VolkaN
Altın Üye
- Katılım
- 28 Haz 2007
- Mesajlar
- 8,232
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
Sabahattin Eyüboğlu, 'Yeni Ufuklar' Dergisi'nin Nisan 1954 tarihli sayısında açtığı 'Doğu mu, Batı mı?' konulu soruşturmaya verdiği yanıtta, bazı tespitlerde bulunur.
Aradan 54 yıl geçmiş olmasına rağmen, Eyüboğlu'nun Yahya Kemal'e atfen naklettiği bir olayın, bugün için kışkırtıcı olduğu kadar şaşırtıcı bir anlamı vardır. Eyüboğlu'yla birlikte Dr. Adnan Adıvar, Prof. Dr.Joachim Ritter, Prof. Dr. Mazhar Şevket İpşiroğlu, Melih Cevdet Anday, Ayşe Nur (-ki, Azra Erhat'ın müstear adıdır) gibi entelektüellerin de yanıtlarının yer aldığı bu soruşturmada yöneltilen soru şudur:
'Son yirmi yıl içinde, Avrupa kültürünün çıkmaza girdiği, bu kültürün artık insanı mesut edecek yolları yitirdiği, müsbet bilimlerin manevi insan değerlerini ve ahlakı kemirdiği yollu fikirleri savunanlar çok olmuştur. Bu düşüncelerin yeni Avrupa kültürü bakımından manası ve ehemmiyeti (önemi) nedir?
Bu fikirlerin, bizim gibi Avrupa'yı kalkınışlarına (kalkınmasına) örnek sayan doğu memleketlerinde de zaman zaman tutulduğunu, hatta bazen bunlardan Doğu kültürü lehine bazı neticeler çıkarıldığını görüyoruz. Gerek Avrupa'da gerekse bizde bu fikirleri savunmanın neticeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?'
Dergi'nin bu soruşturmadan amaçladığı, Avrupa kültürünün 'manevi insan değerlerini ve ahlakı kemirdiği' yolundaki düşüncelerin, Doğu kültürü lehine kullanılıyor olmasına karşı eleştirel bir tavır almaktır. Dergi'nin soruşturmaya yanıt verenlerden beklediği, Avrupa'yı kötülemenin, bizim gibi Avrupa medeniyetine intisap etmiş toplumlarda muhafazakar düşünceye (ve daha da ileri giderek, irticaya!) bir meşruiyet zemini hazırlama imkanı tanıdığının ortaya konulmasıdır. Soruşturmaya yanıt verenler de, elhak, bunu yapıyorlar: Onlara göre, Avrupa'yı eleştirmek, Gericilerin ekmeğine yağ sürmektir.
Sabahattin Eyüboğlu, 'Üstad Yahya Kemal'den' dinlediği bir olayı anlatarak konuyu açmaya koyuluyor: 'Genç Türkler, kendileri gibi inkılapçı (devrimci), yeni kafalı diye Jean Jaures'e dert yanmaya gitmişler; memleketteki irtica hareketlerinden, geri kafalılardan söz açmışlar. Jean Jaures, mürtecilerin neler söylediklerini sormuş. Genç Türkler de kendilerinin Avrupa'ya ayak uydurmak istediklerini, mürtecilerin ise Avrupa'nın çürümüş olduğunu, yıkılması gerektiğini ve yıkılacağını ileri sürdüklerini anlatmışlar. Bunun üzerine Jean Jaures, hiç hatır gönül dinlemeden, "ben de sizin mürteciler gibi düşünüyorum, onlar haklı: Avrupa kötüdür ve değişmelidir" demiş'.
Yahya Kemal'in olayı hangi bağlamda anlattığını bilmiyoruz: Ancak Eyüboğlu, ünlü Fransız sosyalist ve devrimci önderi Jean Jaures'in Türkiye'deki mürtecilere hak veren sözlerinin, Avrupa kültürünün dogmatik değil, kritik düşünce yapısının bir tezahürü sayıyor: 'Jaures, Avrupa'yı değiştirmek için, bizdeki Avrupa düşmanlarıyla işbirliği edebilir; ama kendi dünyasını değiştirmek, daha ileriye götürmek isteyen Jaures, Avrupa kafasının ta kendisidir.' Eyüboğlu böyle diyor.
Pek iyi de, Spengler'in, Toynbee'nin, Junger'in, Klages'in ve daha başkalarının Avrupa kültürü üzerine kötümser (ve kötüleyici!) yaklaşımları, form olarak Avrupa'nın kritik düşüncesinin 'ta kendisi' olsa bile, dilegetirdikleri muhtevada hiç mi hakikat payı yoktur? Avrupa Medeniyetini sadece insan mutluluğunu öngören ve mutsuzluğu büsbütün dışta bırakarak imkansız kılan bir Medeniyet olarak temellendirebilir miyiz? Ve biz, Avrupa Medeniyetine intisap etmiş bir toplum kimliğiyle, Avrupa'yı bir bilim medeniyeti olarak temellük etmenin olumlu olduğu kadar olumsuz yanları üzerinde düşünmeyecek miyiz? Daha doğrusu şöyle:
Avrupa Medeniyetini eleştirmek, Gericilik midir?
