Vtnsvr
New member
Evet, şimdi ne olacak. Avrupa Birliği bir yandan tehdit ediyor.
İç piyasa bir yandan çalkalanıyor.
Görünen o ki bu davanın kabulü de reddi de Türkiye açısından hiç hoş olmayan olaylara gebe.
Önce AB'nin haddini bildirmek gerek. Katılım müzakerelerini dondurabilirlermiş.
Dondurun kardeşim.
Siz bizi içinize alacaksınız diye, biz Cumhuriyetimizden mi vazgeçeceğiz. AB'ye gireceğiz demek başka AB'nin sömürgesi olacağız demek başka. Onların bizden istediği, tamamen onların yasalarına adapte olmuş, toprakları bölünmüş, bir Türkiye'dir. Ne diyorlardı Atatürk'ten vazgeçin artık. AKP ne yapıyordu, Atatürk ilke ve devrimlerini hiçe sayan girişimleri yasallaştırmanın yollarını bir bir ortaya koyarak AB'yi mutlu etmeye çalışıyordu.
Orduyu küçültün, ordu AB uyum yasalarının önünde bir engeldir diyorlardı. AKP ne yapıyordu. Ordunun tüm kademelerinde güvensizlik yaratıp, ordu vatandaş ilişkisine gölge düşüren hareketleri peşi sıra sergiliyordu. Buna en son örnek de, TSK'nin Iraktan geri çekilişini gösterebiliriz. Hepimiz birden üstü kapalı bile olsa Orduyu eleştirmedik mi ?
Azınlık haklarından dem vurarak, içimizde kendini azınlıktan saymayan Alevi vatandaşlarımızı da azınlıklar sınıfına dâhil etmediler mi? öyle bir hal aldı ki bu durum Alevi vatandaşlarımız nerdeyse kendilerini İslam'ın dışında başka bir dinin mensubu gibi bile görmeye başladılar. AKP ne yaptı ? Ağzını açıp da Alevi vatandaşlarımız içimizde azınlık değildir diyemedi. Kürt vatandaşlarımızı da azınlıklar sınıfına dâhil edip, onlara özerklik tanınması gerektiğini savundular. AKP ne yaptı ?
Diyarbakır'da yaptığı konuşmada Kürt sorunu vardır.
Ben bu sorunu demokratik yönden çözeceğim diyerek olmayan bir sorunu yarattı.
Ve AB'nin özerklik çağrısına üstü kapalı onay verdi.
Kendileri laiklik kavramını pekiştirirken bize, insan haklarından özgürlüklerden söz ederek Ilımlı İslam çağırısı yapıp, içimizde dinsel bölünmüşlüğe zemin hazırladılar. AKP ne yaptı, Türban yasasını TSK'yi Irak'a kara harekâtı için görevlendirip, arkasından bu yasayı Cumhurbaşkanına onaylattı. Rum Fener Kilisesi Patriğine Ekümenik diyerek burada yeni bir Vatikan yaratmak isteyen AB'ye bu fırsatı, Vakıflar yasasını çıkararak kim verdi AKP.
Bunları daha çok uzatabiliriz. AB tüm bunlar için Türkiye'yi istediği gibi küçültüp, Ankara merkezli İç Anadolu'ya sıkıştırılmış bir ülke yapamayacağı için bizi Müzakereleri dondurmakla tehdit ederek gözdağı vermektedir. İnşallah bu tehdit, mahkemenin gidişatını engellemez. AKP ise Yeni Anayasa değişikliği için kolları sıvadı. Bunu da her halükarda yapacaktır. Bu artık kaçınılmaz olmuştur. Kural tanımayan bir parti olarak burada da oyunun kurallarını kendisi belirleyecektir. Ben birçok bilim adamı gibi iyimser bakamıyorum bu davaya.
Mesela dün dinlediğim tüm konuşmacılar bu davanın kapanmayla sonuçlanmasının Türkiye açısından hiç hoş ve şık olmayacağı görüşünde hem fikirdiler. Ben bu konuda uzman bir hukukçu değilim. Sade bir vatandaşım. Ben belki onların gördüğünü göremiyorum ama gördüğüm bir gerçek var ki buda bu davanın sonucu kapanmayla da sonuçlansa, siyaset yasağı ile de sonuçlansa artık Türkiye'de bir şeylerin kökten değişmiş olduğu gerçeğinin inkar edilemez olduğunu ortadan kaldıramayacaktır.
Kapansa, yeni bir parti, yeni adamlar, fakat eski görüşlerle yine gündeme gelecektir.
Kapanmasa bu kez de çok daha güçlü bir şekilde AKP % 47'lerden, belki de % 60'lara fırlayacaktır.
Ben daha AKP'nin iktidar olduğu günlerde Türkiye'de birçok şeyin değişeceğini ve bu değişikliklerden geriye dönüş olmayacağını söylediğimde tüm yakınların bana "Amma hayalcisin, sen bir senaryo yaz" demişlerdi. Evet, şimdi bir senaryo yazılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti, İkinci Cumhuriyete (ILIMLI İSLAM CUMHURİYETİ) doğru doludizgin koşuyor.
