Adrasan

Novace

New member
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
4,054
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
31
Konum
Istanbul


BöLge Hakkında BiLgi :


Güneye uzanan son nokta: Adrasan
Akdeniz bölgesinin haritasını gözünüzün önüne getirin. Antalya'dan Kaş'a doğru en uç çıkıntı, yani güneye uzanan son nokta, "Gelidonya Burnu"na gidiyoruz. Bu bölgede coğrafi konum itibariyle güneş denizden doğup, denizde batıyor. Yine burada kontak kapatıyor ve kendinizi Akdeniz'in boncuk mavisi sularına bırakıyorsunuz.

Adrasan, Antalya'nın Kumluca ilçesine bağlı ve 1996 yılında belde olmuş. Çevresi çam ağaçları ile kaplı ilginç bir koya sahip. Karadan denize ters rüzgarlar alıyor ve bu yüzden rüzgar gücünün egemen olduğu geçmiş yıllarda yelkenliler bu koya giremeyip medeniyet izlerini Olympos, Phaselis, Antalya limanlarına taşımışlar. Adrasan ismi Rumca'dan geliyor ve belde yeni adıyla Çavuşköy olarak da tanınıyor. Sırtını Beydağları'na dayamış olan koyun zemini kum ve denizi sığ çevresi ise karayolu olmayan birbirinden ilginç doğal güzelliklerle dolu. Su sporlarına meraklı olanlar için de, eşi bulunmaz bir parkur niteliği taşıyor. Deniz suyu sıcaklığı yüksek ve sezonu uzun yörede, özellikle berrak ve 29 metreye yakın sualtı görüş mesafesine sahip deniz, balıkadam ve sualtı fotoğrafçıları için yeterli şartları oluşturuyor.
Adrasan Koyu, Deresi ve Çevresi
Tarifi zor bir atmosfer ayrılmak istemeyeceğiniz bir ortam. Gerçek dinlenmenin tam adresi Adrasan. Antalya, zaten turistlerin olmuş, bir kalabalık, bir sıcak, bir telaş kent içinde yoğrulurken Adrasan Antalya'nın 100 km uzağında huzur, sakinlik, vaat ediyor.
Antalya - Kaş yolu üzerinden ayrılıyor denize doğru 22 km lik yolu kullanarak Adrasan'a iniyoruz. Belde girişine yaklaşırken karşımıza çıkan çınar ağacı pek dikkat çekmese de sola Adrasan Deresi paralelinde denize yaklaşırken bambaşka bir dünya ile tanışıyoruz. Yola gündüz çıkanlar eğer hava karardıktan sonra yöreye ulaşıyorlarsa bu daha da şaşırtıcı oluyor.
Derenin yol tarafında araç trafiği, otopark imkanı için kullanılırken İstanbul Boğaz köprüsüne benzeyen sistemle kurulmuş olan asma köprüler tesislerin bulunduğu karşı yakaya geçme imkanı sağlıyor. Gerek köprülerin gerekse tesislerin dizaynını gösterir şekilde dizilmiş şerit ampuller farklı bir atmosfer yaratıyor. Denize doğru aktığı belli olmayan Adrasan Deresi içine kurulmuş özel loca teraslar ve çevresinde yüzen ve bir türlü doymak bilmeyen ördekler, kazlar şaşırtıcı bir güzellik sergiliyor. Özel hava akımına sahip dere boyunca esintili hava doğal klima görevi görüp nemi dağıtarak serinlik sağlıyor. Ocak Şubat aylarında yağışların etkisiyle derenin su seviyesi yükseliyor. Bunun dışında kalan zaman içinde ılık bir kış geçirmek isteyen yerli yabancı turistler değişken ve zindelik veren taze havanın keyfini sürüyorlar. Uzun bir yaz mevsimi olan Adrasan'da anıtlaşmış çınar ağaçları gölgesinde konaklayan tatilciler zamanın büyük bölümünü bahçe, teras ve Adrasan'ın 100 adım uzaklıktaki ünlü kumsalı ve denizinde geçiriyorlar. Kumluca ilçesine bağlı Adrasan'ın 2 km'lik kumsalı boyunca koyun sol başı Dere Mevkii olarak anılıyor. Tahtalı Dağları'ndan doğan kaynak suyu bünyesinde levrek, kefal gibi balıklar da barındırıyor. Koyun sağ başı ise otellerin pansiyonların bulunduğu hatta ikinci sokağın da açıldığı yoğun bölüm olarak da dikkat çekiyor. Çevreye ve yürüyüşe meraklı olanlar için trekking alanları bulunuyor. orman yolunu tercih edenler denize bakarak yürüyor. Bu yol iki saatlik bir normal yürüyüşle Sazak Koyu'na götürüyor. İkinci seçenek de Adrasan Koyu'ndan Gelidonya Burnu'na yürünebiliyor. Bu güzergahta Mavikent Kesebaşı'na ulaşılıyor. Gelidonya Deniz Feneri'ne gitmek isteyenler belli bir noktaya kadar araç yoluna da sahip olan hat üzerinde, daha sonra zeytin ağaçları