Arzdan arşa yalan kulesi !!!(Hans Von ÆİBEG yalanı)

Arzdan arşa yalan kulesi



25 yıldır kendini din âlimi, UFO ve fal uzmanı, Kültür Bakanı danışmanı, gazeteci ve NASA görevlisi olarak sunan Bülent Ayberk, Balıkesir’de tutuklandı.

‘Danimarka dilinde adım Hansen vån Æiberg’dir. Ama Faroyar diliyle Hansen Aiberg von Heiberg denir. Türk ve Müslüman olduktan sonra kitap yazınca daha kolay okunsun diye Hans Ayberg yaptık. Vaftiz ismim Peter, orta ismim de Edström. Bunları hiç kullanmadım. Son zamanlarda Hunnes Ayberk yapayım diyordum. Çok isim taktılar bana, Bülent filan dediler. Alman mıyım, Danimarkalı mı, yoksa Malatyalı mı ben de bilmiyorum artık…”

8 Haziran 2006 tarihinde Balıkesir’de eşi Mesude ve 4 kişi ile birlikte gözaltına alınan Bülent Ayberk’i sorgulayan polis, yukarıdakine benzer bir isim listesiyle karşılaştı. Polis, bir zamanların meşhur Hans von Aiberg’inin ortalıkta görünmediği on yıl boyunca internette Hacı, Hacı Ali, Darwin, İznogoud ve daha bir dizi isimle faaliyet gösterdiğini gördü. 10 yıldır zaman gezgini Jana’nın maaşı ve Ayberk’in okuttuğu altı öğrencinin bursları için para gönderen onlarca ‘Hanif dini mensubu’nun nasıl aldatılmış olduğunu da…

İslam dinini istismar ederek bilişim yoluyla para toplamak ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından Balıkesir Adliyesi’ne sevk edilen Bülent Ayberk ve eşi savcılık tarafından da sorgulandı. Ardından nöbetçi mahkemede tutuklanan ve cezaevine gönderilen Ayberk çifti, Türk Ceza Yasası’nın 158. maddesine göre 2 yıldan 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak. Serbest bırakılan 4 zanlı ise tutuksuz yargılanacak.

Bülent Ayberk ile Balıkesir Üniversitesinde öğretim üyesi olan eşi Mesude’nin, Balıkesir ve Bursa'daki banka hesaplarına yurtiçi ve yurtdışından 100 kişinin her ay düzenli olarak para aktardığı tespit edildi. Çiftin hesaplarında 158 bin YTL ile 100 bin dolar bulunduğu belirtildi.

Hans von Aiberg, 1980 ihtilali sonrası ortaya çıktı. Sarı peruğuyla kendini ‘Müslümanlığı seçen Alman’ olarak tanıtmış, bu da ona bir hayli popülarite kazandırmıştı. 1983-1986 yılları arasında Posta ve Sabah gazetelerinde yıldız falı köşeleri yazdı. 1986 sonlarında din ve bilimi buluşturduğunu iddia ettiği kitaplarıyla İslamî camiaya el attı. Arzdan Arşa serisi olarak bilinen kitapları zamanın en çok satanları oldu.

