kamer28
DOLUNAY
- Katılım
- 25 Şub 2008
- Mesajlar
- 3,850
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 44
İzmir’de hazırcevaplılığı ile ün yapmış Çantacı Necmi olarak tanınan Necmi İlgen yine bir sohbetinde bir ateiste verdiği cevabı anlatıyor.
Üniversiteli bir ateist olan, öldükten sonra dirilmeyi ilkel bulan Şinasi ile arasında geçen ilginç diyaloğu Necmi İlgen şöyle anlatıyor:
— Üniversiteli bir gençle tanıştım. Adı Şinasi… ‘Ben öldükten sonra dirilmeyi çok ilkel görüyorum’ dedi. Yani ‘ilkel insanlar buna inanır’ dedi. ‘Böyle bir asırda böyle bir şeye inanılmaz’ dedi. ‘Öldükten sonra toprağa giriyoruz benim nötronlarım protonlarım toprağa karışıyor.’
Aklınca beni bu bilgilerle boğacak. ‘Sonra atomlar protonlar topraktan otlara geçecek ve otları inekler, koyunlar ve keçiler yiyecek ve ben onlara geçeceğim ve onlarda vazife görmeye devam edeceğim’ dedi.
‘Eğer birine kendini dinlettirmek istiyorsan önce dinleyeceksin daha sonra kendini dinleteceksin’ dedim.
Eğer sen karşıdakini dinlemezsen kendini karşındakine dinletemezsin.
Şinasi’ye sordum ‘kaç yaşındasın’ diye. ‘25’ dedi. ‘Şinasi peki 26 yıl önce nerdeydin’ dedim. O da ‘yoktum bilmiyorum’ dedi. ‘Vardın’ dedim.
Şinasi’ye ‘baban önce ıspanağı yedi; ineğin sütünü içti; koyunun köftesini yedi; keçinin pastırmasını yedi ve babanın kanında sen dolaşmaya başladın ve annene geçtin. Annen yedi koyun etini, kayseri pastırmasını, içti sütü; içti Amerikan kahvesini ve sen doğdun’ dedim.
‘Bu kadar dağınık yerlerden seni dağıtıp yeniden toplayan Allah seni yine dağıtıp toplayamaz mı’ dedim. Bir işi bir defa yapan Allah ikinci defa daha aynı işi yapması daha kolay olur. Zaten onun için her iş çok kolaydır. Şinasi’ye ‘şimdi anladın mı’ dedim ‘anladım hocam’ dedi.
‘Ben bu soruları hocalarıma soruyorum’ dedi. ‘Bana gavur diyorlar’ dedi. ‘Sana gavur diyen bu durumda yobaz oluyor’ dedim
Genc bir delikanli senelerce yurt disinda okuduktan sonra vatanina
atiest olarak geri doner. Uc sorusuna hic kimse cevap veremediginden
dolayi cani gayet sIkintilidir. Ebeveyni ogullarina yardim etmek
niyetiyle buyuk ilim sahibi olan koyun hocasina gotururler. Hoca ve
delikanlinin arasinda gecen dialog soyle devam eder.
Delikanli: Kimsin sen? Sorularima cevap verebilecek misin?
Hoca: ALLAH'in bir kuluyum ve Onun izniyle sorularina cevap verebilecegim.
Delikanli: Emin misin? Proferserler bile cevap veremedi bana.
Hoca: ALLAH'in izniyle cevap vermeye calisirim
Delikanli: 3 sorum var
1. ALLAH yasiyor mu? oyle ise, seklini bana goster
2. Takdir (kader) nedir?
3. Eger seytan atesten yaratildiysa neden cehenneme yollaniyor,
cehennemde ates dolu degil mi? Ates atesi nasil yaksin. Tanri bunu
dusunemedi mi?
Bu arada, aniden bizim hocamiz delikanlinin basi uzerinde bir saksi kirar.
Delikanli cani yana yana sorar; Neden sinirlendin ki?
Hoca: Sinirlenmedim. Bu benim uc soruna bir cevabim der.
Delikanli: Hic birsey anlamadim.
Hoca: Nasil hissetin kendini saksiyi basinda kirinca
Delikanli: Tabii ki, fena bir aci hissettim.
Hoca: Yani, acinin varligina inaniyor musun?
Delikanli: Evet
Hoca: Bana bu acinin seklini goster ozaman!
Delikanli: Gosteremem.
Hoca: Bu benim ilk cevabim. Herkes ALLAH'in varligini hisseder ama
ALLAH'i goremez.
Hoca: Dun gece ruyanda benim basinda saksi kirdigimi gordun mu?
Delikanli: Hayir.
Hoca: Bugun boyle birsey ile karsilasacagini hic dusundun mu? aklindan gecti mi?
Delikanli: Hayir
Hoca: Bu iste takdir dir (kader)
Hoca: Biz neyden yaratildik? topraktan yaratilmis degil miyiz ?
Delikanli: Evet boyle denir.
