Anonim şirketlerde Yönetim Kurulu üyelerinin Sorumluluğu

fells2

Banned
Katılım
3 Şub 2008
Mesajlar
8,906
Reaction score
0
Puanları
36
Konum
Turkey
ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU
A- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğunu Düzenleyen
Başlıca Hükümler ve Hükümlerin Düzenleniş Şekli:
Anonim Şirketlerin kuruluş, idare, murakabe ve tasfiyesinden doğan sorumluluk halleri ile çeşitli sorumlu kişiler Türk Ticaret Kanununda toplu bir biçimde düzenlenmemiş olup sorumluların sıfatları ve bunların yaptıkları işlerin türüne göre dağılan bir sistem uygulanmıştır.
1- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu ile İlgili Başlıca Türk Ticaret Kanunu Hükümleri:
Genel sorumluluk halleri Türk Ticaret Kanunu madde 336-341’de düzenlenmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu açıkça düzenleyen ve bu sorumluluğa dolaylı olarak yol açan ve Türk Ticaret Kanunun çeşitli konu ve yerlerinde yer alan özel hükümlerin başlıcaları madde 53, 65, 67, 275, 308-310, 321, 332, 334, 335, 342, 346, 363, 399, 412, 433, 450, 473 ve 474’de düzenlenmiştir. Ancak genel ve özel sorumluluk halleri bu sayılanlardan ibaret olmayıp; madde 336-5’ de yer alan “Gerek Kanunun gerek esas mukavelenin kendilerine yüklediği sair vazifelerin, kasten veya ihmali neticesi olarak yapılmaması” hükmünden hareketle Türk Ticaret Kanunu madde 137, 271, 304, 320, 324, 327 ve diğer bazı maddelerin ihlali ile yönetim kurulu üyelerinin uymakla yükümlü tutulduğu esas sözleşme hükümlerinin ihlali özel sorumluluk hali olarak kabul edilmiştir.
2- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğunu Düzenleyen
Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu Hükümleri:
Sınırlı sorumluluk halleri olarak düşünülmemesi gerekli Ticaret Kanunu hükümlerine ilaveten, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu genel hükümleri de üyelerin sorumluluğuna yol açabilir. Medeni Kanun madde 2’de düzenlenen iyiniyet kuralı, haksız fiillerle ilgili Borçlar Kanunu madde 41-50 hükümleri, akde aykırı hareketlerden doğan sorumlulukları düzenleyen Borçlar Kanunu madde 96 hükümleri çeşitli durumlara göre üyelere uygulanabilir.
3- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğunu Düzenleyen Diğer Kanunlar:
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen hükümler Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Medeni Kanundan ibaret değildir; daha bir çok kanunda yer alan hükümlerde yöneticilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Ödenmesi ihmal edilen vergi ve cezaların mükelleflerden tahsil edilmemesi halinde yöneticileri sorumlu tutan Vergi Usul Kanunu madde 10 ve madde 333, İcra İflas Kanunu madde 331-354 hükümlerinde düzenlenen cezaların yöneticilere verileceğini prensibe bağlayan İcra İflas Kanunu madde 335, kusurlu ve hileli iflas hallerinde cezanın yöneticilere verilmesini gerektiren İcra İflas Kanunu madde 310, 311, 345 ile Türk Ceza Kanunu madde 406 ve 407 hükümleri gibi. Ayrıca tüzel kişilerin yöneticilerinin hukuki ve cezai sorumluluğunu düzenleyen konular da yöneticiler hakkında uygulama alanı bulunur. Örneğin, anonim şirketi temsilen düzenlenen çekin karşılıksız kalmasından dolayı hukuki sorumluluk hem şirkete, hem de çeki imza eden üye veya diğer temsilciye (TTK md.321/5) cezai sorumluluk ise imza sahibine yöneliktir.
B- Türk Ticaret Kanunu Açısından Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu:
I- Yönetim kurulu Üyelerinin Müteselsil Sorumluluk Halleri:
1- Ödemelerin Doğru Olmamasından Doğan Sorumluluk:
Anonim şirketin borçlarından dolayı yalnız mameleki ile sorumlu olduğu, pay sahiplerinin sorumluluğunun sınırlı olduğu (TTK md.269/2, 450/1) dikkate alınarak şirketin mamelekinin muvazaadan ari olmasını sağlamak üzere hükümler getirilmiş, hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından yapılan ödemelerin doğru olması, aksi takdirde yönetim kurulu üyelerinin sorumlu bulunacağı belirtilmiştir.
Şirketin kuruluşu sırasında olduğu gibi kuruluşundan sonra da taahhüt edilmiş olan pay bedellerinin zamanında ödenmesini istemek ve takip etmek yönetim kurulunun görevidir. Aksi halde payları kendi hesaplarına almaya ve müteselsilen ödemeye mecburdurlar.
Pay bedellerine mahsuben yapılan ödemelerin doğru olmamasından bir zararın doğması halinde yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumludurlar.
Buna göre;
-Kuruluşta veya sermaye arttırılması hallerinde herhangi bir iştirak bedeli ödenmediği halde ödenmiş gibi gösterilmişse ve bunun sonucunda şirketin alacağı varsa ve temerrüt faizi tahsil edilmemiş ise idare meclisi üyelerinin sorumluluğu söz konusu olabilir.(TTK md.407)
-İdare meclisi, aktifindeki varlıkların değerini fazla göstermek amacı ile taahhüt olunan sermayesinin büyük bir kısmını ödenmiş göstermek sureti ile üçüncü şahısları yanıltabilir. Bu davranış dolayısı ile pay sahiplerinin veya üçüncü şahısların zarara uğramaları söz konusu olabilir.
-Esas sermayeye karşılık olan pay senetlerinin bedelleri tamamen ödenmediği halde ödenmişçesine yeni pay senedi çıkarılmışsa ve bu tutumdan dolayı bir zarar meydana gelmişse sorumlulukları söz konusu olabilir.
Bütün bu hallerde yönetim kurulu üyeleri meydana gelen zarardan müteselsilen sorumludurlar. Ancak bu zararların yönetim kurulu üyelerinden istenebilmesi için sermayenin ödenmemiş veya geç ödenmiş ve bundan da bir zararın doğmuş olduğunun ispat edilmesi gerekir. İspat külfetinin Medeni Kanun madde 6 gereği davacı şirkete, ortaklara ve alacaklılara yüklenmesi gerekir.
2- Dağıtılan ve Ödenen Kar Paylarının Gerçek Olmaması Sebebi ile Doğan Sorumluluk:
Anonim şirket tarafından dağıtılan karın gerçek olması sağlanmak istenmiştir. Gerçek kar, safi kardan kanuni ve yedek akçeler çıkarıldıktan sonra kalan bakiyedir.
