...::: AKP'nin YaptıkLarı Ve YapamadıkLarı ! :::...

oLdness_07

The Darkness
Altın Üye
Katılım
2 May 2007
Mesajlar
14,115
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
Bulut Geçti Gözyaşları Kaldı Çimende,Gül Rengi Şar
4,5 yıllık iktidarı döneminde AKP bazı alanlarlada ciddi gelişmelere vesile olduğu gibi bazı başka alanlarda ise nispeten başarısız olduğu veya çok pasif kaldığı görülüyor. Burada tek tek AKP’nin bütün başarı ve başarısızlıklarını sayacak değilim, ancak amacım ‘insan nisyan ile malüldür’ sözünce AKP döneminde meydana gelen başlıca en en parlak gelişmeleri not ederken gözden kaçmış veya göz ardı edilen ihmal edilmiş noktaları da vurgulamak. Ülkemizde ve özellikle siyaset alanında maalesef, kendimizi ait hissettiğimiz grubun hiçbir hatasını kabul etmeme ve karşıt gördüğümüz grupların ise hiçbir olumlu yanını görmeme gibi bir zafiyetimiz var. Bu zaaf o kadar kuvvetli ki pek çok kamplaşmalara ve radikalleşmelere yol açabiliyor. Halbuki her kesim hataları ve sevaplarıyla, haklı ve haksız oldukları yönleriyle analiz edilebilse çok daha sağlıklı değerlendirmeler yapılacak ve kutuplaşmaların kırılmaların önüne geçilebilecek.

AKP’nin başarıları

Hiç şüphesiz ki AKP öncesi dönemle AKP’nin son dönemi kıyaslandığında en bariz kontrast ekonomi alanında. 2002 yılının ekonomik çöküntü ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan sosyal bunalım son derece hızlı bir şekilde ve yerel ve küresel anlamda oldukça zor dönemler geçirilirken aşıldı. Ekonomi sağlamlaştırılırken hem halkın hem de yatırımcıların geleceğe daha bir güvenle bakmaları sağlandı. Ekonomide meydana gelen değişim o kadar köklü ve hızlı gerçekleştiki, şu an bizim sanki yıllardır yaşıyormuşuz gibi alıştığımız ve soradan gördüğümüz pek çok hadise bundan, çok değil, 5 yol öncesinde hayal sınırlarını zorlardı. Yözde ellinin üzerinde enflasyonla yaşamaya alışmış bir ülke, parasındaki sıfırları saymakta zorlanan bir ülkede enflasyon yüzde beşi zorlayacak derecede aşağı çekilirken sıfırların atılması, gerçekleşene kadar çoğu kimsenin ‘bunlar da yapamaz’ diye baktıkları bir hadise. TMSF’nin hem borç tahsilinde hem de özelleştirmelerde büyük bir başarı sağladığı inkar edilemez bir gerçek. Merkez Bankası’nın gerçekten özerk bir şekilde ekonominin mühim bir aktörü olmaya devam etmesi ve biriktirdiği döviz rezervleri, memur maaşlarını dahi borçsuz ödeyemeyecek durumdaki bir ülkenin 5 seneden az bir zamanda gerçekleştirdiği değişim ekonomik konusunda ciddi misal teşkil ediyor. Gerçekten de bütün kurumları, bakanlıkları ve yetkilileriyle AKP hükumeti döneminde ekonomi, oldukça başarılı ve uyumlu bir şekilde idare edildi ve Anayasa kitapçığının uçmasıyla krize girilen bir noktadan e-muhtıralarla dahi sarsılmayan bir seviyeye ulaştı.