Hoca: E o zaman ? Saksida topraktan yapilmadi mi? ALLAH isterse
atesten yaratilan seytani atesin icinde cezalandiramaz mi?
ALLAHü teâlâyı inkâr eden zeki bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din adamları bu dehriye cevap veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir diyerek onu Basra’ya gönderirler. Basra’ya gelip, dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der. Herkese meydan okur.
Hammad hazretleri (hele önce bizim çocuklarla tartış, gerekirse âlimlerle görüşürsün) der, onun karşısına genç yaştaki Numan bin Sabit’i [imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerini] çıkarır. Dehri, çocuk denilecek yaştaki bir gençle tartışmayı gururuna yediremez. Kürsüye yumruk vurur, “Hani nerede, o meşhur âlimleriniz” der.
Genç Numan bin Sabit onu, onun silahı ile vurur. “Ne o der, demek benden korkmaya başladın?” Dehri bu söze tahammül edemeyerek ilk sorusunu sorar:
- Var olan şeyin başlangıcı ve sonu olmaması mümkün mü?
- Mümkündür.
- Nasıl olur?
- Sayıları bilirsin birden önce hangi sayı vardır?
- Bir şey yoktur.
- Mecazi bir olanın önünde bir şey olmayınca, hakiki bir olanın önünde ne olabilir?
- Peki hakiki olanın yönü ne tarafadır?
- Mumun ışığı ne taraftadır?
- Bir tarafta denemez.
- Mecazi ışık için böyle denirse ebedi nur olan için ne denebilir?
- Her var olanın bir yeri olması gerekmez mi?
- Mahluklar için öyledir.
- İlah kâinatta ise, bir yerde görünmesi gerekmez mi?
- Yaratan ile yaratılan mukayese edilmez ama sütte yağı görebiliyor musun?
- Görülmez.
- Sütte yağ olduğu bir gerçek iken, göremiyoruz diye nasıl inkâr edilir? Ben de sana bir soru sorayım: Senin aklın var mı?
- Elbette var.
- Var olan şey görünür dedin. Aklın varsa gösterebilir misin?
- Peki O, şu anda ne yapmaktadır?
- Sen bütün soruları kürsüden sordun. Biraz da ben kürsüden cevap vereyim.
- Peki geç kürsüye.
İmam-ı a’zam olacak bu genç, kürsüye çıkıp, “ALLAHü teâlâ şu anda, senin gibi imansız bir dehriyi kürsüden indiriyor ve benim gibi bir muvahhidi kürsüye çıkarıyor” der ve ardından Rahman suresinin (Öyle iken Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz?) mealindeki 28. âyetini okur. Kalabalık hep bir ağızdan istiğfara başlar. Bu arada dehri çoktan uzaklaşıp gitmiştir.
Üniversiteli bir ateist olan, öldükten sonra dirilmeyi ilkel bulan Şinasi ile arasında geçen ilginç diyaloğu Necmi İlgen şöyle anlatıyor:
— Üniversiteli bir gençle tanıştım. Adı Şinasi… ‘Ben öldükten sonra dirilmeyi çok ilkel görüyorum’ dedi. Yani ‘ilkel insanlar buna inanır’ dedi. ‘Böyle bir asırda böyle bir şeye inanılmaz’ dedi. ‘Öldükten sonra toprağa giriyoruz benim nötronlarım protonlarım toprağa karışıyor.’
Aklınca beni bu bilgilerle boğacak. ‘Sonra atomlar protonlar topraktan otlara geçecek ve otları inekler, koyunlar ve keçiler yiyecek ve ben onlara geçeceğim ve onlarda vazife görmeye devam edeceğim’ dedi.
‘Eğer birine kendini dinlettirmek istiyorsan önce dinleyeceksin daha sonra kendini dinleteceksin’ dedim.
Eğer sen karşıdakini dinlemezsen kendini karşındakine dinletemezsin.
Şinasi’ye sordum ‘kaç yaşındasın’ diye. ‘25’ dedi. ‘Şinasi peki 26 yıl önce nerdeydin’ dedim. O da ‘yoktum bilmiyorum’ dedi. ‘Vardın’ dedim.
Şinasi’ye ‘baban önce ıspanağı yedi; ineğin sütünü içti; koyunun köftesini yedi; keçinin pastırmasını yedi ve babanın kanında sen dolaşmaya başladın ve annene geçtin. Annen yedi koyun etini, kayseri pastırmasını, içti sütü; içti Amerikan kahvesini ve sen doğdun’ dedim.
‘Bu kadar dağınık yerlerden seni dağıtıp yeniden toplayan Allah seni yine dağıtıp toplayamaz mı’ dedim. Bir işi bir defa yapan Allah ikinci defa daha aynı işi yapması daha kolay olur. Zaten onun için her iş çok kolaydır. Şinasi’ye ‘şimdi anladın mı’ dedim ‘anladım hocam’ dedi.
