Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Askeri savcılık: 'balyoz' seminer değil, darbe planı
ASKERİ SAVCILIK: 'BALYOZ' SEMİNER DEĞİL, DARBE PLANI
Askeri savcılığın oluşturduğu bilirkişinin darbe tespiti içeren ÇÇ raporu önceki gün İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na gönderildi
Askeri savcılığın oluşturduğu bilirkişinin darbe tespiti içeren ÇÇ raporu önceki gün İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na gönderildi BALYOZ Güvenlik Harekâtı Planı'yla ilgili 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca oluşturulan bilirkişi heyeti, yaptığı inceleme sonucunda, belgelerin seminer değil darbe planı olduğu sonucuna vardı. Askeri Savcılık, bu doğrultuda hazırlanan bilirkişi raporunu, özel kuryeyle önceki gün "Balyoz Eylem Planı" soruşturmasını yürütülen Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdi.
12 EYLÜL'DEN ESİNLENİLDİ
Balyoz Güvenlik Harekât Planı'nın, 12 Eylül 1980 askeri darbesine için hazırlanan "Bayrak Harekât Planı"ndan esas alınarak hazırlandığı iddia edilmişti. Balyoz Eylem Planıyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'yla eş zamanlı olarak 1. Ordu Askeri Savcılığı da harekete geçti. Askeri savcılık, Taraf Gazetesi'nden belgelerin bulunduğu 4 adet DVD'yi istedi. DVD'yi incelemeye alan askeri savcılık, Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'ı da tanık olarak dinledi. Gazeteci Mehmet Baransu, ıslak imzalı orijinal belgeleri, bir valiz içerisinde Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na vermişti. Askeri savcılık bu orijinal belgelerin de bir suretini istemişti. Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, belgelerin ve CD'lerin bir kopyasını aldıktan sonra orijinal belgeleri adli emanete almıştı. Özel Yetkili 3 Cumhuriyet Savcısı tarafından bir ay boyunca belgeler incelendi. Bu süre içinde ıslak imzalı orijinal belgeler ile ses kayıtlarının da bulunduğu CD'ler, Emniyet Kriminal ve TÜBİ- TAK'ta incelettirildi. İnceleme sonucunda belgelerin 1. Ordu Komutanlığı'nda bilgisayarlarda hazırlandığı tespit edilince 22 Şubat pazartesi günü sabah erken saatlerde 6 ilde eş zamanlı olarak operasyonlar yapıldı. 20'si muvazzaf 48 subay gözaltına alındı. Şüphelilerin, emniyette ifadeleri alındığı saatlerde Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılara askeri savcılık raporu ulaştırıldı. Emniyet Kriminal ve TÜBİTAK'tan sonra Asker Savcılık tarafından oluşturulan "Bilirkişi Heyeti" de Balyoz Güvenlik Harekâtı Planı belgelerinin orjinal olduğunu ve darbe planı olduğunu belirledi.
28 ÜST RÜTBELİ SUBAY TUTUKLANDI
Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın talimatıyla gözaltına alınan 48 subayın, "Balyoz Güvenlik Harakâtı Planı" seminerine katılarak sunum yapan, aktif olarak görev alan subaylar olduğu belirtildi. Soruşturma kapsamında, 23 Şubat'ta 2'si muvazzaf 7 subay, 24 Şubat'ta ise adliyeye sevkedilen 20 şüpheliden 7'si muvazzaf 13 subay tutuklandı. Dün de adliyeye çıkarılan 12 şüpheliden 7'si muvazzaf subay 8 asker cezaevine gönderildi. Son 3 günde, aralarında 2'si muvazzaf 6 amiral, 2'si muvazzaf 3 general ve 9'u muvazzaf 10 albayın da bulunduğu toplam 28 subay tutuklanmış oldu.