arasında rampa yukarı doğal ortamda yürüyüşlerini tamamlıyorlar. Mavikent-Gelidonya arasında denizin en haşin anında bile en sakin sığınak yeri olarak ünlenen kumsalı ve plajı ile cazibesini koruyan Oturak Koyu görülebiliyor. Oturak Koyu'ndan yakınlarında Karaöz Mahallesi ile karşılaşanlar Ankaralıların mekanı olarak bilinen 200'e yakın villanın süslediği günübirlik piknik alanlarına sahip bir başka özel koya giriyorlar. Karaöz'ün devamında sahili takip ederek Papaz İskelesi adlı koy çam ağaçları gölgesinde bir başka günübirlik piknik alanı olarak hizmet veriyor. Diğer yandan obaların da yer aldığı Antalya'nın en büyük kıyı şeridi olan Mavikent'te Finike'ye kadar ulaşan 25 km'lik kumsal istikbal vaadediyor. Adrasan'da düzenlenen faaliyetler arasında dalgıç okuluna kayıt alan öğrenciler, tatile gelenler dalış kursları alabiliyor. Hergün grup dalışları Üçadalar mevkii ile Pırasalıada ve Suluada mevkii'nde 25-30 metrede gerçekleştiriliyor ve öğrenciler kurs sonunda dalış sertifikalarına kavuşuyorlar.
Papaz Koyu'na yanaşan tekneler tuttukları balıkları Reis Balıkçılık irmasına teslim ederken diğer amatör balıkçılar da kayalık mevkiilerde zıpkınla veya oltayla balık iri balıklar yakalayabiliyorlar.
Bölgede Musa Dağı'nın zirvesinde 170 dönüm üzerine kurulu ilk Olympos, Fethiye-Antalya Lykia yolu üzerinde 2,5 saatlik yürüyüşle görülebiliyor. Harabeler arasında sarnıçlar, kent giriş kapısı, küçük tiyatrosu, güney tepesinde ikişer katlı villalar, kemer kalıntıları, kazı çalışmalarıyla gün ışığına çıkmayı bekliyor. Olympos denizi gören tepenin diğer yüzü Adrasan Ovasını seyrediyor. Avusturyalı arkeologların buluntularına göre taşlar üzerinde yazılı olan Teo Olympos "Tanrı için Olympos" anlamına geldiği belirtiliyor. Yıkılan taşlardan geriye "OLYM" harflerini gösteren oyma taşlar görülebiliyor. Çeşitli baskınlar sonucu Olympos'tan sürülen Olymposlular bugünkü Olympos'a gelmişler. Bu nedenle günümüzdeki Olympos bu isimle anılırken gerçek Olympos'un Musa Dağı tepesinde olduğu belirtiliyor. Adrayanos döneminde gözcülük amacı için yapılmış iki kale günümüzde de varlığını sürdürüyor.
Yörede ki yayla'da yaşayan yörük köylüleri kendi ürettikleri tulum peyniri, tereyağı, kokulu portakal balı ve köy yumurtasını çevredeki turistik tesislere vererek değerlendiriyorlar.
Tekne turları
Adrasan'dan günübirlik tekne turlarına katılanlar için, iki seçenek bulunuyor. Bunlardan birincisi 3300 yıl önce batıp Amerikalı deniz bilimcisi George Bas'ın üzerinde çalıştığı Fenike batığının bulunduğu Gelidonya Burnu ve Beş adalar yönüne. Diğeri ise bu turun tam aksi yönüne yapılan Sazak, Porto Ceneviz koyları turu.
Önce birincisine, Gelidonya Burnu tarafındaki Suluada'ya gidiyoruz. Sabah 10:00 gibi Adrasan sahilinden kalkan ve kişi başına 15 milyon ödenen yemekli tam gün gezilerden birine katıldım. İlk durak Suluada. Küçük bir ada olmasına karşın, adanın içinden yaz-kış soğuk olan bir su çıkıyor. Böbrek hastaları için taş düşürmede ve kum dökmede faydalı olduğu söyleniyor. Akdeniz foklarının (Ayı balığı da deniyor) barınağı olan adada, balıkçılar daha çok kışın koloni halinde yaşayan fokları gördüklerini anlatıyorlar. Yol boyunca yunuslar uzaklarda da olsa, teknedekilere eşlik ettiklerini gösteriyorlar. Yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonrası, Suluada'nın uzak tarafına geçip küçük beyaz çakıl taşlarından oluşan cam göbeği renkli plaja demir atılıyor. Gün içinde 3-4 teknenin yanaştığı bu plajda, kendinizi doğanın natürel dokusu içinde buluyorsunuz. Şnorkel ve gözlükle deniz dibine dalıp merakınızı gideriyor, tekneden sahile, sahilden tekneye defalarca yüzüp temiz havanın etkisiyle iştahınızın açıldığını görüyorsunuz. Öğlen saatlerinde tekne mürettebatı mangalları yakmaya başlıyor. Balık, tavuk, et ızgara, cız-bız kokuları birbirine karışıyor. Ekmekler kesiliyor, mevsim