Akıl ve Matematiğin Yerini Bilgisayar Alır mı?

AntidepresaN

New member
Katılım
25 Haz 2005
Mesajlar
1,584
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
AtaTürkçü Düşünce Sistemi..
Akıl ve Matematiğin Yerini Bilgisayar Alır mı?


Kapıyı açıp devâsâ bilgisayarın odasına girdim. Yeşil, kırmızı ışıklar yanıp sönüyor; bir de uğultu. Ama şak diye bilgisayar söndü. Çünkü kapının açılıp kapanmasıyla, çok ince ayarda tutulmakta olan oda sıcaklığı azıcık artmıştı. Bu bilgisayarı oluşturan binlerce elektronik tüp bol ısı neşrediyor, soğutulmaları icap ediyordu.

Evet, yıl 1957, mekân Kaliforniya Evrenkenti (üniversitesi), Berkeley. Bilgisayar daha yeni ortalığa çıkıyor. IBM, bu yeni keşif mâmulü yaymak, kullanım alanları teşvik etmek için ünlü Berkeley’e prototipi (trk. “öntür”ü), “IBM 701’i vermiş. Dinozorlar gibi beyni küçük, cüssesi koskocaman. Mâlum, donanım (fizikî cihaz), yazılım olmadan bir işe yaramaz. Yazılım için de bir bilgisayar dili gerek, şimdi kullanılan C++, fencilerin hâlâ kullandığı Fortran gibi. Ama o zaman böyle dillerin hiçbiri henüz yoktu. Sâdece “makine dili” var. Bir çarpma işlemi için bir sayfa yazılım (“çizeylem”, “program”) hazırlayacaksın. İşte o şartlarda, fizik, nicem (kuvantum) yasalarından başlayıp en basit bir kimyasal tepkimenin işleyiş tarzını belirleyecek uzun bir çizeylem yazdım, makine dilinde tabii, ve bizim “Dino”ya hesaplattım. Bugün için olağan elbette, ama o günlerde bu yeni bir olaydı. ( O sıralar doktorama yeni başlıyordum. Asıl tez araştırma konularım farklıydı. Bu bilgisayar işini yandan, ayrıca merak sardığım için yapmıştım. [Bkz. Emine Çaykara’nın hazırladığı “Türk Aynştaynı” kitabı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 24. Baskı Mart 2006]).

“Geçirgeç”in (yb. “transistör”) keşfinden sonra, bilgisayar kocaman tüplerden, mâdenî mıknatıs halkalarından kurtuldu. “Çip”lerin de yapılmasıyla bilgisayar küçüldükçe küçüldü. 1980’ler başlarında görünen önce “masa”, sonra “diz üstü”, derken “defter”, şimdi de “avuç içi” bilgisayarlar, bizim eski “Dino”nun hâfızasından milyonlarca kere fazla hâfızaya sâhip olduğu gibi bir o kadar da hızlı. Çok büyük fizik, nicem kimyası, gökfizik, iklimbilim benzetim (yb. “simulasyon”) vb. hesapları artık kısa sürede yapılabiliyor. Bilgisayardan çıkan binlerce rakam; onlardan bahseden binlerce yayın. Güzel; bilgisayar artık bir çeşit sayısal veri üreten, deney cihazı gibi bir şey oldu. Ancak bu “veri” seli, temel bilimin derinleşmesi için faydalı (hattâ bazan gerekli) olsa da “yeter” değil. Niye mi? Peki, biraz açalım:



O koca bilgisayarlardan çıkan binlerce rakam metrelerce uzunlukta sürekli kâğıda (Padişahın upuzun fermanları gibi) basılıyordu. O günlerde bilgisayar yazılımı yapabilenler, bilimciler arasında bile pek az olduğu için bu korkunç makineleri görenler âdeta bir huşû içinde seyrediyor, gördüklerini büyük ve derin bilimle karıştırıyorlardı. [Halbuki şimdi çok daha güçlü, ama minik, bilgisayarlar çoluk çocuğun bile elinde; gerçi çoğu bilgisayar oyunları oynamakla meşgul. Garibanlar okullarında yazılım hazırlamayı öğrenmemişler ki. Öğrenselerdi o oyunlardan çok ama çok daha zevkli olacağını görürlerdi.].

Bilgisayar yazılımcılarının bir vecizesi vardı: “Çöp koyarsan çöp çıkar.” Bilgisayar ve ona yüklenen yazılımdan çıkan sayılar, ancak yazılıma esas teşkil eden matematiksel kuram kadar bir mânâ ifâde ederler. Bugün hâlâ, nicem kimyası için (çoğu da artık ‘paket programlar’ kullanarak) bilgisayar hesapları yapıp “İşte dışarıda yayın yaptık” diyenler, o paket programların altında dosdoğru, sağlam bir kuram yatmadığının farkında değiller. Halbuki derin düşünmeyi, matematiksel, fiziksel kuram türetmeyi deneseler, öylece eksiği gediğiyle kuramı iyi anlayıp sonra hesaplamaya geçseler, hem daha çok yaratıcı olmanın hazzına varacaklar, hem de yaptıkları iş (‘dostlar alışverişte görsün’ türü yayın üretmekten öte) bilim için daha anlamlı ve kalıcı olacak.

