Akıllara bu şiir geliveriyor şu günlerde. Acaba neden???

Albayrak

Can Feda
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
Han-ı Yağma​

Han-ı Yağma (Yağma Sofrası)



Tevfik Fikret (1912)


Bu sofracık, efendiler, ki iltikaama muntazır



Huzûrunuzda titriyor şu milletin hayâtıdır;







Şu milletin ki muztarib, şu milletin ki muhtazır!



Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...







Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;



Doyunca, tıksarınca, çatlayıncaya kadar yiyin!











Efendiler; pek açsınız, bu çehrenizden bellidir;



Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı, kim bilir?



Şu nâdî-yi niam, bakın, kudûmunuzla müftehir;



Bu hakkıdır gazânızın, evet o hak da elde bir!..







Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı zî-sefâ sizin;







Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!







Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortaklıkta, say:



Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray;



Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;







Bütün sizin, bütün sizin hazır hazır, kolay kolay...







Yiyin, efendiler, yiyin, bu hân-ı iştihâ sizin;



Doyunca, tıksarınca, çatlayıncaya kadar yiyin!







Büyüklüğü biraz ağır da olsa hazmı yok zarar,







Gurûr-ı ihtişâmı var, sürûr-ı intikaamı var.



Bu sofra iltifâtınızdan işte âb-ü-tâb umar.



Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...







Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı can-fezâ sizin;



Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!











Verir zavallı memleket, verir ne varsa: Mâlini,



Vücûdünü, hayâtını, ümidini, hayâlini,



Bütün ferâğ-ı hâlini, olanca şevk-i bâlini.



Hemen yutun, düşünmeyin harâmını, helâlini...







Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;







Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!







Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak!



Yarın bakarsınız, söner bugün çatırdayan ocak!



Bugün ki mi'deler kavî bugün ki çorbalar sıcak,



Atıştırın, tıkıştırın kapış kapış, çanak çanak...











Yiyin, efendiler, yiyin, bu hân-ı pür-nevâ sizin;



Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!







iltikaama muntazir = yutulmayı bekliyor; muhtazır = can çekişmekte



han-ı iştiha = içaçıcı sofra; nadi-i niam = nimetler yiğını; kudum = geliş



müftehir = iftihar eden; han-i zi-safa = şenlikli sofra;



sürur-i intikaami = öç alma sevinci; han-i can-feza = can veren sofra;



malini = malını; ferağ-ı hal = esenlik; şevk-i bal = gönül sevinci



kavi = güçlü; han-ı pür-neva = çığırtkan sofra


İleten: Alifuat Paşa​
 
Neden sence arkadaşım? Milleti yağmacı olanın siyasetçileri de yağmacı olur. Meclisteki milletvekillerinden sömürmeyenler parmakla sayılır... Onlar da iktidar olsa aynı şeyi yaparlar...

Bir hocayı meclise gönderecek bir cemaat varmış. Cemaat hocaya:
"Oraya gidince bizi unutmayasın, zevke sefaya dalmayasın" demiş... Hoca da cevabı vermiş:
"Vallahi arkamda siz varsınız demiş. Siz aksanız ben de ak, siz karaysanız ben de karayım..."

Halkın en küçük kademe memurları bile rüşvet aldaıkları kişilerden daha zengin olabiliyorsa, siyasetçiler de böyle yapacaktır. Eee siyasetçinin işi büyük olunca çaldığı da fazla oluyor... Halk olarak kendimize bakmalıyız. Bu siyasetçilerin hiçbiri dürüst değil hiçbiri efendi değil diye hayıflanmadan önce kimler dürüst şu ülkede bir oranlasak, %10'u geçer mi acaba?
 
crnky' Alıntı:
Neden sence arkadaşım? Milleti yağmacı olanın siyasetçileri de yağmacı olur. Meclisteki milletvekillerinden sömürmeyenler parmakla sayılır... Onlar da iktidar olsa aynı şeyi yaparlar...

Bir hocayı meclise gönderecek bir cemaat varmış. Cemaat hocaya:
"Oraya gidince bizi unutmayasın, zevke sefaya dalmayasın" demiş... Hoca da cevabı vermiş:
"Vallahi arkamda siz varsınız demiş. Siz aksanız ben de ak, siz karaysanız ben de karayım..."

Halkın en küçük kademe memurları bile rüşvet aldaıkları kişilerden daha zengin olabiliyorsa, siyasetçiler de böyle yapacaktır. Eee siyasetçinin işi büyük olunca çaldığı da fazla oluyor... Halk olarak kendimize bakmalıyız. Bu siyasetçilerin hiçbiri dürüst değil hiçbiri efendi değil diye hayıflanmadan önce kimler dürüst şu ülkede bir oranlasak, %10'u geçer mi acaba?