Anonim şirketlerde kazanç payı sahiplerine dağıtılacak karın, Türk Ticaret Kanunu madde 72-75, 457-472 ile vergi kanunlarına uygun olarak düzenlenmesi ve Türk Ticaret Kanunu madde 75 gereğince açıklık ve doğruluk prensiplerine tabi bilançoya göre hesap ve tespit edilmesi gerekir. Ayrıca bilanço ile kar ve zarar hesaplarının genel kurul tarafından tasdiki, belli bir miktar veya oranda kar dağıtımının da genel kurul kararına bağlanması (TTK md.369) veya ana sözleşme ile emredilmiş olması gerekir.
Bu hükümlere aykırı hareket edildiği takdirde dağıtılan kar gerçek kar değildir ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektirir. Kar tahakkuk etmeden veya muteber bir genel kurul kararı olmadan dağıtım yapılmışsa, bundan yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumludur.
3- Kanunen Tutulması Gereken Defterlerin Mevcut Olmaması Veya Düzensiz Bir Şekilde Tutulmasından Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyelerinin tutmakla yükümlü bulundukları defterler, tacir ve vergi mükellefi olarak şirketin tutmakla yükümlü bulunduğu tüm defterlerdir. Defterlerdeki kayıtları doğrulayan ve yoklukları halinde defter kayıtlarının ispat gücünü kaldıran senet, makbuz, mektup gibi belgeler de defter kavramına dahidir. Türk Ticaret Kanununun tutulmasını emrettiği defterler madde 66 gereği yevmiye defteri, envanter defteri, defteri kebir; madde 326 gereği toplantı ve müzakere defteri ile yönetim kurulu kararları defteri; madde 428 gereği tahvil sahipleri defteri; madde 450 gereği tasfiye işlerine özel defterler; madde 111 gereği tellallıkla uğraşan anonim şirketlerin tutmakla yükümlü olduğu yevmiye defteri; madde 66/1 ve 1465 gereğince işletmenin mahiyeti ve öneminin gerektirdiği bütün defterlerdir. Tutulması zorunlu olan defterler yalnız bu sayılanlardan ibaret olmayıp, diğer kanunlarla da bir takım defterlerin tutulması emredilmiştir. Damga resmi kayıtlar defteri (VUK md.200), nakliyat vergisi defteri (VUK md.206) gibi.
Kanunen tutulması gereken defterlerin kısmen veya tamamen mevcut olmaması yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektirir. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olması yanında, bu defterlerin kanuna uygun olarak tutulmuş olması da gerekir. Eğer defter kanunun emrettiği şekilde tutulmamış, notere tasdik ettirilmemiş ise şirket lehine delil olarak kullanılamayacağı gibi, Vergi Usul Kanunu gereği usulsüzlük cezasının tazmini de söz konusu olur. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu madde 66 gereği defter tutma yükümlülüğünde olanlar bu defterleri ve diğer belgeleri son kayıt tarihinden itibaren 10 yıl geçinceye kadar saklamaya mecburdurlar.
Defterlerin mevcut olmaması yahut kanunun emrettiği şekilde tutulmaması ve saklanmaması hallerinde meydana gelen zararlardan dolayı yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumludurlar.
4- Genel Kurul Karalarının Sebepsiz Yere Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk:
Genel kurulca verilen kararların yerine getirilmesi istenmiş ve bunu sağlamak üzere hüküm konulmuştur. Kanunumuza göre genel kurulca verilen kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesinden dolayı yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumlu olurlar. Her ne kadar kanunda kararların yerine getirilmemesinden bahsedilmiş olsa da, kararların yanlış veya geç uygulanması hali de sorumluluğu gerektirir.
Ancak genel kurul kararının icra edilmemesini haklı kılacak sebepler söz konusu ise ve bu sebepler genel kurulca veya mahkemece makbul görülürse yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulur. Kanunumuzda haklı sebeplere ilişkin açıklayıcı bir hüküm yer almamaktadır ancak genel kurulda alınan bir kararın batıl bir karar olması, genel kurul kararının icrası imkansız bir karar olması haklı sebep olarak düşünülebilir. Ancak Türk Ticaret Kanunu madde 382’ye göre genel kurul kararı aleyhine iptal davası açılması halinde, bu hususu bir sebep olarak ileri sürüp kararı yerine getirmemek haklı sebep teşkil etmeyecektir. Zira kararın icrasının geri bırakılmasına karar verme mahkemenin yetkisindedir. Yönetim kurulu üyelerinin bu konuda takdir hakkı yoktur. Mahkeme genel kurul kararının icrasının durdurulması yolunda karar verdiği takdirde yönetim kurulunun kararın icra edilmemesinden dolayı sorumluluğu ortadan kalkar. Mahkemenin yürütmenin durdurulması şeklinde bir karar vermemesi halinde, iptal davasının açılmış olmasına rağmen, yönetim kurulu genel kurul kararına uymakla yükümlüdür. Aksi takdirde sorumluluğu söz konusu olur. Kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve bilhassa afaki iyiniyet esaslarına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma yoluna gidilebilir. Kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık nedeniyle iptali mümkün olan genel kurul kararlarının sakatlığı açık olduğundan yönetim kurulu üyeleri bu kararları icradan kaçınmalıdır. Ancak afaki iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle iptali mümkün olan kararların sakatlığı bir yorum meselesidir. Yönetim kurulu üyelerinin böyle bir kararı icradan kaçınarak aleyhine iptal davası açmakla yükümlü olup olmadığının saptanmasında başvurulacak ölçü özen borcudur.Afaki iyiniyet kuralına aykırılık sebebiyle kararın iptali yoluna gidilmesi özenli bir yöneticiden beklenebilecek bir halse, bu kararın yerine getirilmemesi yönetim kurulu üyelerini sorumlu kılmaz. Aksi halde müteselsil sorumlulukları söz konusu olur.5
5- Müdürlerin Sebebiyet Verdikleri Zararlardan Doğan Sorumluluk:
Türk Ticaret Kanunu madde 346’da müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olmayacakları temel görüşü benimsenmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin, müdürlerin sebep oldukları zararlardan dolayı sorumlu tutulabilmesi ancak şu 3 halde mümkündür.
a- Ehil Müdür Tayin Etmemek:
Müdür olarak tayin edilecek kişinin ehil olup olmadığı hususu subjektif bir takdir hakkına dayanır. Ancak yönetim kurulu müdür tayininde, gereken hassasiyeti göstermeli, tahsil derecesi, tecrübeleri bakımından işinin ehli olup olmadığı üzerinde durmalıdır. Müdür tayininde gerekli özenin gösterilmemesi halinde yönetim kurulu üyeleri bu müdürün yaptığı işlemelerden doğan zarardan müteselsilen sorumlu olur.
b- Zararlı İşlere Müsamaha Göstermek:
Yönetim kurulu, şirketi idare ve temsil eden organ olması sebebi ile idare ve temsil hakkının tamamını murahhas üye veya müdürlere bıraksa bile (TTK md.319), şirket işlerine nezaret mecburiyetindedir. İşlerin yalnız icra safhasına dahil işlemleri yürütmekle görevli müdürler, yönetim kurulunun gözetimi altında faaliyette bulunurlar. Bu gözetimin icabı olarak müdürün zararlı davranışlarına müsamaha gösterilmemesi gerekir. Yönetim kurulu, müdürün zararlı bir durumunun olacağını gördüğü halde buna engel olmamışsa veya zarar meydana geldikten sonra tekrarını engellememiş ise müsamaha göstermiş olur ve yönetim kurulu üyelerinin müteselsil sorumluluğu söz konusu olur.6
c- Yetki Dışı Mezuniyet Vermek:
Genel kurulun görevleri arasında saklı tutulan veya kanun ve esas sözleşme ile başka organa devri mümkün olmayan konuların yönetim kurulu tarafından müdürlere gördürülmesi, sorumluluğu doğurur.
