyatta par­lamento fraksiyonu yoktu, çün­kü tamamen Taşnaksutyun Büro-su'nun kontrolü altındaydı. Bü­ro, sanki devletin yürütme organı olmuştu.



"Ermeni parlamentosu (yani Taşnak fraksiyonu, yani Bürosu) Taşnaksutun Bürosu’na diktatörlük yetkisini verdi.”





"TÜRKİYE, SAVUNMA İÇGÜDÜSÜYLE HAREKET ETTİ"



Kaçaznuni, raporunda 27. devre olarak ise 1920 sonbaha­rında başlayan Taşnak-Türk sa­vaşını ele alıyor. Derin bir özeleş­tiride bulunan Kaçaznuni, aslın­da Türkiye'nin verdiği haklı sa­vaşa da dikkat çekmiş oluyor:



"1918 yılında dağılan Türki­ye, iki yıl içerisinde molayı iyi kullandı, iki senenin ardından Türkler hayata geri döndüler. Ye­ni, genç, vatansever eğilimli su­baylar, Anadolu'da orduyu tek­rardan yapılandırdılar. Türki­ye'de milli bilinç ve kendini sa­vunma içgüdüsü canlandı. Kü­çük Asya'daki geleceğini sağla­mak için Sevr Antlaşması'na kar­şı silahla durulmalıydı. Açık ki, bu karşı hareket kuzeydoğuda ve güneybatıda ortaya çıkmalıydı.



"Ancak Yunan cephesine yoğunlaşabilmek için Ermenistan tarafındaki cephe gerisini sağla­ma almaları gerekiyordu. (...)



"Biz, savaştan kaçınmak için elimizden gelen her şeyi yapma­dık. Sonuçtan bağımsız olarak; Türklerle ortak dili bulmak için daha fazla çaba harcamalıydık. işte bunu yapmadık.



"(...) Savaştan korkmuyorduk, öyle ki zaferden kesin emin­dik. (...) Türklerin beklenmeyen Oltu’yu alması bir meydan okumaydı. Gördük ki bizzat biz sayası istiyorduk.

"Sınırda askeri harekâtla başlamıştı ki, Türkler görüşme teklif ettiler. Önerilerini geri çevirdik. Bu büyük bir cinayetti

(...)

"1920 sonbaharında Türklerin gözünde quantite riegligeabl (gülünç bir boyutta) olmadığımızı hatırlamak gerek. Geçmiş iki senenin felaketleri unutulmuştu bile. Halk, biraz dinlenmiş, hayata dönmüştü, İngilizler tarafın dan iyi giydirilmiş ve silahlandırılmış bir ordumuz vardı. Yeteri kadar askeri yedeğimiz de vardı Elimizde Kars gibi önemli bir kale de bulunuyordu. Son olarak, o zaman basit bir kâğıt parçası olmayan Sevr Antlaşması, Türklere karşı büyük bir kozdu. (...)

"Sevr Antlaşması, gözlerimizi kör etmişti.”

"Bugün anlıyoruz ki, Sev Antlaşması yerine Türklerle doğrudan bir antlaşmaya yanaşmış olsaydık, çok şey kazanırdık. O zaman bunu anlamadık. (...)



"Olgu, affedilemez olgu şu dur ki, savaştan kaçınmak içi hiçbir şey yapmadık, tam tersin savaşa biz yol verdik. Affedilemezliği ise Türkiye'nin askeri gücünden haberdar olmamamız ve kendi ordumuzu tanımamamızdır.