kaynak
Aradan 54 yıl geçmiş olmasına rağmen, Eyüboğlu'nun Yahya Kemal'e atfen naklettiği bir olayın, bugün için kışkırtıcı olduğu kadar şaşırtıcı bir anlamı vardır. Eyüboğlu'yla birlikte Dr. Adnan Adıvar, Prof. Dr.Joachim Ritter, Prof. Dr. Mazhar Şevket İpşiroğlu, Melih Cevdet Anday, Ayşe Nur (-ki, Azra Erhat'ın müstear adıdır) gibi entelektüellerin de yanıtlarının yer aldığı bu soruşturmada yöneltilen soru şudur:
'Son yirmi yıl içinde, Avrupa kültürünün çıkmaza girdiği, bu kültürün artık insanı mesut edecek yolları yitirdiği, müsbet bilimlerin manevi insan değerlerini ve ahlakı kemirdiği yollu fikirleri savunanlar çok olmuştur. Bu düşüncelerin yeni Avrupa kültürü bakımından manası ve ehemmiyeti (önemi) nedir?
Bu fikirlerin, bizim gibi Avrupa'yı kalkınışlarına (kalkınmasına) örnek sayan doğu memleketlerinde de zaman zaman tutulduğunu, hatta bazen bunlardan Doğu kültürü lehine bazı neticeler çıkarıldığını görüyoruz. Gerek Avrupa'da gerekse bizde bu fikirleri savunmanın neticeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?'
Dergi'nin bu soruşturmadan amaçladığı, Avrupa kültürünün 'manevi insan değerlerini ve ahlakı kemirdiği' yolundaki düşüncelerin, Doğu kültürü lehine kullanılıyor olmasına karşı eleştirel bir tavır almaktır. Dergi'nin soruşturmaya yanıt verenlerden beklediği, Avrupa'yı kötülemenin, bizim gibi Avrupa medeniyetine intisap etmiş toplumlarda muhafazakar düşünceye (ve daha da ileri giderek, irticaya!) bir meşruiyet zemini hazırlama imkanı tanıdığının ortaya konulmasıdır. Soruşturmaya yanıt verenler de, elhak, bunu yapıyorlar: Onlara göre, Avrupa'yı eleştirmek, Gericilerin ekmeğine yağ sürmektir.
Sabahattin Eyüboğlu, 'Üstad Yahya Kemal'den' dinlediği bir olayı anlatarak konuyu açmaya koyuluyor: 'Genç Türkler, kendileri gibi inkılapçı (devrimci), yeni kafalı diye Jean Jaures'e dert yanmaya gitmişler; memleketteki irtica hareketlerinden, geri kafalılardan söz açmışlar. Jean Jaures, mürtecilerin neler söylediklerini sormuş. Genç Türkler de kendilerinin Avrupa'ya ayak uydurmak istediklerini, mürtecilerin ise Avrupa'nın çürümüş olduğunu, yıkılması gerektiğini ve yıkılacağını ileri sürdüklerini anlatmışlar. Bunun üzerine Jean Jaures, hiç hatır gönül dinlemeden, "ben de sizin mürteciler gibi düşünüyorum, onlar haklı: Avrupa kötüdür ve değişmelidir" demiş'.
Yahya Kemal'in olayı hangi bağlamda anlattığını bilmiyoruz: Ancak Eyüboğlu, ünlü Fransız sosyalist ve devrimci önderi Jean Jaures'in Türkiye'deki mürtecilere hak veren sözlerinin, Avrupa kültürünün dogmatik değil, kritik düşünce yapısının bir tezahürü sayıyor: 'Jaures, Avrupa'yı değiştirmek için, bizdeki Avrupa düşmanlarıyla işbirliği edebilir; ama kendi dünyasını değiştirmek, daha ileriye götürmek isteyen Jaures, Avrupa kafasının ta kendisidir.' Eyüboğlu böyle diyor.
Pek iyi de, Spengler'in, Toynbee'nin, Junger'in, Klages'in ve daha başkalarının Avrupa kültürü üzerine kötümser (ve kötüleyici!) yaklaşımları, form olarak Avrupa'nın kritik düşüncesinin 'ta kendisi' olsa bile, dilegetirdikleri muhtevada hiç mi hakikat payı yoktur? Avrupa Medeniyetini sadece insan mutluluğunu öngören ve mutsuzluğu büsbütün dışta bırakarak imkansız kılan bir Medeniyet olarak temellendirebilir miyiz? Ve biz, Avrupa Medeniyetine intisap etmiş bir toplum kimliğiyle, Avrupa'yı bir bilim medeniyeti olarak temellük etmenin olumlu olduğu kadar olumsuz yanları üzerinde düşünmeyecek miyiz? Daha doğrusu şöyle:
Avrupa Medeniyetini eleştirmek, Gericilik midir?
kaynak