salataları yapılıp, limonlar bölünüyor, altın sarısı renkli patatesler kızartılıyor. İşte tam bu sırada tuz oranı hayli yüksek denizden nasibini almış, baterinin cam derisi gibi gergin, bronzlaşmış teninizle denizden çıkıp teknenin gölgelik bir yerinde serinliyorsunuz. Ortaya konan yemeklerden tabağınıza alıyor ve soğuk içeceklerle hafif hafif beşik gibi tatlı tatlı sallanan teknede yemeye başlıyorsunuz. Benim bindiğim teknenin müzik yayını yapan hoparlörlerinden bilmem kaçıncı baharını yaşayan "Gal kaplanı" Tom Jones'un "best"leri duyuluyordu. Kesinlikle 5 yıldızlı restoranlarda bulamayacağınız bu keyif sırasında, bir an gözlerinizi kapayıp gerçek tatilin bu olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Yemek sonunda kalan ekmek kırıntılarını denize attığınızda toplanan yüzlerce balık, denizi akvaryuma çevirmeye yetiyor. Öğleden sonraki dinlenme ve yüzme molalarında, sahildeki kumluk bölgelerde kızgın kum kürüne girme imkanı da var. Plajdan demir alıp Suluada'nın soluna paralel ilerleyen tekneler, adanın su seviyesinde kayıkların geçebileceği bir tünele geliyorlar. Doğanın bu şaşırtıcı sürprizi, denizin kaya ile ilişkisini gözler önüne seriyor. Denizin durgun zamanında adanın arka yüzüne yanaşanlar, suyun kaynağına ulaşıyor ve kaynağın çevresindeki kayalıklara isimlerini yazmayı ihmal etmiyorlar.
Suluada'nın tam karşısında ise bir başka mola yeri, "Kelleci koyu" bulunuyor. Yatların sıkça ziyaret ettiği bu koyda da kayalardan süzülen tatlı su kaynaklarını görmek mümkün. İri taneli kum plajdan denize girilip buradaki molada teknelerde kesilen, soğutulmuş karpuzlar yeniyor. Saat 18:00'e doğru dönüşe geçilirken arzu üzerine Adrasan koy ağzındaki son deniz banyosu molasıyla geziye son veriliyor. Tuzlu suyun kavurucu etkisi, gölgede bile denizden yansıyan ışıklar ve ılık esen rüzgar nedeniyle bir günde yanabildiğiniz ya da en azından kızardığınız bu gezilerin ikinci seçeneğinde, yine Adrasan'dan çıkılıyor. Ancak bu kez Antalya yönüne sapılıyor. İlk durak yöre halkından bile pek az kişinin bildiği çok ilginç bir fiyord. Denizin "S" çizerek içeri haliç yaptığı bu bölüme, "Gemleyik" deniliyor. Kaçamak yapmak ve saklanmak için ideal olan bu doğa harikasının hemen yanı başında, hoş bir plaj bulunuyor. Aynı bölgede bir de küçük teknelerin dönebileceği büyüklükte mavi fosforlu bir mağara yer alıyor. Su altından karşı bölüme geçit veren bu mağaradan yaklaşık 40 dakikalık bir yolculukla, bu defa Sazak koyuna geliyorsunuz. Teknelerin uyuduğu doğal bir liman olan bu koya "Balayı koyu" da deniyor. Yarımadanın diğer tarafında bulunan koyun ismi ise "Porto Ceneviz". Bu yöne yapılan turlarda yine deniz banyoları, yemek molaları verilip doğanın tüm cömertliğini içinizde hissediyor, Adrasan'a dönerek tekne bağlıyorsunuz.
Adrasan'ın kapalı koyu, geniş ve uzun bir kumsala sahip. Her yerinden denize girme imkanı var. Koyun karşısındaki Musa Dağı'na bağlı Eliğ, tepesi çökmüş bir deveyi andıran silueti ile ilgi çekiyor. Koyun başında Markız tepesi yer alıyor. Adrasan koyunun her iki tarafından çıkılan orman içi yükseklikler, koyun ne kadar estetik olduğu konusunda fikir sağlayacak güzellikler sergiliyor. Çevre gezilerine meraklı olanlar için Olympos antik kenti, sönmeyen ateşiyle mitolojik dağdaki Yanartaş, en yakın gezi yerleri. Çıralı, Kaş, Demre, Myra, Patara, Xantos, Phaselis ve Antalya ise diğer uğrak yerleriniz olabilir.
Gelidonya Feneri
Kumluca ilçesi taşlık Burnu'nda bulunan fener, Türkiye kıyılarının en yüksek feneri olup, 227 m yükseklikte ve denizden 3 km içerde yanıp sönmektedir. Ayak basılmayacak kadar sivri kayalıklar üzerine inşa edildiğinden ulaşım oldukça zordır. Fenere elektrik ulaştırılamadığından günümüz teknolojisinde hala elle kurularak çalıştırılmaktadır. Bu masalsı fener Akdeniz'deki görevine denizcilere hizmet vererek devam etmektedir.


