'AKP devrimin düşmanı'
12 Mart'ta Deniz Gezmiş'le THKO, 12 Eylül'de TDKP davasından yargılanan Mustafa Yalçıner, AKP'nin 12 Eylül'le hesaplaşma söyleminin sahtekârlık olduğunu iddia etti
Erdem Gül
Cumhuriyet / Ankara- Anayasa değişiklik paketinin halk tarafından oylanmasına kısa bir süre kala, AKP tarafından başlatılan 12 Eylül’le hesaplaşma söylemine 12 Eylül’de işkence görüp yıllarca hapis yatarak bedel ödeyen 1980 öncesi kitlesel sol/sosyalist hareketlerin önderleri karşı çıktı. 12 Mart döneminde Deniz Gezmiş’le birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) davasından, 12 Eylül döneminde de Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) davasından yargılanan Mustafa Yalçıner de referandumda “Hayır” diyeceğini açıkladı. Yalçıner, referandum süreciyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet’e anlattı:
Erdoğan da Evren gibi ‘bizim çocuklar’dan: Kafalara saksı mı düştü? 30 yıl sonra yeni mi akıllara geliyor 12 Eylül? Erdoğan da 30 yıl geçtiğini bilmez mi?.. Biliyor, ama işine gelmiyor. 12 Eylülcülerin “bizim çocuklar” olduğunu biliyor. Kendisi de aynı “çocuklar”dan. Siyasal İslamın 12 Eylül ve 12 Eylülcüler tarafından beslenip palazlandırıldığını bilmez mi, biliyor. 12 Martçılar yeniden parti kurması için Erbakan’ı kaçtığı yurtdışından getirtmişlerdi. Evren de her konuşmasına Kuran’dan ayetle başlardı. Fethullahçılık 12 Eylül günlerinde aldı yürüdü. Yurtiçi ve dışında okul zincirleri, devlet ve Amerikalı emperyalistlerle birlikte kuruldu. Din dersi o zaman zorunlu kılındı. Ama en önemlisi, “yeşil sermaye” o zamandan “hamuduyla yutma”ya, palazlandırılmaya başlandı. RP öyle büyüdü. Belediyeler öyle alındı. Hükümet olmanın önü böyle açıldı. Erdoğan halkın 12 Eylül’e karşı öfkesini istismar etmektedir. AKP, sağlamlaştırmaya giriştiği 12 Eylül Anayasası’nı meşrulaştırmaktadır.
Erdoğan da Gülen gibi ağlak: Erdoğan’ın gösteriş için bile olsa “devrimciler için” ağlayabilmesi inandırıcı değil. Kapitalist düzenin savunucusu ve yürütücüsü Erdoğan devrimin ve devrimcilerin can düşmanıdır. Sosyalizm, komünizm dendiğinde tüyleri diken diken oluyor. Hem böyle bir gelenekten geliyor, hem bugün de devrimin asıl gücü ve devrimcilerin sözcülüğünü üstlenme çabasında oldukları işçi ve emekçilere, halka, kapitalist düzenin bir yürütücüsü olarak, elinden gelen her araç ve yöntemle saldırıyor. Aldatma, küfür, aşağılama, cop, gaz, yetmediğinde silah… Erdoğan, tıpkı Gülen gibi ağlak ve gözyaşlarını siyasal etki için kullanıyor; ama yine de ne için ve kimler için ağlayacağını iyi biliyor. Pehlivanoğlu’na ağlıyor örneğin.
Elinizi tutan mı vardı?: Evren, Erdoğan ve AKP tarafından baş tacı edilmiş ve el üstünde tutulmuştur. 12 Eylül’le hesaplaşma gibi, zamanaşımı tartışması da sahtedir ve gerçekleri örtmek içindir. Evren’i ve sair darbecileri yargılamaya niyeti olanın elini tutan yoktu bugüne kadar. Ergenekon soruşturmasında subaylar, generaller başlangıçta darbe suçlamasıyla mı tutuklandılar? Çoğu hastalandı ya da bırakıldı; ancak generallerin “içeri” alınabilecekleri de görüldü. Evren’in de, belki anayasal engel olduğu için darbe suçundan değil, ama binlerce başka suçtan, içeri tıkılması olanaklıydı. İsteyen yapardı. 12 Eylül’le hesaplaşmaya ilişkin tüm AKP söylemi sadece aldatıcıdır. Önemli olansa, AKP’nin bugünkü Amerikancı, neoliberal, halk düşmanı gerici burjuva saldırgan politikalarıyla kendi egemenliğini ve kapitalist düzeni pekiştirme gayretidir.
AKP’yi desteklemek devrimcilere düşmez: Devrimciler hiçbir zaman düzeni savunmadılar. Hep değiştirmek için mücadele ettiler. “Evet” düzen demektir, düzenin pekiştirilmesi demektir. Yüksek yargıyı hâkimler oligarşisinin mi, cumhurbaşkanının mı belirlemesi, halk belirlemeyecek olduktan sonra, ne kadar önemlidir? Halktan yana olmayan, düzeni zayıflatmayacak bir değişikliğe “Evet” demek, gericilik içindeki çekişmelerde taraf olmak devrimcilerin kitabında hiç yazmamıştır. Gerici düzen partisini ve politikalarını desteklemek devrimcilere düşmez.
