MARCUSX
New member
Sanki askerin sinir katsayısı test ediliyor
Sevgili okurlar; çok tartışmalı bir haftayı geride bıraktık, ne olacağını kestirmenin güç olduğu bir haftaya girdik. Hatta belki çok iddialı olacak ama AKP’nin iktidarda olduğu 7 yılın en önemli haftalarından birini yaşayabiliriz diyebilirim. Bugün ve yarın yaşanacaklar siyasi tarihimizin temel taşlarına örnekler olarak anılabilir ileride.
Askerin zor günleri
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ cuma günü basın toplantısı yaparken, söylediklerinin daha konuşması bitmeden yerlerde sürüneceğini hiç düşünmemişti bile. Askerin bu kadar zora düştüğü anlar çok nadirdir. Başbuğ ve onu tam kadro izleyen generaller toplantı bittikten sonra art arda yaşanan gelişmeler üzerine ne yapacaklarını şaşırmışlardır herhalde.
Kim takar tavrı
Genelkurmay Başkanı belki sert bir tonda ama anlaşılır biçimde “Silahlı Kuvvetler’in siyasete müdahalesi olarak algılanan” belge ile hiçbir ilgisi olmadığını, olamayacağını anlattı. Sivil otoriteye “Bu durumda komployu hazırlayanı bulun” talebini iletti. Sivil otorite ise birkaç saat sonra Başbakan Erdoğan’ın ağzından “Yok öyle şey, buna inanacağımızı sanmayın” mesajını verdi.
Sadece albay da değil
Sivil savcılar adına Ergenekon savcıları Başbakan’dan aldıkları işaretin gereğini anında yerine getirdiler ve Genelkurmay Başkanı’nın “Hiçbir ilgisi yok” dediği Albay Dursun Çiçek’i alelacele ifade vermeye çağırdı. Ergenekon savcıları sadece Albay’la da yetinmeyip, Harp Akademileri’ndeki 8 kurmay subayı da “darbeyle ilintileri olabileceği” şüphesiyle yine aynı gün ifade vermek üzere çağırdı. Davet üslubunda bu subayların hepsinin tutuklanabileceği iması da var.
Yeni yöntem mi?
Başbakan ve Ergenekon savcıları sanıyorum İlker Başbuğ’a sadece bir konuda saygı göstererek şüpheli saydıkları subayları davet usulü ile savcılığa çağırıyor. Şüpheli sayılanların evlerine bundan önce sabahın erken saatlerinde baskın yapılır, şüpheli varsayılan kişi etkisiz hale getirildikten sonra evi aranır, bilgisayarlarına ve özel eşyalarına el koyulur, götürüldüğü emniyette 4 gün bir sandalye üzerinde oturtulduktan onra ifadesini alınır sonra da tutuklanırdı.
Müthiş bir sinir savaşı
Gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla, siyasi iktidar, Silahlı Kuvvetler’i iyice sindirmek ve darbeyi yapmayı bırakın en küçük bir ağırlığını bile kullandırtmamak için başlattığı savaşı sonuna kadar sürdürecek. Adeta askerin “sinir katsayısını” sınamaya çalışan iktidar kendi hedefine giden yolda hiçbir engel görmek istemiyor. Askerin hiçbir şeye engel olamayacağının kesinlik kazanmasından itibaren, ki iktidar aslında bunun farkında, Türkiye’nin dönüşümünü sağlamak yolundaki adımlar hızlanacaktır.
Söz konusu cemaat
Bu arada adı bu basın toplantısında geçmese de askerin “belgeyi hazırlamış olma olasılığını düşündüğü” cemaatin “Fethullah Gülen cemaati” olduğunu herkes biliyor. Türkiye’nin dönüşümünü sağlamak için bugüne kadar olağanüstü bir çalışma yapan, çok büyük bir sermaye birikimini sağlayan, devletin hemen her organına sızan ve etkili konumları ele geçiren Fethullah Gülen cemaati, son “belge” ile en büyük vuruşu yapacağını düşünüyor. Nitekim belge, finansmanını bu cemaatin sağladığı söylenen bir yayın organında ortaya atıldı, cemaatin tüm medyası da en ağır biçimde Silahlı Kuvvetler’e saldırı başlattı.
Başarılı olabilir
Fethullah Gülen cemaati bu tür operasyonlarda bugüne kadar başarılı oldu. Ergenekon davasının başlatılması, toplumda adı öne çıkan ama AKP’ye destek vermediğini de açıkça belirten hemen herkesle ilgili karalama kampanyaları yapılması, yalan haberde hiç sınır tanınmaması bu durumun basit örnekleri. Ancak “en vurucu” ve hatta “bitirici” olarak düşünülen son operasyon ayaklara dolanabilir.
