Vamos Bien
New member
- Katılım
- 8 Eyl 2007
- Mesajlar
- 1,108
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
AKP’ye yakın patronlar yerel yönetimlerin açtıkları ihaleleri yüksek fiyattan alıyorlar. Sonra bu işi çok daha düşük fiyata taşerona devredip aradaki farkı cebe indiriyorlar. Taşeronlar da sigorta, güvenlik önlemi dinlemeksizin işçileri ölüme gönderiyor. Büyükçekmece’de önceki gün 3 işçinin ölümünün ardında AKP’nin kurduğu bu saadet zinciri yatıyor.
Büyükçekmece’de atık su kolektöründe 3 işçinin hayatını kaybetmesinin ardında yine özelleştirmeler, AKP’ye yakın patronlar, taşeronlardan oluşan bir ağın durduğu ortaya çıktı.
Önceki akşam, Büyükçekmece Atatürk Mahallesi Kolej Sokak’ta, taşeron şirkete bağlı çalışan 3 işçi, temizlik için İSKİ'ye ait kolektöre girdi.
Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, maskesiz ve hiçbir güvenlik önlemi alınmadan kolektöre giren işçiler, birikmiş metan gazından etkilenerek dışarı çıktı. Çevredeki bir kafeden aldıkları ayranı içen işçiler, çalışmaya başlamak üzere tekrar kolektöre girdi. Rögarın içindeki tıkanıklığın açılmasıyla birlikte önce Hakan Yılmaz ile Emrah Aşık akıntıya kapıldı, ardından arkadaşlarını kurtarmaya çalışan Metin Sıddık Begiç de kolektörde kayboldu.
Olayın ardından bölgedeki kanal temizlik işinin Akfen ile Hidroteknik şirketleri tarafından kurulan konsorsiyum tarafından üstlenildiği ortaya çıktı. Bu iki şirket, İSKİ’den ihaleyi aldıktan sonra, sıkça yapıldığı gibi, işi THAŞ Kanal adlı bir taşeron şirkete devretmişlerdi.
12 Eylül’le önü açılanlardan!
Başında Hamdi Akın’ın olduğu Akfen Holding’in özellikle AKP hükümetleri döneminde gösterdiği hızlı gelişme dikkat çekiyordu. İhsan Doğramacı’nın sahibi olduğu Bilkent Holding’le ortak kurulan TAV (Tepe-Akfen Ventures) ile çok sayıda havalimanı işletmesini alan Akfen, liman özelleştirmelerinin de değişmez ismi oldu.
Hamdi Akın, bir söyleşisinde “yükselişini” şu sözlerle açıklıyordu: “1980 ihtilaliyle bize şans doğdu. Siyaset sıfırdan yenilenince, yeni kadroyla biz de samimi olduk. Çevremiz genişledi. 86'da devletle iş yapmaya başladım.”
ANAP’a yakın olan, ardından Çillerci kesilen Akın, 28 Şubat sürecinde de askerlerle arasını iyi tutmaya çalıştı. Her devrin adamı olarak tanınan Akın, uzun süredir AKP’nin en koyu destekçilerinden olarak tanınıyor. Bunun karşılığını da başta inşaat, turizm, havalimanı ve liman işletmeciliği olmak üzere her alanda kaptığı ihalelerle alıyor.
Akfen aynı zamanda, Irak işgaliyle semiren ve ABD ordusuna hizmet için yanıp tutuşan şirketlerin başında geliyor. Akfen’e ait tanıtımlarda okuyana, işbirlikçiğin ve onursuzluğun bu kadarı da olmaz, dedirten şu ifadeler kullanılıyor: “Akfen İnşaat Irak’ta Amerikan Askerlerine hizmet vermekte olup, Kellogg, Brown & Root firması ile yapmış olduğu sözleşmeye istinaden; atık arıtma, çelik konstrüksiyon işleri yapmakta, yemekhane, çamaşırhane işletmekte ve yüksek kalite internet teknolojisi kullanımını sağlamaktadır.
Firmamız, Amerikan Ordusunun Askeri Kamplarına tam destek vermek ve büyük ölçekli Hükümet Projelerinde yer almak, deneyimlerini daha geniş bir yelpazede sunmak arzusundadır.”