Bir mesele daha var: Bilgisayarlar güçlendikçe daha uzun hesaplar, daha büyük sayılar, gittikçe artan miktarda rakamlar, rakamlar elde ediliyor. Ama bu çokluk içinde o rakamların fizik için, kimya için, her ne saha içinse, ne ifâde ettiğini anlamak, hattâ sonuçları özetlemek bile gittikçe zorlaşıyor (veya imkânsızlaşıyor). Fizikten, kimyadan, kendi çalışmalarımdan daha pek çok örnek var ama burada sâdece bir örnekçik vereceğim:

Matematiğin sayılar kuramındaki ’ [yb. “number theory”] yeni durum. Bu daldaki hâlâ çözülemeyen önemli bir sorun, asal sayıların dağılımı ( yâni 2, 3, 5, 7, … diye giden dizide bir asal sayıya varıldığında ondan sonra hangisinin geleceğini kestirebilmek. Şu anda matematiğin en derin meselelerinden ‘Riemann Varsayımı’nın 150 yıldır hâlâ başarılamamış ispatı da bu asal sayıları kestirebilme muammasıyla ilgili. [O konuda yakında başka bir makale yazacağım inşallah.]

Bilgisayarlar güçlendikçe mertebesi milyarları geçen kocaman asal sayıları hesapla bulmak mümkün oldu. Ama, ne kadar çok asal sayı bilgisayarla bulunursa bulunsun, bu sayıların hangi mantığa göre dizildiğini anlamak mümkün olmuyor. Halbuki saf matematik yoluyla, kâğıt üzerinde Riemann Varsayımı bir ispatlansa asal sayılar meselesi büyük çapta ve kesinkes anlaşılmış olacak. Kuramın doğruluğunu verilerle teyit etmek, uygulamalarını yapıp sayısal sonuçlar elde etmek için bilgisayar elbette çok faydalı. Ancak, yazılım bir kere hazırlandıktan sonra düşünmeyi, aklı, matematiği rafa kaldıran oto-pilota bağlanmış bilgisayar hesaplamaları, hiçbir zaman aklın, derin düşünmenin, o âdetâ tasavvufî hazzın, saf matematiğin yerini alamayacak. [İnşallah almaz da, hiç olmazsa az sayıda insan robotlaşmaktan kurtulur.]


Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu
 
sayın dr. işin cook teknik yönden incelemiş. biraz da genelleştirmiş. haklılık payı cok ama tamamen haklı değil. bilgisayarlar sayesinde bu karmaşık verilerle uğraşmak yerine kişisel gelişmelere daha çok zaman ayırabiliyoruz. mesela sanata.
elbette ikisininde verdiği doyurucu haz farklıdır tartışılmaz kıyaslanamaz ama izafi bı konu bana göre.
aklın ve matematiğin yerini hiçbir nesnel varlık yerini alamaz sonuçda aklın ürünü bu cihazlarda...
ne diyelim bi sonraki makalseindeki reel sayılar dizisindeki konusunu bekleyelim.. tabi hala cıkmadıysa..
 
oktay hocamı hep severek okudum bu yazıyıda okumuştum yalnız buradaki nesnel düşünce aslında çok tuhaf öznele döktüğümüzdeki şekille nesneldeki çok farklı işin açıkcası buna bi cevap bulmak mümkün deil neticede bi yapay zeka meydana getirilebilirse sanırım hocamın dedikleri gerçekleşmeye başlamış olur. . .
 
Yazıyı okudum ve ben de bilgisayarların insan hayatında bu kadar büyük rolünün olmasından yana değilim. Ancak ben burda yapay zeka denilen bi kavrama dikkat çekmek istiyorum. Yakın olmayan bir zamanda makinelerin karar verme yeteneklerinin olabileceği (yani önlerine gelen birçok önermenin içerisinden en mantıklı olanını seçebileceği), hatta hazırlanmış olan programın kapsamadığı alternatif seçenekleri öngörebileceği fikri ortaya atıldı. Yapay sinir ağlarıyla örülü bu makinelerin belki de insanların yapabildiği birçok işi yerine getirebileceği mümkün görünüyor. Belki de akıl ve matematiğin yerini alacak olan bilgisayarların ortaya çıkması çok da uzak bi gelecekte değil.
 
bence gün gelecek dünyayı robotlar ele geçirecek!!!:D

nihahahahahaha...
 
AntidepresaN' Alıntı:
Akıl ve Matematiğin Yerini Bilgisayar Alır mı?



Bilgisayar yazılımcılarının bir vecizesi vardı: “Çöp koyarsan çöp çıkar.” Bilgisayar ve ona yüklenen yazılımdan çıkan sayılar, ancak yazılıma esas teşkil eden matematiksel kuram kadar bir mânâ ifâde ederler. ]


Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu


bugün bilgisayarlarda yapay zeka denendiğini duyuyoruz.

acaba ilerde bu kuramları da düşünebilecek bir bilgisayar oluşturulursa,,???
o zaman böyle bir bilgisayarı oluşturan matematiksel denklem ne olur?
belkide insan zekasının işleyiş denklemi olur, ve bulunduğunda insana gerek kalmaz
 
Geri
Üst