Alperen Ocakları: Fincancı katırları ürkecek..!

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Vakit Gazetesi ile Röportaj

Alperen Ocakları yeni Genel Başkanı Eyüp Gökhan Özekin, Vakit’in başörtüsü hakkındaki sorularını cevapladı. Başörtüsü konusunda hükümeti uyaran Özekin, yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde yasağın kaldırılması gerektiğini dile getirerek yasağın sivil anayasa ile de kaldırılmaması durumunda ülke genelinde tepkilerini ortaya koyacaklarını açıkladı.

“DİN, BİZİM SEBEBİ HAYATIMIZDIR”

-Hükümet yeni bir anayasa hazırlığı içinde ve bu çerçevede başörtüsü yasağı da tartışılıyor. Hükümetin başörtüsü konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başörtüsü meselesini artık başörtüsünü gündeme getirmeden, çok daha geniş bir perspektifle çözme yoluna gidebilmeliyiz. Çünkü ülke ile ilgili, kültürümüz ile ilgili, medeniyetimiz ile ilgili kaygılarımız, üniversitelere başörtüsü ile girilebilmesinden ibaret değildir. Bize sevimsiz gelen bu mukaddesat düşmanlığı dönemi, Türk tarihinin kara lekesidir. Hep derler ya, geçmişimizle yüzleşip özeleştiri yapmalıyız diye. İşte bizim torunlarımız da yıllar sonra geçmişleri ile yüzleşecek; kendi değerlerine, milletimizi millet yapan, bizi biz yapan unsurlara bu derece düşmanlık beslediğimizi eleştirecek ve halen kurtulamadığımız bu hastalıklı devri “tarihimizde bir kara sayfa” olarak nitelendirecektir. Şimdi de “efendim, başörtüsü ile hizmet alınabilsin ama hizmet verilemesin” gibi abuk sabuk bir fikir ortaya atılmakta ve kendini devletin sahibi zannedenleri bu fikir ile ikna etme gayretleri sergilenmektedir. Hayır, efendim, ne münasebet! Benim başörtüsüz eşim hangi haklara sahipse bir farzı yerine getirme iradesindekiler de aynı haklara sahiptir. Hatta böyle bir ortamda belli kesimler tarafından dışlanma pahasına inançlarını yerine getirenler daha fazla saygıyı hakketmektedir. Din bir başarı aracı değil, bizim sebebi hayatımızdır.

“HİZMET ALAN-VEREN AYRIMINI KABUL ETMİYORUZ. TEPKİMİZ SERT OLUR”

-Hükümetin tereddütlü tavrı, yasak konusunda bazı çevrelerin ısrarı olabilir mi?

Kimin memleketinde, kime hak bahşettiklerini sanıyorlar, anlamak mümkün değildir. Bu Cumhuriyet'i herkesin çok iyi bildiği gibi “kanla, irfanla” Kur'an milletin asli unsuru ehli imandır… Ama benim asıl kızdıklarım, bu konularda “sosyetenin arasına girmeye çalışan Anadolu çocuğu” tavrı sergileyen, “aman fincancı katırlarını ürkütmeyelim” diye bu saçmalıklara rıza gösterenlerdir. Eğer yeni anayasada hizmet alan-veren ayrımı olursa, biz de ülke genelinde tepkimizi ortaya koyarız.

“YÖK, DEVRİM MUHAFIZLIĞI YAPIYOR”

-YÖK Başkanlığı'na Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan getirildi. Başkan, ilk mesajında özgürlüklerden yana tavır sergiledi. YÖK’teki bu değişim, gerçekten özgürlükleri genişletecek mi?

Biz aslında YÖK diye bir kurumun lüzumsuz ve faydasız olduğunu düşünüyoruz. Aslına bakarsanız YÖK kapatılmalıdır. Ama mevcut duruma gelirsek, mesele YÖK’ün başına kimin geldiği değil, bundan sonraki anlayışın ne olacağıdır. Üniversitelerimiz dünya genelinde ilk 100’e, ilk 500’e giremezken, bilgi ve fikir üretimi konusunda başarısızken, laf üniversitelerden açılınca maalesef ideolojik konuşmak zorunda kalıyoruz. Çünkü karşımızda ideolojik gözlüklerini çıkartamayan ve her meseleyi olduğu gibi, eğitim meselesini de dar kalıplar içinde değerlendiren tuhaf tipler vardır. Üniversite öğrencilerinin kamusal modaya uygun giyinip giyinmediklerinden, rektör adaylarının oruç tutup tutmadığına kadar, akademik olmayan hangi konu varsa kendisine dert edinen şimdiye kadarki Yüksek Öğrenim Kurumu yöneticilerinin işlevi, akademik yol göstericilik değil, devrim muhafızlığıdır. Bu anlayış devam ettiği sürece YÖK’ün başına kimin geldiği çok da önemli değildir. Gerçi yeni YÖK Başkanı ilk demeçlerinde bu konu ile ilgili kamuoyuna umut vermiştir. Ama bakacağız. Çünkü özgürlüklerden ve çağımıza uygun bir anlayış tarzından yana gözüküp de sonradan “aman tehlikeli sulara girmeyelim” diye çekinenler de çok olmuştur.

“YÖK, TUTUCU VE YOBAZ”

-Anlaşılan yeni başkan umutlandırsa da, siz YÖK’ün tümüyle kaldırılmasından yanasınız?

Başarı mahsûlü, özgür düşünce tarlasından toplanır. Başarı için bilgi üretimi, bilgi üretimi için buluşçu bir anlayış, bu anlayış için de gerekli maddi manevi imkânların sağlanması gerekmektedir. Bu konulara vaktini ve enerjisini ayırmayan, ideolojik meselelerde ortaya koyduğu gayretin zekâtı kadar asli vazifeleri ile uğraşmayan anlayışın temsilcileri, artık tasfiye edilmelidir. Kendini Atatürkçü, dindar, sosyalist yahut milliyetçi olarak tanımlayan öğretim görevlileri, elbette üniversitelerde ve akademik kurumlarda görev alabilir. Ancak bu görevlerin ön şartı, akademisyenlerin ideolojik duruşları değil, akademik yeterlilikleri ve yönetim kabiliyetleri olmalıdır. Tüm bu problemlerin çözümü, kapsamlı bir anlayış reformundan geçer. Mevcut durumun devamına dönük tutuculuk, yobazlığın ta kendisidir. İlerleyen zaman ve değişen dünyada kendi zamanlarını 1930’larda donduran zihniyet, hastalıklı bir zihniyet ve bu zihniyetin bir kurumsal tezahürü olan şimdiye kadarki YÖK, mevcut haliyle hastalıklı bir yapıdır. Ya bu hastalık tedavi edilmeli, yahut YÖK, vakit kaybetmeden ‘yok’ olmalıdır.
 
Geri
Üst