Bunun yanında ulaşım alanında her ne kadar Erdoğan’ın koyduğu 15 bin kilometre duble yol hedefine ulaşılamamış olsa da, sadece Karadeniz Sahil Yolu ve Bolu geçitlerinin bitirilmeleri dahi bu hükumetin ulaşım alanındaki başarıları adına yeterli faaliyetler olarak görülebilir. Bunun yanısıra hava taşımacılığı alanında getirdikleri yenilikler devrim niteliğinde sayılır. Özel hava şirketlerinin yaygınlaşması, artık uçak yolculuğunun orta sınıf denilebilecek seviyeye kadar yayılması uzun vadede Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal ilerlemesine müthiş katkı sağlayacak bir gelişmedir. Amerika’yla Türkiye arasındaki altyapı farklarından en çok dikkat çekenlerinden biri Amerika gibi büyük bir ülkede uçak yolculuğunun çok yaygın bir şekilde kullanılmasıdır. Amerika’nın ekonomik üstünlüğünü doğuran en mühim faktörlerden bazıları yine ulaşım ağlarının gelişmişliği, altyapının kuvvetli oluşu, ulaşımın ucuzluğu ve daha geniş bir kesim için kullanılabilir oluşudur. Türkiye bu sahada nisbi geri kalmışlığını aşma konusunda Özal dönemiyle birlikte son elli yılın en büyük atılımlarını AKP iktidarı döneminde yaşamıştır. Duble yol konusundaki atılım da, hava taşımıcalığındaki açılımlar da, tren ve deniz yollarında yapılan yatırımlar da, ve belki bir sonraki döneme sarkacak olan benzinin ucuzlaması konusundaki planlar da hep Türkiye’nin uzun vadede gerçek anlamıyla ‘muasır medeniyetler seviyesini’ geçmesi olmasa bile yakalamasına doğru çok ciddi adımlar olmuştur.

Sağlık alanında yapılanlar da yine köklü sorunlara cesurca atılan neşterlerdir. Bu bağlamda her yönüyle aksayan ve ekonominin kara deliği haline gelen kronikleşmiş sigorta sistemini oldukça rasyonel ve profesyonel bir şekilde ele almış olmaları, bir sistem ortaya koymaları bunu uygulamaya geçirmek için ellerinden geleni yapmış olmaları AKP’nin artı hanesine yazılacak bir faaliyetidir.

Ayrıca dış politika sahasında da AKP’nin girişimleri hayalleri zorlayacak çapta oldu. Avrupa Birliği konusunda Türkiye’nin itibarını zedelemeden ama aynı zamanda vazgeçmeden, ısrar edilerek AB görüşmelerinin, içerden AB karşıtlarının ve dışardan Türkiye karşıtlarının tüm engellemelerine rağmen, başlatılmış olması büyük bir başarıdır. Kıbrıs konusunda Annan planının halk oyuna sunulması Kıbrıs’ın satılması sonucu doğurmadı ancak olması gerektiği kadar bir avantaj da getirmedi. Ancak yine de Kıbrıs konusunda Türk tarafını uluslararası diplomatik arenada haklı ve avantajlı konuma yerleştirmiş oldu. Her ne kadar Erdoğan’ın yurtdışı gezilerinin fazlalığı muhalefetin malzemesi haline geldiyse de dış gezilerin ekonomik ve diplomatik açılımlara vesile olduğu da kabul edilmeli. Abdullah Gül’ün uyumlu kişiliği ile dışişleri bakanlığı bürokratlarını verimli bir şekilde aktivize etmiş olması takdire şayandır.

AKP’nin başarısız kaldığı konular

Bütün bu başarılarının yanısıra AKP’nin el atmadığı, atamadığı veya el atsa da çözemediği çok daha köklü problemler var ki, bu problemler bu dönemde hem biraz daha kronikleşti hem de AKP’nin başını ağrıtan ve yakan sorunlar haline dönüştü.