Türk Ticaret Kanunu madde 346’da belirtilen hallerde yönetim kurulunun 336. madde gereğince sorumlu olduğuna değinilmiştir. Sorumluluk müteselsil bir sorumluluktur. Ayrıca bu sorumluluk pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı değil, yalnız şirkete karşıdır. Dava hakkı sadece şirkete aittir. Müdürün sebebiyet verdiği zararda kusuru bulunmayan yönetim kurulu üyesi meydana gelen zarardan sorumlu tutulmaz. (TTK md.346 son)
6- Esas Sermayenin Değiştirilmesinde Kanun Hükümlerine Uyulmamış Olmasından Doğan Sorumluluk:
Yeni pay senedi çıkarmak sureti ile sermaye arttırma işlemleri aynen şirketin kuruluşuna ait hükümlere tabidir. (TTK md.392) Maddede özellikle para sermayesinin dörtte birinin yatırılmasına ait hüküm ile ayın türünden bir sermaye konması, malların devralınması ve hususi menfaatlerin sağlanması ile ilgili kararın mevcudiyeti halinde bu hususlara ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıca, iştirak taahhütnameleri ile halk iştirake davet edilmek isteniyorsa düzenlenecek izahnamede yer alması zorunlu hususlar 392. maddede belirtilmiştir.
Esas sermayenin arttırılması kanununda öngörülen hükümlere göre yürütülmemişse, bu husustaki işlemler batıl olup, bundan olayı yönetim kurulu üyeleri, şirkete, münferit pay sahiplerine ve üçüncü şahıslara karşı müteselsilen sorumludurlar. (TTK md.392 son)
7- Tahvil Çıkarılmasında Kanuna Aykırılıktan Doğan Sorumluluk:
Tahvil ihracı ile ilgili hükümler Türk Ticaret Kanununun 420-433. maddeleri arasında yer almıştır ve anonim şirketlerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile tahvil çıkarılmasına karar verilmesi halinde ne şekilde işlem yapılacağı düzenlenmiştir. Esas sözleşme, tahvil çıkarılmasına müsait olsa bile genel kurul kararı olmadan tahvil çıkarılır ise (TTK md.423); çıkarılan tahvillerin bedelleri tamamen alınmadan ikramiyeli veya ikramiyesiz yenileri çıkarılırsa (TTK md.421); çıkarılan tahviller esas sermayenin ödenen veya tasdik olunan son bilançoya göre mevcudiyeti aşan miktarı aşarsa (TTK md.422); satın alma taahhüdü kanunun öngördüğü şekilde gerçekleştirilmemiş ise (TTK md.424, 425, 426,); tahviller kanunun öngördüğü şekli içermezse (TTK md.427); tahvillerin kaydına mahsus bir defter tutulmamış ise (TTK md.428); tahvil sahiplerinin genel kuruluna ilişkin kanunda öngörülen hükümlere riayet edilmezse ( TTK md. 429, 430, 431, 432,); yönetim kurulu üyelerinin tahvil sahipleri ile şirketin diğer alacaklılarına karşı müteselsil sorumluluğu söz konusu olur.
8- Genel Kurul Kararı Aleyhine Kötüniyetle İptal Davası Açılmasından Doğan Sorumluluk:
Ticaret Kanununun 381. maddesine göre, yönetim kurulunun ve belli şartlarla üyelerinin her birinin genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma yetkisi bulunmaktadır.
Diğer taraftan 384. maddede genel kurul kararları aleyhine kötüniyetle iptal davası açıldığı takdirde, dava açanların bu yüzden şirketin uğradığı zarardan müteselsilen sorumlu olacakları hükme bağlanmıştır.
Bu duruma göre yönetim kurulu üyelerinin, genel kurul kararları aleyhine kötüniyetle bir dava açmaları halinde şirkete karşı müteselsilen sorumlulukları söz konusu olacaktır.
9- Kuruluştaki Yolsuzlukları Araştırmamadan Doğan Sorumluluk:
İlk yönetim kurulu üyeleri şirketin kurulmasında yolsuzluk olup olmadığını araştırmakla mükelleftirler. Bu hususta ihmalleri görülür ve bu yüzden meydana gelen zarar kuruculardan alınmamış olursa, idare meclisi üyeleri müteselsilen sorumlu olurlar.(TTK md.308)
Kanunumuz kuruluş muamelelerinin usulü dairesinde yapılmış olmasına önem vermiş ve kuruluş muamelelerinde bir yolsuzluk bulunup bulunmadığını araştırma görevini yönetim kuruluna heyet olarak değil, ferden yüklemiştir.
Yönetim kurulu üyeleri şirketin kuruluş muamelelerini kontrol ederken özen göstermek mecburiyetindedir. Kuruluş muameleleri, esas sözleşmenin düzenlenmesinden şirketin tüzel kişilik kazanması için gereken tescil ve ilanın yapılmasına kadar geçen bütün işlemleri kapsar.
Kanunun 305, 306, 307. maddelerinde kuruluş işlemleri sırasında vesikaların doğru olmaması, esas sermaye hakkında yanlış beyanlar, ayın türünden sermayeye değer biçilmesinde hile gibi hususlarda yolsuz muamelelerin yapılabileceği belirtilmiş ve yaptırımları gösterilmiştir.
Kuruluş işlemlerini inceleyen yönetim kurulu üyeleri, yolsuzlukların sorumlularını bulup meydana gelen zarar karşılığı tazminatı istemek zorundadırlar. Bu zorunluluğu yerine getirmedikleri takdirde müteselsilen sorumlu olurlar.
İlk yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin, kuruluştaki yolsuzluklarından dolayı sorumlu olmaları neticesi, bir ödeme yapılırsa, yolsuzluklara iştirak eden üçüncü şahıslara rücu hakları vardır. Eda ettikleri ödemeleri vaktinde bu kimselere ihbar etmek kaydıyla haiz oldukları defileri dermeyan edebilirler.
Davacıların, şirketin kuruluşu sırasında bir yolsuzluk yapıldığını, bunun meydana çıkarılmasında ilk yönetim kurulu üyelerinin ihmali bulunduğunu ve yolsuzluk dolayısıyla maruz kalınan zararın kuruculardan alınmamış olduğunu ispatlamaları gerekir.
