Ak Yılan'a "Koyun" Diye Sarılmak

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Ak Yılan'a "Koyun" Diye Sarılmak

Ayşe Kocatürk


Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda AKP hükümeti ile devam eden SEVR maratonu bana nedense bu yazıyı yazmaya başlarken Kerem öğretmenin Ada'daki İngiliz sömürü yönetimine rağmen Mustafa Kemal Atatürk'ü öğrencilerine korkusuzca anlattığı için "Sürgün" yemesini anımsattı.

Kerem Efendi, dönemin İngiliz yönetimi tarafından Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtuluş zaferini ve devrimlerini Ada'daki Türkler'e anlattığı için kara listeye alınmış ve Erenköy'e sürgün edilmişti.

Kerem öğretmen bir Kıbrıs Türküydü.

O dönemde bile Batı,Mustafa Kemal Atatürk'ün ne adına, ne de Cumhuriyeti'ne tahammül edemiyordu.

Ancak Kerem Öğretmen kendisine yakışanı yaptı. İşsiz kalmayı göze aldı ve Mustafa Kemal Atatürk'ü, Türk milletini, Türk Cumhuriyeti'ni Kıbrıs'ın Türk çocuklarına anlattı...

Kerem öğretmen bu çileleri çekerken,Atatürk'ün kurduğu kutlu cumhuriyetimizin birgün ABD'den,AB'den emir alacak kadar zavallıların... SEVR ön hazırlıkçılarının eline düşeceğini tabii ki,aklına getiremezdi...

AKP'nin icraatlarından bahsediyorum elbette ki!

TC Anayasasının 301. maddesini değiştirme hazırlığına çoktan girdiler.

Bunu AB'nin 6 Kasım 2007'deki ilerleme raporu ile strateji belgesinde Batılılar istiyor diye yerine getireceklerinin sinyalleri ilerleme raporu açıklanmadan Cumhurbaşkanı ABDullah Gül tarafından dile getirilmişti bile.

Ab'nin "Emir"leri TCK'nın 301.maddesinin kaldırılmasından ibaret değil.

Malum "İlerleme raporu"nda ;Genel Kurmay Başkanlığı, TC Anayasası, vakıflar yasası ve sivil-asker ilişkileri ana konular olarak dikkat çekerken, "ifade özgürlüğü" adı altında özellikle de Anayasanın 301. maddesinin kaldırılması istenmiştir.

Ayni zamanda Ankara, Gümrük Birliği çerçevesinde AKP hükümetinin Rumlar'a "limanlarını açması" gerektiği de vurgulanmıştır.

TC Anayasası'nın 301. maddesi;

"Türklüğü, cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini, devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."

şeklindedir. (Anlaşılacağı üzere AB'nin bizden istediği ,Türklüğe ve bütün değerlerine sövmenin serbest bırakılmasıdır.)

Evet, AB'nin "ifade özgürlüğünü" engellediği gerekçesi ile kaldırılmasını talep ettiği meşhur 301.madde yukarıda zikredilen içeriktedir.

Telakki edildiği üzere, anılan maddede, her kim Türk milletine, Cumhuriyeti'ne, TBMM'ne, Ordusuna,Yargısına, Emniyet teşkilatına küfreder, aşağılar, saldırırsa gerekli cezayı çekeceği belirtilmektedir.

AB bundan rahatsızdır.

Çünkü AB'nin uşağı olup onların çıkarlarını savunan yani Türk milletini aşağılamak isteyen kişi/vekil/yazar/vb kişilere ceza verilmesini istememektedir.

Bu maddenin kaldırılması ile Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmek isteyen, asılsız iddialar ile milletimizi aşağılamak isteyen kişiler; yazarlar, gazeteciler, sivil toplum örgütleri ve milletvekilleri/partiler çok rahat bir şekilde ayrılıkçı/bölücü siyaset yapma hakkını elde edecekler ve devletin bütünlüğünü görmezden gelerek, Türk Cumhuriyeti'ne, ordusuna, bilumum kurumlarına hakaret etme "özgürlüğü" elde edebileceklerdir.

Bunu yaparken de,"düşünce özgürlüğü" bağlamında savunmaya geçebileceklerdir.

301 kaldırılması halinde, Türk milletine ve kurumlarına, ordusuna hakaret eden basın-yayımların artması ile ülkede bir çatışma olması ihtimali artabilecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu unsuru olan Türk ulusu, bu topraklarda yaşayan diğer etnik grupları yüzyıllarca bağrına basmıştı,ama Osmanlı zayıf düşünce hepsi birden Türk milletine düşman kesilmişlerdi.