BöLgeden ResimLer :

2hi4b2h.jpg


zv6dqv.jpg


52nv9y.jpg


epevcz.jpg


rhu62a.jpg


2ns2mh1.jpg


353bhxe.jpg


10s6smq.jpg


2n7jvac.jpg


317ib2h.jpg
 
ADRASAN , gitme gafletinde bulundum. cok iyi pazarlanıyor nette o yöre ama bes para etmez.
Beklediğinizi gibi bir yer değil. tekneyle acılmayacaksanız deniz suyu sıcak ve temiz değil . dibi falan gormeyi aklınızdan gecirmeyin.
gecen sen gitmiştim bodrumdan basladım fethiye oludeniz, adrasan taraflarını dolaşıp bodruma geri dondum finike dalyan ustunden.

portakal bahcesi içinde bir pansiyonda kaldım. fiyatlar pansiyondan cok oteli andırıyordu. (oludenizde aparta 60 verdim burda pans. 120 ) oda kahvaltı. Boyle yere gelince insan doğal olarak misavirperverlik bekler. ayrılırken suprizimiz -kahvaltıda cay icmem ben kahve paralarının 5 ytl gibi bir fiyattan istenmesiydi. dısarda yemek yemeyi bosverin tursit oldugunuzu gorunce dandik köfteci bile fiyatı katladı.
adrsanı bosverin yani ama olimpos olabilir fiyatları uygun oğrenci yeri kalabalık. ama ordakalmadım yemek yemedim uygun gorunuyor sadece soyle bir gezdim
 
bende bu sene uğramıştım adrasana hatta olympos a gitmiştim.çok övdükleri için uğradım.güzel bir yer aslında.günübirlik uğradığım halde ücret ödemeden ayağımı suya sokacak bi yer bulamadım.neyse verdik parayı bide üstüne oturmadığım şezlonga para verdim.yerlisi sağolsun buranın doğal kalması için elinden geleni yapıyor.
 
Adrasan mı? Bir daha belkii...

Evet adrasan ile ilgili herşey bu yazı da.. Adrasan 'a yaptığım kısa geziden sonra gelir gelmez bu yazıyı yazmak istedim. Gidecek olan arkadaşları bilgilendirmek istedim.



1 hafta adrasana yeter de artar bile.. Öncelikle gitmeden önce mutlaka tavsiye üzerine gitmeye karak verdiğinize eminim. Zaten başka türlüde olamaz, pek reklamı falan yok. Gideceğiniz yer ile ilgili size söylenenler genel de şunlar olur. "Çok sessiz, sakin, kafa dinleyeceğiniz, el değmemiş, ilkel(baya ilkel) bir yer. Çok seveceksin, denizi muhteşem bir yer." Bu söylenenler de yalan yok, doğru ama aynı zaman da çok can yakabilecek bir yer. Tabii bu dediğimi biraz açmak lazım. Öncelikle adrasana gittiğinizde aracınız varsa, olaya 1-0 önde başlıyorsunuz. Araçsız gidenleri daha can yakıcı anlar bekliyor :) Genel de yapılan en büyük yanlış; adrasan da belli bir yere kapağı atıp oradan başka yerleri gezmemek, görmemek. Biz ise şunu yaptık. Birçok pansiyon ya da oteli gezip odalarını grmek istedik. Sahipleri ile oturup bir çaylarını içip muhabbet ettik. Onları dinledik. Yerlisinin ağzından da, yabancı işletmecisinden de..