AKP’nin saadet zinciriyle gelen ölümler
Diğer yandan, 3 işçinin ölümüyle birlikte bir kez daha AKP’li belediyelerin herşeyi özelleştirme politikalarının sonuçları gözler önüne serilmiş oldu. Tam bir yağma dürtüsüyle her türlü hizmeti özelleştiren belediyeler, yaşanan olayların ardından “durumu inceliyoruz” demekle yetiniyorlar.
Özelleştirmede, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İSKİ ise özel bir yer tutuyor. Geçtiğimiz aylarda, 7 yaşındaki Dilara Dumru’nun açık bırakılan rögara düşerek hayatını kaybetmesi üzerine İSKİ’nin özelleştirme uygulamaları kamuoyu gündemine gelmişti. Olayın ardından bölgedeki işin yüklenicisi MVM şirketine bazı cezalar verilirken, sistem aynen devam etmişti.
AKP’nin yerel yönetimleri, kendine bağlı bir çıkar ağı kurmak için kullanma çabasının bir parçası olarak gündeme gelen ihale sisteminde, şirketler ihaleyi yüksek fiyattan aldıktan sonra daha düşük fiyata taşeron şirketlere devrediyorlar. Hiçbir şey yapmadan aradaki farkı cebe indiren bu şirketlere “çantacı” deniyor. İSKİ’nin ihaleleri tamamen bu sistem üzerinden işliyor. Değişmez bir şekilde bu ihaleleri AKP’ye yakın isimler kazanıyor. Örneğin bu ihalelerin gediklilerinden Uzunlar İnşaat’ın sahiplerinden Numan Uzun, İstanbul Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı ve AKP İstanbul İl Meclis Üyesi İrfan Uzun’un kardeşi. Uzunlar İnşaat’ın taşeronlarıysa Akbulut ve Özyay İnşaat gibi şirketler.
MVM’nin sahibi Bilal Şahin’se Recep Tayyip Erdoğan ve diğer bazı AKP’lilerle birlikte Birlik Vakfı’nın kurucusu. Dilara’nın hayatını kaybetmesine kadar çok sayıda ihaleyi “davet usulüyle” aldı.
Yine Birlik Vakfı kurucularından Hasan Kalyoncu’nun sahibi olduğu Kalyon İnşaat da İSKİ’den ihale alıp taşerona devretmesiyle tanınan şirketlerden.
Liste uzatılabiliyor, fakat manzara değişmiyor: Birbirlerine çıkar ilişkileriyle bağlı, karşılıklı semiren, bu uğurda insana yaşamını hiçe saymaya çekinmeyen AKP’li siyasetçiler ve patronlar ağı.
soL.org.tr
Büyükçekmece’de atık su kolektöründe 3 işçinin hayatını kaybetmesinin ardında yine özelleştirmeler, AKP’ye yakın patronlar, taşeronlardan oluşan bir ağın durduğu ortaya çıktı.
Önceki akşam, Büyükçekmece Atatürk Mahallesi Kolej Sokak’ta, taşeron şirkete bağlı çalışan 3 işçi, temizlik için İSKİ'ye ait kolektöre girdi.
Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, maskesiz ve hiçbir güvenlik önlemi alınmadan kolektöre giren işçiler, birikmiş metan gazından etkilenerek dışarı çıktı. Çevredeki bir kafeden aldıkları ayranı içen işçiler, çalışmaya başlamak üzere tekrar kolektöre girdi. Rögarın içindeki tıkanıklığın açılmasıyla birlikte önce Hakan Yılmaz ile Emrah Aşık akıntıya kapıldı, ardından arkadaşlarını kurtarmaya çalışan Metin Sıddık Begiç de kolektörde kayboldu.
Olayın ardından bölgedeki kanal temizlik işinin Akfen ile Hidroteknik şirketleri tarafından kurulan konsorsiyum tarafından üstlenildiği ortaya çıktı. Bu iki şirket, İSKİ’den ihaleyi aldıktan sonra, sıkça yapıldığı gibi, işi THAŞ Kanal adlı bir taşeron şirkete devretmişlerdi.
12 Eylül’le önü açılanlardan!
Başında Hamdi Akın’ın olduğu Akfen Holding’in özellikle AKP hükümetleri döneminde gösterdiği hızlı gelişme dikkat çekiyordu. İhsan Doğramacı’nın sahibi olduğu Bilkent Holding’le ortak kurulan TAV (Tepe-Akfen Ventures) ile çok sayıda havalimanı işletmesini alan Akfen, liman özelleştirmelerinin de değişmez ismi oldu.
