hOt_sAuCe
New member
- Katılım
- 25 Eki 2008
- Mesajlar
- 77
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Daha çocuk yaşta ona gebe olan bir anne, babasız, fakir, sefalet içinde geçen ve ailesinin aldığı tüm yanlış kararların yaşamını doğrudan etkilediği bir hayat.
Allen Iverson, 6 Temmuz 1975 tarihinde Hampton, Virginia’da doğdu. Allen doğduğunda annesi Ann sadece 15 yaşındaydı. Ve Allen’ı tek başına yetiştirmek zorundaydı. Hampton’ da yaşadıkları ev ise kanalizasyon şebekesinin hemen üzerinde olduğu için sık sık lağım taşkınlarına maruz kalmaktaydı. Iverson’ın gerçek babasını merak edenleriniz varsa, Iverson’ın hayatıyla biyolojik olarak onun babası olması dışında hiçbir ilgisi olmadı.
Iverson’ların evinde ödenmeyen faturalardan dolayı genelde su ve elektrik kesik olurdu. Ama küçük Allen gene de annesine kızgın değildi çünkü mevcut duruma göre annesinin zaten elinden geleni yaptığını düşünmekteydi.
Allen daha sonra kendi başının çaresine zor bakarken hayatına giren iki kızın da sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı: Kardeşleri Brandy ve Iliesha.
Özellikle küçük Iliesha’nın lağım suyu baskınların getirdiği sağlıksız koşullar nedeniyle sık sık hastalanması zaten mali problemler yaşayan aileyi daha da büyük bir krize sürükledi.
Iverson’ın hayatındaki dönüm noktalarından belki de en önemlisi, annesinin o daha çok küçük yaşlardayken oğlunun spora yetenekli olduğunu keşfederek onu bu yönde desteklemesi. Zaten bu dönemde annesinin daha iyi bir hayat için kurduğu tüm hayallerin merkezinde Allen’ın spor konusundaki yeteneği bulunmaktadır. Belki İnanmayacaksınız ama, Iverson çocukluğunda basketbola karşı pek de fazla ilgili değildi. Annesi onu zorla basketbol oynamaya yolladı ona bu oyunu sevdirmek için maddi bakımdan zorlanarak da olsa Jordan ayakkabıları ve buna benzer basketbol malzemeleri aldı.Iverson ailesinin yaşadığı yer olan Hampton, çetelerin kol gezdiği,uyuşturucu ve suçun adeta günlük sıradan bir olay olduğu tabiri caizse tam baş belası bir yerdi. Allen daha 14 yaşındayken yakın arkadaşlarından birinin bıçaklanarak öldürülmesine şahit olmuştu. Bu olayın üstünden fazla geçmeden katıldığı bir partide en yakın arkadaşı gözlerin önünde vurulmuştu. Annesi ile yaşayan Ive’nin babası yerine koyduğu adamsa uyuşturucu satarken yakalandı.
Iverson genç yaşında bu gibi sorunlarla boğuluyor ve bu olayları kafasından atmak aklını başka şeylere vermek istiyordu ve kendini spor a yöneltti. Basketbol ve Amerikan futbolu en sevdiği sporlardı.Basketbol Iverson için boş vakitlerini değerlendirdiği hoş bir uğraştı sadece. O kendini Amerikan futboluna daha yakın görüyordu annesi ise onun basketbol ile ilgilenmesini istiyor, ona nasıl şut atılacağını içeriye nasıl dribling
yapılacağını gösteriyordu. Iverson ile ilgilenen sadece annesi değildi. İlköğretim öğretmeni Amerikan futbolu takımı antrenörü Gary Mooredu idi. Mooredu Ive’nin atletik özelliklerini fark etmişti ve onu Hampton’nun belalı sokaklarında uzak tutmak istiyordu.Ancak Iverson hala Amerikan futbolunu basketbola tercih ediyordu.Ta ki 15 yaşına kadar....
İNANILMAZ OLAN....
Bir gün Ive yine basketbol oynarken kısacık boyuna rağmen nizami olan bir potaya smaç attı. O maçtan sonra hissettikleri Allen’a geleceği için önemli bir karar verdirecekti.