Kuruluştaki yolsuzlukları açığa çıkaramamaktan dolayı yönetim kurulu üyeleri hakkında uygulanacak müeyyide tazminattır ve miktarı da meydana gelen zarar ile sınırlıdır.
10- Şirketin İflas Etmesinden Doğan Sorumluluk:
Şirketin iflası halinde bunun neticeleri sadece şirket tüzel kişiliğine aittir ve şahsi kusurları olmadıkça yönetim kurulu üyeleri bundan dolayı sorumlu tutulamazlar. Ancak, şirketin iflası halinde yönetim kurulu üyeleri şirketin alacaklılarına karşı, iflasın açılmasından önce son üç yıl içinde kazanç payı veya başka bir nam altında hizmetlerine karşılık olarak aldıkları ve fakat münasip ücreti aşan paraları geri vermekle yükümlüdürler.7
11- Kanun Ve Esas Sözleşme İle Verilen Diğer Görevlerin
Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyeleri gerek kanunun ve gerek esas sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevleri kasten veya ihmal neticesi yapılmamış olmasından dolayı müteselsilen sorumludurlar. (TTK md. 336/1-c.2, b.5)
Bu görevlerden birisi 313. madde gereğince üyelerden birine bırakılmışsa, sorumluluğun ilgili üyeye yükletilmesi gerekir. Bu durumda müteselsil sorumluluk söz konusu olmaz.
Yönetim kurulu üyelerine verilecek görevlerin şirket esas sözleşmesinde gösterilmesi gerekmektedir. (TTK md. 279/b.6) Kanunda sayılanların dışında yönetim kurulu üyelerine esas sözleşme ile de görev verilebilir. Kanunla verilen görevler gibi esas sözleşme ile verilen görevlerinde yerine getirilmemesi halinde yönetim kurulu, şirkete, pay sahiplerine ve üçüncü şahıslara karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
Kanunen idare meclisine verilen görevler çoğunlukla Ticaret Kanununda gösterilmiştir. Yalnız Ticaret Kanununda değil, diğer kanunlarla da verilmiş görevler varsa genel olarak maddede öngörülen sorumluluk kapsamı içine girer.
Yönetim kurulunun, Türk Ticaret Kanununa göre sorumlu olabileceği hallere örnekler gösterecek olursak:
-Şirket işlerinin görülmesi bakımından lüzum ve zaruret olduğu halde genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmayan yönetim kurulu üyeleri bu tutumları dolayısıyla zarara sebebiyet vermişlerse sorumlu olurlar.(TTK md.364, 365, 336/5)
-Yönetim kurulu, her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekalet etmek üzere bir başkan vekili seçer. Bu görevi kasten veya ihmali sonucun yerine getirmeyen veya kısmen yerine getiren yönetim kurulu üyeleri sorumlu olurlar.(TTK md.318,334/5)
-Kanunumuz, şirketin kendi pay senetlerini temellük etmesini istisnalar dışındaki haller için yasaklamıştır. Söz konusu yasak hükmüne uyulmaması halinde yönetim kurulu üyeleri sorumlu olurlar.(TTK md.329,336/5)
Yönetim kurulu üyeleri yukarıda örnekleyici biçimde sayılan ve kanun yahut esas sözleşme ile verilen sair görevleri kasten veya ihmal suretiyle yerine getirmezler ise, bu sebeple meydana gelecek zararlarda müteselsilen sorumlu olurlar.8
II- Yönetim Kurulu Üyelerinin Şahsi Sorumluluk Halleri:
1- Temsil Yetkisi ve İdare Haklarının Esas Sözleşme Uyarınca Bir Veya Birkaç Yönetim Kurulu Üyesine Verilmiş Olması Halinde Bunların Sorumluluğu:
Şirketin işleri, bir veya birkaç yönetim kurulu üyesi arasında bölünmüşse, üyeler arasında müteselsil sorumluluk uygulama alanı bulmaz. Bu halde sorumluluk yetki verilen üye veya üyelere aittir.
Kanunumuzda gerek kanunun, gerek esas sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevlerin kasten ve ihmal neticesi olarak yapılmaması halinde yönetim kurulunun müteselsilen sorumlu olacağı hükme bağlanmakla birlikte, bahsi geçen görevlerden biri, yönetim kurulu üyelerinden herhangi birine bırakılmışsa, sorumluluğun ancak ilgili üyeye yükletilmesinin lazım geleceği ve o muameleden dolayı müteselsil sorumluluğu cari olmayacağı açıklıkla belirtilmiştir.(TTK md.336/3, 319)
Yönetim kurulu üyelerine görev yükletilmesi iki halde söz konusu olabilmektedir:
-Görev, esas sözleşmede isim belirtilmek suretiyle verilebilir.
-Esas sözleşmenin verdiği yetkiye göre genel kurul veya yönetim kurulu tarafından görev verilebilir.
Her iki halde de kendisine görev verilen yönetim kururlu üyesi üzerine aldığı işten sorumlu olmaktadır.
2- Yönetim Kurulu Üyelerinin Haksız Fiillerden Dolayı Sorumlulukları:
Yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifa sırasında işledikleri haksız fiillerden, kendileri ile birlikte anonim şirket sorumludur. Fakat şirketin, haksız fiili işleyen yönetim kurulu üyesine karşı bu sebeple doğan tazminat borcundan dolayı rücu hakkı saklıdır.
Kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcileri de benzer durumdadır. Bu gibi temsilci üyelerin görevleri sırasında işledikleri haksız fiillerden dolayı kendileri değil, temsil ettikleri kamu tüzel kişisi sorumludur. Fakat tüzel kişinin rücu hakkı saklıdır.(TTK md.275)
3- Yönetim Kurulu Üyelerinin Şahsi Menfaatlerini Veya Yakınlarının Menfaatlerini İlgilendiren Hususların Görüşmelerine Katılmalarından Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyelerinin şahsi menfaatlerini veya onların usul ve füruundan biriyle eşi ve üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımlarının menfaatlerini ilgilendiren hususların müzakeresine katılmaları yasaklanmıştır.(TTK md.332, 349)
Yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmaması ve o konu ile ilgili oy kullanmaması sorumluluğunun doğmaması için yeterli değildir. İlgili üye ayrıca, yönetim kurulu toplantı halinde karar alıyorsa, kendi şahsi menfaati veya yakınlarının menfaatiyle ilgili husus görüşme konusu olunca durumunu yönetim kuruluna bildirmesi ve keyfiyeti yönetim kurulu toplantı tutanağına yazdırması gereklidir. Yönetim kurulu toplantı halinde değil de yazılı onayları alınmak suretiyle yapılmakta ise, bu taktirde ilgili üye bu hususu yazılı cevapları içeren belgeye yazmak zorundadır.