Birinci Ordu Askeri Savcılığı, 'Bugüne kadar yapılan
inceleme ve araştırmalar sonucunda 'Balyoz darbe planı'nın ve bu plana dayanak
teşkil eden çeşitli eylem planlarının gerçek olduğuna dair Askeri Savcılıkça herhangi
bir tespite varılamadığını' bildirdi. 27 Şubat 2010 Cumartesi 00:23
umarım seminerdir.. sivil yargının her türlü oyununu gördükten sonra askeri savcılıktan farklı bir haber beklemiyordum zaten.. kim kendi çocuğuna kötü derki.. üzmez e taciz kararı verirken adli tıp a övgü , kararından dolayı şak şak yapan aynı cephe ,aynı adli tıp ın ıslak imzalı dursun çiçek belgesini 2 kez onaylamasına rağmen adli tıpa bu defa yuh çekmektende geri durmadılar..
çifte standartlı kafaya belge değil, ebabil kuşu gelse inkar galip çıkar...
Siz hala onun bunun haberine inanmaya çalışıyosunuz ya sizi kutluyorum.Ya 5000 sayfalık darbe planı ses kayıtları..Bunların yanında hazırlanan 500 sayfalık plandaki uygulamaların 2003 te görülmesi aynı şekişlde sokaklardaki çarşaflı ve cüppeli adamların artması.Güneydoğuda çıkan karışıklıklar bunlar darbenin bir parçası yaşanıyor bunlar hala darbe planı olduğuna inanmıyıyorsanız bırakın yaşamanın tadını çıkarın böyle boş boş mesajar yazmayın..
Bana kalırsa bu plan tamamen AKP ve yandaşlarının Ülkeyi ele geçirme planıdır. Ordu bunu yapacak olsaydı çoktan yapardı ve hiç kimsenin gıkı çıkmazdı. ve biz şimdi bunları konuşuyor olmazdık. Uyanın artık Hukukla başedemeyeceklerini anladılar hukuksuzluk yapıyorlar. Yök Başkanının dediği gibi Hukukun etrafından dolanıyorlar.
8 ay ‘belge sahte’ dediler, gerçek çıkınca sustular
3 Mart 2010 Çarşamba, 00:30
POLİTİKA
Türkiye gündemine 12 Haziran’da bomba gibi düşen ve “ıslak imza makinesi bile var” iddialarının ortaya atıldığı “İrticayla Mücadele Eylem Planı” tartışmasına son noktayı Genelkurmay Askerie Savcılığı koydu. TÜBİTAK, Adli Tıp, Emniyet Kriminal’in ardından Jandarma Kriminal’in de belge için “orijinal” raporu vermesinin ardından Genelkurmay Savcılığı’nın Çiçek’in tutuklanmasını istemesi belge ile ilgili tartışmaları bitirdi.
Belgenin Taraf Gazetesi’nde yayınlanmasının ardından 26 Haziran 2009’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un “belge değil kağıt parçası” nitelemesi siyaset ve medya dünyasında karşılığını bulmuş ve pek çok isim belgeyi ‘kağıt parçası’ olarak değerlendirmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Adli Tıp ‘orijinal’ diyor” açıklamasını tatmin edici bulmayan çevreler, konuyla ilgili konuşma, yazı ve haberlerinde “kağıt parçası” ifadesini kullanmaya devam etmişti. İşte siyaset ve medya dünyasının ‘kağıt parçası’ dedikleri belgeyle ilgili tarihe geçecek ifadeleri:
‘İMZAMI DEĞİŞTİRDİM’
Albay Çiçek, Cumhuriyet Savcılığı’na farklı imza verdiği ortaya çıkması üzerine, “İmzamı değiştirdim” açıklaması yapmıştı.