"Savaş, tam bir mağlubiyet sonuçlandı. Karnı tok, iyi silahlandırılmış ve giydirilmiş ordumuz savaşmadı. Ordularımız, devamlı geri çekildi, silahlarını bırakıp köylerine kaçtı”


Kaçaznuni, mağlubiyetleride özellikle Türk-Bolşevik ittifakının önemli rol oynadığının da al­ıtını çiziyor.
'DENiZDEN DENiZE ERMENiSTAN EMPERYALİST BiR TALEPTİ"



Kaçaznuni, raporunda Taşnak Partisi'nin diplomatik faaliyetlerini de değerlendiriyor. Özellikle 1919 sonbaharındaki Paris Konferansı'na değinen Ermenistan'ın ilk başbakanı, ileri sürdükleri "Büyük Ermenistan" projesinin emperyalist bir talep olduğunu vurguluyor. "Denizden denize Ermenistan" gibi saçma bir projenin kendi akıllarına gelmediğini, Batı devletlerinin baskısıyla Ermeni diasporasının ileri sürdüğünü belirtiyor. Kaçaznuni' ye göre Amerika'nın küçük bir Ermenistan'ı mandası altına almayacağının, dolayısıyla "Büyük Ermenistan" projesinin gerçekleşmemesi durumunda mandayı unutmaları gerektiğinin kendilerine bildirilmesiyle bu emperyalist talep Ermenilere dayatılıyor. Böyle sorumluluk gerektiren temel bir meselede yine kendi iradelerini kullanamadıklarını ifade eden Kaçaznuni, amaçsız ve abartılı taleplerin doğal olarak acı bir hayal kırıklığıyla sonlandığını sözlerine ekliyor. Özellikle o dönemdeki ruh hallerini gözler önüne sermek amacıyla Sevr Antlaşmasına ve ABD Başkanı Wilson'un Ermenistan haritasına bile kimi zaman burun kıvırdık­ları, beğenmedikleri zamanları örnek veriyor.

"ÖVÜNÜLECEK HiÇBiR ŞEY YAPMADIK"

Daha sonra Batılı devletlerin kendilerini yüz üstü bıraktığını belirten Kaçaznuni, Türkiye'nin zaferinden sonra Lozan Konferansı'nda Ermeni Meselesi'nin artık kapandığını ifade ederek geçmişin genel bir özeleştirisini yapıyor:

"Bunlar geçmişte kaldı. Eğer yaptıklarımızı genel olarak de­ğerlendirecek olursak, cumhuri­yetin ilanından, ağır çalışmaları­mızdan ve aldığımız sonuçlardan sonra denebilir ki, övünülecek hemen hemen hiçbir şey yapma­dık ve omuzlarımıza aldığımız yük, devlet örgütlenmesi, devlet işlerinin idaresi; bizim kapasite­mizin üzerindeydi. (...)

"İmkânlarımızın ölçülerini bilemedik ve çoğu zaman doğru değerlendiremedik, engellerin boyutlarını anlamadık, karşı güçleri iyi değerlendiremedik. (...) Bizler devlet adamı olama­dık."
"TERÖR EYLEMLERİMİZ BATI KAMUOYUNU KAZANMAYA YÖNELİKTİ"

Geçmiş dönemin muhasebeni yaparken Kaçaznuni, Türkiye'de ve Rusya'da giriştikleri bireysel terör eylemlerinden de örnekler verirken, bu terör eylemlerini Ba-tı'nın ilgisini Ermeni Meselesi'ne çekmek için yaptıklarını da itiraf ediyor ve Taşnak Partisi'ni komplo örgütü olarak niteliyor. Ermenistan gibi küçük ve güçsüz bir ülkenin hiçbir zaman kendi ayakları üzerinde duramayaca­ğından hareketle her zaman dış bir güce dayanma gerekliliği his­settiklerini, ilk önce Amerika'ya, sonra Avrupa'ya yaslandıklarını belirten Kaçaznuni, bu meseleyle ilgili sözlerini "Sonuç ortada" ifadesiyle noktalıyor.

"EVET, İNTİHARI ÖNERİYORUM"

Kendi iktidarları döneminde halkın savaşlarda telef olduğunu, açlıktan kırıldığını, Ermenistan'a hiçbir şey veremediklerini vurgu­layan Kaçaznuni, raporunun ya­yınladığı bölümünü şu vurgular­la bitiriyor:

"Taşnaksutyun'un artık yapacağı bir şey yok!