AKP iktidarının en başından itibaren, Erkan Mumcu’nun bakanlığı döneminde YÖK reformu konusunda yapılan çalışmalar ve atılan adımlar çok başarılıydı. Reform çalışması oldukça demokratik, açık, uzlaşmacı ve ilerici bir şekilde yürütüldü. Üniversite kamuoyu reform taslağının içine çekilerek desteği sağlandı. Ancak bu konuda sonuna kadar gidecek bir kararlılık sergilenemedi. Halbuki AKP’nin içerde ve dışarda yeterli presiji, desteği ve gücü vardı. Ancak YÖK yönetiminin uzlaşmaz tutumlarına karşı ısrar bir tutuma gidilmedi. Son olaylar ve Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki kırılmalar YÖK ve üniversitelerin nasıl bir direnç noktası oluşturduklarını AKP’ye de göstermiş oldu, ama zamanında bu konuda ısrarcı olunmaması YÖK’ün ıslahı adına kaçırılmış bir fırsat oldu. Bir daha öyle bir fırsat aynı şekilde ele geçmez gibi görülüyor.

Bunun gibi kaçırılan bir fırsat da derin devletle mücadele konusunda gerçekleşti. Derin devletin varlığı artık bilinen ve ilgili pek çok üst düzey yetkilinin bizzat teyid ettiği bir fenomen. Ancak bu olgunun yapısı, içeriği, mahiyeti bir ruh veya hayalet gibi perdeler arkasında. Bu yapının ortaya çıkartılması konusunda Şemdinli ve daha sonra çözülen bazı cinayetler ve çete oluşumları hep AKP’ye birer fırsat sundular. Ancak özellikle Şemdinli sonrasında Erdoğan’ın sonuna kadar demesine rağmen bir noktada bu kararlılığından tam dönüş yapması, hatta savcının meslekten menedilme derecesinde cezalandırılması açıkçası AKP’nin karnesine bir eksi olarak geçti. Sadece bununla kalmayıp sonrasındaki süreçte ve seçimlere götüren gelişmelerde derin yapının üzerine gidilmemesinin sonucu gördü AKP. Erdoğan Şemdinli’de ‘sonuna kadar’ gitmediğine mutlaka pişman olmuştur veya olacaktır. Şemdinli’de gösterilecek cesaret ve kararlılık e-bildirgelerin önüne geçebilir ve hatta belki ardından gelen Danıştay ve Hrant Dink cinayetlerini de engelleyebilirdi. Ama maalesef AKP yönetiminin bu konuda sergilediği pasif duruş yine AKP’nin başını yaktı ve yakmaya da devam edecek gibi gözüküyor.

Doğrusu şahsen bu bahsettiğim iki konunun çözülememiş olmasını nispeten anlayabiliyor ve normal karşılayabiliyorum. Ancak Kürt meselesi veya Güneydoğu sorunu ile ilgili AKP’nin bu derece pasif kalmasını anlamakta zorlanıyorum. AKP maalesef bu sorunun bütün yönleriyle kavramaktan ve her yönüyle olmasa da belli yönlerden bu soruna neşter atmaktan aciz kaldı. Bu hususta somut olarak atılan adımlar, bir AB sürecinde yapılan bazı düzenlemeler bir de Erdoğan’ın Türkiyelilik üst kimliği tartışmasını açmasından ibaret kaldı. Halbuki bu mesele Türkiye’nin en köklü sorunlarından birini teşkil ediyor ve şu an en acı yönüyle karşı karşıya gelinen terörün de çıkış noktası. Bu sorun hem ekonomik yönüyle bölgenin kalkınması, sosyal şartlar yönüyle devletin bölgeye daha çok hizmet götürmesi ve çeşitli alanlarda sosyal projeler üretilmesi, eğitim kalitesinin ve imkanlarının artırılması ve bu konulardaki devlet yatırımlarının yanısıra özel sektörün de yatırım yapmaya teşvik edilmesi, ve tabiiki askeri önlemlerin bombalar patlamadan önce alınması gibi tedbirler, açılımlar, atılımlar yapılabilirdi, yapılmalıydı. Üst kimlik konusundaki girişim bence doğruydu ama belki konjonktürel bir yanlış yapıldı ve medyadan ve derin odaklardan yeterince destek alınmadan böylesine köklü bir meselede yanlış bir zamanlamayla çıkış yapıldı. Dolayısıyla AKP’nin göreve gelir gelmez el atmış olması ve projelere başlaması gereken bir alanda neredeyse hiçbir şey yapmamış olması sonuçta yine tüm Türkiye ile birlikte kendi başını yakıyor ve öyle görülüyor ki yakmaya devam edecek.

