- Katılım
- 2 Ocak 2008
- Mesajlar
- 16,867
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Türkiye'nin medya kartelinin sahibi Aydın Doğan, Başbakan Erdoğan'a attığı suçlamaları, "unuttum, kapandı gitti" diyor. Ünal Tanık, "unutma"yı yazdı.
Sabah gazetesinde Yavuz Donat’ı okuyunca kanım tepeme fırladı.
Okkalı bir küfür sallamak geldi içimden.
Yooo, öyle hemen “Ağzı amma da bozukmuş” diye kıskıs gülmeyin.
Öyle sinkaflı bir küfür değil. Tanıyanlar ağzımdan sinkaflı laflar çıkmadığını iyi bilirler.
O halde beni kesecek küfür en fazla ne olur tahmin edersiniz.
Beni bu kadar kızdıran söz Türkiye’nin medya kartelinin patronuna aitti. Özetle Yavuz Donat’a söylediği şu idi:
“Sayın Başbakan’a karşı kişisel bir husumetim yok. Bana göre o olay oldu, geçti, bitti... Kapandı gitti.”
Söylediği bu kadar değil ama özeti bu. Aydın Doğan, alıntıladığım bu bölümün dışında, bu olayın nereden çıktığını anlamadığını söylüyor. Yaşanan olayın uzatılacak bir husus olduğunu düşünmediğini de eklemeyi unutmuyor.
Vay utanmaz adam vay.
Vay arsız adam vay.
Vay camız derisinden yüzü olan adam vay.
Nerede görülmüş, hakaret edenin, küfredenin “ben bu olayı unuttum” demesi. Hakaret eden, iftira eden ancak özür diler, nedamet gösterir. Bunu kabul edip etmeme hakarete uğrayan kişiye aittir.
Bu memleketin iplerini eline geçirdin bırakmaya niyetin yok. Bunu sağır sultan bile biliyor artık.
Silahşör manivelaların ile birlikte bu ülkeyi yerinden oynatmaya çalıştığın yetmiyor gibi, insanların şeref ve haysiyetleri ile oynamanın ne demek olduğunu da bilmiyorsun öyle mi?
Mayanda Anadolu toprağın var. Elbette şeref ve haysiyetle oynamanın ne anlama geldiğini iyi bilirsin.
Bilmeyi bilirsin de şimdi bilmezden gelmek işine geliyor. Onun için cahile vurursun kendini.
Anadolu insanı tereyağı gibidir. Süt bozulursa yine yenebilir. Ama tereyağı bir kez bozulmaya görsün, ufunetinden yanına yaklaşılmaz. Sen de bozulmuş tereyağı gibisin.
Sen birine, “hırsız” diyeceksin, “yardım paralarını aldın üstüne yattın” diyeceksin. Ondan sonra da kalkıp “Sayın Başbakan’a karşı kişisel bir husumetim yok. Bana göre o olay oldu, geçti, bitti” deme pişkinliğini göstereceksin.
Dahası bu da yetmeyecek, kalkıp kızdığı zaman, “Ben Deniz Feneri olayını yazdığım için sen bana böyle kızıyorsun” deme cüretini göstereceksin.
Ey Aydın Doğan, elindeki gücün zemini kaydı, gidiyor. Artık senin foyan ortaya çıktı. Bu memlekette yıllardır nasıl iş yürüttüğünü bilmeyen kalmadı.
İşte bunun durumu kurtarmak için bu kadar yanar döner oldun. Her kılığa girdin. Son bir ay içinde girmediğin kılık kaldı mı?
Önce sürdüğün lekeyi büyütmeme yoluna gittin. Kendi kanalına çıktın Mehmet Ali Birand’ın karşısına geçtin derunundakileri ortaya koydun. Baktın olmadı, sonra mesajını, kamuoyuna yazılı verdin, estin gürledin, tehditler savurdun. Önüne çıkanı tehdit ettin. Baktın bu kez pabuç pahalı, “höt” demenle önceleri olduğu gibi yerine sinen siyasetçiler yok.
Şimdi bu yola başvuruyorsun. “Ben unuttum, sen de unut” demeye getiriyorsun.