Aylâ BERKİN
İç piyasa bir yandan çalkalanıyor.
Görünen o ki bu davanın kabulü de reddi de Türkiye açısından hiç hoş olmayan olaylara gebe.
Önce AB'nin haddini bildirmek gerek. Katılım müzakerelerini dondurabilirlermiş.
Dondurun kardeşim.
Siz bizi içinize alacaksınız diye, biz Cumhuriyetimizden mi vazgeçeceğiz. AB'ye gireceğiz demek başka AB'nin sömürgesi olacağız demek başka. Onların bizden istediği, tamamen onların yasalarına adapte olmuş, toprakları bölünmüş, bir Türkiye'dir. Ne diyorlardı Atatürk'ten vazgeçin artık. AKP ne yapıyordu, Atatürk ilke ve devrimlerini hiçe sayan girişimleri yasallaştırmanın yollarını bir bir ortaya koyarak AB'yi mutlu etmeye çalışıyordu.
Orduyu küçültün, ordu AB uyum yasalarının önünde bir engeldir diyorlardı. AKP ne yapıyordu. Ordunun tüm kademelerinde güvensizlik yaratıp, ordu vatandaş ilişkisine gölge düşüren hareketleri peşi sıra sergiliyordu. Buna en son örnek de, TSK'nin Iraktan geri çekilişini gösterebiliriz. Hepimiz birden üstü kapalı bile olsa Orduyu eleştirmedik mi ?
Azınlık haklarından dem vurarak, içimizde kendini azınlıktan saymayan Alevi vatandaşlarımızı da azınlıklar sınıfına dâhil etmediler mi? öyle bir hal aldı ki bu durum Alevi vatandaşlarımız nerdeyse kendilerini İslam'ın dışında başka bir dinin mensubu gibi bile görmeye başladılar. AKP ne yaptı ? Ağzını açıp da Alevi vatandaşlarımız içimizde azınlık değildir diyemedi. Kürt vatandaşlarımızı da azınlıklar sınıfına dâhil edip, onlara özerklik tanınması gerektiğini savundular. AKP ne yaptı ?
Diyarbakır'da yaptığı konuşmada Kürt sorunu vardır.
Ben bu sorunu demokratik yönden çözeceğim diyerek olmayan bir sorunu yarattı.
Ve AB'nin özerklik çağrısına üstü kapalı onay verdi.
Kendileri laiklik kavramını pekiştirirken bize, insan haklarından özgürlüklerden söz ederek Ilımlı İslam çağırısı yapıp, içimizde dinsel bölünmüşlüğe zemin hazırladılar. AKP ne yaptı, Türban yasasını TSK'yi Irak'a kara harekâtı için görevlendirip, arkasından bu yasayı Cumhurbaşkanına onaylattı. Rum Fener Kilisesi Patriğine Ekümenik diyerek burada yeni bir Vatikan yaratmak isteyen AB'ye bu fırsatı, Vakıflar yasasını çıkararak kim verdi AKP.
Bunları daha çok uzatabiliriz. AB tüm bunlar için Türkiye'yi istediği gibi küçültüp, Ankara merkezli İç Anadolu'ya sıkıştırılmış bir ülke yapamayacağı için bizi Müzakereleri dondurmakla tehdit ederek gözdağı vermektedir. İnşallah bu tehdit, mahkemenin gidişatını engellemez. AKP ise Yeni Anayasa değişikliği için kolları sıvadı. Bunu da her halükarda yapacaktır. Bu artık kaçınılmaz olmuştur. Kural tanımayan bir parti olarak burada da oyunun kurallarını kendisi belirleyecektir. Ben birçok bilim adamı gibi iyimser bakamıyorum bu davaya.
Mesela dün dinlediğim tüm konuşmacılar bu davanın kapanmayla sonuçlanmasının Türkiye açısından hiç hoş ve şık olmayacağı görüşünde hem fikirdiler. Ben bu konuda uzman bir hukukçu değilim. Sade bir vatandaşım. Ben belki onların gördüğünü göremiyorum ama gördüğüm bir gerçek var ki buda bu davanın sonucu kapanmayla da sonuçlansa, siyaset yasağı ile de sonuçlansa artık Türkiye'de bir şeylerin kökten değişmiş olduğu gerçeğinin inkar edilemez olduğunu ortadan kaldıramayacaktır.
Kapansa, yeni bir parti, yeni adamlar, fakat eski görüşlerle yine gündeme gelecektir.
Kapanmasa bu kez de çok daha güçlü bir şekilde AKP % 47'lerden, belki de % 60'lara fırlayacaktır.
Ben daha AKP'nin iktidar olduğu günlerde Türkiye'de birçok şeyin değişeceğini ve bu değişikliklerden geriye dönüş olmayacağını söylediğimde tüm yakınların bana "Amma hayalcisin, sen bir senaryo yaz" demişlerdi. Evet, şimdi bir senaryo yazılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti, İkinci Cumhuriyete (ILIMLI İSLAM CUMHURİYETİ) doğru doludizgin koşuyor.
Aylâ BERKİN