Öncelikle adrasan bir körfez ve 3 bölgeye ayrılıyor. Denizden bakıldığında en soldan orta kısıma kadar sosyete diye tabir edeceğimiz, güzel otellerin ve restaurant'ların bulunduğu bir kısım(Rahat bölge diyeceğim), sonra orta kısımdan sağ taraftaki dereye kadar pansiyonların bulunduğu fakir mekanı(Survivor mekanı diyeceğim) ve derenin sağ tarafı varoşlar(Fear Factor mekanı diyeceğim) :)



| -- Rahat Bölge -- | -- Survivor Kısmı -- | -- DERE -- | -- Fear Factor Kısmı -- |
| -------------------------------------------- DENİZ ---------------------------------------------- |



Genelde cadırların bulunduğu yaşama şartlarının fear factor'e benzediği bölge. Deniz de bu duruma ayak uydurmuş durumda, yani sağ taraftan(Fear Factor mekanından) sol tarafa doğru (Rahat mekana) deniz içindeki ve dışındaki(kumsal) taşlıktan kum'a doğru dağılmış. Tabii taşlık olsun ne olacak diyebilirsiniz. Öyle böyle taşlık değil, çıplak ayak ile denize girerken ve çıkarken hatta yürürken ciddi manada ayaklarınız acıyacak hatta yaralanmalar yaşabilirsiniz :)) Terlik parçalama bölgesi bile denebilir buralara. :)) Denizine diyecek birşey yok çünkü gerçekten tatili kurtaran tek bölge burası oluyor. :) Deniz olayında akıntı sağ taraftan sol'a doğru akıyor. Bu sebeple sağ taraf daha serin ve berrak kalıyor.(Fakat serinlik farklı az yani belirgin bir fark yok) Berrak'lık olarak farkı oluşturan ise, derenin denize akmasından dolayı, ilginç bir yosun türünü denize karıtırıyor. Dereciğimiz sağ tarfta Survivor ile FearFactor bölgesini ayırdığı için ve akıntıda sağdan sola doğru olduğu için dere içeriğindeki maddelerle sol tarafta(Rahat bölgede) karşılaşma olasılığınız fazla..



Çünkü şöyle düşünün bu dere üzerinde birçok pansiyon, müşterilerine oturma yeri sağlıyor. Dolayısı ile yapılan temizlik bu dereye karışıyor bu da abartılacak bir kirlilik olmasada denize bulaşıyor. Ama dediğim gibi denizi o derece kirletmiyor. Kafanızda öyle bir görüntü oluşmasın..



Öncelikle en temel bilmeniz gereken, adrasanın %80'inin akraba olduğu, yani kaldığınız yerden, yemek yemeğe gittiğiniz restaurant'tan, bindiğiniz taksi'ye kadar hatta aktiviteye katılırsanız tekne sahiplerinden marketlere kadar hepsi ya dayı, ya amca, ya hala, ya teyze çocuğu :) Yani akrabalar.. Bu sebeple yabancı işletmeleri pek dillendirmiyor, aralarına almak istemiyolar ve sizi hep akrabaya yönlendiriyorlar. Zaten yabancılara da mal satarken ya da herhangi birşey de zorluk çıkarıyorlar ya da pahalıya satıyorlar. %80'i akraba olduğu için her sene belediye çalışanları da kendilerinden biriler oluyor.(Kendilerinden olan kazanıyor. Çünkü ona göre birlik oluyorlar. Kendilerini tutacak kişileri seçiyorlar.) Bu sebeple, şunu söyleyebilirim ki, zerre kadar çevreye hizmet etmiyor belediye. Bu zaman kadar toz toprak olan yollar daha yeni asfalt yapılıyor. Sanırım bu sezona yetişmez. Çünkü sürekli erteleniyor. En basiti ne yollarına güzel kaldırım, güzel çiçeklendirme, ışıklarını bile değiştirmiyorlar. Akşamları koy boyunca yürümek istediğinizde sizi zifiri karanlık bir yol bekliyor. Tabii geçen arabaların yoldan kaldırdığı tozları bolca yutarak.