AKP’nin başarısız kaldığı temel noktalar arasında son olarak laiklik konusunu vurgulamak istiyorum. Kemal Karpat’ın Erdoğan’a mektubunda belirttiği gibi AKP iktidarı Türkiye’de din ve laikliğin uzlaşması konusunda çok büyük bir fırsat ele geçirmişti. Doğrusu bu hususta atılabilecek adımlar oldukça cesaret isteyen, belki siyasi intihar kabul edilebilecek bazı girişimler olabilecek, ve çok ciddi bir tarihi, felsefi, entellektüel birikime sahip olmayı veya böyle bir birikimi harmanlayıp kullanabilmeyi gerektiren nitelikte olurdu. Dolayısıyla belki de AKP’den bu sorunu çözmesini beklemek fazla bir beklenti, bu sorun belki de AKP’nin kapasitesini aşıyor. Ama en azında daha sağlıklı adımlar atılabilir, yanlışlara meydan verilmeyebilirdi. AKP dindar kesimden gelen ve dindar kesimin büyük bir kısmının desteğini yanına almış bir parti olarak laik kesimin hassasiyetlerini ne yeterince tanıyabildi ve anlayabildi, ve de laik kesimin tereddütlerini, kuşkularını giderme adına yeterince yaratıcı açılımlar yapabildi. Burda bütün suçu AKP’ye yüklemek mutlaka yanlış olur. Karşılıklı güvensizlik ortamında AKP yöneticileri ‘değiştik’ derken ve endişeleri haklı çıkartacak ciddiyette ‘gerici’ adımlar atılmamışken ve hatta atılan bazı yanlış adımlar geri alınmışken, hala ‘sizin niyetiniz başka’ düşüncesinde ve güvensizliğinde ısrar etmek, hatta bunu ‘cumhuriyete sahip çıkalım’ derecesinde bir paranoya haline dönüştürmek normal ve haklı görülebilecek bir tepki değil. Ancak mitingler bu düşüncelerin toplumsal bir karşılık bulduğunu gösteriyor ve AKP’nin bu hususta yapılabilecekleri yeterince yapmadığını ortaya koyuyor.

Sonuç olarak AKP tek başına iktidar olduğu ilk döneminde Türk tarihinde pek çok sahada en ciddi ve kalıcı kalkınma hamlelerinden birini gerçekleştirmeyi başardı. Ancak daha köklü sorunlarda, etnik ve dini kimlikle ve devletin yapısal sorunlarıyla ilgili problemleri çözme adına gereken vizyonu ve cesareti ortaya koyamadı. Bir başka bahara...

Kaynak:.
 
Şu son dönemde özellikle işsizliğin yükselmesinde büyük katkıları oldu. Helal olsun, buzdolabı dağıtmaktan işten atılanları göremez oldular.
 
kişise ailesel ve yandaşsal kalkınmada dünya rekorlarını kırdılar
birde terörü hortlatmada

Nerde yaşıyon sen abi yaşın kaç..Terör hortladı derken şaka yapıyon heralde yada gerçekten bu kadar cahil kaldınız konulara yetişemediniz.Tabi adamların hızına yetişilmiyo ondandır siz sanırım en son Mesut Tansu Erbakan koalisyonunda kaldınız .

