aytoldi
New member
- Katılım
- 14 Ara 2006
- Mesajlar
- 1,156
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
En büyük sıkıntımız, son yıllarda her şeyi üstünkörü, tamamen bilim dışı, değer yargılarına dayalı olarak tartışmamız. Hiçbir tartışmada, hiçbir konuda bilim; bilimsel gerçekler ya da veriler yok; dünyada ne yapıldığı, uluslararası hukukta nasıl yapıldığı yok. Hangi ölçütler gerektiği, nereden alınması gerektiği yok.
Eskiden böyle olmazdı. En azından aydınlar, akademisyenler böyle yapmazdı. Örneğin gözaltı süresi mi tartışılıyor, eskiden AİHM kararları tartışılır, değerlendirilir ve gözaltı süresi 4 günden fazla olamaz denirdi. Tutuklamanın nasıl olması, ne kadar sürmesi gerektiği mi tartışılıyor. Uluslararası hukuk, iç hukuk kuralları, mahkeme kararları, AİHM kararları gözönüne alınır, öyle değerlendirilirdi.
Bugün ne yapılıyor? Üstünkörü değerlendirmeler, önyargılar, saçmalıklar, cahillikler ve tamamen bunlara dayalı sözüm ona tartışmalar. Tabii bu, son 15 yılın tartışma biçimi ve tartışmada kullanılan ölçüler. Nedeni de çok açık; Türkiyede demokratik, laik sistemi ortadan kaldırıp yerine yeni bir cumhuriyet kurmak isteyenler ve bunu destekleyenler tamamen bu yolu kullanmaya başladılar. Nasıl olsa ayıp oldu, bu kadar saçmalamak olur mu diyen yok. Uydur uydur anlat yöntemi çok sevildi.
***
Bunun için liberal aydınlar(!) icat edildi. Adam hiç ekonomi okumamış, ama anlattıkça anlatıyor, bir bakıyorsunuz Yunanistanı övüyor, ne denli yabancı sermaye çektiğini anlatıyor, bir Yunanlının 7 Türke bedel olduğunu söylüyor. İki yıl sonra aynı adam Yunanistanın nasıl battığını, ekonomik sistemin dayanmadığını anlatıyor. Tabii siz ona cahil miydin, neden bu sistemin işlemeyeceğini anlamadın, neden bize öyle anlatmadın diye soramıyorsunuz. Ayıpmış, sorulmazmış... Adamın hukuk ile ilgisi yok, ama yargı denetiminin dünyada nasıl olduğunu, nasıl düzenlendiğini filan anlatıyor. Bir ülkede insanlar 33 ay, 20 ay, 12 ay neden yattığını bilmeden tutuklu kalır mı diye soruyorsunuz, size bunlar usul kuralı, siz ulvi amaca bakın diyor. Dünyada böyle bir uygulamanın demokratik ülkelerde örneği var mı diye sorarsanız, ya size pişkin pişkin bakıyor, ya duymazdan geliyor. Nasıl olsa iktidar söylediğinden memnun ya. Onun için ötesi yok.
Bir bakıyorsunuz Lagendijk Radikal Gazetesinde yazı yazmış; Yargı reformuna statükocuların karşı çıktığını anlatıyor. Anlatıyor anlatmasına da, söylediklerinin gerçekle ilgisi yok. Fransa örneğinden bahsetmiş, tamamen yanlış. Hiç bilmiyor. Ama olsun, zaten günümüz doğruların, gerçeklerin, bilimsel verilerin günü değil ki. Lagendijk dese ki, ben Sayın Burhan Kuzuyu dinledim, o da bilmiyordu, ne yanıt vereceksiniz? Sizin Başbakanınız yargı siyaseti kuşatmış demedi mi diye yanıt verse, ne diyeceksiniz? Tutup da, açın tüm kitapları, bilimsel eserleri, zaten hukukun üstünlüğüne dayalı devlet demek, yargının siyaseti çerçevelediği, kuşattığı devlettir, Sayın Başbakan deseniz, ne değişecek ki?
***
Sayın Başbakan 411 milletvekilinin karar verdiğini 11 yargıç bozar mı diye soruyor, siz tutup da Başbakana, dünyanın neredeyse her ülkesinde meclis çoğunluklarının verdiği kararları denetleyen anayasa mahkemeleri var, birinde bile 411 kişinin verdiği kararı iptal etmek için, 412 yargıç gereklidir diyen ülke var mı diye sorsanız, ne olacak ki?..
Dediğim gibi; amaç bu olunca ne bilimi kalıyor, ne gerçeği, ne de doğrular... Tartış tartışabildiğin kadar, uydur uydurabildiğin kadar. Sakın şaşırmayın; neden 15 yıldır böyle tartıştığımıza, neden darbeleri de böyle tartıştığımıza, yargı reformunu da, sivil anayasayı da. Üstelik liberal aydın(!) çok sıkıştığında ben öyle düşünüyorum efendim, size ne dedi mi ne diyeceksin? Bir de üstüne üstlük değiştim, size ne derse, ne yapacaksın?