RTE dönemi ile daha önce hiç gündeme getirilmeyen Laz/Çerkez/Suni/Şii/Alevi/Kürt/Ermeni/vb gibi ayrılıkçı kavramların gündeme getirilmesi bugün özde yaşanılan sıkıntıların baş etkenidir.

RTE'nin terör sorunu yerine "Kürt sorunu var" demesi bile ayrılıkçı siyaset güdenleri alabildiğine cesaretlendirmiş,pervasızlaştırmıştır..

Alelade siyaset yapılmaz.

Her ulusun milli çıkarları vardır. Başka milletlerle dostluklar kurulabilir, ancak iş milli çıkarlara geldi mi kimse size "Dost" gözü ile bakmaz!Ülkesinin menfaatini korumak için sizi tanımayabilir.

Binaenaleyh RTE hükümeti tarafından geçirilmek istenen VAKIFLAR YASASI ile tüm gayri müslimlerin(Ermeni/Rum/Süryani/vb) daha önce Osmanlı döneminde var olduğunu iddia ettikleri eski vakıfl mallarına sahip olacaklardır.

Karış karış ülke toprakları karış karış ""kilise malları"dır bahanesiyle yabancıların eline geçirilecektir. Çok ciddi bir konu olan vakıflar yasası, yabancı himayesine sokulmak istenen Türk ulusuna bir darbe niteliğindedir. Bu konuda detaylı yazımı delilleri ile hazırlayacağım.

Konumuza tekrar dönelim!

Bugüne kadar 301'den yargılananların kimler olduğuna bakmak gerekir;

Orhan Pamuk: AB tarafından Türklere hakaret ettiği ve "Türkler,Ermenileri ve Kürtleri katletti"(!!!)dediği için Nobel Ödülü aldı.

5 Şubat 2005 tarihinde Tages Anzeiger adlı bir İsviçre gazetesine verdiği Türklüğe iftira ve ihanet içerikli röportajı sırasındaki sebebiyle hakkında TCK 301. maddeden dava açıldı.

Hrant Dink İstanbul'da Ermenice yayınlanan Agos gazetesinin yazarı ve yazı işleri müdürüydü.

"Türklüğe hakaret ettiği" gerekçesiyle Şişli Asliye Hukuk Mahkemesinin 7 Ekim 2005 tarihinde verdiği 6 ay hapis cezası ertelendi.

Davaya bakan savcının iddiasına göre, Hrant Dink makalesini Türk ulusal kimliğini aşağılamak amacıyla yazmıştı.

Mahkeme cezayı gazetecinin daha önce sabıkası olmaması nedeniyle, aynı suçu bir kezliğine (tekrarlamaması koşuluyla) ertelendi.

Hrant Dink öldürülmesinin ardından "Hrant Dink davası" duruşmasını izlemek üzere İstanbul'a gelen Alman parlamenter Claudia Roth;

"Demokrasinin en büyük temel taşlarından biri, düşünce özgürlüğüdür. Bunu savunmak gerek. Hrant'ı 301. madde öldürdü. Bunun için buradayız. Unutmayın, unutmak öldürür"

diyecek kadar ileri tahriklerde bulundu.

Hrant Dink öldürülmeden önce 301 ile yargılanıyordu.

Öldürüldükten hemen sonra bir anda "İnsan hakları" ortak platformu kurularak 301.maddenin değiştirilmesi için yasa teklifi Bülent Arınç'a 2005'te sunulmuştu.

Dink'in ölümü tüm batının bu davaya odaklanarak Türklere 301 ile baskı yapmasını kolaylaştıran bir neden oldu.

Zira Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından Amerika, Ermeni,Vatikan üçgeninde sözde "Ermeni soykırımı" iddialarının daha yüksek gürültülerle gündeme getirilmesi ve PETROL YASASI'nın alelacale meclisten geçirilmesi tesadüf değildir.

İlerleme raporunda DTP'nin TBMM'ye girmesini de oldukça olumlu bulan AB, 301.maddenin kaldırılması ile terör örgütünün siyasi uzantısı olan DTP'ye Türk milletine, Türk Cumhuriyeti'nin kırmızı çizgilerine küfretme ve Türk milli menfaatlerine karşı propaganda yapma imkanı vermek istediği anlaşılmaktadır.

301. maddeden yargılanan bir diğer kişi de Şehmus Ülek, Mazlum Der Başkan Yardımcısıdır.

14 Aralık 2004 tarihinde Mazlum Der Urfa Şubesinin düzenlediği

"Küresel Güvenlik, Terör ve İnsan Hakları, Çokkültürlülük, Azınlıklar ve İnsan Hakları"

başlıklı konferansta yaptıkları konuşmalar nedeniyle, Şanlıurfa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi O ve Hrant Dink aleyhine eski TCK'nın 159.Maddesinden (yeni TCK 301. Maddesi) açtığı dava 28 Nisan 2005'te görülmeye başlandı.

