Avrupadan Müneccim İsteyen Padişah

TraFoo

Banned
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
2,032
Reaction score
0
Puanları
0

Okuluna Kurşun Döktüren Müdürün Anımsattıkları: Avrupadan Müneccim İsteyen Padişah-Cevat KULAKSIZ


thumbnail.php


Laik T.C. Başkentinde, Ankara’da, “uğursuzluğu gidermek için”, okulu adına kurşun döktüren okul müdürünün haberini gazetede okuyunca yüreğim burkuldu. Bu olay beni Osmanlıyı geri bırakan birtakım hurafeler zamanına ve buna ilişkin anılara götürdü, hazin hurafeler aklıma takıldı, bir film şeridi gibi uzayıp gitti.
Hele şu anda, yazıya başlamadan önce, aklıma takılan bir hurafe olayını anlattıktan sonra ötekilere geçmek istiyorum:
1965 yılında Ağrı’nın, o zamanları lokantası, oteli olmayan Diyadin ilçesinin bir köyünde öğretmen olarak çalışırken, komşu köyün, Erzurum İspir’li olduğunu hatırladığım bir öğretmeni vardı. Kendinin ifadesi ile “nefesi gayet kuvvetli” bir hocadan (bu kuvvetli nefesi bir türlü hatırlayamıyorum), muska almış, muskayı kaynatıyor, suyunu hasta çocuklarına içiriyordu. Evine davetli gittiğim öğretmenin bu halini görünce dehşete kapıldım ve hiç unutamamıştım.
Bu olayın anısı 45 yıldır hafızamdan gitmezken, 2009 yılında Ankara’da kurşun döktüren bir lise müdürünün haberini yazan Can Dündar’ın bir yazısından öğrenince, -bilim yuvasında bilime karşı bir müdür- diye düşündüm ve hüzünlendim.
Ankara Milli Piyango Anadolu Lisesi’nde Okul Müdürü Ali Okur, “uğursuzluk olduğu” gerekçesiyle Ocak 2009’da okula kurşun döktürüyor.
Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Tuğrul Culfa da sendikaya ulaşan bilgiler doğrultusunda olayın doğru olduğunu öğrendiklerini söyleyip Culfa, şu açıklamada bulunmuştu:
“Bir uğursuzluk var, Sendikamıza gelen bilgilere göre, 2 Ocak’ta, girişte yer alan hizmetli odasında iki kadın kurşun döküyor. Durum okul müdürüne iletiliyor. Okul müdürü, ‘Ben işiniz olmayan yere girmeyeceksiniz demedim mi?’ diyerek öğretmenlere bağırıyor. Müdür, 1 Ocak’taki doğalgaz faciasında ölen iki öğrencinin bu okuldan mezun olduğunu, okul bahçesinde ders çıkışında 9. sınıf öğrencisinin bıçaklandığını ve bir öğrencinin babasının öldüğünü belirterek, bu olayların arka arkaya yaşanmasının normal olmadığını ve okulun üzerinde kara bulutlar dolaştığını ifade ediyor”.
Skandalı Eğitim-Sen temsilcisi ve biyoloji öğretmeni Aysun Pehlivanlı ortaya çıkarıyor. Vay sen misin ayıbımızı duyuran diyerekten, Pehlivanlı’ya savunması istenmeden “amirlerine ve okul personeline karşı kötü davranışları” gerekçe gösterilip, ihtar cezası veriliyor.
(Burada hemen şu aklıma geliverdi. Hani Avrupa’nın en büyük vurgunu Deniz Feneri yolsuzluğunu Doğan Medya grubu çıkarmış da yayınlamıştı ya, “demek benim yandaşın ayıbını Türkiye’ye yayarsın ha”. Diyerekten o grubun üstüne yüklendiği gibi. Sahi ne oldu onun mahkemesi? Gerçi AKP nin yandaş davaları sonuçsuz kalıyor)
CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek 5 Ekim’de bir soru önergesiyle Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya müdür hakkında ne işlem yapıldığını soruyor...Yaklaşık 2 ay sonra “Hakkında soruşturma devam ediyor” cevabını alıyor... İki değil, 20 ayda bile yandaş sorgulama bitmez…
Burada Can Dündar şakacıktan ve de alaya alarak şöyle soruyordu: “Sayın Nimet Çubukçu’ya soralım: Milli Eğitim Bakanlığı’na da kurşun döktürmeyi düşünüyor musunuz? O müdür size de iyi kurşun döken nefesi kuvvetli birini bulsun... Yoksa gıpta ile bakılan Milli Eğitim’e nazar değecek Hanımefendi..”.
Komşu köylerden bile ona kurşun döktürmeye gelen bir Gürcü Bacı dediğimiz komşumuz vardı. 1960 yılında Öğretmen okulunda okurken, bana da kurşun döktürmüşlerdi Gürcü Bacıya. Ben de inanmadığım halde, matrak bir anı olsun diye, Gürcü Bacı kurşun dökerken kalburun altında oturmuş vaziyette resmim halen durmakta.