5 Eylül 2010
kaynak
12 Mart'ta Deniz Gezmiş'le THKO, 12 Eylül'de TDKP davasından yargılanan Mustafa Yalçıner, AKP'nin 12 Eylül'le hesaplaşma söyleminin sahtekârlık olduğunu iddia etti
Erdem Gül
Cumhuriyet / Ankara- Anayasa değişiklik paketinin halk tarafından oylanmasına kısa bir süre kala, AKP tarafından başlatılan 12 Eylül’le hesaplaşma söylemine 12 Eylül’de işkence görüp yıllarca hapis yatarak bedel ödeyen 1980 öncesi kitlesel sol/sosyalist hareketlerin önderleri karşı çıktı. 12 Mart döneminde Deniz Gezmiş’le birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) davasından, 12 Eylül döneminde de Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) davasından yargılanan Mustafa Yalçıner de referandumda “Hayır” diyeceğini açıkladı. Yalçıner, referandum süreciyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet’e anlattı:
Erdoğan da Evren gibi ‘bizim çocuklar’dan: Kafalara saksı mı düştü? 30 yıl sonra yeni mi akıllara geliyor 12 Eylül? Erdoğan da 30 yıl geçtiğini bilmez mi?.. Biliyor, ama işine gelmiyor. 12 Eylülcülerin “bizim çocuklar” olduğunu biliyor. Kendisi de aynı “çocuklar”dan. Siyasal İslamın 12 Eylül ve 12 Eylülcüler tarafından beslenip palazlandırıldığını bilmez mi, biliyor. 12 Martçılar yeniden parti kurması için Erbakan’ı kaçtığı yurtdışından getirtmişlerdi. Evren de her konuşmasına Kuran’dan ayetle başlardı. Fethullahçılık 12 Eylül günlerinde aldı yürüdü. Yurtiçi ve dışında okul zincirleri, devlet ve Amerikalı emperyalistlerle birlikte kuruldu. Din dersi o zaman zorunlu kılındı. Ama en önemlisi, “yeşil sermaye” o zamandan “hamuduyla yutma”ya, palazlandırılmaya başlandı. RP öyle büyüdü. Belediyeler öyle alındı. Hükümet olmanın önü böyle açıldı. Erdoğan halkın 12 Eylül’e karşı öfkesini istismar etmektedir. AKP, sağlamlaştırmaya giriştiği 12 Eylül Anayasası’nı meşrulaştırmaktadır.
Erdoğan da Gülen gibi ağlak: Erdoğan’ın gösteriş için bile olsa “devrimciler için” ağlayabilmesi inandırıcı değil. Kapitalist düzenin savunucusu ve yürütücüsü Erdoğan devrimin ve devrimcilerin can düşmanıdır. Sosyalizm, komünizm dendiğinde tüyleri diken diken oluyor. Hem böyle bir gelenekten geliyor, hem bugün de devrimin asıl gücü ve devrimcilerin sözcülüğünü üstlenme çabasında oldukları işçi ve emekçilere, halka, kapitalist düzenin bir yürütücüsü olarak, elinden gelen her araç ve yöntemle saldırıyor. Aldatma, küfür, aşağılama, cop, gaz, yetmediğinde silah… Erdoğan, tıpkı Gülen gibi ağlak ve gözyaşlarını siyasal etki için kullanıyor; ama yine de ne için ve kimler için ağlayacağını iyi biliyor. Pehlivanoğlu’na ağlıyor örneğin.
Elinizi tutan mı vardı?: Evren, Erdoğan ve AKP tarafından baş tacı edilmiş ve el üstünde tutulmuştur. 12 Eylül’le hesaplaşma gibi, zamanaşımı tartışması da sahtedir ve gerçekleri örtmek içindir. Evren’i ve sair darbecileri yargılamaya niyeti olanın elini tutan yoktu bugüne kadar. Ergenekon soruşturmasında subaylar, generaller başlangıçta darbe suçlamasıyla mı tutuklandılar? Çoğu hastalandı ya da bırakıldı; ancak generallerin “içeri” alınabilecekleri de görüldü. Evren’in de, belki anayasal engel olduğu için darbe suçundan değil, ama binlerce başka suçtan, içeri tıkılması olanaklıydı. İsteyen yapardı. 12 Eylül’le hesaplaşmaya ilişkin tüm AKP söylemi sadece aldatıcıdır. Önemli olansa, AKP’nin bugünkü Amerikancı, neoliberal, halk düşmanı gerici burjuva saldırgan politikalarıyla kendi egemenliğini ve kapitalist düzeni pekiştirme gayretidir.
AKP’yi desteklemek devrimcilere düşmez: Devrimciler hiçbir zaman düzeni savunmadılar. Hep değiştirmek için mücadele ettiler. “Evet” düzen demektir, düzenin pekiştirilmesi demektir. Yüksek yargıyı hâkimler oligarşisinin mi, cumhurbaşkanının mı belirlemesi, halk belirlemeyecek olduktan sonra, ne kadar önemlidir? Halktan yana olmayan, düzeni zayıflatmayacak bir değişikliğe “Evet” demek, gericilik içindeki çekişmelerde taraf olmak devrimcilerin kitabında hiç yazmamıştır. Gerici düzen partisini ve politikalarını desteklemek devrimcilere düşmez.
5 Eylül 2010
kaynak