Şehmus Ülek konuşmasında Türkiye Cumhuriyetinin ulus-devlet kurma projesinin özellikle ülkenin güneydoğusunu etkilediğinden; Hrant Dink ise Türk kimliğine dair resmi görüşle ilgili kişisel algılamasından söz etmişti.

Mazlum Der de,"Kürt" talepleri için mücadele ederek Türkiye Cumhuriyeti'nin içten oyulması için kurulan cemiyetlerdendir.

Mayıs 2005'te Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde yayıncı Ragıp Zarakolu aleyhine, Dara Zakayan'ın kitabının Türkçe çevirisini (Bir Ermeni Doktorun Yaşadıkları: Garabet Haçeryan'ın İzmir Güncesi; İstanbul: Belge 2005) basmaktan dolayı açılan dava görülmeye başlandı.

Ragıp Zarakolu, "Türklüğü ve güvenlik güçlerini aşağıladığı" gerekçesiyle TCK'nın 159. Maddesinden, ardından da TCY 301. Maddeden yargılanıyor.

Aleyhinde bir başka dava da George Jerjian'ın yazdığı kitabın Türkçesini (Gerçek Bizi Özgür Kılacak; İstanbul: Belge 2004) bastığı için açıldı.

Bu dava da "devlet ve cumhuriyete hakaretten" TCK 159 (daha sonra 301'e çevrildi) uyarınca ve "Atatürk'ün hatırasına hakaret" nedeniyle de 5816 nolu yasa uyarınca açıldı.

Bir diğer isim de Fatih Taştır.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi ve Aram Yayınevinin sahibidir.

Amerikalı bir akademisyen olan John Tirman'ın yazdığı kitabın Savaş Ganimetleri: Amerikan Silah Ticaretinin İnsan Bedeli (İstanbul: Aram, 2005) Türkçesini yayınlayarak kitapta yer alan haritada Türkiye'nin büyük bir bölümü aslında Kürt olduğu ve Türk ordusunun 1980'ler ve 90larda ülkenin güneydoğusunda birçok insan hakkı ihlali işlediğini iddia etmesinden yargılandı.

Kitapta yer alan başka açıklamalar nedeniyle de Fatih Taş hakkında Atatürk'e alenen hakareti yasaklayan 5816. Maddenin 1/1 ve 2. maddelerinden dava açıldı.

Birol Duru gazeteci.

Güvenlik güçlerinin Bingöl ve Tunceli'de ormanları yaktığına dair İnsan Hakları Derneği'nin yaptığı "yalan" açıklamayı Dicle Haber Ajansı'nda yayınladığı için 17 Kasım 2005'te 301.Madde uyarınca "güvenlik güçlerini aşağılama" ile suçlandı.

İHD Bingöl Şubesi başkanı Rıdvan Kızgın da basın açıklamasının içeriği nedeniyle bir başka yasayı ihlal etmekle suçlanıyor. Rıdvan Kızgın aleyhine 2001'den beri 47 dava açıldı.

İlerleme raporu açıklanmadan önceki birkaç ay içerisinde gereke CB Abdullah Gül, gerek TUSİAD 301'e dikkat çekerek bunun AB yolunda kaldırılması gerektiğinden bahsetmişlerdi.

İngiltere ilerleme raporundan sonra yaptığı açıklamada, Türkiye şayet 301'i kaldırmazsa, üyelik ile ilgili önümüzdeki süreçte veto hakkını kullanabileceği tehditini Türkiye'ye açıklar.

Bunun üzerinedir ki, Cumhurbaşkanı ABDullah Gül, Türk Ceza Kanunu'nun 301 maddesi nedeniyle Türkiye'ye haksızlık yapıldığını, bu nedenle maddenin değiştirilmesini desteklediğini 10 Ekim 2007'de ifade eder.

25 Eylül 2007'de TUSİAD TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ,

''Türkiye'nin AB hedefinde yol alabilmesi için istikrarlı ve reformcu bir Türkiye yaratılması gerektiğini''

belirterek 301 kaldırılmasını istedi.

Yalçındağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Kasım ayında yayınlanacak Avrupa Komisyonu İlerleme Raporu'nu olumlu etkilemek adına bazı konuları yeniden ele almalıyız. Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinde, ifade özgürlüğü lehine düzenleme yapılması bu konuda atılacak pozitif bir adımdır. Eylül içerisinde TÜSİAD'ın Brüksel ve Londra ziyaretleri sırasında bir araya geldiğimiz AB yetkililerinden de bu yönde bir mesaj aldık. İkinci önemli konu ise Vakıflar Yasası'dır"

demiştir.