YALANCI ŞÖHRETİ İZLEYEN KAYBOLUŞLAR

Kitapları derin fizik bilgisinin yanı sıra muhteşem enaniyet sahibi bir kalemin ürünüydü. Gerçekten de astro-fiziğin ulaşılmamış noktalarında dolaşıyordu. Bu arada Avrupa’da birçok farklı üniversiteyi bitirdiğini, NASA’da çalıştığını, henüz piyasaya sürülmemiş pek çok ürünün mucidi olduğunu anlatıyordu. Böylesine büyük bir dâhinin hem Müslüman hem de Türk olmayı seçmiş olması, 80’li yıllarda ideolojiden arındırma sürecinde milliyetçi-muhafazakâr gençlik için bir cazibe merkezi haline gelmişti. Üniversitelerde muhafazakâr gençler göğüslerini gere gere Ayberg’in kitaplarını okuyordu. Ne de olsa o kendini dünyaya ispat etmiş bir İslam kahramanıydı. Dahası NASA’da ve Avrupa üniversitelerindeki çalışmaları sırasında onlarca Batılı bilim adamının Müslüman olmasını sağlamıştı. Kitapları kapışıldıkça parlayan bu özgeçmiş, sonunda Alman asıllı Türk ve Müslüman Ayberg’in Kültür Bakanlığı’nda danışmanlık görevine getirilmesini sağladı. Namık Kemal Zeybek kendisine danıştığı kişinin Elazığlı Bülent Ayberk olduğunu, elle tutulur bir eğitiminin dahi olmadığını öğrendiğinde iki yıl süren danışmanlığı da sona erdi.

1990’ların ilk yarısında sessizliğe bürünen Ayberk, 1997’de Yaşar Nuri Öztürk’ün Flash TV’deki programına ‘kuantum âlimi’ olarak katılınca onu yakından tanıyan gazeteciler sahtekârlığını yazıp çizdi. Yine de Öztürk çok etkilendiği bu şahsı ‘uzman’ sıfatıyla programına taşıdı. Programda kimliği sorgulandığında Ayberk Danimarka’ya bağlı özerk bir bölge olan Faroe Adaları’nda doğduğunu söyledi. İddialarını ispat etmek için de 50 saat izin istedi. 50 saat, 50 gün, 50 hafta oldu, Ayberk’ten haber duyulmadı. Ta ki her kaybolmuşun arandığı interneti, internet de onu keşfedene kadar.

Bülent Ayberk’in hayatı yalanlar üzerine bina edilmiş şöhret ve bu yalanların ortaya çıkmasıyla yaşanan kaçışlarla dolu. Bilinen ilk şöhretini 1980’de tezgâhını İstanbul Üniversitesi yakınlarına kurduğunda kazanmıştı. Öğrencilik yıllarında ‘Müslümanlığı seçen bir Alman metafizikçisi’ olarak tanıdığı Hans von Aiberg’i hatırlıyor Sibel Kilimci. Anlattığına göre Aksaray’da bir otele yerleşen Aiberg evrenden, uzaydan, insanın içindeki güçlerden, reenkarnasyondan, cinler ve perilerden bahsederek çoğunluğu kızlardan oluşan bir hayran kitlesi toplar etrafına.

Aiberg’in ‘karizma’ arayışından üniversiteli kızlar zarar da görür. Kilimci’nin anlattığına göre bir kız arkadaşına kendisinin doğaüstü güçleri olduğunu, uzaydan geldiğini, kalp atışlarının insanlarınkinden farklı olduğunu söyler. Bir başka kızı nişanlısından ayırır. Kafaya taktığı bir kızın da ‘rüyalarına girebileceği’ tehditleriyle psikolojisini bozar. Kızcağız sonunda okulu bırakarak memleketine dönmek zorunda kalır. Aiberg’in gruba zarar verdiğini gören biri, bu gizemli kişinin gerçek kimliğini araştırmaya başlar. Sonunda asıl adı Bülent olan bu kişinin havaalanında bir ofiste ozalitçi olarak çalıştığını tespit eder. Bu bilgi üniversitede yayılınca Aiberg ortalıktan kaybolur.

GÜNAYDIN’IN ÇATISINDAKİ UFOLAR

Kaybolur ama bu kez Günaydın grubunun çıkardığı Posta Gazetesi’nde yıldız falı yazarlığı yapmak üzere. Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Tevfik Yener, Türkçesinde sonradan öğrenilmişlik emaresi olmayan Aiberg’in özellikle bayan okuyucuları nasıl çarptığını hatırlıyor. Sabah’ta yayınlanan hatıralarında Yener, Aiberg hayranı kadınların gazete kapılarında onu beklediğini, bazı kehanetlerinin isabetli çıkması üzerine ününün daha bir arttığını kaydediyor. Nitekim Posta Gazetesi zamanla yıldız falı ve astroloji köşesini yarım sayfaya, sonra tam ve nihayet iki sayfaya çıkarır. Aiberg bu muazzam ‘bilgisinin’ kaynağının cinler ve bazı ölmüş bilim adamlarının ruhları olduğunu söyleyerek gazete içinde de bir karizma sağlar kendine.