CHP LİDERİ DENİZ BAYKAL
Belgeleri teker teker çıkarın ambale olduk
26 Haziran 2009: Ortada komplo değil ciddi bir belge varsa bunu göster.
30 Haziran 2009: Akıl ve mantık dışı, garip bir iddia. Belge, Genelkurmayın yazı üslubuna, belge üretme tekniğine uygun değil. Amatörce, havai bir metin ve garip bir değerlendirme... Hem AKP’yi, hem bir cemaati, 4 sayfalık bir kağıdın içinde bitirecek. Ciddiyet yok
28 Ekim 2009: Bunun altında siyasi bir plan var. Kanun çıkıyor ardından ihbar mektubu geliyor. 3 yazı ortaya koyuyor. Kardeşim teker teker, ambale olacağız.
18 Kasım 2009: En somut iddia ıslak imza belgesiydi fos çıktı.
24 Ocak 2010: Geçerli geçersiz dayanaklar, belgele gibi şeylerle heyecan yaratılıyor, ama bir şey çıkmıyor. Bir, iki, üç, üst üste yığınla komplo çıktı.
MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ
Gerçek mi sahte mi netleşmemiş belge
03 Kasım 2009: Siyasete müdahale heveslilerinin varlığı konunun ciddiyetle ele alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
• Yoğun bir bilgi kirliği altında, kimlerin servis ettiği bilinmeyen, gerçek mi sahte mi olduğu netleşmemiş belgeler üzerinden yapılan yorum ve değerlendirmelerin sağlıklı olamayacağı da açıktır.
• Suçlamalara maruz kalan kurumun TSK olması da konuya ayrı bir hassasiyet kazandırmaktadır. Kurum hakkında yorum beyan etmenin güçlüğü malumunuzdur.
• Türk siyaset ve demokrasi geleneğini de dayatmalara teslim edemeyiz. Türkiye artık bu arayışlarından mutlaka kurtulmalıdır.
MELİH AŞIK
‘Islak imza makinesi’nin mucidi
28.10.2009: “Buyurun size ıslak imza makinesi... Amerika’da üretiliyor... Fiyatı bin dolar civarında. Albay Çiçek’in imzası böyle bir makineden çıkmış olabilir. Olmayabilir. Ama kesin olan bir şey var ki: Islak imza üretmek kolay... Bekir Coşkun’un dediği gibi “Elinde ıslak imzalısı varken neden kurusunu servise koydu?” Bir ihbarcı eliyle TSK’ya tuzak kurulmuş olabileceği ihtimali nedense görmezden geliniyor.”
27.06.2009: “...Türkiye bir kâğıt parçası yüzünden iki hafta zaman ve bir o kadar enerji kaybetti... Bu sahte planı ‘geçersiz bir fotokopi’ olduğunu bile bile kim sızdırdı? ... Davayı yandaş basın, sızdırma ve yalan haberlerle istediği gibi etkiliyor.”
28.06.2009: “TSK’nın ‘sahte’ tespitine inanmıyorsanız belgenin aslını bulup ortaya koyacaksınız”
ERTUĞRUL ÖZKÖK
Tartışmalı belgeler sindirme aracı
1 TEMMUZ 2009: “...Aslı ortaya konmamış, gerçek olup olmadığı tartışmalı bazı belgeler, sindirme aracı olarak kullanılıyor. Demokratikleşmeden çok bir sindirme planı uygulanıyor...”
2 TEMMUZ 2009: “...Askeri savcı, “Biz Albay’ı araştırdık. Hiçbir şey bulamadık. Dava açmaya gerek yok” ... Genelkurmay Başkanı canlı yayında “Bizim için bu bir kağıt parçasıdır” diyor. “Bunu siz yargılayamazsınız” diyor. ...Sivil savcı ise ‘Albay bu işi yapmıştır’ diyerek, tutuklanmasını istiyor. Mahkeme de isteğe uyuyor ve Albay’ı tutukluyor. Askerlerin belge olayını Milli Güvenlik Kurulu’na götürdüğü, bu olayı ‘Askere karşı asimetrik bir psikolojik harp’ olarak nitelediği ve bunun sorumlularının bulunmasını istediği gece. MGK’nın salı günü toplanacağı çok önceden belliyken tutuklama kararı neden böylesine kritik bir güne bırakıldı?”