Ama devletin malı deniz yemeyen keriz diyen bi iktidarada helal olsun dicek değilim.Hiç değilse para sağlam yere gidiyor Baykal yeseydi Ergenekonun avukatlığına gidecekti.Tabi bu bi espiri Allah devletimize zeval vermesin parazitlerden kurtarsın.
 
artısı yada eksisiyle bir iktidar görüyoruz..iktidar güç demek -erk demek ve bunuda sağlayan milletin oylarıdır. seven sevemeyenle birlikte yanlışına yanlış doğrusuna doğru demeyi öğrenemedikten sonra 3.cü sınıf particilik gözlüğüyle bir yere varamayız. bence yapamadıkları yanında 20 yılın süzgecinde yaptıkları ön plana çıkan bir iktidar görüyorum. demirel mesu çiller bahçeli ecevit hükümetlerini de gördük.ama daha iyisini beklemekte bu milletin hakııdır. daha iyisini chp yapsın onunda yanında oluruz. zorrr diyosunuz değilmi??? bencede...
 
Nerde yaşıyon sen abi yaşın kaç..Terör hortladı derken şaka yapıyon heralde yada gerçekten bu kadar cahil kaldınız konulara yetişemediniz.Tabi adamların hızına yetişilmiyo ondandır siz sanırım en son Mesut Tansu Erbakan koalisyonunda kaldınız .

Ama devletin malı deniz yemeyen keriz diyen bi iktidarada helal olsun dicek değilim.Hiç değilse para sağlam yere gidiyor Baykal yeseydi Ergenekonun avukatlığına gidecekti.Tabi bu bi espiri Allah devletimize zeval vermesin parazitlerden kurtarsın.


yaşımın önemi yok
geçmiş iktidarlarda ilgilendirmiyor beni
adı üstünde geçmiş
bugün ve gelecek önemli
terör konusunda şaka yapabilmem için oğlumu askere göndermeyip askerlik yan gelip yatma yeri değildir diyen ve teröristbaşına sayın diyebilen oda yetmeyip şehitlerimize kelle tabirini uygun görebilen bir zihniyetin destekçisi olmam gerekirdi
ne baykal ne tansu nede erbakan veya herkimse-diğerleri yada hepsi
sağlam yere gidiyor dediğin para bizim paramız
senin benim hepimizin
ve bu adamlara oyu bizim paramızı yesinler diye vermiyoruz

unutmadan
senin yaşın kaç?
 
yaşımın önemi yok
geçmiş iktidarlarda ilgilendirmiyor beni
adı üstünde geçmiş
bugün ve gelecek önemli
terör konusunda şaka yapabilmem için oğlumu askere göndermeyip askerlik yan gelip yatma yeri değildir diyen ve teröristbaşına sayın diyebilen oda yetmeyip şehitlerimize kelle tabirini uygun görebilen bir zihniyetin destekçisi olmam gerekirdi
ne baykal ne tansu nede erbakan veya herkimse-diğerleri yada hepsi
sağlam yere gidiyor dediğin para bizim paramız
senin benim hepimizin
ve bu adamlara oyu bizim paramızı yesinler diye vermiyoruz

Geçmiş dedin bilemedin çünkü senin yukarıdaki mesajında bu zamana kadar terör bu kadar hortlamamıştı sözü var.Bu ne demek biliyosun heralde.Yani bundan önce hiç yokmuş yada çok azmış gibi bi görüş var .Ama sonraki söylediklerin ilk sölediklerinle uyuşmuyor .Neyse ben genede senin kafanı karıştırmayım.LOPUSED arkadaşın dediği gibi artı eksi yanyana konduğu zaman performansı fena olmayan bi hükümet var karşımızda salla zort yorumlarada bakmazlar zaten.

Para meselesine gelince.Sana şunu söyleyim arkadaş tek söz PARA=GÜÇ
Ben parayı servet artırma olarak görmüyorum eninde sonunda her insanın günlük yiyeceği bir ekmek ve peynir zeytindir.
 
Geri
Üst