Geleim kalma yerlerine, öncelikle pansiyon fiyatları belli, hepsinde aşağı yukarı aynı. 5 TL fark var. Tabii şunu unutmayın. 5 TL fark hizmette ya da kaldığınız pansiyonun temizliğinden tutunda kalitesinde aynı şekilde ufak bir fark göstermiyor. Tam tersi arasında uçurum var. Şöyle anlatayım. 45 TL 'ye kaldığınız mekan dere üstünde etraftan toplanarak 2 çivi ile çakılmış, altından yosunlu suların aktığı, sudan 2 m yüksekte bir pansiyon olurken, 50 TL'ye dereye sıfır yükseklikte, altındana geçen suyun temizliğinin yapıldığı, suyun üstünde hamak ile sallanabileceğiniz, oturduğunuz salıncaktan ayağınızı uzattığınızda suya bıcı bıcı yapabileceğiniz bir pansiyon şeklinde bir kaliteli tatile dönüşebiliyor. Ayrıca 45 TL olan da o gün pişirilen yemek neyse ona talim ederken, 50 TL olan da var olan bir menüden istediğiniz yemeği yiyebiliyorsunuz. Tüm bunlar düşünüldüğünde 5 TL'lik bir farkın kalitede oluşturduğu uçurumu anlayabilmişsinizdir. Diye düşünüyorum. Hatta bazen, müşterisine göre ;) kalitesi düşük olan diğerinden daha pahalıya gelebiliyor. Siz anladınız orasını ;) Bunun için oraya ilk gittiğinizde kaldığınız yerde bir gece geçirip size sundukları hizmeti ve ortamı tanıyın ve ikinci gün mutlaka diğerlerinin de ortamını, sunduğu hizmeti ve mekanlarını görün. Çekinmeden konuşun ve arasında kıyaslayın ve size daha iyi gelirse düşünmeden geçin. Ne de olsa akrabalar birşey değişmeyecektir. :))

Tabii akraba olmayan yerler de var. Yani yabancı işletmeciler(yabancıdan kastım, yerli halktan olmayan, şehir görmüş kişiler :)) Bu kişilerin işlettiği yerler rahat bölge de kalırken, biraz daha fiyat yükseliyor. Şöyle ki pansiyonlar 45 TL'den başlayıp 60 TL'ye çıkarken, yabancı işletmecilerin yerleri 60 TL'den başlayıp en son 120 TL'ye kadar çıkıyor. Fakat şu konuda kesin konuşuyorum. Ödediğiniz kadar hizmet ve mekan kalitesi alıyorsunuz. Yani paranız boşa gitmiyor. Çünkü bu kişiler gerçekten hizmet ve insanları rahat ettirmek için uğraşıyorlar. Kazandıkları para ile daha konfor sağlıyorlar. Diğerlerinde bu amacı görmek gerçekten zor. Çünkü öncelikle işletmecide bu kaliteyi görmek lazım. Neyse dediğim gibi bu lüks mekanlarıda 2. gün pansiyonları gezip gördükten sonra gezin görün derim. Zaten adam gibi pansiyon ve motel toplam da 10 'u geçmez. 5 pansiyon 5 motel gezmek pek zamanınızı almaz. Hatta dışından baktığınız da bile farkı hissedeceksiniz. :) Hepsini gezip, işletmecileri ile konuşan biri olarak, size bu konuda isim vermek isterdim. Fakat böyle birşeye burada gerek yok. Zaten göreceksiniz. Etrafınızdaki kaliteli insanlarla muhabbet edin. Kaldıkları yerleri sorun, eksiklikleri ve ya artılarını öğrenin. Bir mekanın iyi olup olmadığını, ya da kaliteli insanların gelip gelmediğini en iyi anlayacağınız bir diğer yöntem de, otoparkındaki arabaların kalitelerine bakın. ;) Bu size gayet açık bir fikir verecektir. Genel de insanların kaldıkları yerleri hakkında fikir edinebileceğiniz ve muhabbet edebileceğiniz en iyi yer tekne turlarıdır.

Adrasanın belkide eleştirsel yorum yapamayacağım tek bölgesi, denizi.. Gerçekten denizi çok güzel, özellikle koylar harika, bildiğiniz doğal havuz, bu konuda kesin ve ciddi şekilde söylüyorum. Havuz parlaklığında ve netliğinde koylar göreceksiniz. Tropikal adalardaki gibi. Bu koyları görmek isterseniz katılabileceğiniz tekne turları var. 2 yön bulunmakta, "Sulu ada yönü" bi de "Olympus yönü" ikiside süper !! Arka arkaya ikisine de katıldım. Gerçekten unutamayacağım bir güzellikti. Bu konuda sizi yönlendirebileceğim kişi oranın yerli halkından biri olan "Ramazan Kaptan" ona gidin. Gerisini düşünmeyin :) İsim vermek istemiyordum ama bu konuda zaten tek isim olduğunu düşünüyorum.