Kanundaki yasak hilafına şahsi menfaatleri veya yakınlarının menfaatleri ile ilgili hususların görüşülmesine iştirak eden yönetim kurulu üyesi şahsen sorumludur ve bu muamele yüzünden maruz kalınan şirket zararını tazmine mecburdur.(TTK md.332/2)
Üyenin sorumluluğunun ortaya çıkması alınan karardan şirketin bir zarar görmesi şartına bağlı tutulmuştur. Şirket bir zarar görmemişse veya bir zarar olsa bile bu zararın kanuni süreler içerisinde tazmini karara bağlanmışsa, ilgili üyenin sorumluluğu da bahis konusu olamaz.
Yönetim kurulu üyeleri kanunun hükmüne aykırı hareketle görüşmelere katılır ve oya iştirak ederlerse yapılan muamele batıl olmayıp, şirketin bu yüzden uğradığı zararı tazmin borcu doğar. Tazminat davasının şirket tarafından açılması gerekir.
4- Şirketle Sözleşme Yapma Yasağına Riayetsizlikten Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyelerinin esas sözleşmede gösterilen şirket konusuna giren işlerden birini kendisi veya başkası namına bizzat veya dolayısıyla yapabilmesi için genel kuruldan izin alması gerekir.(TTK md.334)
Üyeler, ister temsil yetkisine sahip bulunsun isterse bulunmasın, gerek doğrudan doğruya ve gerekse dolayısıyla veya üçüncü bir şahsın mümessili sıfatıyla hareket ederek şirket konusuna giren bir işi, genel kurul kararı olmadıkça yapamazlar.
Konunun genel kurul gündemine konulması, genel kurulda görüşülmesi ve izin verildiği hususunun açıklıkla karalaştırılmış olması gerekir.
Genel kurul izni olamadan şirket konusuna giren bir ticari muamelenin yapılması halinde, şirket tarafından muamelenin batıl olduğu iddia edilebilir.(TTK md.334/2) Şirketin butlan iddiasını ileri sürebilmesi için şirket aleyhine bir zararın meydana gelmesi şart değildir. Mahkemenin butlan kararı, o muamelenin doğurduğu bütün sonuçların yok sayılmasını gerektirir.
Söz konusu yasağa aykırı hareket edilmiş olması halinde dava hakkı şirkete tanındığı halde, yönetim kurulu üyesine tanınmamıştır. İlgili yönetim kurulu üyesinin kanunun bu hükmüne dayanarak ticari muamelenin batıl olduğunu iddia etmek hakkı yoktur.

5- Rekabet Yasağına Aykırılıktan Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu üyeleri, genel kurulun iznini almaksızın şirket konusuna giren ticari bir işlemi yapamayacağı gibi, aynı konuda faaliyet gösteren ticari bir işletmeyi de işletemez. Aynı türden muamele yapan diğer bir şirkete sınırsız sorumlu ortak olarak giremez.
Rekabet yasağına uyulmaması halinde şirket;
-Tazminat istemek,
-Yapılan muameleleri şirket namına yapılmış addetmek,
-Üçüncü şahıslar hesabına akdedilen sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete aidiyetini talep etmek,
haklarından birini tercih etmeye hakkı bulunmaktadır.(TTK md.335)
Bu haklardan birini tercih rekabet yasağına aykırı harekette bulunan üyeden başka üyelere aittir.
Kanunumuz, şirketin kendisine tanınan haklardan birini tercih etmesi hususunda kısa bir süre tanımak istemiş ve ticari muamelenin yapıldığını veya yönetim kurulu üyesinin başka bir şirkete girdiğini sair üyelerin öğrendikleri tarihten itibaren 3 aylık ve herhalde ticari muamelenin yapıldığı yahut üyenin başka bir şirkete girdiğinin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmuştur.
Söz konusu yasağın ille bir haksız rekabete dönüşmüş olması şart değildir. Rekabetin haksız bir rekabet olması araştırılmaksızın kanunda belirtilen hallerin tespiti halinde, yasak hükmüne aykırı hareket edildiği kabul edilir.
Rekabet yasağı şirketin faaliyet gösterdiği alan ile sınırlıdır. Yönetim kurulu üyesinin şirketin faaliyet göstermediği bir alanda aynı konu ile uğraşması mümkündür.
6- Yanlış Beyanlardan Doğan Sorumluluk:
Mali güçleri ve geniş organizasyon imkanları dolayısıyla ekonomik hayatta önemli yerleri olabilecek anonim şirketlerin yöneticilerinin iş imkanlarını ve kapasitelerini olduğundan fazla göstererek üçüncü şahısları yanıltma yollarına gitmeleri mümkündür. Bu halin önlenmesini teminen şirketin,
-Hali hazırdaki durumu hakkında her ne şekilde olursa olsun, yanlış kanı uyandıracak hileler kullanmak,
-Hakikate aykırı beyanda bulunmak suretiyle üçüncü şahısları aldatmak,
yasaklanmış olup, aksine hareket edilmesi halinde yönetim kurulu üyesi sebebiyet verdiği zarardan şahsen sorumludur.(TTK md.339)
Yönetim kurulu üyelerinden herhangi biri, şirketin mevcut durumunu, yayın, reklam, hile veya türlü şekilde olduğundan başka biçimde göstermek suretiyle (örneğin faaliyet konusunu, karlılık durumunu veya olmadığı halde başka şirketlerle ilişkileri bulunduğu yolunda üçüncü şahısları aldatır mahiyetteki beyanları ile) üçüncü şahısları zarara sokmuşsa bu zarardan şahsen sorumlu olur.
Sorumluluk şahsidir. Tazminat davası, üçüncü şahsı aldatan yönetim kurulu üyesi aleyhine veya yönetim kurulu üyeleri toplu halde yapmışlarsa hepsinin aleyhine üçüncü şahıs tarafından açılacaktır.
7- Yolsuz Muameleleri Denetleme Mecburiyetine Riayetsizlikten Doğan Sorumluluk:
Yönetim kurulu şirketin idare ve temsil organı olmakla birlikte, kanunda belirtilen şu iki halde denetim yapmasının görevi olduğuna işaret edilmiştir:
1-Şirketin ilk yönetim kurulu üyeleri şirketin kurulmasında yolsuzluk yapılıp yapılmadığını incelemekle görevlidir.(TTK md.308)
2-Yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyeleri seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini denetçilere bildirmeye mecburdurlar.(TTK md.337)
Şirketin ilk yönetim kurulu üyeleri şirket kuruluşuna ait işlemelerde bir yolsuzluk bulunup bulunmadığını inceleme görevinde ihmale düşerlerse ve bu sebeple meydana gelen zarar karşılığı tazminat kuruculardan alınmamış bulunuyorsa, inceleme işini ihmal eden yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumlu olurken; yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyeleri seleflerinin belli olan yolsuzluklarını denetçilere bildirme yükümlülüğünü ihmal ettikleri takdirde seleflerinin sorumluluğuna şahsen ve münferiden katılırlar.
