αqqα уєкяυ
New member
The Clash Of Civilizations ( Medeniyetler Çatışması) kitabında Samuel Huntington Türkiye kabaca, “İslam medeniyetinin başına geçmeye müktedir ülkedir, yalnız bunun için Atatürk devrimlerini tersine döndürmesi gerekmekte. Tek çıkar yol ise Mustafa Kemal Atatürk ile aynı kalibrede ve ters ideolojide bir lider çıkarabilmesi” der..
Huntington bu cümlelere 1993 senesinde kitabında yer vermiştir. Yani Recep Tayyip Erdoğan o dönem değil başbakan, henüz belediye başkanı bile değildi.
Huntington’un cümlelerini rehber mi aldık bilinmez ama, bahsi geçen kalibrede bir başbakan ayarladık nihayet! Amaç İslam devleti midir bu da muamma olmakla birlikte, Atatürk devrimlerinin tersine kürek çektiğimiz gözlerden kaçmasa gerek!
Kalibrasyon konusundaki başarımızı ! halka borçlu gibi görünsekte, bu başarıdaki yıldızlı pekiyiyi ABD’ye vermek sanırım abes karşılanmaz..
Haddini bilmeyenlere karşı, Atatürk’ün ve Recep Tayyip Erdoğan’ın kimler olduğunu, icraatlerini ve benzer olaylar karşısında takındıkları tutumları örneklendirmiştim önceki yazılarımda. Ama şunu her zaman söylüyorum ki, birileri Atatürk ve Tayyip Erdoğan karşılaştırmasının yapılamayacağı konusunda kendilerini paralıyorsa ve bu karşılaştırmaya sinirleniyorsa; o karşılaştırma çoktan başlamıştır.
Fakat üzülerek söylüyorum ki, gelecek 10 – 20 yıl içinde basın tarafından bu karşılaştırmanın galibi Recep Tayyip Erdoğan olarak belirlenecektir. Başka bir deyişle, Samuel Huntington’un cümlesi çoktan gerçekleşmeye başlamıştır. Şuanki mevcut hükümet tarafından, bu halkın değer yargılarını değiştirmek için her türlü operasyon yapılmıştır ve her geçen gün kendi zaferlerine bir adım daha yaklaşmışlardır.
İşin uzaktan bakıldığında görünen tarafı bu,
Fakat şahsen elimi kalbime koyup, gözlerimi kapatıp düşündüğümde, bu karşılaştırmanın yapılabilmesi için gerekli şartların ancak şu şekilde oluşabileceğini düşünüyorum;
-Tayyip Erdoğan ‘sıfırdan’ bir ordu kurup, dünyanın süper güçlerini dize getirdiğinde;
- Diplomasi için oturulan uluslararası bir masada liderler karşılarında; Türkiye’yi tam bitirdiklerini, güçsüz kıldıklarını, işgal ettiklerini düşündükleri anda, bağımsızlığını ‘söke söke’ almış bir lider, koca bir milletin temsilcisi olarak Tayyip Erdoğan’ı görürlerse;
-Tayyip Erdoğan, en batıdan en doğuya; en kuzeyden en güneye tüm ülkeyi bütünleştirerek çağdaşlaştırırsa, satmak yerine devlet imzalı fabrikalar, halk evleri, okullar açtığında;
-Tebaayı, marabayı birer birey yaptığında;
-Ülkesi için yaptığı devrimler sonucunda, baş düşmanları tarafından nobel barış ödülüne aday gösterildiğinde;
-Sömürülen ülkelere umut ışığı olduğunda;
-En büyük emperyalist, sömürücü ülkelerin başbakanları tarafından ‘yüzyılın dahisi’ ilan edildiğinde;
- Bitmiş, umutlarını kaybetmiş, bağımsızlık kavramının ne demek olduğunu bile unutmuş bir halktan, dünya barışının güvencesi sayılan, muteber, lokomotif bir devlet meydana getirdiğinde;
Bende oturur, sizlerle birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Recep Tayyip Erdoğan’ı kıyaslarım..