Nitekim ilerleme raporunda da hem 301.madde hem de Vakıflar yasası yer almıştır.

Türkiye Cumhuriyeti'ne "EK PROTOKOL'ü tanı" çağrısı yapan AB yetkililerine KKTC'yi ziyaret eden Murat Mercan şu an için bunun mümkün olmadığını belirtse de, 2008 yılında Kıbrıs konusunda bir hareketlenme yaşanacağına dikkat çekti.

Gerçekten de 2008 yılı yeniden bir planın sunulacağı bir dönemin başlangıcı olacaktır.

Mercan'ın "Federal bir Kıbrıs'tan başka taviz vermeyiz" sözleri, KKTC Devleti'nin yaşatılmamasından yana olduklarını göstermiştir.

AB'ye doğru değil,"SERV'e doğru gittiğimiz artık apaçıktır,kesindir.

Tüm bu gelişmeler sonucunda Milletimize "Ak yılana koyun diye sarılma" demek yerinde olacaktır.
 
301. maddenin olduğu yerde Türk Devleti rejimini, Ordusunu ve Devletini bu hukuk kuralları çerçevesinde koruyacaktır. Ancak bu hukuk yolunun kapanmasıyla Türk’ün bu hakkından vazgeçeceğini ve onursuzca teslim olacağını düşünenler fena halde yanılmaktadırlar.
301. maddeyi ortadan kaldıranlar İstiklâl Mahkemesinin yolunu açmaktadırlar. İstiklal Mahkemesinde ise birazcık tarih bilgisi olanların da bildiği üzere Cumhuriyet’e ve Ordu’ya küfretmenin ve ihanetin bedeli 301’in öngördüğü cezanın çok çok üstündedir
301. madde olsada olmasada Bayrağıma, Ata’ma, Vatanıma dil uzatanı ellerimle yokederim.
 
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olabilmek için aynı zamanda Avrupa Konseyi üyesi olma koşulu getirtilmiş, Avrupa Konseyine üye olabilmek için ise insan haklarını korumanın alt yapısına sahip olma koşulu aranmıştır. Yine sözleşmeyi ciddi olarak ihlal eden üye devletlerin Avrupa Konseyinden çıkarılma koşulları da hüküm altına alınmıştır.
Hazırlanan sözleşme 4 Kasım 1950’de imzaya açılmış, Avrupa Konseyi üyesi on devletin onay belgesini genel sekreterliğe vermesinden sonra yürürlüğe girmiş ve ülkemiz de bu sözleşmeyi imzalamış ve onaylamıştır.
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_505.htm

Evet o tarihte tayip annesinin karnından seslendi yapmayın buda benim üstüme kalacak diye ama dinletemedi Biraz araştıralım arkadaşlar
saygılar
 
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ
Madde Başlığı:İfade özgürlüğü
MADDE :10_1)Her fert ifade ve izhar hakkına maliktir.Bu hak içtihathürriyetinive resmi makamların müdahalesive memleket sınırları mevzubahis olmaksızın, haber veya fikir almak veya vermek serbestisini ihtiva eder.Bu madde, devletin radyo, sinema veya televizyon işletmelerinibir müsaade rejimine tabi ılmalarına mani değildir.
2)Kullanılması vazife veya mesuliyeti tazammum eden bu hürriyetler, demokratik bir toplulukta, zaruri tedbirler mahiyetinde olarak, milli güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya amme emniyetinin, nizamı muhafazasının, suçun önlenmesinin, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli haberlerin ifşasına mani olunması veya adalet kuvvetinin üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması için ancak ve kanunla, muayyen merasime, şartlara,tahditlere veya müeyyidelere tabi tutulabilir.
.........................................şeklindedir..........................................................................................

Bir Türk olarak benim avrupanın her ülkesinde ''''''''ERMENİ KATLİAMI YOKTUR; bunun gerçeği Ermeniler tarafından yapılan TÜRK KATLİAMI VARDIR demek özgürlüğüm var mı?

Amerikalılar ve İngilizler tarafından yapılan KIZILDERİLİ KATLİAMI VARDIR demek özgürlüğüm var mı?

TUNUS VE CEZAYİR KATLİAMI VARDIR demek özgürlüğüm var mı?


İspanyollar tarafından yapılan YAHUDİ VE MÜSLÜMAN KATLİAMI VARDIR demek özgürlüğüm var mı?

Daha kısa zamanda BOSNA HERSEK KATLİAMI VARDIR demek özgürlüğüm var mı?
 
Geri
Üst