Atatürk'ün gözüyle irtica

YaRpAK.

New member


Atatürk'ün gözüyle irtica

ATATÜRK, irticayı iki temel açıdan değerlendirmiştir:
1. Felsefî açıdan,
2. Türk tarihi ve Türk Kurtuluş Savaşı açısından.
Birinci anlamda irtica, hayatı geri götüren ve güzel olan her şeyi tahribe yönelen bir şer unsur olarak görülmektedir. Şöyle diyor Atatürk:
"Hayatın felsefesi, tarihin garip tecellisi şudur ki, her iyi, her güzel, her faydalı şey karşısında onu imha edecek bir kuvvet belirir. Bizim lisanımızda buna irtica derler." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, 14/339) Kurtuluş Savaşı destanının ve Müdafaai Hukuk felsefesinin öncüleri ilticaya karşı da savaş vermişlerdir. Bu öncüler, 'Sarayın, Teâlii İslam Cemiyeti adı altında memleketin her tarafında irtica hareketleri tertiplediğinden' sürekli yakınmak zorunda kalmışlardır, (bk. Atatürk'ün Bütün Eserleri, 6/384, 398; 7/21-22) İlticanın, İslam'ın Batı'daki baş düşmanı İngilizler tarafından beslenip kotarıldığı, Atatürk'ün altını sürekli çizdiği gerçeklerden biridir.
Atatürk'e en büyük düşmanlığı ilk günden beri, İngilizlerin yapması sebepsiz değildir. İrtica hıyanetinin Kurtuluş Savaşı'na problem çıkardığı günlerde Atatürk şövle diyordu:
"İrticai harekâtın teşvikçisi İngilizler olup merkez beyni de İstanbul'dadır."
İrticanın, yine o günlerde, Ermeni hainleriyle işbirliği yaptığını da Kurtuluş Savaşı ile ilgili zabıtlardan öğreniyoruz. (bk. Atatürk'ün Bütün Eserleri, 6/325; Kâzım Karabekir Paşa İstiklal Harbimiz,
Atatürk: irtica gibi. hurafe\e de karşıdır ama. hurafeyle irticayı aynı keteye koymamıştır- İrticanın ağır biçimde mahkûm edilişi, dinsel karakteri yüzünden asla değildir: hıyanet karakteri yüzündendir.
Mürteci-hain kadrolar işin bu püf noktasına asla değinmezler; tam aksine onu sürekli gözden kaçırarak Atatürk'ü irticaya değil de dine karşı gösterirler.
Oysaki Atatürk, hıyaneti söz konusu olmayan'dinsel karşı çıkışların hiçbir eksiğine, hiçbir hurafeciliğine bakmadan vatan hizmetinde onları bağrına basmış, övmüş, yüceltmiştir. Şu sözlere bakın:
"Müslüman ahaliden, vatan haini olanlardan gayrisinin manevî kuvvetleri pek yüksektir. Anadolu'ya kalpten bağlanarak geleceği beklemektedirler." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, 7/155)
Atatürk, irtica hakkında şu 'tanımı' da yapmaktadır:
"Vicdan yerine düşman parası tanıyan alçaklık..." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, 5/329) Bir tanım daha veriyor büyük Atatürk:
"Millete düşman, düşmanlara dost olarak takip edilen haince siyaset..." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, 5/356) Tam bu noktada, Millî Mücadele'nin kahramanlarından Kâzım Karabekir Paşa'nın, 'İstiklal Harbimiz' adlı kitabında kayda geçirdiği iki sözüne de vurgu yapmak isterim. Şöyle diyor Karabekir Paşa:
"Kuvayi Milliye'nin dinsiz olduğu yolunda propaganda, İstiklal Harbi'ni tehdit eden en zehirli ve alçak propaganda idi." (Karabekir, İstiklal Harbimiz, 1/361)
Millî Mücadele kahramanları için Padişah'ın reva gördüğü sıfat ise şuydu: "Şurda-burda türemiş, imha edilmeleri gereken Celali Eşkıyası." (Aynı eser, 1/370, 403) Buradan hareketle, bütün zamanlar için geçerli bir hain tanımına ulaşabiliriz:
Kurtuluş Savaşı ve Atatürkçü devrim sözlüğünde hıyanet; ülkeyi, bir biçimde, emperyalist sömürgecilerin denetim veya esaretine sokmaya çalışmaktır. Bu, çok değişik şekillerde belirebilir. Fiilen, fikren, silahla veya basın yoluyla gerçekleştirilebilir..

Yaşar Nuri Öztürk http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=3590
 

HTML

Üst