Belgeyi hazırlayan kim?
Şu anda kimin elinde ne koz olduğunu bilemiyoruz. Gerçi Fethullah Gülen cemaatinin elindeki kozlar bitmek bilmiyor, devletin tüm bilgilerine ulaşabilecek makamları ele geçirdikleri için her şeyi çarpıtarak, yalana çevirerek ortaya dökme imkânına sahipler. Ama burada bilmediğimiz, belgeyi kimin hazırladığını asker biliyor mu, elinde bu konuda bir bilgi veya belge var mı? Yarın yapılacak MGK’da askerler hükümetin önüne belgenin nasıl hazırlandığının dosyasını koyarlar mı?
‘Gerçek anlaşılmaz’ propagandası
Askerin “kâğıt parçası” dediği belgeyi askerin hazırladığına olan inançlarını hiç saklamayan AKP’liler ve yandaşları bunun yanı sıra bir de “bu belgenin ne olduğu ilelebet anlaşılmayacak” propagandası da yapıyorlar. Böylelikle hem belgenin gerçekte kim tarafından hazırlandığını gözlerden kaçırmış oluyorlar hem de olayları sadece bu beyin yıkama operasyonlarıyla izleyenlerin zihnine “Bunu asker yaptı” fikrini adeta kazıyorlar.
Erdoğan endişelenebilir
Bu arada Fethullah Gülen cemaatinin yürüttüğü bu operasyonun bozulma olasılıklarından biri de Tayyip Erdoğan’ın endişelenmesidir. Birkaç yıldır Gülen’le arasının pek olmadığı ileri sürülen Erdoğan, cemaatin devlet içinde çok fazla örgütlenmesinin kendisi için de tehlike olabileceğini düşünebilir. Erdoğan, cemaatin zaten kendisinden çok Abdullah Gül’ün arkasında durduğu gerçeğini de göz önüne alarak yarınki MGK toplantısından sonra askerle işbirliği yapabilir. Hele askerler ortaya belgeyle ilgili somut veriler koyabilirse cemaate bir darbe de Erdoğan indirebilir.
Baykal’a tepkinin nedeni
İlker Başbuğ’un basın toplantısında CHP liderine neden hakaret etme gereği duyduğunu anlamak zor. Başbakan Erdoğan için yanlış anlaşılabilecek bir söz bile söylemeyen Başbuğ’un Baykal’a duyduğu öfke doğal olarak dinci medyada hayli istismar da edildi. Oysa Baykal ne Başbuğ’u ne de Silahlı Kuvvetler’i rencide edecek bir şey söylemişti. Basın toplantısında sürekli olarak demokrasiye inancından söz eden Genelkurmay Başkanı’nın bir siyasi parti liderine yönelik sözlerini herhalde demokrasiye inançla açıklamak mümkün olamaz.
Başka senaryolar
Son olarak bugün ve yarın yaşayacağımız gelişmelere başka örnekler de vermek istiyorum. İktidar ve yandaşları askerin üzerine çok gözü kara biçimde yürüyor. Bu da belgenin gerçekten asker işi olduğunu kanıtlayan bilgi ve belgelere sahip oldukları izlenimi yaratıyor. Eğer, Erdoğan yarınki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında belgenin orijinalini ortaya koyarsa Başbuğ ve ekibinin görevde kalması mümkün olamaz. Gerçi bu uzak bir ihtimal çünkü AKP ve yandaşları belgenin asla çözülemeyeceğini söylüyorlarsa demek ki ellerinde belge yok.
Gerçeği öğrenmek kolay
Tabii nedense kimse tartışmak istemiyor ama aslına bakarsanız belgenin ne olduğunu öğrenmek çok kolay. Çünkü belgenin nereden çıktığı biliniyor, kimin getirdiği de malum. Ergenekon savcıları “normal” bir sorgu yapsalar bile gerçeği ortaya çıkarırlar. Sanıyorum sonuçta bu yol mutlaka denenecektir. Ülkeyi birbirine sokabilecek, devletteki güven kurumunu tamamen sarsacak bu belgeyi canının istediği gibi kullanmanın çocuk oyuncağı olmadığını birileri anlayacak ve gerçek soruşturmayı yapacaktır.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
CAN ATAKLI - VATAN GAZETESİ - 29 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ
KAYNAK: http://haber.gazetevatan.com/haberd...29.06.2009&Newsid=245945&Categoryid=4&wid=142
Sevgili okurlar; çok tartışmalı bir haftayı geride bıraktık, ne olacağını kestirmenin güç olduğu bir haftaya girdik. Hatta belki çok iddialı olacak ama AKP’nin iktidarda olduğu 7 yılın en önemli haftalarından birini yaşayabiliriz diyebilirim. Bugün ve yarın yaşanacaklar siyasi tarihimizin temel taşlarına örnekler olarak anılabilir ileride.