‘Ben bu soruları hocalarıma soruyorum’ dedi. ‘Bana gavur diyorlar’ dedi. ‘Sana gavur diyen bu durumda yobaz oluyor’ dedim
Genc bir delikanli senelerce yurt disinda okuduktan sonra vatanina
atiest olarak geri doner. Uc sorusuna hic kimse cevap veremediginden
dolayi cani gayet sIkintilidir. Ebeveyni ogullarina yardim etmek
niyetiyle buyuk ilim sahibi olan koyun hocasina gotururler. Hoca ve
delikanlinin arasinda gecen dialog soyle devam eder.
Delikanli: Kimsin sen? Sorularima cevap verebilecek misin?
Hoca: ALLAH'in bir kuluyum ve Onun izniyle sorularina cevap verebilecegim.
Delikanli: Emin misin? Proferserler bile cevap veremedi bana.
Hoca: ALLAH'in izniyle cevap vermeye calisirim
Delikanli: 3 sorum var
1. ALLAH yasiyor mu? oyle ise, seklini bana goster
2. Takdir (kader) nedir?
3. Eger seytan atesten yaratildiysa neden cehenneme yollaniyor,
cehennemde ates dolu degil mi? Ates atesi nasil yaksin. Tanri bunu
dusunemedi mi?
Bu arada, aniden bizim hocamiz delikanlinin basi uzerinde bir saksi kirar.
Delikanli cani yana yana sorar; Neden sinirlendin ki?
Hoca: Sinirlenmedim. Bu benim uc soruna bir cevabim der.
Delikanli: Hic birsey anlamadim.
Hoca: Nasil hissetin kendini saksiyi basinda kirinca
Delikanli: Tabii ki, fena bir aci hissettim.
Hoca: Yani, acinin varligina inaniyor musun?
Delikanli: Evet
Hoca: Bana bu acinin seklini goster ozaman!
Delikanli: Gosteremem.
Hoca: Bu benim ilk cevabim. Herkes ALLAH'in varligini hisseder ama
ALLAH'i goremez.
Hoca: Dun gece ruyanda benim basinda saksi kirdigimi gordun mu?
Delikanli: Hayir.
Hoca: Bugun boyle birsey ile karsilasacagini hic dusundun mu? aklindan gecti mi?
Delikanli: Hayir
Hoca: Bu iste takdir dir (kader)
Hoca: Biz neyden yaratildik? topraktan yaratilmis degil miyiz ?
Delikanli: Evet boyle denir.
Hoca: E o zaman ? Saksida topraktan yapilmadi mi? ALLAH isterse
atesten yaratilan seytani atesin icinde cezalandiramaz mi?
ALLAHü teâlâyı inkâr eden zeki bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din adamları bu dehriye cevap veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir diyerek onu Basra’ya gönderirler. Basra’ya gelip, dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der. Herkese meydan okur.
Hammad hazretleri (hele önce bizim çocuklarla tartış, gerekirse âlimlerle görüşürsün) der, onun karşısına genç yaştaki Numan bin Sabit’i [imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerini] çıkarır. Dehri, çocuk denilecek yaştaki bir gençle tartışmayı gururuna yediremez. Kürsüye yumruk vurur, “Hani nerede, o meşhur âlimleriniz” der.
Genç Numan bin Sabit onu, onun silahı ile vurur. “Ne o der, demek benden korkmaya başladın?” Dehri bu söze tahammül edemeyerek ilk sorusunu sorar:
- Var olan şeyin başlangıcı ve sonu olmaması mümkün mü?
- Mümkündür.
- Nasıl olur?
- Sayıları bilirsin birden önce hangi sayı vardır?
- Bir şey yoktur.
- Mecazi bir olanın önünde bir şey olmayınca, hakiki bir olanın önünde ne olabilir?
- Peki hakiki olanın yönü ne tarafadır?
- Mumun ışığı ne taraftadır?
- Bir tarafta denemez.
- Mecazi ışık için böyle denirse ebedi nur olan için ne denebilir?
- Her var olanın bir yeri olması gerekmez mi?
- Mahluklar için öyledir.
- İlah kâinatta ise, bir yerde görünmesi gerekmez mi?
- Yaratan ile yaratılan mukayese edilmez ama sütte yağı görebiliyor musun?
- Görülmez.
- Sütte yağ olduğu bir gerçek iken, göremiyoruz diye nasıl inkâr edilir? Ben de sana bir soru sorayım: Senin aklın var mı?
- Elbette var.
- Var olan şey görünür dedin. Aklın varsa gösterebilir misin?
- Peki O, şu anda ne yapmaktadır?
- Sen bütün soruları kürsüden sordun. Biraz da ben kürsüden cevap vereyim.
- Peki geç kürsüye.
İmam-ı a’zam olacak bu genç, kürsüye çıkıp, “ALLAHü teâlâ şu anda, senin gibi imansız bir dehriyi kürsüden indiriyor ve benim gibi bir muvahhidi kürsüye çıkarıyor” der ve ardından Rahman suresinin (Öyle iken Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz?) mealindeki 28. âyetini okur. Kalabalık hep bir ağızdan istiğfara başlar. Bu arada dehri çoktan uzaklaşıp gitmiştir.