Aktivite olarak; bahar aylarında "traking" var. Yazları sıcak olduğundan dolayı yok. Tekne turu(35 TL), yamaç paraşütü(150 TL), rafting(70 TL), dalış(50 TL), balık avı(150-200TL) var. Denizde muz'da var fakat pek tavsiye etmem. Suyun üstünde gezindirmekten başka bişi yapmıyor. Su kayağıda var ama baya uğraşabilirsiniz. Kendinize güveniyorsanız denemenizi öneririm. Dalış güzel ve birkaç gün sonrasına ancak sıra alabiliyorsunuz. Gerçekten yoğun talep görüyor. Dediğim gibi koyları güzel olunca o da değerli oluyor. 35m 'de yüzmüş biri olarak tabanı da görmek isterdim ama onun için zamanım olmadı. :) Denk gelirseniz(günlük belirleniyor dalış mekanı, hava şartlarına göre yola koyulmadan önce) mağara dalışları da var.



Deniz canlılarına gelirsek; yörenin en değerli balığı lagos, ayrıca barbun, levrek ve palamut çıkıyor. Ayrıca kılıç balığı da bulunuyor. Dalışlarda anlık bile olsa fok görme şansınız var. Az da olsa ortamda mevcut, özellikle gece balık avlarında etrafınızda dönüyor ve sudan çıkıp hava alırken sesini duyuyorsunuz. :) Ayrıca deniz kaplumbağaları da bolca bulunuyor. Tekne turu yaparken suyun üstünde insan sırtı büyüklüğünde birşey görürseniz ve bu hemen dibe kaçarsa bilin ki bu deniz kaplumbağasıdır. Sahilde Rahat bölge de gözlük ile kıyıdan 30-40 m açıkta sağa sola doğru gezinir ve gözlükle dalarsanız 3-4 tanesi ile karşılaşabilirisiniz. Onlar gibi kollarınızı hareket ettirip(kurbalama yüzme) çırpınmadan yüzerseniz, onları ürkütmeden yakınlaşabilir(dalmayın) onları suyun içinde izleyebilir ve onlar ile suda gezinebilirsiniz. Denizdeki yosunları yemek için sahile yaklaşıyorlar bu sebeple o alanlarda karşılaşma olasılığınız yüksek :) Son günüm de karşılaştığım bir yavru kaplumbağa ile çok uzun bir süre yüzdükten sonra beslendiği bir anda ürkütmeden ve yavaşça dalarak yanına yaklaşmayı denedim. Sürekli kaçmalarına rağmen bu sefer benden kaçmadı ve iki kere dalarak kabuğunu ve hatta başını sevmeme izin verdi. Bu da ben de güzel bir anı olarak kaldı diyebilirim. :))



Akşamları kordon yok ve gezecek böyle incik boncukcu yok. Buna hazırlıklı olun. Fakat Sahilde en sağ tarafta çok güzel bir cafe var. Aynı zamanda bir pansiyonunda sahipleri fakat gelen insanların kalitesi yönünden çok beğendim. Hizmet ve kalite de de müşterilerine her türlü yardımı ve özeni gösteriyorlar. Öğle yemeklerinde, akşam muhabbetlerinde katılabileceğiniz bir ortam. Disko benzeri bir yer bu sene için yok. Bar ise sadece 1 tane var. Açıkçası oraya da girme ihtiyacı duymadım. Bu konuda size olympus'u önereceklerdir. Adrasan'ın tersi olarak bahsedilen mekan orası. Fakat size çok abartılı anlatılacaktır. Umduğunuzdan farklı bir mekanla karşılaşabilirsiniz. Mutlaka partnerli olarak gidin. Aksi halde kapıya koydukları insan siluyeti bürünmüş varlıklar sizi içeri almayacaktır. Ya da kaldığınız mekanın aracılığı ile gidin. Yani sizi yönlendireceklerdir. Fakat abartıldığı kadar bi yer değil bunu unutmayın. Her türlü partner arayışının açık olduğu, yabancıların hava da kapıldığı bir mekan. Açıkçası erkeklerin bayanları Fast Food olarak gördüğü bir mekan. Bu konuda itirazı olmayan bayanlarında çoğunlukta olduğu bir yer. Birileri ile tanışma olasılığınızın yüksek olduğu bir mekan. :) Yanlız başınıza da kalma olasılığınızın yüksek olduğu bir yer. :))