Bu son attığın zokayı Erdoğan yutacak mı bilmiyorum. Ama Erdoğan yutsa bile kamuoyu yutmayacak ondan eminim.
kaynak
Sabah gazetesinde Yavuz Donat’ı okuyunca kanım tepeme fırladı.
Okkalı bir küfür sallamak geldi içimden.
Yooo, öyle hemen “Ağzı amma da bozukmuş” diye kıskıs gülmeyin.
Öyle sinkaflı bir küfür değil. Tanıyanlar ağzımdan sinkaflı laflar çıkmadığını iyi bilirler.
O halde beni kesecek küfür en fazla ne olur tahmin edersiniz.
Beni bu kadar kızdıran söz Türkiye’nin medya kartelinin patronuna aitti. Özetle Yavuz Donat’a söylediği şu idi:
“Sayın Başbakan’a karşı kişisel bir husumetim yok. Bana göre o olay oldu, geçti, bitti... Kapandı gitti.”
Söylediği bu kadar değil ama özeti bu. Aydın Doğan, alıntıladığım bu bölümün dışında, bu olayın nereden çıktığını anlamadığını söylüyor. Yaşanan olayın uzatılacak bir husus olduğunu düşünmediğini de eklemeyi unutmuyor.
Vay utanmaz adam vay.
Vay arsız adam vay.
Vay camız derisinden yüzü olan adam vay.
Nerede görülmüş, hakaret edenin, küfredenin “ben bu olayı unuttum” demesi. Hakaret eden, iftira eden ancak özür diler, nedamet gösterir. Bunu kabul edip etmeme hakarete uğrayan kişiye aittir.
Bu memleketin iplerini eline geçirdin bırakmaya niyetin yok. Bunu sağır sultan bile biliyor artık.
Silahşör manivelaların ile birlikte bu ülkeyi yerinden oynatmaya çalıştığın yetmiyor gibi, insanların şeref ve haysiyetleri ile oynamanın ne demek olduğunu da bilmiyorsun öyle mi?
Mayanda Anadolu toprağın var. Elbette şeref ve haysiyetle oynamanın ne anlama geldiğini iyi bilirsin.
Bilmeyi bilirsin de şimdi bilmezden gelmek işine geliyor. Onun için cahile vurursun kendini.
Anadolu insanı tereyağı gibidir. Süt bozulursa yine yenebilir. Ama tereyağı bir kez bozulmaya görsün, ufunetinden yanına yaklaşılmaz. Sen de bozulmuş tereyağı gibisin.
Sen birine, “hırsız” diyeceksin, “yardım paralarını aldın üstüne yattın” diyeceksin. Ondan sonra da kalkıp “Sayın Başbakan’a karşı kişisel bir husumetim yok. Bana göre o olay oldu, geçti, bitti” deme pişkinliğini göstereceksin.
Dahası bu da yetmeyecek, kalkıp kızdığı zaman, “Ben Deniz Feneri olayını yazdığım için sen bana böyle kızıyorsun” deme cüretini göstereceksin.
Ey Aydın Doğan, elindeki gücün zemini kaydı, gidiyor. Artık senin foyan ortaya çıktı. Bu memlekette yıllardır nasıl iş yürüttüğünü bilmeyen kalmadı.
İşte bunun durumu kurtarmak için bu kadar yanar döner oldun. Her kılığa girdin. Son bir ay içinde girmediğin kılık kaldı mı?
Önce sürdüğün lekeyi büyütmeme yoluna gittin. Kendi kanalına çıktın Mehmet Ali Birand’ın karşısına geçtin derunundakileri ortaya koydun. Baktın olmadı, sonra mesajını, kamuoyuna yazılı verdin, estin gürledin, tehditler savurdun. Önüne çıkanı tehdit ettin. Baktın bu kez pabuç pahalı, “höt” demenle önceleri olduğu gibi yerine sinen siyasetçiler yok.
Şimdi bu yola başvuruyorsun. “Ben unuttum, sen de unut” demeye getiriyorsun.
Bu son attığın zokayı Erdoğan yutacak mı bilmiyorum. Ama Erdoğan yutsa bile kamuoyu yutmayacak ondan eminim.
kaynak