27 EKİM 2009: “Bir albayın hazırladığı darbe belgesi için komutan kendini angaje edip ‘Kâğıt parçası’ diyor veya dedirtiliyor. Sonra belgenin aslı ortaya çıkıyor. Hangi ordu bu kadar vahim hatayı kaldırabilir?”
30 EKİM 2009: “Islak imza krizini nasıl sonuca bağlayacağız? Bir tarafta savaş tamtamları çalan ve intikam çığlıkları atanlar var.”
MEHMET TEZKAN
Kendimi kandırılmış hissediyorum
Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tezkan, Balyoz Eylem Planı soruşturması ve Dursun Çiçek imzalı İrticayla Mücadele Eylem Planı ile ilgili düşüncelerini değiştirdi. Kendini kandırılmış gibi hissettiğini söyleyen Tezkan, özetle şöyle konuştu: “Şimdi ilk gün Genelkurmay Başkanı çıkıp bu kağıt parçası dememeliydi. Ben kendimi kandırılmış hissediyorum. Ben Genelkurmay’ın, ordunun başka işlerle uğraştığını zannederken meğer onlar beni kandırarak veya birilerinden destek alarak başka işlerle uğraşıyor. Şimdi Balyoz’a da baktığımız zaman aynı şey ortada. Gerçekse darbedir, bunlar hepsi yargılansın etsin ama ortaya bir başka kandırılmışlık çıkıyor.
...Yani Genelkurmay düşünebiliyor musunuz birileri bu kanıtlandı, birileri çıkıyor ya gidelim de şuraya bir silah bırakalım diyor. Ondan sonra ona komplo çevirelim diyor... Bu ordunun içinde generaller, tuğgeneraller, albaylar düşünebiliyor musunuz dehşetin büyüklüğünü.”
OKTAY EKŞİ
Bakalım kağıtlar aynı mı?
27.06.2009: “Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, iki haftadır çıkartmadığı sesini dün nihayet yükseltti. ... Ama dünkü tam bir meşru müdafaa haliydi ve gerekliydi.”
30.10.2009: “...Genelkurmay’ın ilgili dairesinin kullandığı kağıtlarla şimdi orijinal denilen belgenin kâğıdı aynı mı? Değilse belgenin orijinalliği kuşku götürmez mi?”
YILMAZ ÖZDİL
Yaş mı? Kuru mu? Gayet net aslında
27.06.2009: “Belge” dedikleri, kağıt parçası çıktı... Kağıt mendil gibi buruşturun.
28.10.2009: “Yaş mı? Kuru mu? Gayet net aslında. Bazılarına yargısız infaz yapılıyorsa... Daha neyini merak ediyorsun, yaşın kurunun?”
BEKİR COŞKUN
Belge değil kağıt parçası
18.06.2009: “...Ben bunca yılın deneyimiyle, belki yüzlerce araştırma-inceleme ve çalışma olduğuna inanırım.. Bu belgelerden sadece birisi gerçek değildi... Onu da Taraf Gazetesi ele geçirdi...”
UĞUR DÜNDAR
Masumiyet mektubunu Dündar yayınladı
Star TV Haber Genel Yayın Yönetmeni Uğur Dündar, Albay Dursun Çiçek’in masumiyetini anlatan mektubuyla ilgili haberin ardından “Albay Çiçek’i hayatımda göremedim, telefonla da konuşmadım” demişti.
ÖZDEMİR İNCE
İmza gerçek bile olsa, geçersizdir
27 HAZİRAN 2009: “Fotokopi üzerindeki imza Albay Dursun Çiçek’in gerçek imzası olsa bile metin geçersizdir. Sahte bir belge üzerinden işlem yapabilmek için sahte bir mahkemede, bir duruşma düzenlemek gerekecek. Ancak savcı ve yargıçların da sahte olması, sahte bir divan-ı harp kurulması gerekiyor.”