Atatürk olsa bu kuvvacılara ne yapardı?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

&DAHAKA&

Banned
Katılım
14 Şub 2007
Mesajlar
30
Reaction score
0
Puanları
0
Türkiye'de moda işler var. Öküzünü sabanını satan o işe para yatırıyor, para batırıyor. Bir dönem herkes simit sarayı açtı. Aynı sokakta üç tane bile vardı. Emlak çok prim yapacak şayiası herkesi bir anda müteahhit yaptı.
Arsa fiyatları uçtu, hayatında demir çimento görmemiş insanlar büyük siteler yapmak için sıraya girdi. Bu listeyi uzatmak mümkün. Bugünlerin moda işi çiğköftecilik ve kuvvacılık. Metrekareye düşen çiğköfteci ve kuvvacı dükkânı sayısı yarışıyor. Şimdilik çiğköfteciler kıl payı önde.

Davudi sesli bir hatip bulan üç kişi bir araya geldiğinde kuvvacı dernek kurmak için yeterli çoğunluğa ulaşılmış oluyor. Ortalık 'öz, hakiki' tamlamasına benzer harf farklılıkları ile ayrışan ulusalcı dernekten geçilmiyor. Bir rivayete göre bu sayı 30'un üzerinde. Bazılarının isimleri şöyle: Türkiye Kuvva-i Milliye Derneği, Kuvva-i Milliye Hareketi Derneği, Kuvvai Milliye Derneği, Kuvayi Milliye Ulusal Güçler Derneği, Yeniden Kuvva-i Milliye Hareketi Derneği.

Türkiye'nin 1920 şartlarına geri döndüğü, kuşatıldığı hatta işgal edildiği iddiasındalar. Haliyle durumdan vazife çıkaran bir kısım insanın, vatana sahip çıkma nutuklarını dinliyoruz. 1920 şartlarına benzeyen tek şey, üç kişiyi etrafında toplayan herkesin kendini Mustafa Kemal Paşa zannetmesi. Bunun bir sonraki aşaması da Mustafa Kemal Paşa'ya meydan okumak olacak herhalde.

Silah üzerine yeminler, ölme öldürme naraları hatta silahlı eğitim yapma hazırlıkları ürküntü veriyor. Olayın, canı sıkılan emekli aktivitesi sınırlarını aşmakta olduğu çok aşikâr. Devletin meşru savunma güçleri dimdik ayakta, kaleleri zapt edilmemiş, orduları dağıtılmamış iken siz de kim oluyorsunuz, deyip geçmek mümkün. Ancak provokatif eylemlere uygun ortam oluşturmaları ve toplumda kutuplaşmalara sebep olma potansiyelleri düşünüldüğünde ciddiye alınmaları şart.

Olayın provokasyon ve kutuplaşma yönüne çok dikkat çekildiği için fazla söze hacet yok. Asıl önemli tehlikeyi, bazı kavramların içinin boşaltılması ve yalancı çoban sendromu oluşturmasında görüyorum. Kuvayı Milliye, Büyük Millet Meclisi'nin kurulup düzenli ordunun teşkiline kadar Kurtuluş Savaşı'na büyük katkılar yapmış bir milli duruş. Bunun böylesine hoyratça kullanılması o mirasa saygısızlık. Biz, her bayram TRT'de gösterilen 'Düşman Yolları Kesti' filmiyle büyüdük. Kuvvacılar denilince aklımıza oradaki tipler geliyor. Şimdiki gençlere, çocuklara Kuvayı Milliye'yi anlattığımızda gözlerinin önüne silahlı yemin müsameresi gelecek. Zorda kalınca beline soktuğu silahın oyuncak olduğunu savunan emekli albaylar hatırlanacak.

En büyük tehlike ise yalancı çoban sendromu. Uydurma işgal hikâyeleriyle alarm zilleri çalmak, milletin reflekslerini laçkalaştırıyor. Allah korusun bir gün gerçekten yangın çıkarsa kimse inanmayacak. İçi boşaltılıp, istismar edilmiş bir kurum olarak Kuvayı Milliye, hakikaten ihtiyaç duyulduğunda yapması gerekenleri ifa edemeyecektir. Bazı kutsallarımızı ve değerlerimizi korumamız lazım. Kaçak binasını yıktırmamak için Atatürk büstleriyle koruma kalkanı oluşturmaya çalışanları görmedik mi? Oğuz Aral'ın çizgi kahramanı Avanak Avni'nin dayak yememek için İstiklal Marşı'na durması gibi kutsalların arkasına sığınanları hem teşhir etmek hem de hukuki takibini yapmak kaçınılmaz oldu. Bu da her şeyden önce cesaret istiyor. Bu cesareti en önce adliye bürokrasisi ve medya göstermeli. 'Atatürk olsa bu kuvvacılara ne yapardı?' sorusunun cevabını zaten tarih veriyor.


Kaynak
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst