Aslında ihtiyarlara yer çok da...

1001Design

330i ///M3 Design
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
25,561
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Shut up and train!
En iyi film ve yönetmen dallarında Oscar alan 'İhtiyarlara Yer Yok', iki milyon dolarlık karaparanın üzerine kurulan bir adamla, paranın peşindeki kiralık katilin mücadelesini anlatıyor. Film, Javier Bardem'e de 'En iyi yardımcı erkek oyuncu' Oscar'ı getirmişti

aslin.gif

Filmde en iyi oyunculuk performansı, 'Amerikan Gangsteri'nde de dikkat çeken Josh Brolin'den geliyor.

Önceki gün Türk basınının yaşlı-genç birçok köşelemecisi, SİYAD'ın seçimlerine dair öfkelerini kusmuşlardı sütunlarında. Yer onların, görüş onların, yapacak bir şey yok, saygı duyuyorum. Öte yandan genç olanlardan bir tanesi, ödüllerinin ezici bir çoğunlukla 'Yumurta'ya gitmesine içerleyip "Ben sinema yazarlarının bu kadar lobici olmasına, sadece entelektüel filmlere prim vermesine şiddetle itiraz ediyorum" yorumunda bulunmuş. Hay Allah, ben de yıllardır aynı duygularla Akademi jürisinin lobici olup popüler filmlere prim vermesine şiddetle itiraz ediyordum: Lakin görüyorum ki bu kez onlar cephe değiştirmiş. Ama benim onlara itirazım değişmedi. Çünkü bu yıl da Coen biraderlerin entelektüel alemlerde göklere çıkarılan filmi 'İhtiyarlara Yer Yok'u (No Country for Old Man) ödüllendirmelerine bozuldum. Neden mi?..
Önce bugün vizyona giren bu yapıma ilişkin kısa bir özet: Yıl 1980... Çıktığı bir ceylan avı sırasında sonu kanlı biten bir uyuşturucu pazarlığından arta kalanlara rastlayan Teksaslı eski Vietnam gazisi Llewelyn Moss, olay mahalinde bulduğu içi iki milyon dolarla dolu çantayı yanına alır. Hesaplaşma sonucu hayatta kalan tek Meksikalının "Nolur bir yudum su" isteğine ise karşılık vermez. Ama eve döndüğünde bunu bir vicdan sorunu haline getirir ve tekrar çatışma alanına gelir. Lakin bu kez başka bir gruba rastlar. Ne yazık ki elini belli etmiştir. Paranın peşinde olanlar, Moss'un arkasına tuhaf bir kiralık katili takarlar. Anton Chigurh adlı bu katil, Moss'un peşinden iz sürecek, arada da yoluna çıkanları temizleyecektir. Civarın yaşlı şerifi Ed Tom Bell ise, Moss'un olaydan kazasız belasız çıkması için karısı Carla Jean'i uyarır ama iş işten geçmiştir...
Çok muhteşem olmasa da iyi bir gerilim filmi övgüsünü belli ölçülerde hak eden 'Kuzuların Sessizliği', sinemaya çok kötü bir miras armağan etti: Hannibal Lecter... Güneş altında yeni söz bulmakta zorlananlar için biraz da işin kolayına kaçmaktı Lecter. Bundan böyle, öykülerini anlatım ve de karakterler düzeyinde zenginleştiremeyenler, biçimci bir anlayışla aralara hep Lecter varyasyonlarını attılar. Artık 'tuhaf, mantık dışı, duygusuz, mümkünse zeki bir seri katil' prototipi ve onun Freudyen öyküsü, hikâyenin en önemli motifi haline dönüşüverdi. Yeni sinema seyircisi bu karakterizasyonu sevip kutsadıkça ve neredeyse her gerilim filminde aradıkça da, 'yaratıcı kanat'ın süngüsü düştü, 'katil güzellemeleri' ön plana çıkmaya başladı. Şimdilik bu meseleyi bir nokta koyup, Coen kardeşlerin son çalışmasındaki diğer temaya göz atalım diyorum.

Hannibal Lecter sendromu
Filmin isminin bize vaadettiği ne? 'İhtiyarlara Yer Yok'un Türkiye'den bakıldığında aslında ifade ettiği tek bir şey var; çocukluğumdan beri yaşadığım her şehirde tanık olduğum, otobüse binen yaşlıların, oturacak yer ararken gözüne kestirdikleri gençlere ilişkin sızlanmalarının özetidir bu ifade... Daha evrensel ve sinemasal bir bakışta ise yitip giden değerler ve yaşanılan ahlaki erezyon sonucu yeni düzene ayak uyduramayanların dramlarını anlatır... Somutlaştırmak gerekirse Sam Peckinpah'ın, Clint Eastwood'un filmleri, bizim yakadan da Yavuz Turgul öyküleri... Peki Coen'lerin filmi, bu ismin çağrıştırdıklarının altını dolduruyor mu? Bence asla. 'İhtiyarlara Yer Yok'un genel temasının ne olduğu karmaşık (ki buna günümüzde 'post-modernizm' deniyor). Aslında karmaşıklıkta sorun yok ama filmin bir 'dekadans'ın peşinden koşmadığı açık. Film, karakterlerinden Anton Chigurh'a aşık olmuş, ve kendisi onun peşinden koşarken bizi de sürüklüyor (yani yukarıda açıklamaya çalıştığım 'Hannibal Lecter sendromu'). Ama özellikle öykünün açılışından sonra uzun süre dert ettiği tema ise, bir karakterin önüne çıkan büyük bir parayla hayatının kayması meselesi... Yani 'Shallow Grave', yani 'A Simple Plan' yani bizim cenahtan Reha Erdem imzalı 'Kaç Para Kaç'...
Gelelim parçaları birleştirmeye... Kanımca 'İhtiyarlara Yer Yok', bütün bu temalar arası bağlantı sonucunda gidip gelirken irtifa kaybediyor ve çok güzel başlayan bir 'kedi-fare' hikâyesi heba olup gidiyor. Filmin kalan tortuların arasında da ne 'Eskiden her şey ne güzeldi' var, ne de parayla şirazesinden çıkan adam portresi... Benim, Coen biraderlerin çokları tarafından 'başyapıt' muamelesine tabi tutulan filmine ilişkin hissiyatım budur. Ayrıca, bu 'tuhaf psikopat katil' meselesinde Chigurh'ın ilginç addedilen saçlarının çok zekice bir buluş olmadığını, yanında taşıdığı tuhaf silahının (basınçlı civata tabancası) da bende 'Beyaz Show'da her hafta gelen konuklara yapılan 'Helyum gazı' şakası etkisinden öteye bir anlam ifade edemediğini de söylemeliyim. Öyküde 'yitik değerlerin temsilcisi' olarak duran Şerif Bell'e övgüye soyunacak olanlara da Clint Eastwood'un 'A World Apart'ında, üstadın bizzat kendisinin canlandırdığı 'Şerif' karakterine yeniden göz atmalarını öneririm. Aslında bir başka önerim de bu filmi izledikten sonra Terrence Malick'in
'Badlands'ini bir daha izlemek olabilir...
Oyunculuklara gelince; filmdeki rolüyle Oscar alan Javier Bardem'in, 'İçimdeki Deniz'de zaten kendisini çoktan aştığını ve Chigurh rolünün onun için önemli bir adım olmadığını düşünüyorum. Tommy Lee Jones'un ise 'Men In Black'lerde daha bir polisiye durduğunu söyleyebilirim. Filmdeki en iyi oyunculuk performansı ise bu sezon 'Amerikan Gangsteri'nde de etkili bir porte çizen Josh Brolin'den geliyor.
Sonuç itibarıyla 'İhtiyarlara Yer Yok', 'Ladykillers' ve 'Intolerable Cruelty'de 'boş ama hoş' filmler çeken Coenler'in façayı düzeltme çabası olarak algılanabilir. Gerçi sinema tarihine yeterince iyi filmler armağan eden biraderlerin böyle bir çabaya ihtiyaçları yok; onlara her zaman 'yer var' zaten... Cam kenarı, tekerlek üstü, bayan yanı, fark etmez; yeter ki istesinler...
 
güzel bi film diyolar genelde zaten oscar da aldı aldım dvd sini izleyince yorum yapacam tekrar
 
Geri
Üst