Ama bunu şimdi yapmak, boş konuşmaktan ve hadsizlikten başka bir şey değildir..
MEHMET TANRIVERDİ
Huntington bu cümlelere 1993 senesinde kitabında yer vermiştir. Yani Recep Tayyip Erdoğan o dönem değil başbakan, henüz belediye başkanı bile değildi.
Huntington’un cümlelerini rehber mi aldık bilinmez ama, bahsi geçen kalibrede bir başbakan ayarladık nihayet! Amaç İslam devleti midir bu da muamma olmakla birlikte, Atatürk devrimlerinin tersine kürek çektiğimiz gözlerden kaçmasa gerek!
Kalibrasyon konusundaki başarımızı ! halka borçlu gibi görünsekte, bu başarıdaki yıldızlı pekiyiyi ABD’ye vermek sanırım abes karşılanmaz..
Haddini bilmeyenlere karşı, Atatürk’ün ve Recep Tayyip Erdoğan’ın kimler olduğunu, icraatlerini ve benzer olaylar karşısında takındıkları tutumları örneklendirmiştim önceki yazılarımda. Ama şunu her zaman söylüyorum ki, birileri Atatürk ve Tayyip Erdoğan karşılaştırmasının yapılamayacağı konusunda kendilerini paralıyorsa ve bu karşılaştırmaya sinirleniyorsa; o karşılaştırma çoktan başlamıştır.
Fakat üzülerek söylüyorum ki, gelecek 10 – 20 yıl içinde basın tarafından bu karşılaştırmanın galibi Recep Tayyip Erdoğan olarak belirlenecektir. Başka bir deyişle, Samuel Huntington’un cümlesi çoktan gerçekleşmeye başlamıştır. Şuanki mevcut hükümet tarafından, bu halkın değer yargılarını değiştirmek için her türlü operasyon yapılmıştır ve her geçen gün kendi zaferlerine bir adım daha yaklaşmışlardır.
İşin uzaktan bakıldığında görünen tarafı bu,
Fakat şahsen elimi kalbime koyup, gözlerimi kapatıp düşündüğümde, bu karşılaştırmanın yapılabilmesi için gerekli şartların ancak şu şekilde oluşabileceğini düşünüyorum;
-Tayyip Erdoğan ‘sıfırdan’ bir ordu kurup, dünyanın süper güçlerini dize getirdiğinde;
- Diplomasi için oturulan uluslararası bir masada liderler karşılarında; Türkiye’yi tam bitirdiklerini, güçsüz kıldıklarını, işgal ettiklerini düşündükleri anda, bağımsızlığını ‘söke söke’ almış bir lider, koca bir milletin temsilcisi olarak Tayyip Erdoğan’ı görürlerse;
-Tayyip Erdoğan, en batıdan en doğuya; en kuzeyden en güneye tüm ülkeyi bütünleştirerek çağdaşlaştırırsa, satmak yerine devlet imzalı fabrikalar, halk evleri, okullar açtığında;
-Tebaayı, marabayı birer birey yaptığında;
-Ülkesi için yaptığı devrimler sonucunda, baş düşmanları tarafından nobel barış ödülüne aday gösterildiğinde;
-Sömürülen ülkelere umut ışığı olduğunda;
-En büyük emperyalist, sömürücü ülkelerin başbakanları tarafından ‘yüzyılın dahisi’ ilan edildiğinde;
- Bitmiş, umutlarını kaybetmiş, bağımsızlık kavramının ne demek olduğunu bile unutmuş bir halktan, dünya barışının güvencesi sayılan, muteber, lokomotif bir devlet meydana getirdiğinde;
Bende oturur, sizlerle birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Recep Tayyip Erdoğan’ı kıyaslarım..
Ama bunu şimdi yapmak, boş konuşmaktan ve hadsizlikten başka bir şey değildir..
MEHMET TANRIVERDİ