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Anlamak_cok_guc_ama_cogumuz_anliyor_3&tarih=11.03.2010&Newsid=292865&Categoryid=4&wid=45
Eskiden böyle olmazdı. En azından aydınlar, akademisyenler böyle yapmazdı. Örneğin gözaltı süresi mi tartışılıyor, eskiden AİHM kararları tartışılır, değerlendirilir ve gözaltı süresi 4 günden fazla olamaz denirdi. Tutuklamanın nasıl olması, ne kadar sürmesi gerektiği mi tartışılıyor. Uluslararası hukuk, iç hukuk kuralları, mahkeme kararları, AİHM kararları gözönüne alınır, öyle değerlendirilirdi.
Bugün ne yapılıyor? Üstünkörü değerlendirmeler, önyargılar, saçmalıklar, cahillikler ve tamamen bunlara dayalı sözüm ona tartışmalar. Tabii bu, son 15 yılın tartışma biçimi ve tartışmada kullanılan ölçüler. Nedeni de çok açık; Türkiyede demokratik, laik sistemi ortadan kaldırıp yerine yeni bir cumhuriyet kurmak isteyenler ve bunu destekleyenler tamamen bu yolu kullanmaya başladılar. Nasıl olsa ayıp oldu, bu kadar saçmalamak olur mu diyen yok. Uydur uydur anlat yöntemi çok sevildi.
***
Bunun için liberal aydınlar(!) icat edildi. Adam hiç ekonomi okumamış, ama anlattıkça anlatıyor, bir bakıyorsunuz Yunanistanı övüyor, ne denli yabancı sermaye çektiğini anlatıyor, bir Yunanlının 7 Türke bedel olduğunu söylüyor. İki yıl sonra aynı adam Yunanistanın nasıl battığını, ekonomik sistemin dayanmadığını anlatıyor. Tabii siz ona cahil miydin, neden bu sistemin işlemeyeceğini anlamadın, neden bize öyle anlatmadın diye soramıyorsunuz. Ayıpmış, sorulmazmış... Adamın hukuk ile ilgisi yok, ama yargı denetiminin dünyada nasıl olduğunu, nasıl düzenlendiğini filan anlatıyor. Bir ülkede insanlar 33 ay, 20 ay, 12 ay neden yattığını bilmeden tutuklu kalır mı diye soruyorsunuz, size bunlar usul kuralı, siz ulvi amaca bakın diyor. Dünyada böyle bir uygulamanın demokratik ülkelerde örneği var mı diye sorarsanız, ya size pişkin pişkin bakıyor, ya duymazdan geliyor. Nasıl olsa iktidar söylediğinden memnun ya. Onun için ötesi yok.
Bir bakıyorsunuz Lagendijk Radikal Gazetesinde yazı yazmış; Yargı reformuna statükocuların karşı çıktığını anlatıyor. Anlatıyor anlatmasına da, söylediklerinin gerçekle ilgisi yok. Fransa örneğinden bahsetmiş, tamamen yanlış. Hiç bilmiyor. Ama olsun, zaten günümüz doğruların, gerçeklerin, bilimsel verilerin günü değil ki. Lagendijk dese ki, ben Sayın Burhan Kuzuyu dinledim, o da bilmiyordu, ne yanıt vereceksiniz? Sizin Başbakanınız yargı siyaseti kuşatmış demedi mi diye yanıt verse, ne diyeceksiniz? Tutup da, açın tüm kitapları, bilimsel eserleri, zaten hukukun üstünlüğüne dayalı devlet demek, yargının siyaseti çerçevelediği, kuşattığı devlettir, Sayın Başbakan deseniz, ne değişecek ki?
***
Sayın Başbakan 411 milletvekilinin karar verdiğini 11 yargıç bozar mı diye soruyor, siz tutup da Başbakana, dünyanın neredeyse her ülkesinde meclis çoğunluklarının verdiği kararları denetleyen anayasa mahkemeleri var, birinde bile 411 kişinin verdiği kararı iptal etmek için, 412 yargıç gereklidir diyen ülke var mı diye sorsanız, ne olacak ki?..
Dediğim gibi; amaç bu olunca ne bilimi kalıyor, ne gerçeği, ne de doğrular... Tartış tartışabildiğin kadar, uydur uydurabildiğin kadar. Sakın şaşırmayın; neden 15 yıldır böyle tartıştığımıza, neden darbeleri de böyle tartıştığımıza, yargı reformunu da, sivil anayasayı da. Üstelik liberal aydın(!) çok sıkıştığında ben öyle düşünüyorum efendim, size ne dedi mi ne diyeceksin? Bir de üstüne üstlük değiştim, size ne derse, ne yapacaksın?
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Anlamak_cok_guc_ama_cogumuz_anliyor_3&tarih=11.03.2010&Newsid=292865&Categoryid=4&wid=45