Askerin zor günleri
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ cuma günü basın toplantısı yaparken, söylediklerinin daha konuşması bitmeden yerlerde sürüneceğini hiç düşünmemişti bile. Askerin bu kadar zora düştüğü anlar çok nadirdir. Başbuğ ve onu tam kadro izleyen generaller toplantı bittikten sonra art arda yaşanan gelişmeler üzerine ne yapacaklarını şaşırmışlardır herhalde.
Kim takar tavrı
Genelkurmay Başkanı belki sert bir tonda ama anlaşılır biçimde “Silahlı Kuvvetler’in siyasete müdahalesi olarak algılanan” belge ile hiçbir ilgisi olmadığını, olamayacağını anlattı. Sivil otoriteye “Bu durumda komployu hazırlayanı bulun” talebini iletti. Sivil otorite ise birkaç saat sonra Başbakan Erdoğan’ın ağzından “Yok öyle şey, buna inanacağımızı sanmayın” mesajını verdi.
Sadece albay da değil
Sivil savcılar adına Ergenekon savcıları Başbakan’dan aldıkları işaretin gereğini anında yerine getirdiler ve Genelkurmay Başkanı’nın “Hiçbir ilgisi yok” dediği Albay Dursun Çiçek’i alelacele ifade vermeye çağırdı. Ergenekon savcıları sadece Albay’la da yetinmeyip, Harp Akademileri’ndeki 8 kurmay subayı da “darbeyle ilintileri olabileceği” şüphesiyle yine aynı gün ifade vermek üzere çağırdı. Davet üslubunda bu subayların hepsinin tutuklanabileceği iması da var.
Yeni yöntem mi?
Başbakan ve Ergenekon savcıları sanıyorum İlker Başbuğ’a sadece bir konuda saygı göstererek şüpheli saydıkları subayları davet usulü ile savcılığa çağırıyor. Şüpheli sayılanların evlerine bundan önce sabahın erken saatlerinde baskın yapılır, şüpheli varsayılan kişi etkisiz hale getirildikten sonra evi aranır, bilgisayarlarına ve özel eşyalarına el koyulur, götürüldüğü emniyette 4 gün bir sandalye üzerinde oturtulduktan onra ifadesini alınır sonra da tutuklanırdı.
Müthiş bir sinir savaşı
Gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla, siyasi iktidar, Silahlı Kuvvetler’i iyice sindirmek ve darbeyi yapmayı bırakın en küçük bir ağırlığını bile kullandırtmamak için başlattığı savaşı sonuna kadar sürdürecek. Adeta askerin “sinir katsayısını” sınamaya çalışan iktidar kendi hedefine giden yolda hiçbir engel görmek istemiyor. Askerin hiçbir şeye engel olamayacağının kesinlik kazanmasından itibaren, ki iktidar aslında bunun farkında, Türkiye’nin dönüşümünü sağlamak yolundaki adımlar hızlanacaktır.
Söz konusu cemaat
Bu arada adı bu basın toplantısında geçmese de askerin “belgeyi hazırlamış olma olasılığını düşündüğü” cemaatin “Fethullah Gülen cemaati” olduğunu herkes biliyor. Türkiye’nin dönüşümünü sağlamak için bugüne kadar olağanüstü bir çalışma yapan, çok büyük bir sermaye birikimini sağlayan, devletin hemen her organına sızan ve etkili konumları ele geçiren Fethullah Gülen cemaati, son “belge” ile en büyük vuruşu yapacağını düşünüyor. Nitekim belge, finansmanını bu cemaatin sağladığı söylenen bir yayın organında ortaya atıldı, cemaatin tüm medyası da en ağır biçimde Silahlı Kuvvetler’e saldırı başlattı.
Başarılı olabilir
Fethullah Gülen cemaati bu tür operasyonlarda bugüne kadar başarılı oldu. Ergenekon davasının başlatılması, toplumda adı öne çıkan ama AKP’ye destek vermediğini de açıkça belirten hemen herkesle ilgili karalama kampanyaları yapılması, yalan haberde hiç sınır tanınmaması bu durumun basit örnekleri. Ancak “en vurucu” ve hatta “bitirici” olarak düşünülen son operasyon ayaklara dolanabilir.