Aiberg’in Günaydın grubundaki şöhreti kısa sürede yayılır. Her sözü merak uyandıran Aiberg, gazetenin çatısında UFO seyretme seansları başlatınca dikkatleri üzerine toplar. O yılları hatıralarında kaydeden Selahattin Duman, gazetede Aiberg rüzgârına kapılanların gece yarılarına kadar çatıda UFO beklediklerini, bu arada getirdikleri nevaleyi de Aiberg’le paylaştıklarını anlatıyor.

Aiberg’in Günaydın grubundaki macerasını alacaklıları noktalar. Taksitle mal aldığı kişiler gazetenin kapısına dayanmaya başlayınca Aiberg yine kayboluverir. Daha sonra bir müddet Bilinmeyen Dergisi’nde, peşinden de Sabah Yıldızı Gazetesi’nde çalışır. Ancak her ikisinden de etrafa borç takarak sırra kadem basar. Aiberg bu yıllarda yaptığı ‘market araştırması’ndan İslami kesimin kitap tüketiminin hızla artmakta olduğunun farkına varmış olsa gerek ki bundan sonra ‘mendilini’ cami avlusuna sermeye karar verir. 1986 sonlarında piyasaya çıkan ilk kitabı Arz’dan Arş’a Sonsuzluk Kulesi-1’de kendisini anlatırken tamamen Kur’anî bilgilere dayanarak ortaya attığı teorilerin nasıl kabul gördüğünü, uydu-roket, astrofizik ve nükleer fizik dallarında ödüller aldığını, yaşayan ‘6 kara delik ve 2 ak delik uzmanı’ndan biri olduğunu, tek başına kurduğu teoremleriyle fizik dalında ve ‘beşinci işlem’ ile matematik dalında alternatif Nobel ödülüne aday gösterildiğini iddia eder. Aiberg’in İslami camiada tanınmak için aradığı fırsat 22 Mart 1987 tarihli Nokta Dergisi’nin ‘Tanrısızlar artık özgürlük istiyorlar’ başlıklı kapağıyla gelir ayağına. Karşı cevap için Tercüman Gazetesi’ne giden ‘Prof. Hans von Aiberg’in “Ben bir Allahsızdım” başlıklı söyleşisi Tercüman’da yayınlanacaktır. Gazete röportajdan önce duyurusunu yapar. Aiberg’in gerçek kimliğini bilen eski iş arkadaşları Tercüman’daki yayını durdurur. Ama sürmanşetten yapılan reklâm dahi yeterlidir Aiberg’in eselerinin kapışılmasını sağlamaya. Yıldız falı köşesinden başlayan yolculuk inançlı üniversite öğrencilerinin elden düşürmediği kitapları ortaya çıkarır.

ZAMAN GEZGİNİ DEĞİL WEB GEZGİNİ

Tercüman Gazetesi’nin yayını durdurmasından sonra Aiberg eski çevresiyle ilişkisini keser. Nokta Dergisi Aiberg’in arkasına düşmüş ve bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökmüştür çünkü. Bu kez Ankara’ya taşınır. Orada Kopenhag Üniversitesi’nde astrofizik doçenti ve Freiburg Üniversitesi’nde Trans-Psikoloji Kürsüsü öğretim görevlisi olduğu yalanı kulaklara hoş gelir. Başka ortamlarda Lahey ve Bohr Üniversitelerinde profesör olduğunu söyler. Bu isimlerde üniversitelerin olmadığı gerçeğinin dahi kimse farkında değildir.