Genellikle yönetim kurulu üyelerinin kendi faaliyet dönemine ait işlemlerden sorumlu olmaları esas olmakla beraber, bir önceki dönemde çalışan üyelerin belli yolsuzluklarının öğrenildiği zaman bunun denetçilere bildirilmesi, konunun incelenerek gereğinde genel kurula götürülerek görüşülmesine imkan tanınmak istenmiştir. Yolsuzluğu öğrendiği halde bunu denetçilere bildirmeyen yönetim kurulu üyesinin kendisi de selefinin sorumluluğuna iştirak eder ve selefinin sorumluluğuna şahsen ve münferiden katılır.
8- Sır Saklama Yükümlülüğüne Uyulmamasının Sorumluluğu:
Pay sahipleri, her ne suretle olursa olsun öğrenmiş oldukları şirkete ait iş sırlarını sonradan ortaklık hakkını zayi etmiş olsa dahi daima gizli tutmaya mecburdurlar.(TTK md.363) Birer pay sahibi olan yönetim kurulu üyeleri, görevleri dolayısıyla öğrendikleri iş sırlarını da aynen ortaklar gibi gizleme durumundadırlar.
Şirketin iştigal konusuna giren faaliyetlerle ilgili olarak ve açıklanması ortaklığı zarara sokacak gizli tutulması gerekli sırları, yalnız yönetim kurulu üyeliğinden değil, ortaklıktan da ayrılmış olunsa bile gizli tutulması icap eder.
Sır saklama yükümlülüğüne uyulmaması halinde doğacak zarardan şirkete karşı sorumlu olunur. Tazminat davası şirket tarafından, zarara sebebiyet veren, yönetim kurulu üyesi aleyhine açılır.(TTK md.363)
9- Diğer Hallerde Şahsi Sorumluluk:
-Yönetim kurulu üyeleri haklı bir sebep olmadıkça, yönetim kurulu toplantılarına iştirak etmek zorunluluğundadır. Üyeler kasten veya ihmal ile toplantılara katılmaktan kaçınırlarsa, sorumlu tutulabilirler.
-Ticaret Kanununun 320. maddesi hükmü uyarınca yönetim kurulunun şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanununun 528. maddesinin 2.fıkrası hükmü uygulanır. Borçlar Kanununun sözü edilen fıkrası ise, şirket işlerini ücretle yapan ortağın ücretli bir işçi gibi sorumlu olacağına dair bir düzenlemedir.
Yönetim kurul üyeleri tedbirli bir şirket yöneticisi gibi davranma durumundadırlar. 9
III- Sorumluluğun Hükümleri:
1- Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluklarının Şartları:
a- Kusurlu Eylem:
Yönetim kurulu üyelerinin özen derecesi objektif “nesnel” ölçüte bağlanmıştır. Kusur sorumluluğu esastır. Yönetim kurulu üyeleri kanunun veya esas sözleşmenin kendilerine yüklemiş olduğu görevlerin kasten veya ihmal sonucu yapılmamasından sorumludur. Kusursuz olan üye “kurtuluş kanıtı” getirebilir. Sözgelişi üye yönetim kurulu kararına karşı kalmış ve tutanağa geçirilmişse, öte yandan, yine toplantıya yasal özürü nedeniyle katılamamışsa, sorumluluktan kurtulabilir. 10
b) Zarar:
Sorumluluk davasının söz konusu olabilmesi için yöneticilerin kusurlu hareket etmeleri halinde ortaya bir zarar ve ziyanın çıkmış olması gerekir. Yönetim kurulu üyelerinin çeşitli hallerde söz konusu olan müteselsil ve şahsi sorumlulukları
-Doğrudan doğruya şirket tüzel kişisine,
-Şirket tüzel kişisi dışında kalan pay sahiplerine, alacaklılara ve üçüncü kişilere ika olunan zarardan doğabilir.
Şirket Tüzel Kişisine İka Olunan Zarar:
Ticaret Kanunun 320. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanunun 528/2. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Buna göre yönetim kurulu üyeleri görevlerini özenle ifaya mecburdurlar. Kasıt, ihmal veya dikkatsizlik ile zarara sebebiyet vermişlerse sorumludur.
Yönetim kurulu aleyhine dava açan şirketin kasıt, ihmal veya dikkatsizliği ispat etmesi, üyenin ise sorumluluktan kurtulması için kasıt, ihmal veya dikkatsizliğinin olmadığını, bütün özeni gösterdiğini ve aynı şartlar altında başka bir üyenin dahi şirket aktiflerindeki fiili bir azalmanın veya umulan kardan eksilmeye sebebiyet vermekten doğan zararın meydana gelmesine engel olamayacağını ispatlaması gerekir.
Şirket Tüzel Kişisi Dışında Kimselere İka Olunan Zarar:
Kusurlu yönetim kurulu üyesi tarafından şirket tüzel kişisi dışında pay sahiplerine veya alacaklılara yahut üçüncü şahıslara zarar verilmiş olabilir.
Pay sahibine, zarar, pay sahibinin ferdi ve hususi haklarını ihlal etmek suretiyle –örneğin pay sahibinin genel kurul toplantısına iştirak ettirilmemesi – doğrudan doğruya veya zararın şirkete verilmesi suretiyle dolayısıyla verilmiş olabilir.
Yönetim kurulu üyelerinin Türk Ticaret Kanunu md.321/1 gereği şirket namına yapmış oldukları sözleşme ve muamelelerden dolayı alacaklılar ve üçüncü şahıslara karşı şahsen sorumlu olmazlar.(TTK md.336) Temsile ve idareye yetkili olanların görevlerini yaptıkları sırada, işledikleri haksız fiillerden anonim şirket sorumlu olur. Şirketin rücu hakkı saklıdır.(TTK md.321/son) Yönetim kurulu üyesinin şirketten başka alacaklılara ve üçüncü şahıslara verdiği haksız fiillerden dolayı zarar iddiasına muhatap şirket tüzel kişiliğidir. Yönetim kurulu üyesinin verdiği zararda Borçlar Kanununun 41. maddesinde kayıtlı “kasıt, ihmal, dikkatsizlik, tedbirsizlik” şartlarından biri varsa, üçüncü şahıs kendisine haksız olarak yöneltilen fiilden dolayı şirketi dava edebilecektir. Şirketin yönetim kurulu üyesinin haksız fiillerinden dolayı ödediği zararı, kusurlu görünmesi halinde yönetim kurulu üyesinden isteme hakkı vardır.
2- Dava Açılma Halleri:
a- Şirket Namına Açılacak Dava:
Sorumluluğun doğal sonucu yargı önüne çıkarılmaktır. Yönetim kurulu üyeleri kanun ve esas sözleşmede yazılı görevlerini yapmamalarından veya bu görevleri objektif ölçüler içinde istenen şekilde yerine getirmemekten dolayı sorumludurlar. Bu yüzden şirketin, yönetim kurulu üyeleri aleyhlerine dava ikamesine hakkı vardır.