Millete yön veren onları yağmacı yapan siyasetçilerdir.
Halkın en küçük kademe memurları bile rüşvet aldaıkları kişilerden daha zengin olabiliyorsa demişsin bunu önlemek yine siyasetçilerin elindedir.
Dürüst insanı da yerine göre oranlamak doğru bazı yerde %90 bazı yerde %00,1 çıkabilir:goz:
 
Arkadaşım lütfen... Halk neyse siyasetçi odur. Siyasetçi de halktan çıkar. Siyasetçilerin böyle olması da Türk halkından olmalarındandır. En alt kademedekilerin rüşvet almasını siyasetçi nasıl engellesin? Cezaları mı artırsın? İyi de rüşvetin zaten cezası fazladır ama kimin rüşvet aldığı belli değil ki... Bu rüşvet alanların teslim olmasıyla mümkün olur ancak. Siyasetçi napsın? Biz Osmanlı'dan beri rüşvet eylemine başvuran bir halka sahibiz. Hatta Osmanlı bu yüzden battı... Devlet memuru adam değilse siyasetçi napsın? Devlet memurlarının gayet iyi gelirli olanları bile rüşvet alabiliyor. Bunun siyasetçiyle ilgisi yok.
Anlatmak istediğim şu ki, nasıl bir halka sahipsen öyle yönetilirsin... Nasıl önleyecek siyasetçi kişilerin suç ve günahlarını, her insanın vicdanı aklı vardır. Ama ülkemizdeki insanlar bunları dinlemeden yaşıyorlar. Sence küçük cocuklara tecavüz edenler siyasetçiden mi örnek alıyor?
Hayır alakası yok... Siyasetçiler halk böyle olduğundan o şekildeler. Osmanlının ilk dönemleri, bazı Avrupa ülkelerinde neden yolsuzluk yoktur, çünkü onların halkı da dürüsttür...

Olayı şöyle açıklayabilirsin:
Bir devlet memuru rüşvet alsa bu çok göze batmaz ama birileri zarar görür... Görevi büyüdükçe devlet memurunun aldığı rüşvet daha da zarar verici olur ve bu siyasetçi olunca iyice göze batan ve zarar veren bir boyut alır... Yoksa siyasetçi halka yön falan veremez... Herkes vicdanını dinler. Rüşvet alanlar açgözlü insanlardır. Aldıkça daha fazla alırlar. Mesela icra memurları, avukatlardan rüşvet almazlarsa işlerini yapmaz bir çoğu... Ve sonucta avukattan daha fazla kazanırlar. Düşün... Avukattan fazla alan memur hala açgözlüce devam ediyor...

Nasılsanız öyle yönetilirsiniz. Yöneticiler ve yönetim şekli değil, aslolan halktır...
 
crnky' Alıntı:
Arkadaşım lütfen... Halk neyse siyasetçi odur. Siyasetçi de halktan çıkar. Siyasetçilerin böyle olması da Türk halkından olmalarındandır. En alt kademedekilerin rüşvet almasını siyasetçi nasıl engellesin? Cezaları mı artırsın? İyi de rüşvetin zaten cezası fazladır ama kimin rüşvet aldığı belli değil ki... Bu rüşvet alanların teslim olmasıyla mümkün olur ancak. Siyasetçi napsın? Biz Osmanlı'dan beri rüşvet eylemine başvuran bir halka sahibiz. Hatta Osmanlı bu yüzden battı... Devlet memuru adam değilse siyasetçi napsın? Devlet memurlarının gayet iyi gelirli olanları bile rüşvet alabiliyor. Bunun siyasetçiyle ilgisi yok.
Anlatmak istediğim şu ki, nasıl bir halka sahipsen öyle yönetilirsin... Nasıl önleyecek siyasetçi kişilerin suç ve günahlarını, her insanın vicdanı aklı vardır. Ama ülkemizdeki insanlar bunları dinlemeden yaşıyorlar. Sence küçük cocuklara tecavüz edenler siyasetçiden mi örnek alıyor?
Hayır alakası yok... Siyasetçiler halk böyle olduğundan o şekildeler. Osmanlının ilk dönemleri, bazı Avrupa ülkelerinde neden yolsuzluk yoktur, çünkü onların halkı da dürüsttür...

Olayı şöyle açıklayabilirsin:
Bir devlet memuru rüşvet alsa bu çok göze batmaz ama birileri zarar görür... Görevi büyüdükçe devlet memurunun aldığı rüşvet daha da zarar verici olur ve bu siyasetçi olunca iyice göze batan ve zarar veren bir boyut alır... Yoksa siyasetçi halka yön falan veremez... Herkes vicdanını dinler. Rüşvet alanlar açgözlü insanlardır. Aldıkça daha fazla alırlar. Mesela icra memurları, avukatlardan rüşvet almazlarsa işlerini yapmaz bir çoğu... Ve sonucta avukattan daha fazla kazanırlar. Düşün... Avukattan fazla alan memur hala açgözlüce devam ediyor...

Nasılsanız öyle yönetilirsiniz. Yöneticiler ve yönetim şekli değil, aslolan halktır...

Olamaz böyle birşey o zaman dürüst halktan siyasetçi yapacağız. Rüşvetle geleni dürüst olmayanı herkes biliyordur. Bazen de dediğinin tersi oluyor makamı yükseldikçe dürüstlüğünü kaybediyor insanlar. Dürüst insanı görebildiğimizde zaten sorun ortadan kalkaçaktır.
 
Gerçekten dürüst olan dürüstlüğünü kaybetmez ki... Sorun da bu zaten gerçekten dürüst olan zaten az... Bu da meclis çoğunluğunda gerçekten dürüst olanın azınlıkta olması sonucunu doğuruyor. Bir de para kazanmanın yolu sahtekarlıktan geçiyor, parasız milletvekili olunmuyor. Sonuc itibariyle de milletvekili adayları da böyle sahtekar oluyor. Sonuc yine halk da bitiyor yani... Mesela biz ne kadar dürüstüz. O makama gelsek biz de belki o tür işlere karışacağız? Bunu yapmam diyen o kadar az insan vardır ki şu ülkede.
 
Geri
Üst