Aiberg’in Ankara’daki tatlı günlerini Adnan Kahveci’nin ilgisi bozar. Tevfik Yener’i arayarak ‘senin gazetede çalışmış bir falcı’ diye bahsettiği Aiberg’in boş adam olmadığını, ama bu tiplerin sonradan tarikat kurup başa bela olabileceklerini söyleyen Kahveci’nin takibatına rağmen Aiberg yalan çarkını 1996’ya kadar çevirmeyi başarır. 27 Nisan 1996’da Milli Gazete’den Ali Murat Güven, Bülent Ayberk’in nüfus cüzdan bilgilerini yayınlayarak Aiberg efsanesine bir nokta koyar. Ancak bu bile Aiberg’in 13 Mart 1997’de Yaşar Nuri Öztürk’ün Işığa Çağrı programına çıkmasına engel olamaz. Programdaki meydan okumadan sonra Aiberg ortalıktan kaybolarak Balıkesir’e yerleşir. Artık Aiberg, o tatlı yalanlarını anlatabileceği yeni bir ortam bulmuştur: İnternet.

Bülent Ayberk 1990’ların sonlarını Balıkesir’deki evinin sessizliğinde geçirdi. Mayıs 2001’de açtığı AİBERG e-posta grubu ile hayran kitlesiyle yeniden iletişime geçerek kısa zamanda ‘sanal âlemin din ve metafizik âlimine’ dönüştü. İnternet üzerinde verdiği fetvalar, içkiye haram diyenlerin İslam’dan çıkacakları, suyla abdest almaya üşenenlerin ayakkabılarındaki tozla teyemmüm yapabilecekleri, başörtüsünün Kur’an’da olmadığı gibi cesur yalanlar içeriyordu. Namazların vakit ve rekât sayısını değiştirmiş, hadislerin çoğunun uydurulmuş olduğunu ilan etmişti. O dönemlerin moda tartışmalarından Kur’an’ın korunmuşluğu meselesine yeni bir boyut ekledi: “Neyse ki ZİKR korundu. Hiçbir şey eksik değil, sıra bozulmuş, kendi içinde yer değiştirmiş, iskambil destesi karılmış, ZİKR sırası (serisi) değiştirilmiş ama deste tastamam aynı duruyor. BİZLERE düşen görev, onu İNDİRİLİŞ sırasına göre sure-sure, sonra ayet ayet, en sonra da kelime kelime yerli yerine koymak.” (3 Aralık 2003, e-posta no:10265)

Ayberk’in Arz’dan Arş’a serisinde ortaya attığı yeni kavramlar internet ortamında hızla büyüdü. Zamanla büyüyen sanal tarikatının müritlerinden para toplama sevdasına düşen Ayberk, bu paraları kullanacağı ‘meşru bir kanal’ oluşturmalıydı. Bunu da sanal âlemin gelmiş geçmiş en fantastik hikâyelerinden birini uydurarak yaptı: Zaman Gezmeni Jana.

Jana, Aiberg ve Stephen Hawking ile birlikte 2300’lü yıllardan UFO ile zamanda geriye doğru gelerek yeniden doğmuş bir ‘zamanlarüstü asker’dir. Olağanüstü telepatik yetenekleri vardır ve ‘kötü cephe’nin hesaplarını bozmaktadır. Ancak yeteneklerinin tam gelişebilmesi için zamana ve tabii bu arada paraya ihtiyacı vardır. Brezilya’da mankenlik yapmaktadır ama yine de Aiberg’in ona para göndermesi gerekmektedir. Ayberk, Jana için ne fedakârlıklara katlandığını anlatır durur. Bu masala inanmayanlar için burs verdiği altı öğrenciden, yapacağı kanser ilacı için Japonya’dan getirilmesi gereken malzemeden, kendisine yönelik bir suikastı ancak bir arabası olursa atlatabileceğinden, laptopunu Jana’ya gönderdiği için internet sohbetlerine bir müddet ara vermek zorunda kaldığından bahseder.