Kanunun 341 inci maddesi, bu işlemin şartlarını belirtmiştir. Buna göre şirket esas sermayesinin en az 1/10 unu oluşturan pay sahiplerinin dava açılması yönünde oy kullanmaları ve şirket murakıplarının da karardan sonra, bir ay içinde davayı açmaları gerekir.
Yönetim kurulu üyeleri hakkında şirket namına dava açılabilmesi için bu konuda genel kurulun bir karar vermesi gerekir.
Genel kurulun, konuyu müzakere edip karara varabilmesi için yıllık olağan toplantılarda olduğu gibi sermayenin en az dörtte birini temsil eden pay sahiplerinin toplantıda asaleten veya vekaleten hazır bulunması ve kararında ekseriyetle alınması gerekmektedir. Bu nisap emredici bir hüküm olup esas mukavele ile tadil edilemez.Toplantıda dava açılmamasına karar verilse dahi sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahipleri dava açılması reyinde bulundukları takdirde yine şirket tarafından dava açılması gerekir. Davanın genel kurul kararı veya azlığın talebi tarihinden itibaren bir ay içinde şirket tarafından açılması şarttır. Bu bir aylık sürenin geçirilmiş olması ile dava hakkı düşmez.
Şirket namına dava açmak murakıplara aittir. Eğer azlığın oyu ile dava açılacak olursa azlık istere murakıp dışında bir vekil de tayin edebilir. Buna karşılık azlık, dava sonuna kadar rehin kalmak üzere pay senetlerini bir bankaya yatırmaya mecburdur. Bu mecburiyet dava ikamesine genel kurulca karar verilmesi halinde dava açılması konusunda oy kullanan hissedarları kapsamaz. Bu hisse senetleri şirketin dava neticesi göreceği zarar ve ziyana karşılık bir teminattan ibarettir. Davanın reddi halinde pay sahipleri sadece şirkete karşı tazminatla yükümlü bulunmaktadır.(TTK md.341)
Genel kurulda karar alınmadan dava açma olanağının bulunup bulunmadığı veya dava açıldıktan sonra genel kurulun onay verip veremeyeceği tartışılan bir konudur. Yargıtay’ın bu konudaki karalarında değişiklik görülmüş, bir zamanlar genel kuruldan karar alınmadan açılan davalar red olunduğu halde daha sonraları masraf, zaman ve emekten tasarruf düşüncesi ile genel kurulun sonradan onay verebileceği görüşü benimsenmiştir.
b- Pay Sahiplerinin Dava Hakkı:
Münferit pay sahipleri aşağıdaki hallerde dava hakkına sahiptirler:
-Dolayısıyla zararlara dayanan davalar;
Şirket bir zarara maruz kalmış, ancak çeşitli nedenlerle yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açılmamışsa münferit pay sahipleri, dolayısıyla uğradıkları zarar sebebiyle dava açmak hakkına sahiptirler. Bu halde tazminat şirkete verilir. Yönetim kurulunun, şirket mal varlığını azaltan bütün işlemleri pay sahipleri yönünden dolayısıyla uğranılan bir zararı ifade eder. Dolayısıyla zararlar nedeniyle açılan davanın konusu şirketin uğradığı zararın tümüdür. Ancak pay sahipleri açtıkları davada tazminatın kendilerine değil şirkete verilmesini isteyebilir.(TTK md.340,309)
-Doğrudan doğruya zararlara dayanan davalar;
Münferit pay sahipleri, yönetim kurulu üyelerinin fiilleriyle pay sahibi sıfatı ile doğrudan doğruya bir zarara uğramışlarsa, sorumlu üyeler hakkında tazminat kendilerine ödenmek üzere dava açabilirler. Münferit pay sahiplerinin, yönetim kurulu üyelerinin davranışları sebebiyle dava hakları vardır.
c- Şirket Alacaklılarının Dava Hakkı:
Şirket alacaklıları, yönetim kurulu üyelerinin kanun veya esas mukavele hükümlerine aykırı hareket ederek şirket mamelekinde bir zarara sebebiyet vermeleri halinde dava hakkına sahiptirler.
Alacaklıların dava hakkı iki halde kendini gösterir :
-Dolayısıyla zararlara dayanan davalar;
Şirketin maruz kaldığı ve mal varlığını azaltarak doğrudan doğruya zarara uğratan davalar alacaklılar açısından dolayısıyla zararı teşkil eder. Davanın amacı şirketin uğradığı zararın giderilmesidir ve hükmedilen tazminat şirkete verilir.(TTK md.340,309)
-Doğrudan doğruya zarara dayanan davalar;
Örneğin, yanıltıcı bir bilanço düzenlenmiş olması nedeniyle şirkete kredi vermiş olan alacaklıların mali yönden uğradıkları zarar doğrudan doğruya uğranan zarar olarak kabul edilebilir ve tazminat istemeyi gerektirir.
d- Üçüncü Şahısların Dava Hakkı:
Yönetim kurulu üyeleri görevlerini ifa ederken işledikleri haksız fiillerden dolayı üçüncü şahıslara karşı genel hükümlere göre sorumlu olurlar. Bu durumlarda aynı zamanda şirket de sorumludur. Haksız fiil görevin ifası sırasında işlenmişse, bundan yalnız ilgili üye münferiden sorumlu olur. Haksız fiil birlikte ika edilmişse, sorumluluk teselsül eder.(BK md.52)
Yönetim kurulu üyeleri görevlerini yaptıkları sırada üçüncü kişilere karşı haksız fiil işlemişlerse, şahsen sorumlu olurlar. Ancak haksız fiilden şirkette sorumludur.(TTK md.321/5) Şirketle yönetim kurulu arasındaki sorumluluk müteselsildir.(BK md.50) Buna karşılık üyeler arasında haksız fiile iştirak söz konusu değilse, üyeler arasında müteselsil sorumluluk söz konusu olmaz.
e- İflas İdaresinin Davacı Olması:
Şirketin iflası halinde yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açmak hakkı iflas idaresine ait olur.(TTK md.309/2)
f- Tasfiye Memurlarının Davacı Olması:
Şirketin iflastan başka bir sebeple infisah etmesi halinde şirketi temsil yetkisi tasfiye memurlarına ait olduğundan, sorumluluğu gerektiren bir durum varsa tasfiye memurları yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açabilirler.
g- Sorumlu Yönetim Kurulu Üyelerinin Davacı Olması:
Genel kurulun ibradan kaçınması halinde yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulmak amacıyla dava yolu ile ibralarını isteyebilirler.
IV- Sorumluluktan Kurtulma Hali:
1- Kusursuzluğun İspatı:
Yönetim kurulu üyeleri, görevlerini yerine getirmedikleri takdirde sorumlu olurlar.
Müteselsil sorumluluğa mucip olan hallerde, alınan karar veya yapılan işlemde bir kusuru olmadığını ispat eden yönetim kurulu üyeleri sorumlu olamazlar.(TTK md.338)
Birden fazla kimselerin birlikte bir zarara sebebiyet vermeleri halinde, kusur derecesine bakılmaksızın ve aralarında hiçbir fark yapılmaksızın müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak müteselsilen sorumlu durumda bulunanların kendi aralarında birbirine karşı ödediği tazminatı rücu etme imkanı vardır.