Hamdi Akın, bir söyleşisinde “yükselişini” şu sözlerle açıklıyordu: “1980 ihtilaliyle bize şans doğdu. Siyaset sıfırdan yenilenince, yeni kadroyla biz de samimi olduk. Çevremiz genişledi. 86'da devletle iş yapmaya başladım.”
ANAP’a yakın olan, ardından Çillerci kesilen Akın, 28 Şubat sürecinde de askerlerle arasını iyi tutmaya çalıştı. Her devrin adamı olarak tanınan Akın, uzun süredir AKP’nin en koyu destekçilerinden olarak tanınıyor. Bunun karşılığını da başta inşaat, turizm, havalimanı ve liman işletmeciliği olmak üzere her alanda kaptığı ihalelerle alıyor.
Akfen aynı zamanda, Irak işgaliyle semiren ve ABD ordusuna hizmet için yanıp tutuşan şirketlerin başında geliyor. Akfen’e ait tanıtımlarda okuyana, işbirlikçiğin ve onursuzluğun bu kadarı da olmaz, dedirten şu ifadeler kullanılıyor: “Akfen İnşaat Irak’ta Amerikan Askerlerine hizmet vermekte olup, Kellogg, Brown & Root firması ile yapmış olduğu sözleşmeye istinaden; atık arıtma, çelik konstrüksiyon işleri yapmakta, yemekhane, çamaşırhane işletmekte ve yüksek kalite internet teknolojisi kullanımını sağlamaktadır.
Firmamız, Amerikan Ordusunun Askeri Kamplarına tam destek vermek ve büyük ölçekli Hükümet Projelerinde yer almak, deneyimlerini daha geniş bir yelpazede sunmak arzusundadır.”
AKP’nin saadet zinciriyle gelen ölümler
Diğer yandan, 3 işçinin ölümüyle birlikte bir kez daha AKP’li belediyelerin herşeyi özelleştirme politikalarının sonuçları gözler önüne serilmiş oldu. Tam bir yağma dürtüsüyle her türlü hizmeti özelleştiren belediyeler, yaşanan olayların ardından “durumu inceliyoruz” demekle yetiniyorlar.
Özelleştirmede, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İSKİ ise özel bir yer tutuyor. Geçtiğimiz aylarda, 7 yaşındaki Dilara Dumru’nun açık bırakılan rögara düşerek hayatını kaybetmesi üzerine İSKİ’nin özelleştirme uygulamaları kamuoyu gündemine gelmişti. Olayın ardından bölgedeki işin yüklenicisi MVM şirketine bazı cezalar verilirken, sistem aynen devam etmişti.
AKP’nin yerel yönetimleri, kendine bağlı bir çıkar ağı kurmak için kullanma çabasının bir parçası olarak gündeme gelen ihale sisteminde, şirketler ihaleyi yüksek fiyattan aldıktan sonra daha düşük fiyata taşeron şirketlere devrediyorlar. Hiçbir şey yapmadan aradaki farkı cebe indiren bu şirketlere “çantacı” deniyor. İSKİ’nin ihaleleri tamamen bu sistem üzerinden işliyor. Değişmez bir şekilde bu ihaleleri AKP’ye yakın isimler kazanıyor. Örneğin bu ihalelerin gediklilerinden Uzunlar İnşaat’ın sahiplerinden Numan Uzun, İstanbul Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı ve AKP İstanbul İl Meclis Üyesi İrfan Uzun’un kardeşi. Uzunlar İnşaat’ın taşeronlarıysa Akbulut ve Özyay İnşaat gibi şirketler.
MVM’nin sahibi Bilal Şahin’se Recep Tayyip Erdoğan ve diğer bazı AKP’lilerle birlikte Birlik Vakfı’nın kurucusu. Dilara’nın hayatını kaybetmesine kadar çok sayıda ihaleyi “davet usulüyle” aldı.
Yine Birlik Vakfı kurucularından Hasan Kalyoncu’nun sahibi olduğu Kalyon İnşaat da İSKİ’den ihale alıp taşerona devretmesiyle tanınan şirketlerden.
Liste uzatılabiliyor, fakat manzara değişmiyor: Birbirlerine çıkar ilişkileriyle bağlı, karşılıklı semiren, bu uğurda insana yaşamını hiçe saymaya çekinmeyen AKP’li siyasetçiler ve patronlar ağı.
soL.org.tr