Peki adrasandan olympus 'a nasıl gidilir? İşte bu konuda size süper önerilerde bulunacağım. :)) Olympus adrasan 'dan 13-15 km uzakta bulunuyor. Aracınız varsa tek dikkat etmeniz gereken yollar biraz bozuk ama sorunsuz gider. 4 'te kapanış ile gelir ya da orada misafir olabilirsiniz. ;) Eğer aracınız yoksa mecburen taksilere kaldınız demektir. Onlarda kaldığınız yeri işleten kişinin akrabası olduğu için sizi bekliyor olacaklardır. :) 60 TL gibi bir fiyat vereceklerdir. Fakat 50 TL'ye düşeceklerdir. Korkmayın bu sadece gidiş değil, gidiş - dönüş fiyatıdır. Arıyorsunuz sizi gelip alıyorlar. Fakat dediğim gibi kaldığınız yerin kalitesine göre(ki pansiyonlarda böyle bir hizmet göremezsiniz) sizi araçları ile götürüp, eğlenceniz sonunda getiren oteller ile bu yolunmaktan kurtulabilirsiniz. :))



İçeçek-içki konusunda adrasan taksim'den farksız !! Olympus ise adrasanın 2 katı !! Eğlence mekanına giriş ücretiniz 10-20 TL, 1 içki ücretsiz(istediğiniz bir tanesi) fakat ekstra içtiğiniz her şey ayrı hesaplanıyor ve 10 TL(Bira) - 15 TL 'ye kadar çıkıyor. Evet biliyorum gözleriniz yerinde fırladı ama durum böyle.. Yani adrasandan olympus 'a olan bir eğlence turu size yol parası dahil, 50(yol) + 20(giriş) + 30(2 içki) = 100 TL'ye malolacaktır. !!! Orada kalmaya kalkarsanız, ayrıca sizi yolacaklardır. Çünkü kalma ücretleride adrasandan pahalıdır. Genel de orada tavlayıp, içirip, eğlenip partnerleri adrasana getirirler. ;)



Tüm olup biten bu işte bu sebeplerden ötürü, bir giden bir daha oraya gitmeyi düşünmüyor. Adrasan kendini bodrum, fethiye, didim vs.. gibi yerler ile bir sanıyor. Ona göre de turist olsun ya da olmasın yolmaya çalışıyor. Çünkü adrasanlılar zaten oradan dışarı hayatlarında çıkmamışlar, görmemişler. Görenleri de apache olmuş. :)) Zaten diğerlerini parmaklarında oynatıyolar..



Peki güzel şeyleri görmek için adrasana gitmek istesek, diğer şehirlerden nasıl gideceğiz? Eğer aracınız varsa, zaten atlar tabelalara baka baka gidersiniz. (Afyon'da sucuğunuzu yemeği unutmayın !) Aracınız yoksa bir otobüs firması ile antalya otogar'a gideceksiniz. (Bazı firmalar adrasan'a kadar gidiyor !) Diyelim ki antalya ya geldiniz. Otobüs ya da uçakla. Antalya da otogar'dan adrasan arabaları kalkıyor bunlara bineceksiniz. 10 TL 'ye sizi 95km - 2saat süren bir yolculuğa çıkaracaklar. Ardından Adrasan sapağında anayolda sizi bırakacaklar. Bıraktıkları yerde il trafik müdürlüğü(yanlış hatırlamıyorsam) göreceksiniz. Yanındaki durakta oturup bekleyeceksiniz. Adrasan'a kadar giden otobüs firmalarıda buraya kadar getiriyor. Orada ister duraktaki taksi kartlarıdan taksi çağırırsınız ister dolmuş beklersiniz seçim size kalmış. Fiyatlar ise şöyle taksi 25 TL, dolmuş 5 TL :) Şaka gibi dimi !! Dolmuş beklemenizi öneririm. Yarım saatte bir geçiyor.. Böylece adrasan'a gelmiş olursunuz. Dönüşte ise sahilde sizi bu ana yol'a kadar getiren aynı dolmuşlara biniyorsunuz. Saatte bir kalkıyor. Ana yol'a gelince antalya ya giden araçlar sizi oradan alıyor. Yani size göz kırıyor sizde koşuyorsunuz. :)) Antalya otogarında, medeniyete kavuşuyorsunuz.. Yani Antalya adrasan dolmuş ile; 15-20 TL..

Eğer adrasan da, sabit kalır. Gezmez, fikir edinmezseniz 150 TL'ye taksi ile bile antalya ya giderken kendinizi bulabilirsiniz. Benden söylemesi.. Kalacak mekan olsun, ulaşım olsun. çekinmeyin sorun ama adam gibi görünenlere sorun. Kendinizi yoldurmayın !!



Adrasan Düşünen Herkese İyi Tatiller..


Ben bundan sonra sadece yolumun üzerinde ise 2-3 gün konaklar geçerim. :))
 
Geri
Üst