"Partimiz yapması gereken her şeyi yaptı ve kendini tüketti. Yeni hayat şartları, yeni talepleri getiriyor ve bu taleplere cevap verecek yeterliliğe sahip değiliz. Demek ki, bu arenadan çekilip yerimizi bizden daha yeteneklile­re bırakmalıyız. (...)

"Söyledim, Taşnaksutyun'un artık yapacağı hiçbir şey yok. Doğru ifade etmedim. Son bir işi­miz daha var, Ermeni siyasi hare­ketinin geçmişine ve kendi geç­mişimize karşı bir yükümlülüğü­müz daha var. Parti, kendi kara­rıyla bilinçli ve kesin olarak var­lığına son vermelidir.

"Evet, intiharı öneriyorum.

"Tek onurlu çıkışın intihar ol­duğu durumlar olur. İşte Partimiz tam bu durumdadır.

"Bunu dört-beş sene önce yapmalıydık. (...) Eğer bu kararı almazsak, ileride bizi yıkım ve şe­refsiz bir son bekliyor. (...)

"işte acı gerçek! Bu gerçeği kabul etme cesaretini göstermeli­yiz ve gerekeni yapmalıyız. Çö­züm açık: Hayatımıza son ver­mek."

SOYKIRIM DEĞİL, SAVAŞ

Ever, bütün bu sözleri Erme­nistan'ın ilk başbakanı, Taşnaksutyun Partisi'nin kurucusu söy­lüyor. Ermeni Meselesi'nin daha iyi anlaşılması açısından Kaçaz-nuni'nin raporunun özünü oluş­turan en önemli noktalardan biri de 1914'lerden beri gelişen süreç­te Türk-Ermeni ilişkilerinin bir savaş hali olarak ele alması. Tür­kiye'yi sorumlu tutacak herhangi bir söz sarf etmiyor. Çünkü Taşnakları ve onun peşine takılan Ermenileri savaşın bir tarafı, Türkiye'yi ise savaşın diğer tara­fı olarak değerlendiriyor. Ve bu savaşın sonunda gerek yukarıda saydığı hatalarından gerekse de Türkiye'nin gücünün ağır bas­masından dolayı Türklerin zafer­le çıktığı tespitini yapıyor. Taşnaksutyun'a ise bu mağlubiyetin sonunda intihar etmek düşü­yor.
AÇAZNUNİ'NİN YAŞAM ÖYKÜSÜ

1867 yılında Gürcistan'a bağlı Ahıska bölgesin­de doğdu. Mimarlık eğitimi aldıktan sonra Azer­baycan'ın başkenti Bakü'de mimar olarak çalıştı. Taşnak örgütüne Bakü'de katıldı. 1917'de Ermeni Ulusal Konseyi üyesi oldu. 1918'e kadar Kafkas Sefm’inde (parlamento) Taşnak temsilcisi olarak bulundu. Trabzon ve Batum'da Türklerle yapılan barış görüşmelerinde Ermeni delegasyonu içinde yer aldı, 1918 Temmuzunda bağımsız Ermenis­tan'ın ilk başbakanı oldu. 1919 Ağustosuna kadar bu görevde kaldı. 1920 yılında Bolşeviklerin gelme­si ve Ermenistan'da Sovyet yönetiminin kurulma­sıyla tutuklandı. 1921 yılındaki karşıdevrimci ayaklanma sırasında kurtuldu ve ülkeyi terk etti. 1923 yılında Bükreş’te toplanan Taşnak Kongresinde Ermenilerin ağır sorumluluğunu kabul eden sunuşu yaptı. Bu sunuş “Taşaksütyun’un artık yapacak bir şeyi kalmamıştır” başlığıyla broşür olarak da yayınlandı. Daha sonra Sovyet Ermenistan’ına döndü. 1938 yılında ölene kadar mimar olarak çalıştı.
 
neden özür dileyecekmis? onun dedelirimi yapmis (sözde) :)
 
soykırım vardı demiyorum. ermeniler tamamen suçsuz meleklerdir demiyorum. bence sen benim yazdıklarımı iyi oku.