(Sahiden kurşun dökmeyi bilen gören var mı? Yeniler için bu vesile ile bu garip hurafeyi açıklayalım. Kurşun çabuk eriyen bir metaldir. Tereyağı gibi tavada eritebilirsiniz. Kurşun döken, (güya nefesi “guvatlı” biri) kurşunu tavada eritiyor, kuşun dökülecek kişinin başı üstüne kalbur veya elek, eleğin üstüne de bir tas su koyup erittiği kurşunu suya döküyor. Cosss diye bir sesle birlikte kurşun parçalara bölünüp katılaşıyor. Katı kuşunu eline alan falcı başlıyor yoruma, “senin kalbin parçalara ayrılmış”, kuşunun uzun çıkıntısını görüp, “senin yakında bir yolun var” vb. Şimdilerde evde kalmış kızlar, bazı hurafeci medya meraklısı güya sanatçıları kurşun döktürmektelermiş).
Günümüze bile, bu tür hurafelere karşı çıkıp eleştirdiğiniz zaman, hemen dinsel kökenli bağnazlık karşınızda çıkmakta, “itikat, iman meselesi” diyerek, hurafeye bir din yaklaşımı sokulmakta. Oysa Kuran’da bile bu tür hurafe ve falı yasaklayan ayet olmasına karşın, din açısından olaya bakanlar, “iman, itikat” diye savunmaları hüzün verici
Ulemanın “yeryüzünde Allahın gölgesi” dedikleri Osmanlı padişahlarından günümüze kadar, bizde nice binlerce hurafeler vardır.
Osmanlı Devletinin özellikle gerileme devrinde, padişahların tarihi gülünç, utanç verici ve onur kırıcı müneccim öyküleri ile doludur.
Avrupada matbaa bulunalı 270 yıl olmuş, ülke ülke, şehir şehir matbaa kuruluyor, birbirinden değerli bilim kitapları basılıyordu. Matbaa sayesinde bilim hızla yayılıyor, keşifler, bilimsel buluşlar Avrupa’da artan oranda yayılıyorken, Osmanlı bilime ilgisiz kaldığından, her alanda gittikçe geriliyordu. Ülkesine matbaayı getiren, Lale Devrinin Padişahı III. Ahmet (1703–1730) zamanında, çok ilginç ve üzüntü verici, bilim adına onur kırıcı bir müneccim olayı yaşanır. O devirde padişahlar, devletin ileri gelenleri, önemli konularda karar vermeden önce, büyücülere, falcılara, müneccimlere danışıp öyle karar verirlerdi. Kimisi de istiareye yatar, yani yatağa girerken birtakım tuhaf törenvari işler yapıp, gece rüyasında gördüğü duruma göre karar verirdi. (Şimdilerde Başbakan RTE nin “bir de ulemaya danışalım” dediği gibi).
Eşref saati belirlemeden yatağına bile girmeyen Padişah III. Ahmet, o sırada Avrupa’da ünlenen Prusya Kralı II. Frederik’e elçi salarak, kendisine keskin bilici üç müneccim gönderilmesini ister. (Padişah, demek ki Avrupa’nın keskin müneccimler sayesinde ileri gittiğini sanıyordu).
Prusya Kralı, bu çağ dışı müneccim isteme durumu karşısında şaşar kalır, koskoca Osmanlının bu duruma düşmesine hayret eder. Kral II. Frederik, Padişah III. Ahmet’in gönderdiği elçi Ahmet Resim Efehdi’ye, şu ibret verici sözleri söyleyip gönderir:
“-Benim zaten üç müneccimim var. Birincisi, tarihten ders almak; ikincisi, dolu bir hazine; üçüncüsü de, iyi yetişmiş, iyi donatılmış bir ordu. Bunlar da benim şahsımın değil, halkın malı. Başkalarına vermeye yetkili değilim. Var padişahına selâm eyle!”…Osmanlının yoktan bilicisi ne yapmış, padişah nasıl karşılamış bilmiyoruz.
Şu acı bir gerçek ki, birtakım cahil din adamları sayesinde dinsel kökenli binlerce hurafeler, halkımızın bağrına çöreklenmiş, toplumun bilimden uzaklaşmasına ve böylece devletin geri kalmasına neden olmuştu. III. Ahmet’den 800–900 yıl önce, İbni Sinalar, Biruniler, Ömer Hayyamlar zamanında, toplum çok daha çağdaş ve ileri görüşlü olmalı idi ki, çağın seçkin bilim adamları çıkabilmişti. O devirde, din taassubunun devlet ve milleti daha iyice sarmadığı, dinsel bağnazlığın daha iyice yayılmadığı 800–900. yüzyıllarda çıkan bilim adamlarını aşan, İbni Sina gibi çağının en seçkin tıp bilim adamı kadar ve onu geçebilen bir Türk bilim adamını Türk dünyası çıkaramadı. Eğer halkımız, hurafeye değil de bilime emek verseydi, ülkemiz daha ileride olurdu. İşte Diyanet İşleri Başkanlığımız, halkımızı geri bırakan hurafelerle savaşacağı yerde, bazı yatırımcı bakanlık ve dairelerden daha fazla bütçeye sahip olmasına karşın, hac turizm organizasyonu yapıp para kazanmakla meşgul.
2002 den beri Başbakanımız olan RTE bile, M.Kemal Atatürk’ün laik T.C. ni iyi özümsememiş olmalı ki, Danıştay’ın türbanı ret kararına karşı “bir de ulemaya danışalım” diyebiliyordu).