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektiren bir halin ortaya çıkması şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına, yönetim kurulu üyelerinden birinin kusurlu olduğunu ispat etme zorunluluğunda kalmaksızın dilediklerine müracaat etme hakkı kazandırır.
Böyle bir durumda, açılacak olan tazminat davasında kusur olup olmadığının ispatı davayı açana ait değildir. İdare meclisi üyesi kendisinin kusursuzluğunu ispat zorundadır.
Kusursuzluğunu ispat etmek isteyen üyenin yapılan muamelede objektif özen ölçüsüne göre hareket ettiğini ispat etmesi gerekir.Bu ispatın objektif ölçüler içinde somut delillerle yapılması gerekir. Kanunumuzun 338. maddede özel kusursuzluk hali denilen iki hal örnek olarak verilmiştir.
a- Yönetim Kurulu Kararlarına Red Oyu Vermek:
Özel kusursuzluk hallerinden biri, alınan yönetim kurulu kararına muhalif kalmış olmaktır. Bu halin öne sürülebilmesi için;
-Söz konusu yönetim kurulu kararına red oyu vermiş olmak, (Karara çekimser kalmak veya oylamaya katılmamak yeterli bulunmamaktadır.)
-Red oyunu yönetim kurulu toplantı tutanağına yazdırıp altını imzalamış olmak,
-Karara red oyu verdiğini yazılı olarak şirket murakıplarına bildirmiş olmak
gerekir.(TTK md.338)
b- Mazeretli Olarak Yönetim Kurulu Toplantısına Katılmamak:
Özel kusursuzluk halinin ispatı için ikinci imkan, yönetim kurulu toplantısına mazeretli olarak katılmama halidir. Üye, yönetim kurulu toplantılarına katılma yükümlülüğündedir. Bu yükümlülük dolayısıyla yönetim kurulunun bir toplantıda aldığı karaların sorumluluğuna o toplantıya katılmayan üyeler de iştirak etmiş olurlar. Ancak toplantıya herhangi bir mazereti sebebi ile katılamamış olan üyenin kusurlu olup olmayacağını tayin mümkün olmadığından böyle bir durum özel kusursuzluk hali olarak kabul edilmiştir. Yönetim kurulu üyesi, toplantılara katılmakla yükümlü olduğundan toplantıya katılmayı engelleyecek hallerin ortaya çıkması ve bu durumun yönetim kurulu başkanlığınca önceden bilinmemesi hallerinde bu durumun yönetim kurulu başkanlığına toplantıdan önce bildirilmesi gerekir. Özürün kabulü veya reddi söz konusu değildir. Üyenin mazeretinin objektif olarak değerlendirilmesi gerekir. Yerine getirilmemesi sorumluluğu gerektiren görevler yönetim kurlu üyelerinin birine bırakılmış ise, bu görevlerin yerine getirilmemesinden diğer üyeler kusurlu olmayacağından onlar içinde sorumluluk söz konusu olmaz.
2- İbra:
İbra, tüzel kişinin yetkili organının (genel kurul), sorumlu organının üyelerine karşı karar şeklindeki bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerine karşı bir yandan güven beyanında bulunmakta, diğer yandan onları ileri dönemdeki faaliyetleri sebebi ile sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Bu açıdan ibra bir menfi borç ikrarı niteliğini taşımaktadır.11
Yönetim kurulu üyelerinin ister şahsi isterse müteselsil olsun, sorumlulukları genel kurulca ibra edilmeleri ile sona erer. Türk Ticaret Kanunu madde 380 hükmüne göre: “Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclis azalarıyla, müdürler ve murakıpların ibrasını tazamnun eder. “Ancak bu şekilde bilançonun onanması ile ibra sonucunun doğması için, bilançonun gerçek ve samimi olması gerekir. Bilançoda bazı hususlar belirtilmemiş, özellikle bilanço ortaklığın gerçek durumunun görülmesine engel yanlış bir takım hususları içeriyorsa, ibra gerçekleşmiş olmaz. Keza ibra sadece bilançodan anlaşılabilen hususlara ilişkin olup; bilançoda görülmeyen ve bilançodan anlaşılamayan hususlar ibranın dışında kalır.
Keza, Türk Ticaret Kanunu madde 310 gereğince kurucular ve ilk yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin kuruluş işlemleri nedeni ile sorumlulukları tescil tarihinden itibaren 4 yıl geçmedikçe genel kurul tarafından dahi ibra olunamaz.
İbra kararı, genel kurul tarafından olağan toplantı ve karar yeter sayıları ile alınır. Ancak Türk Ticaret Kanunu madde 310 gereğince alınacak ibra kararına, genel kurulda esas sermeyenin 1/10’una sahip pay sahipleri karşıt oy vermişlerse ibra gerçekleşmez. Keza Türk Ticaret Kanunu madde 341 hükmüne göre genel kurulda, esas sermayenin 1/10’nu temsil eden pay sahipleri yönetim kurulu üyeleri aleyhinde sorumluluk davası açılması reyinde bulunurlarsa, bunlar ibra edilemezler.12
3- Zamanaşımı:
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu kaldıran hallerden biride zamanaşımıdır.
Kuruluştan doğan sorumluluktan kurtulma halleri ile ilk yönetim kurulu üyelerinin şirketin kurulması sırasında yolsuzluk olup olmadığını incelemeleri dolayısıyla sorumlu olan kişilere karşı tazminat isteme hakkı davacının zarar ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Ancak, bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre süresi daha uzun zamanaşımına tabi tutuluyorsa tazminat davasında o zamanaşımı uygulanır.(TTK md.309/4)
Yönetim kurulu üyelerine 308, 337, 336, 346. maddelere göre yükletilen sorumluluk hakkında 340. maddenin madde 309’a yaptığı atıf gereği bu maddenin tayin ettiği zamanaşımı uygulanır.
Rekabet yasağının ihlalinde bu muamelenin yapıldığını veya yönetim kurulu üyelerinin sınırlı sorumlu olarak diğer bir şirkete girdiğinin öğrenildiği tarihten itibaren 3 ay ve herhalde bu fiillerin meydana geldiği tarihten itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır.(TTK md.335/3)
Kanunun 309/4 ve 335/3. maddeleri dışındaki sorumluluk halleri 5 yıllık zamanaşımına tabidir.
Yönetim kurlu üyelerinin kendi aralarındaki ilişkilerde, genel hükümler çerçevesinde birbirlerine rücu edebilirler. Rücu derecesi üyenin kusuruna göre tayin edilir.(BK md. 50,51)
Kanunumuzun 309. maddesine göre sorumlu kimselerin cümlesi aleyhine açılan davalar, şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekir.
 
Geri
Üst