ermeni örgütlenmeleri oldu tamam. fakat bunu acısını masum siviller mi çekmeli? osmanlı imparatorluğu hiç mi yanlış yapmadı? ben ne diyorum siz ne anlatıyosunuz..

daha önce de yazdım. tehcir; pkk yüzünden bütün kürtlerin aç, susuz, korunmasız olarak sürülmesine benzer. hrant dink olayı bile 90 yıl sonra bile hala ermenilere karşı ne kadar ön yargılı olduğumuzun kanıtıdır!

bunu anlamak istemiyorsanız yazacak başka birşeyim yok. farklı düşüncelerin beyninize girmesi sizi vatan haini yapmaz. en azından anlamaya çalışın, yok eğer aklınıza yatmıyorsa beni yine vatan haini ilan edersiniz dert değil..
 
yazdıklarının çoğuna katılıyorum. o döneme ilişkin de bilgim var. o dönemki türk halkının ermenilere öfke duymasını da anlıyorum. fakat niye biz yaptığımız yanlışa yanlış demeyip inkar ediyoruz. hiçbirşey yokmuş gibi davranıyoruz? tehciri kabul edip özür dilesek üzerimizdeki "soykırım" baskısı hafifliyecek. bakın bir futbol maçı bile ortamı ne kadar yumuşattı. bizim istediğimiz karşılıklı özür dilemek mi yoksa ilk onlar dilesin diye beklemek mi? türkiye 85 yıllık büyük bir ülke fakat ermenistan küçük ve daha genç bir ülke. bence türkün büyüklüğünü bu konuyu olgunlukla karşılayarak göstersek çok şık olur. ve inanın gerisi gelir. onlar da mutlaka kendi yaptıkları yanlışları kabul edip özür dileyeceklerdir. demek istediğim bu. ama bunu söyleyince ne cahilliğimiz kalıyor ne vatan hainliğimiz.

karabağ olayında ise bambaşka ve affedilemez olaylar mevcut. tehcir ile karabağ olayı arasında hiç bi fark yoksa 75 sene var. dünya düzeni politikalar sosyal yaşam herşey farklı. bunları forum ortamında tartışmak biraz zor onun için hiç girmeyeceğim.

son olarak demek istediğim; kendi yanlışını kabullendiğin zaman karşıdakinin yanlışını anlamasını sağlaman daha kolaydır..[/QU
ERMENİLER TÜRKLERİ KITIR KITIR KESERKEN KADINLARIMIZA KIZLARIMIZA TECAVÜZ EDERKEN ANA KARNINDAKİ BEBELERİ SÜNGÜLERKEN TEHCİR ETMEYİP TE NE YAPACAKTIK HOŞGELDİN Mİ DİYECEKTİK SEN YEMEK YEDİĞİN KABA SIÇ YÜZYILLARDIR BİRLİKTE YAŞADIĞIN TOPLUMA İHANET ET ONDAN SONRA OSMANLI TEHCİR ETTİĞİNDE DE BİLMİŞ BİLMİŞ BU BİR HATAYDI DE ERMENİ SORUNUNDA TÜRKLERİN ZERRE KADAR HATASI YOKTUR ZATEN KENDİN İTİRA EDİYORSUN AMA SENİN MAKSATINI DA ANLIYORUM BEN KENDİ YAPTIĞINIZ PİSLİKLERİN AĞIRLIĞINI BİZLERDE YÜKLEMEK İSTİYORSUNUZ YOK PAŞAM HAYVAN TERLİ BU SEFER YEMEZ KENDİ VİCDAN AZABINIZI KENDİNİZ ÇEKİN SEN GİT 9 AYLIK HAMİLE KADINLARIN KARNINI SÜNGÜYLE DEŞ ANA KARNINDAKİ BEBEYİ SÜNGÜNÜN UCUNA TAK ERKEK Mİ KIZ MI ONU KONTROL EDİYORUZ DİYEDE DALGA GEÇ SONRA OSMANLI TEKMEYİ VURDUĞUNDA BU BİR HATAYDI DE HADİ CANIM SENDE
 