Ayberk’e para gönderen müritleri de ödüllendirilir. Balıkesir Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan eşinin İş Bankası hesabına para gönderen kişilerin bir kısmını Hanif, diğer bir kısmını Süfyani ilân eder. Bu ‘haniflik’ ödülü o kadar tutar ki Ayberk bunu örgütlü bir dine dönüştürmeye kadar vardırır. Önceleri ‘Protestan İslam’ adını koyduğu Haniflik Dinini yaymak için bir dizi site ve forum kurar. Bunların tamamında kendisi moderatör ve bazı tartışmalarda bizzat eleştirmen olarak yer alır. İlk yıllarda mesaj geçen kişilerin IP adreslerinden tanınabileceğini bilmediğinden olsa gerek aynı siteye Aiberg, Hacı, Hacı Ali, Haiberg, İznogoud, Mes-Aj-anda gibi farklı isimlerle yazdığı mesajların aynı IP adresinden, yani aynı bilgisayardan yazıldığının fark edildiğini bilemez. Ancak daha sonra IP adreslerini gizleyen programlar kullanır.

Bülent Ayberk’in yalanlarının arkasında kişisel çıkar ve şöhret tutkusunu tatmin arzusu yattığı açık. Peki, sadece internette yazıştıkları birinin arkasından niye koşuyor insanlar? Neden Brezilya’da yaşayan ve 2300 yılından zamanda gezerek geri gelmiş bir sarışın mankene para gönderiyor? Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ali Murat Yel, toplumların kriz ve bunalım dönemlerinde bu tür paranoyak ruhların kendilerine hareket alanı buldukları kanaatinde. Toplumların dini dışladığı ve dinin toplumsal hayattan bireysel hayata indirgendiği durumlarda bireysel fedakârlıkları dindarlığın gerçek yüzü olarak görüyor gençler. Bu bazı durumlarda intihar saldırganlığına kadar varıyor, bazı durumlarda da maddi fedakârlıklar seviyesinde kalıyor.

NİYE İNANIYORLAR?

Ali Murat Yel, insanların, tapınma ihtiyacını oturmuş dinlerin tatmin etmediği durumlarda, marjinal arayışlara yöneldiğini söylüyor. Ona göre Avrupa sekülerleşmesine kıyasla küçük kilise dindarlığına hareket alanı tanıyan Amerika’da bu tür arayışlar kilise çatısı altında tatmin buluyor. Avrupa’da ise kıyamet kültleri ortaya çıkıyor.

Psikolog Prof. Nevzat Tarhan bu tür oluşumların Türk gençleri arasında rağbet bulmasının temel sebebinin Türk insanının ‘biri gelsin kurtarsıncı’ karakteri olduğu kanaatinde. Tarhan bu tür ‘sahte mesih’lerin bir hastalık sonucu her dönemde ortaya çıkabileceklerini, ama yandaş bulmalarının daha çok toplumsal kırılma dönemlerinde mümkün olduğunu söylüyor. Tarhan’a göre bir hastalık veya maddi beklenti sonucu kendi ‘seçilmişliklerini’ ilân eden kişilerin hiçbir kabiliyeti olmadığını söylemek doğru olmaz. Tarhan bazı hastalarının kendi içinde tutarlı, altıncı hisleri çok gelişmiş, karşısındakinin zihnini okuyabilen, duyu ötesi algılamaları olan kişiler olduğunu hatırlatıyor.

Bülent Ayberk dehasını maddi kazanç için kullanmış bir sahtekar mı? Yoksa kendi yalanlarına inanmış bir paranoyak şizofren mi? Bu sorunun cevabı Ayberk’i ve ailesini ilgilendiriyor. Değişmeyen gerçek ise mistik âlemin şizofrenisinin de dehasının da cazibesini koruduğu…

İKİ FARKLI YAPILANMA

İnternet aracılığıyla 5 yılda 2 bin 161 kişiye ulaşan Bülent Ayberk’in, 767 kişiyi organizasyona dahil ettiği tespit edildi. Organizasyon, ‘Şura-Jüri’ ve ‘Komite-Amazonlar’ olarak iki yapılanmadan oluşuyor.