Kaynak:
1.Ana Dili Dergisi Sayı 21, Nisan, Mayıs, Haziran. 2001. Prf, Dr. Metin Karadağ Sf: 35–36
2.Milliyet Melih Aşık Okula Kurşun 12.12.09 sf 15
3.Öğretmenler Sitesi: Lise müdürü kurşun döktürdü iddiası
4. www.baskentlilerhaber
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Okuluna Kurşun Döktüren Müdürün Anımsattıkları: Avrupadan Müneccim İsteyen Padişah-Cevat KULAKSIZ
 
Avrupadan Müneccim İsteyen Padişah


ne yazıkki güzel yurdumu o padişah gibi olmaya uğraşan
saltanat özentisi içinde yaşayan
biat kültürü ile yetişmiş
göbekten sam amcalarına bağlı bopçular yönetiyor
ne yapsak acaba
millet olarak bi ulemayamı sorsak :))))
 
yine aynı düşmanlık ve kin doluluğu görmemek için kör olmak lazım

eğer OSMANLI olmasaydı değil T.C. değil elinizdeki klavye bile olmazdı

müneccimmiş peh =) biraz ufak atın da minikler yesin

halife dediğin adam gidecek müneccim getirtecek ve buna şeyhülislam eyvallah edecek

hadi etti diyelim o ulema ve asker buna eyvallah eder mi ?

biraz destekli sıkın belki inancak ucu olur biz de tutarız bi ucundan düşünürüz değil mi
ama buna kasmaya hiç gerek yok ...

dipnot:halife =padişah ( son zamanlardan bahsedildiği için direk = koydum haberiniz ola )
 
Geri
Üst