ERMENİLER TÜRKLERİ KITIR KITIR KESERKEN KADINLARIMIZA KIZLARIMIZA TECAVÜZ EDERKEN ANA KARNINDAKİ BEBELERİ SÜNGÜLERKEN TEHCİR ETMEYİP TE NE YAPACAKTIK HOŞGELDİN Mİ DİYECEKTİK SEN YEMEK YEDİĞİN KABA SIÇ YÜZYILLARDIR BİRLİKTE YAŞADIĞIN TOPLUMA İHANET ET ONDAN SONRA OSMANLI TEHCİR ETTİĞİNDE DE BİLMİŞ BİLMİŞ BU BİR HATAYDI DE ERMENİ SORUNUNDA TÜRKLERİN ZERRE KADAR HATASI YOKTUR ZATEN KENDİN İTİRA EDİYORSUN AMA SENİN MAKSATINI DA ANLIYORUM BEN KENDİ YAPTIĞINIZ PİSLİKLERİN AĞIRLIĞINI BİZLERDE YÜKLEMEK İSTİYORSUNUZ YOK PAŞAM HAYVAN TERLİ BU SEFER YEMEZ KENDİ VİCDAN AZABINIZI KENDİNİZ ÇEKİN SEN GİT 9 AYLIK HAMİLE KADINLARIN KARNINI SÜNGÜYLE DEŞ ANA KARNINDAKİ BEBEYİ SÜNGÜNÜN UCUNA TAK ERKEK Mİ KIZ MI ONU KONTROL EDİYORUZ DİYEDE DALGA GEÇ SONRA OSMANLI TEKMEYİ VURDUĞUNDA BU BİR HATAYDI DE HADİ CANIM SENDE

BÜTÜN ERMENİLER Mİ KESTİ TÜRKLERİ? HEPSİ Mİ HAİN? BİR HALKIN TAMAMI HAİN OLABİLİR Mİ? BENİMLE NE ALAKASI VAR BU OLAYLARIN? BEN NİYE VİCDAN AZABI ÇEKİYİM? BEN Mİ KESTİM İNSANLARI? Bİ DE BÖYLE YAZINCA DAHA MI ETKİLİ OLUYO ANLAMADIM BEN.. BAKALIM BELKİ GİRER BÖYLE YAZINCA O KÜÇÜK KAFANA :)
 
soykırım vardı demiyorum. ermeniler tamamen suçsuz meleklerdir demiyorum. bence sen benim yazdıklarımı iyi oku.

ermeni örgütlenmeleri oldu tamam. fakat bunu acısını masum siviller mi çekmeli? osmanlı imparatorluğu hiç mi yanlış yapmadı? ben ne diyorum siz ne anlatıyosunuz..

daha önce de yazdım. tehcir; pkk yüzünden bütün kürtlerin aç, susuz, korunmasız olarak sürülmesine benzer. hrant dink olayı bile 90 yıl sonra bile hala ermenilere karşı ne kadar ön yargılı olduğumuzun kanıtıdır!

bunu anlamak istemiyorsanız yazacak başka birşeyim yok. farklı düşüncelerin beyninize girmesi sizi vatan haini yapmaz. en azından anlamaya çalışın, yok eğer aklınıza yatmıyorsa beni yine vatan haini ilan edersiniz dert değil..

İYİ O ZAMAN HADİ ŞÖYLE YAPALIM BEN SENİN AĞZINI BURNUNU KIRIYIM YETİNMEYİP BÜTÜN AİLENE ZARAR VERİYİM SONRA ÇIKSIN BİRİ SANA DESİNKİ HADİ GİT VERSAVDİSTEN ÖZÜR DİLE DE BİTSİN BU KIRGINLIK OLURMU BÖYLE ŞEY YAHU AYRICA FARKLI DÜŞÜNCELERİN BEYNİMİZE GİRMESİ BİZİ VATAN HAİNİ YAPMAZ FAKAT GÜDÜMLÜ DÜŞÜNCELER İNSANI VATAN HAİNİ YAPAR SEN ÖNCE ARADAKİ FARKI AYIRT ET SENİN SÖYLEDİKLERİN 90 YILLIK GÜDÜMLÜ BİR EMPERYALİST YALANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR VE TÜRK MİLLETİ BU YALANLAR YÜZÜNDEN HİÇBİRZAMAN ÖZÜR DİLEMEYECEKTİR
 
