Atatürk, sık sık sofrasında yer alan ünlü şair Abdülhak Hâmid’e belirli bir süreden beri devamlı olarak “beyefendi”diye hitap ediyormuş.Bundan alınan şairle Atatürk arasında şöyle bir diyalog geçmiş; -Paşam istirham ediyorum bana “beyefendi” demeyiniz!
-Ya ne diyelim?
-“Adam” deyiniz, yeter.
-Onu diyemediğim için “beyefendi” diyorum ya zaten!
Cumhurbaşkanlığı’ndan başlayarak devletin her kademedeki dairelerine gidin, orada resimler ve altlarında da o görevi yapan kişilerin adları ile görev tarihlerinin yer aldığı bir köşe görürsünüz.
Bu; görevini ehliyetle, dürüstlükle, yurtsever bir bilinçle yapan insanlar ve aileleri için ömür boyu taşınacak bir gurur tablosudur.
Kimse onlar için; “Bomboş biriydi.Etrafı onu yönetiyordu”, “Hırsızın tekiydi”, “Çalıyordu ama, çalışıyordu da”, “Atatürk ve cumhuriyet düşmanıydı”, “ …’nin adamıydı”, “Memleketi sattı.” gibi yakıştırmalarda bulunamaz.Musalladaki “nasıl bilirdiniz?” sorusunun cevabını yaşarken almıştır onlar. Şimdi ülkemize ve hele şu son 7-8 yıla bakalım bir de:
-Tarım bitirilmiş!
-KİT’lerimiz yok pahasına satılmış!
-Dağlarımız, ovalarımız küresel madencilere açılmış,
-Sosyal yapımız dağılma sürecine sokulmuş,
-Terör kudurmuş, ayrılıkçı istekler pervasızca dillendirilmeye başlanmış,
-Yargı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, haberleşme, basın, özgürlükler perişan edilmiş,
Sonunda da; ülkemizin bekasının en büyük güvencesi olan TSK, tarihinde görülmemiş bir tertiple “hukukun üstünlüğü” kisvesi altında adım adım ilerlenerek, terfi ve tayin sistemine varıncaya kadar müdahale edilebilir, kurumsal sağlığı bozulabilir hale getirilmiştir.
Emperyalizmin; beslediği, satın aldığı, seçtirdiği, güttüğü bir kısım hainler ve uşaklar vasıtasıyla net bir senaryo çerçevesinde yürüttüğü bu askersiz savaş planı karşısında kimlerin devlet adamı, kimlerin de birilerinin adamı olduğu tarihin hükmüne bırakılmayacak kadar açık olarak görülmektedir.
Yukarıdaki acı tablonun oluşumunu sağlayan kararları alıp da; “Küresel güçlere/ ABD’ye direnemedik” diye demeç verecek kadar alçalan veya kapalı kapılar ardında “mezara kadar götürülecek sırlar” faslından acizliğini beyan edenlerin Atatürk’ün ifadesiyle “beyefendi” olarak makam arabalarında dolaştığı, ağırlandığı bir ülkede: “birileri gitse de yerine ben gelsem” fırsatçılığından çok uzak bir erdemle lâyık görüldüğü makamı kabul etmeyip “istifa etmek erdemi” ni gösteren Org.Atillâ Işık, tıpkı Org.Torumtay gibi Türk Milletinin generali olduğunu kanıtlamıştır.
Kendisi önünde şapkamızı çıkarıyor, onurlu kişiliğini saygıyla selamlıyoruz.
Uzaklardan birilerinin emriyle Org.Iğsız’ı etkisizleştirerek demokratik zafer kazandığını sanan ya da öyle göstermeye çalışan “beyefendilere” de Aynştayn’ın diliyle özdeşleşen resmini ithaf ediyoruz.
Sâdi ne güzel söylemiş;
“Değersiz bir taş parçası altın kâseyi kırınca, ne taşın değeri artar ne de altının değeri düşer.”
ADAMLAR VE ?…? NIN ADAMI? OLANLAR - İlk Kurşun Gazetesi