AİBERG MASALLARINDAN SEÇMELER

Eylül 2003’te yurtdışına çıkıp Hawking ve Jana ile buluştum. JANA’nın ve HAWKİNG’in yol ücreti dâhil ve de benimki başta, SİZLER ödediniz!

Jana’nın görevi bitmedi. 2099’a kadar Turan Birliği’ni gerçekleştirecek.

Hanif Candaşlar YIKIN ATALARINIZIN DİNİNİ! ALLAH İNDİNDEKİ EN MAKBUL İSLAMİYET TÜRÜ OLAN HANİFLİĞE KOŞUN. Hadis dinini bırakın, kinleriyle ölsünler.

Jana KUTSALDIR. Meryem kadar olmasa da kudsiyeti vardır. Jana Kudüs kadar, bayrak kadar, milli marş kadar kutsaldır.

300 kadar Avrupalı meşhur bilim insanının Zig-Zag (zamanda ileri-geri seyahat) öğretisi sayesinde Müslüman olmalarını sağladım.

İki kez doğup iki kez ölenlerdenim. Bir kez ölüm günümü bile kutladım dersem inanmayacaksınız.

Dostlarım ben MOBİLE yaşıyorum. Elbette sizlerle buluşmaya can atıyorum. Ama bir daha ÖLME şansım yok. O tam ölüm olur ve biter. Şayialar çıkararak, yerimi gizliyorum.

Kadir gecesi bana “Hans ül Emin” adının beratı verildi.

Ben şimdi hidrojen bombası yapacak güçteyim. Tabii malzeme verilecek olursa. Ama o malzeme 120 tane Yahudi şirketinin vereceği şeyler. Onları verecekler, takma, geçme, fabrika kuracak devlet. 120 ayrı firma, 5’i Fransız, 17’si İngiliz. Bu mümkün değil.

Ben artık sadece sanal kitap yazıyorum. Çok keskin yeminlerim vardır. Yemin ettiğim anda gazeteciliği bırakıyorum. O zaman genel yayın yönetmeniydim. Yemin ettiğim anda Cumhurbaşkanı danışmanlığından ayrılıyorum. Yemin ettiğim anda kitapları bırakıyorum. Bir daha kitap yazmayı düşünmüyorum.

JORGE LUİS BORGES (1899-1986)

Arjantinli şair, kısa fantastik hikâye yazarı ve hayal âlemi romancısı. Aslen İngiltereli olan Borges hayatı bir metafor olarak görüyordu. Eserlerinde yoğun bir şekilde fizikötesini, Kur’an’da ve Kabala’da gördüğü hakikatlerin bilimdeki paralellerini işledi. Alef Öğretisi, Ak delikler, Babil Kütüphanesi gibi kavramları geliştirdi. Borges’in yazdıkları tamamen hayal ürünü olan, fakat içbütünlüklü hikâyelerden ibaretti. Bülent Ayberk’in Arz’dan Arş’a serisindeki çoğu ‘buluş’u aslen Borges’in hikâyelerinden alıntılardır. Ayberk Borges’in bir zaman gezmeni olduğunu, 2300’lerde yeniden doğacağını, Kur’an’ı 17 yıl çalışıp Müslüman olduğunu, ismini Abd-Al-Hack Borg olarak değiştirdiğini ve birinci kez öldüğünde Aşiyan’a gömüldüğünü iddia ediyor. İlginç bir şekilde Borges’in ismi etrafında da Ayberk’in kendisiyle ilgili uydurduğu masallar benzeri iddialar var: Her ikisinin de Nobel ödülü adayı oldukları yönündeki iddialar tamamen uydurmadır.
 

HTML

Üst