İYİ O ZAMAN HADİ ŞÖYLE YAPALIM BEN SENİN AĞZINI BURNUNU KIRIYIM YETİNMEYİP BÜTÜN AİLENE ZARAR VERİYİM SONRA ÇIKSIN BİRİ SANA DESİNKİ HADİ GİT VERSAVDİSTEN ÖZÜR DİLE DE BİTSİN BU KIRGINLIK OLURMU BÖYLE ŞEY YAHU AYRICA FARKLI DÜŞÜNCELERİN BEYNİMİZE GİRMESİ BİZİ VATAN HAİNİ YAPMAZ FAKAT GÜDÜMLÜ DÜŞÜNCELER İNSANI VATAN HAİNİ YAPAR SEN ÖNCE ARADAKİ FARKI AYIRT ET SENİN SÖYLEDİKLERİN 90 YILLIK GÜDÜMLÜ BİR EMPERYALİST YALANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR VE TÜRK MİLLETİ BU YALANLAR YÜZÜNDEN HİÇBİRZAMAN ÖZÜR DİLEMEYECEKTİR

verdiğin örnek de yanlış. şöyle yapalım: sen bana ve aileme zarar vermiş ol. ben de bunun karşılığında seni ve seninle beraber bütün senin milletinden olanları toptan ölüm gibi bir cezaya tabii tutayım. bu durumda ikimizin de özür dilemesi gerekir. mühim olan kimin bu büyüklüğü göstereceği..
umarım anlarsın artık
 
BÜTÜN ERMENİLER Mİ KESTİ TÜRKLERİ? HEPSİ Mİ HAİN? BİR HALKIN TAMAMI HAİN OLABİLİR Mİ? BENİMLE NE ALAKASI VAR BU OLAYLARIN? BEN NİYE VİCDAN AZABI ÇEKİYİM? BEN Mİ KESTİM İNSANLARI? Bİ DE BÖYLE YAZINCA DAHA MI ETKİLİ OLUYO ANLAMADIM BEN.. BAKALIM BELKİ GİRER BÖYLE YAZINCA O KÜÇÜK KAFANA :)

TABİİ Kİ BÜTÜN ERMENİLER DEĞİL FAKAT BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞU BU OYUNA GELDİ AYRICA ALINTINDA Kİ CÜMLEDE KİŞSELEŞTİRME KİPİ ÖRNEK OLARAK VERİLMİŞTİR SEN DEDİYSEK SEN DEĞİLSİN YANİ GENEL OLARAK SÖYLENMİŞ BİR ŞEY BU AYRICA SEN ÖNCE TÜRKLERİN NİÇİN ÖZÜR DİLEYECEĞİNİ ANLAT BEN SANA SONRA ANLATIRIM NİYE VİCDAN AZABINI ÇEKECEĞİNİ AYRICA KEM SÖZ SAHİBİNE AİTTİR

verdiğin örnek de yanlış. şöyle yapalım: sen bana ve aileme zarar vermiş ol. ben de bunun karşılığında seni ve seninle beraber bütün senin milletinden olanları toptan ölüm gibi bir cezaya tabii tutayım. bu durumda ikimizin de özür dilemesi gerekir. mühim olan kimin bu büyüklüğü göstereceği..
umarım anlarsın artık

iyide burada türk milleti ermenilerin ihanetine kadar ermenilere bir zarar vermedi ki ilk bıçağı saplayan onlar oldu türk milletinin sırtına türk insanının yaptığı kendini savunmaktı kendisini savunduğu içinmi özür dileyecek ermenilerden
 
Geri
Üst