Belgeyi hazırlayan kim?
Şu anda kimin elinde ne koz olduğunu bilemiyoruz. Gerçi Fethullah Gülen cemaatinin elindeki kozlar bitmek bilmiyor, devletin tüm bilgilerine ulaşabilecek makamları ele geçirdikleri için her şeyi çarpıtarak, yalana çevirerek ortaya dökme imkânına sahipler. Ama burada bilmediğimiz, belgeyi kimin hazırladığını asker biliyor mu, elinde bu konuda bir bilgi veya belge var mı? Yarın yapılacak MGK’da askerler hükümetin önüne belgenin nasıl hazırlandığının dosyasını koyarlar mı?
‘Gerçek anlaşılmaz’ propagandası
Askerin “kâğıt parçası” dediği belgeyi askerin hazırladığına olan inançlarını hiç saklamayan AKP’liler ve yandaşları bunun yanı sıra bir de “bu belgenin ne olduğu ilelebet anlaşılmayacak” propagandası da yapıyorlar. Böylelikle hem belgenin gerçekte kim tarafından hazırlandığını gözlerden kaçırmış oluyorlar hem de olayları sadece bu beyin yıkama operasyonlarıyla izleyenlerin zihnine “Bunu asker yaptı” fikrini adeta kazıyorlar.
Erdoğan endişelenebilir
Bu arada Fethullah Gülen cemaatinin yürüttüğü bu operasyonun bozulma olasılıklarından biri de Tayyip Erdoğan’ın endişelenmesidir. Birkaç yıldır Gülen’le arasının pek olmadığı ileri sürülen Erdoğan, cemaatin devlet içinde çok fazla örgütlenmesinin kendisi için de tehlike olabileceğini düşünebilir. Erdoğan, cemaatin zaten kendisinden çok Abdullah Gül’ün arkasında durduğu gerçeğini de göz önüne alarak yarınki MGK toplantısından sonra askerle işbirliği yapabilir. Hele askerler ortaya belgeyle ilgili somut veriler koyabilirse cemaate bir darbe de Erdoğan indirebilir.
Baykal’a tepkinin nedeni
İlker Başbuğ’un basın toplantısında CHP liderine neden hakaret etme gereği duyduğunu anlamak zor. Başbakan Erdoğan için yanlış anlaşılabilecek bir söz bile söylemeyen Başbuğ’un Baykal’a duyduğu öfke doğal olarak dinci medyada hayli istismar da edildi. Oysa Baykal ne Başbuğ’u ne de Silahlı Kuvvetler’i rencide edecek bir şey söylemişti. Basın toplantısında sürekli olarak demokrasiye inancından söz eden Genelkurmay Başkanı’nın bir siyasi parti liderine yönelik sözlerini herhalde demokrasiye inançla açıklamak mümkün olamaz.
Başka senaryolar
Son olarak bugün ve yarın yaşayacağımız gelişmelere başka örnekler de vermek istiyorum. İktidar ve yandaşları askerin üzerine çok gözü kara biçimde yürüyor. Bu da belgenin gerçekten asker işi olduğunu kanıtlayan bilgi ve belgelere sahip oldukları izlenimi yaratıyor. Eğer, Erdoğan yarınki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında belgenin orijinalini ortaya koyarsa Başbuğ ve ekibinin görevde kalması mümkün olamaz. Gerçi bu uzak bir ihtimal çünkü AKP ve yandaşları belgenin asla çözülemeyeceğini söylüyorlarsa demek ki ellerinde belge yok.
Gerçeği öğrenmek kolay
Tabii nedense kimse tartışmak istemiyor ama aslına bakarsanız belgenin ne olduğunu öğrenmek çok kolay. Çünkü belgenin nereden çıktığı biliniyor, kimin getirdiği de malum. Ergenekon savcıları “normal” bir sorgu yapsalar bile gerçeği ortaya çıkarırlar. Sanıyorum sonuçta bu yol mutlaka denenecektir. Ülkeyi birbirine sokabilecek, devletteki güven kurumunu tamamen sarsacak bu belgeyi canının istediği gibi kullanmanın çocuk oyuncağı olmadığını birileri anlayacak ve gerçek soruşturmayı yapacaktır.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
CAN ATAKLI - VATAN GAZETESİ - 29 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ
KAYNAK: http://haber.gazetevatan.com/haberd...29.06.2009&Newsid=245945&Categoryid=4&wid=142