Lisede okulunun hem basketbol takımında hemde Amerikan futbol takımın da oynadı. Bethel lisesini adeta tek başına eyalet şampiyonu yaptı. Aynı başarıyı Amerikan futbol takımında da gerçekleştirince Virginia’daki liseler arasında en iyi sporcu ödülünü aldı, bu ödül bir ilk ama asla sonuncu olmayacaktı... 1992 yılında ise Amerikan futbol takımını şampiyon yapmıştı ve hayatının belkide en güzel ve mutlu günlerini geçiriyordu. Ama 1993 yılı hiçde öyle geçmeyecekti. Hayat ona en acı sürprizini hazırlıyordu .......:vur
Allen Iverson, 6 Temmuz 1975 tarihinde Hampton, Virginia’da doğdu. Allen doğduğunda annesi Ann sadece 15 yaşındaydı. Ve Allen’ı tek başına yetiştirmek zorundaydı. Hampton’ da yaşadıkları ev ise kanalizasyon şebekesinin hemen üzerinde olduğu için sık sık lağım taşkınlarına maruz kalmaktaydı. Iverson’ın gerçek babasını merak edenleriniz varsa, Iverson’ın hayatıyla biyolojik olarak onun babası olması dışında hiçbir ilgisi olmadı.
Iverson’ların evinde ödenmeyen faturalardan dolayı genelde su ve elektrik kesik olurdu. Ama küçük Allen gene de annesine kızgın değildi çünkü mevcut duruma göre annesinin zaten elinden geleni yaptığını düşünmekteydi.
Allen daha sonra kendi başının çaresine zor bakarken hayatına giren iki kızın da sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı: Kardeşleri Brandy ve Iliesha.
Özellikle küçük Iliesha’nın lağım suyu baskınların getirdiği sağlıksız koşullar nedeniyle sık sık hastalanması zaten mali problemler yaşayan aileyi daha da büyük bir krize sürükledi.
Iverson’ın hayatındaki dönüm noktalarından belki de en önemlisi, annesinin o daha çok küçük yaşlardayken oğlunun spora yetenekli olduğunu keşfederek onu bu yönde desteklemesi. Zaten bu dönemde annesinin daha iyi bir hayat için kurduğu tüm hayallerin merkezinde Allen’ın spor konusundaki yeteneği bulunmaktadır. Belki İnanmayacaksınız ama, Iverson çocukluğunda basketbola karşı pek de fazla ilgili değildi. Annesi onu zorla basketbol oynamaya yolladı ona bu oyunu sevdirmek için maddi bakımdan zorlanarak da olsa Jordan ayakkabıları ve buna benzer basketbol malzemeleri aldı.Iverson ailesinin yaşadığı yer olan Hampton, çetelerin kol gezdiği,uyuşturucu ve suçun adeta günlük sıradan bir olay olduğu tabiri caizse tam baş belası bir yerdi. Allen daha 14 yaşındayken yakın arkadaşlarından birinin bıçaklanarak öldürülmesine şahit olmuştu. Bu olayın üstünden fazla geçmeden katıldığı bir partide en yakın arkadaşı gözlerin önünde vurulmuştu. Annesi ile yaşayan Ive’nin babası yerine koyduğu adamsa uyuşturucu satarken yakalandı.
Iverson genç yaşında bu gibi sorunlarla boğuluyor ve bu olayları kafasından atmak aklını başka şeylere vermek istiyordu ve kendini spor a yöneltti. Basketbol ve Amerikan futbolu en sevdiği sporlardı.Basketbol Iverson için boş vakitlerini değerlendirdiği hoş bir uğraştı sadece. O kendini Amerikan futboluna daha yakın görüyordu annesi ise onun basketbol ile ilgilenmesini istiyor, ona nasıl şut atılacağını içeriye nasıl dribling
yapılacağını gösteriyordu. Iverson ile ilgilenen sadece annesi değildi. İlköğretim öğretmeni Amerikan futbolu takımı antrenörü Gary Mooredu idi. Mooredu Ive’nin atletik özelliklerini fark etmişti ve onu Hampton’nun belalı sokaklarında uzak tutmak istiyordu.Ancak Iverson hala Amerikan futbolunu basketbola tercih ediyordu.Ta ki 15 yaşına kadar....
İNANILMAZ OLAN....
Bir gün Ive yine basketbol oynarken kısacık boyuna rağmen nizami olan bir potaya smaç attı. O maçtan sonra hissettikleri Allen’a geleceği için önemli bir karar verdirecekti.
Lisede okulunun hem basketbol takımında hemde Amerikan futbol takımın da oynadı. Bethel lisesini adeta tek başına eyalet şampiyonu yaptı. Aynı başarıyı Amerikan futbol takımında da gerçekleştirince Virginia’daki liseler arasında en iyi sporcu ödülünü aldı, bu ödül bir ilk ama asla sonuncu olmayacaktı... 1992 yılında ise Amerikan futbol takımını şampiyon yapmıştı ve hayatının belkide en güzel ve mutlu günlerini geçiriyordu. Ama 1993 yılı hiçde öyle geçmeyecekti. Hayat ona en acı sürprizini hazırlıyordu .......:vur