'Allah Türkiye'yi bunların şerrinden korusun!'

Elasis

New member
ugünkü yazısında, "Bırakın alınganlık göstersinler... Terörle mücadele başka şey, 'terörle mücadele' adı altında 'fütuhat çığlıkları' atmak başka şey..." diyen Ahmet Kekeç ekledi, "Allah Türkiye'yi bunların şerrinden korusun..." Peki kim bunlar?



Ahmet Kekeç / Star

Allah Türkiye'yi bunların şerrinden korusun...

Bırakın alınganlık göstersinler... Terörle mücadele başka şey, 'terörle mücadele' adı altında 'fütuhat çığlıkları' atmak başka şey...

Biz ikincisini eleştiriyoruz; bayrak asan insanlara ne bir itirazımız, ne de garezimiz var.

Üstelik, çok da güzel bayrak asıyoruz.

Dün İstanbul'u dolaştım, ortalık gelincik tarlasına dönmüş.

Çok hoşuma gitti. Çok gururlandım.

Fütuhat çığlıkları atan 'Enveristler' görüntüyü bozsa da, dünyaya bir şeyi göstermiş olduk; bu millet, varoluşuna karşı bir tehdit sezdiği an, işte bu şekilde kenetleniyor.

Diyor ve geçiyoruz hamaset milliyetçiliğine...

Zülfü Livaneli, yükselme tutkusundan başını aldığı ender zamanlarında yazdığı güzel yazılarından birinde, milliyetçiliği ikiye ayırıyordu:

Birincisi, dış politikada 'babalanmayı' kazanç sayan hamasi milliyetçilik, ikincisi akla ve bilime dayalı rasyonal milliyetçilik. Livaneli Atatürk'ün, ikinci gruba girdiğini söylüyor.

Bence de öyle.

Düvel-i muazzamaya karşı savaşan, İngilizleri Çanakkale'de perişan eden, Avrupa'nın Anadolu'nun içlerine kadar soktuğu Yunanlıları geldikleri yere postalayan Mustafa Kemal Atatürk, pekala hamaset dozu yüksek bir milliyetçiliğe saplanıp savaştıklarına karşı 'niza' halinde olabilirdi.

Bunu yapmadı.

Hayatının hiçbir döneminde Batı düşmanı olmadı.

Livaneli'nin de altını çizdiği gibi, 'Ömrü boyunca Avrupa'nın zulmüne uğramış olan Mustafa Kemal'in ağzından savaş sırasında ve sonrasında Avrupa aleyhinde bir tek söz duydunuz mu? En büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti'nin, bir Avrupa ülkesi olması için çırpındı. Hocalar davet etti, kılık kıyafeti, yaşam biçimini, yasalarımızı, alfabemizi Batı'ya uyarladı. Belki de bağrına taş basarak yaptı bütün bunları ama yaptı!'

İyi mi oldu, kötü mü oldu, bu bahs-i diğer.

İyi de olsa, kötü de olsa, yaptı yapacağını.

Peki, kendilerine 'Atatürkçü' ve 'Kemalist' diyenlerin Kıbrıs konusundaki tepkisi ne öyle?

AB konusundaki tepkisi ne?

Musul ve Kerkük konusundaki tepkisi ne?


Biz 'teröristleri' kıstırmak için mi Kuzey Irak'a gireceğiz, Musul ve Kerkük'ü almak için mi?

Kaldı ki, bunların düne kadar Musul ve Kerkük diye bir dertleri yoktu.

Batı Trakya diye bir dertleri de yoktu. 'Batı Trakya'da Müslüman azınlığı var' deyip, oradaki ırkdaşlarımızı Yunan devletinin insafına bıraktılar.

Kıbrıs diye bir dertleri de yoktu.

Üstelik, Kıbrıs üzerinde Türkiye'yi hak sahibi kılan dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu darağacına giderken kıllarını dahi kıpırdamamış, bir de 'şartlar olgunlaşırsa darbe meşrudur' diye fetva vermişlerdi.

İşin ilginç tarafı şu:

Hamasi milliyetçiliğe dayalı bir politika izlemesi beklenen sağ iktidar partisi rasyonel milliyetçiliği (yani Kıbrıs'ta çözümü) savunurken, Atatürk'ün kurucu genel başkan olduğu parti çözüm politikalarını 'vatan hainliği' ve 'ver kurtulculuk' olarak niteliyor.

Oysa, aynı partinin ikinci ve değişmez genel başkanı değil miydi, 'Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yok' diyen ve Kıbrıslı soydaşlarımızı kaderine terkeden?

Livaneli, bu takımı 'Enverist' olarak tanımlıyor.

Ki, çok haklı.

Bunların azgınlıkları birinci büyük savaşın sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunu getirmişti. Allah Türkiye Cumhuriyeti'ni bunların şerrinden korusun.
 

yehovan

Banned
80 de ülkesini arkadaşlarını davasını satıp bırakıp kaçan adamlar şimdi tutup bize milliyetçiliği Atatürk'ü ve Millet ve Vatan sevgisinin nasıl olacağınımı anlatacak :)

vay anam vayyy ne kara günler bunlar
 

HTML

Üst